SURİYE'DE CİHATÇI LİDERLİK: AHMED EŞ-ŞARA VE HTŞ'NİN BÖLGESEL VE KÜRESEL ETKİLERİ








Ahmed Eş-Şara, Suriye iç savaşında etkili bir figür olarak ön plana çıkan ve bölgede cihatçı hareketler içinde mühim bir lider konumuna gelmiş bir şahsiyettir. Onun yükselişi, yalnızca yerel dinamikler açısından değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler bağlamında da derinlemesine incelenmesi gereken bir konudur.

Ahmed Eş-Şara, 1982 yılında Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde, Suriye’nin Golan Tepeleri'nden gelen bir ailenin çocuğu olarak hayata adım attı. Ailesi, 1967’de İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgal etmesi üzerine Suriye topraklarını terk etmek zorunda kalmıştı. 1989’da ailesiyle birlikte Suriye’ye dönen Eş-Şara, Şam’ın Mezzeh bölgesinde büyüdü. Eğitimine dair tam bilgiler mevcut olmasa da, genç yaşlardan itibaren dini ve ideolojik meselelerle ilgilendiği bilinmektedir. Ailesinin Suriye’de rejimle yaşadığı sıkıntılar, onun ilerleyen dönemlerde radikalleşmesinde etkili olmuştur.

2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgalinden önce El-Kaide'ye katılmak amacıyla Irak’a gitti. Üç yıl boyunca Irak’taki çeşitli silahlı gruplarla iş birliği yaptı ve burada askeri yetenekler kazandı. 2006’da Amerikan güçleri tarafından yakalanarak hapsedildi ve 2011’e kadar cezaevinde tutuldu. Bu süreçte radikalleşmesini derinleştiren bir ideolojik dönüşüm yaşadı.

2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle Suriye’de iç savaşın patlak vermesi, Eş-Şara için yeni bir dönem başlattı. El-Kaide’nin desteğiyle El-Nusra Cephesi’ni kurarak Suriye’deki silahlı muhalefetin en etkili örgütlerinden birinin lideri haline geldi. Örgüt, Esad rejimine karşı yürütülen mücadelede belirleyici bir rol üstlendi ve özellikle kuzeybatı Suriye’de güç kazandı. El-Nusra, zamanla diğer muhalif gruplarla çatışmalara girdi ve bölgedeki en etkin silahlı yapı haline geldi.

2016’da El-Kaide ile bağlantılarını kopardığını ilan eden Eş-Şara, El-Nusra Cephesi’nin adını Şam Fethi Cephesi olarak değiştirdi. Daha sonra, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adlı yeni bir yapıyı yönetti. HTŞ, İdlib vilayetinde fiili bir yönetim oluşturarak vergi toplama, kamu hizmetleri sağlama ve yerel halkı yönlendirme gibi faaliyetlerde bulundu.

Bu süreçte, uluslararası toplumun HTŞ'ye karşı tavrı değişkenlik gösterdi. ABD ve Avrupa Birliği, örgütü terör listesine alırken, Türkiye HTŞ ile pragmatik bir ilişki kurarak örgütün İdlib’deki varlığını dengelemeye çalıştı. Rusya ise HTŞ’yi doğrudan hedef alarak Suriye hükümetinin yanında saf tuttu. HTŞ’nin Suriye’de meşruiyet kazanma çabaları, Türkiye ile yaptığı görüşmeler ve yerel halkı kazanma politikalarıyla şekillendi.

HTŞ, uluslararası alanda meşruiyet kazanmak için zaman zaman radikal söylemlerinden uzaklaşma çabasında olsa da, ABD ve Rusya gibi büyük güçler tarafından hâlâ bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Örgütün, küresel cihat hareketlerinden ayrışarak yerel bir aktör gibi hareket etme çabaları, uluslararası ilişkilerde yeni bir paradigmaya zemin hazırlamıştır.

Ancak HTŞ’nin uluslararası ilişkilerdeki konumu, yalnızca büyük güçlerin politikalarıyla değil, aynı zamanda bölgesel aktörlerin stratejileriyle de şekillendirilmektedir. Türkiye, İdlib’deki istikrarı sağlama adına HTŞ ile belirli düzeyde bir iş birliği yaparken, İran HTŞ’nin varlığını doğrudan bir tehdit olarak kabul etmektedir. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ise örgütle resmi bir ilişki kurmaktan kaçınmakla birlikte, radikal akımların yönünü tayin etme çabalarını sürdürmektedir. HTŞ’nin selefi-cihatçı yapısını yumuşatma çabaları, özellikle Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurma hedefi gütseler de, uluslararası arenada kabul görmekte zorlanmaktadır.

HTŞ’nin geleceği, Suriye iç savaşının gelişimi ve uluslararası güçlerin bölgedeki çıkarlarına bağlıdır. Örgütün, radikal unsurlardan uzaklaşarak daha ılımlı bir çizgiye yönelme çabaları, Batılı ülkeler tarafından yeterli görülmemektedir. Öte yandan, HTŞ’nin tamamen ortadan kaldırılması için Rusya ve Suriye rejimi tarafından uygulanan askeri operasyonlar, bölgedeki insani krizi derinleştirme riski taşımaktadır.

HTŞ’nin uzun vadede hangi aktör haline geleceği, uluslararası toplumun terörle mücadele stratejileri, Türkiye’nin İdlib politikasındaki değişiklikler ve Suriye’nin genel siyasi geleceğiyle doğrudan bağlantılıdır. HTŞ’nin uluslararası siyasette daha fazla kabul görebilmesi için gerçekleştirdiği reformlar ve taktiksel değişiklikler, örgütün Suriye’deki varlığını sürdürme çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, Ahmed Eş-Şara’nın liderliği, örgütün dönüşüm sürecinde belirleyici bir unsur olmaya devam edecektir.

Ahmed Eş-Şara’nın yükselişi, Suriye iç savaşının dinamikleri ve bölgedeki silahlı grupların değişen stratejileri ile yakın bir ilişki içerisindedir. Onun liderlik yetenekleri ve ideolojik esnekliği, HTŞ’nin bölgesel bir güç haline gelmesinde etkili olmuştur. Ancak, uluslararası toplum tarafından terör örgütü olarak kabul edilen bu yapının geleceği, Suriye’nin siyasi dengeleri ve büyük güçlerin politikaları ile şekillenecektir. HTŞ’nin uluslararası meşruiyet arayışı, bölgesel istikrar ve küresel terörle mücadele açısından kritik bir mesele olmaya devam etmektedir.

Ahmed Eş-Şara’nın liderliği, Türkiye’nin Suriye politikası açısından hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor. HTŞ’nin İdlib’deki hâkimiyeti, Türkiye’nin bölgedeki askeri ve diplomatik stratejilerini doğrudan etkileyebilir. Türkiye, İdlib’de istikrarı sağlamak ve yeni bir göç dalgasını önlemek için HTŞ ile dolaylı bir denge politikası yürütse de, örgütün uluslararası alandaki terör örgütü statüsü Türkiye’nin manevra alanını daraltıyor.

Özellikle Rusya ve Suriye rejiminin HTŞ’yi ortadan kaldırmaya yönelik operasyonları, Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığını baskı altına alabilir. Böyle bir senaryoda, Türkiye ya doğrudan çatışma riskini göze alarak bölgedeki askeri varlığını artıracak ya da diplomatik yollarla Rusya ve ABD gibi aktörlerle yeni bir anlaşmaya varmaya çalışacaktır.

Öte yandan, HTŞ’nin radikal unsurlardan arınarak daha yerel bir yönetim yapısına evrilme çabası, Türkiye’ye diplomatik bir açılım sağlayabilir. Ancak, Batılı ülkelerin ve bölgesel aktörlerin HTŞ’ye yönelik tutumu Türkiye’nin bölgedeki uzun vadeli stratejilerini şekillendirecektir. Eğer HTŞ, Türkiye’nin yönlendirebileceği bir yapıya dönüşebilirse, Ankara’nın Suriye’deki etkisi artabilir. Ancak, örgütün mevcut yapısını koruması veya daha radikal unsurlarla bütünleşmesi durumunda, Türkiye’nin güvenlik ve diplomasi açısından daha büyük sınamalarla karşı karşıya kalması kaçınılmaz olacaktır.

https://www.setav.org/ara/suriyede-surdurulebilir-istikrar-icin-mesruiyet-ve-guvenlik
https://www.milatgazetesi.com/ahmed-sara-kimdir-colani-ismi-nereden-geldi
https://www.biyografiler.com/kimdir/ahmed-sara
https://www.bbc.com/turkce/articles/cy0p7npwd5do
https://www.fokusplus.com/portre/hts-lideri-ahmed-es-sera-kimdir
https://www.bbc.com/news/articles/c5yj7r029yyo

CEMİLE CEYDA ÜNSAL
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ



Yorumlar

Popüler Yayınlar