AVRUPA BİRLİĞİ NATO’SUZ BİR SAVUNMA İTTİFAKI KURABİLİR Mİ?









Avrupa Birliği (AB), kuruluşundan itibaren siyasal, ekonomik ve askeri anlamda Avrupa uluslarını bütünleştirme amacı taşımaktadır. Bu süreç uzun yıllar almıştır,günümüzde dahi tam anlamıyla tamamlandığını söylemek mümkün değildir. Ekonomik ve siyasi bütünleşmeler kısmen daha kolay sağlanmış olsa da askeri bütünleşme, Avrupa Birliği içerisinde her zaman daha yoğun tartışmalara neden olmuştur. Özellikle NATO’nun varlığı, bazı Avrupa ülkeleri için güvenlik açısından rahatlık sağlarken, askerî bütünleşme ve Avrupa ordusu fikrine mesafeli yaklaşmalarına yol açmıştır. Bazı ülkeler, savunma ve güvenlik politikalarında NATO çatısı altında kalmayı ve askeri harcamaları minimumda tutmayı tercih ederken, bazıları ise bağımsız bir Avrupa Ordusu’nun kurulmasının kaçınılmaz olduğunu savunmaktadır. Haziran 2016’da gerçekleşen AB Zirvesi’nde dönemin Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini, AB’nin “yumuşak gücü” ile övünerek, NATO’nun toplu savunma konusunda AB devletleri için çatı olmaya devam edeceğini ifade etmiştir. Ancak dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve dönemin Alman Savunma Bakanı, günümüz Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen gibi isimler, Avrupa Ordusu’nun zorunlu bir ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir. Avrupa Birliği’nde uzun süredir devam eden bu tartışma, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’ya yönelik saldırıları, ayrıca Trump yönetimi sonrası ABD’nin izlediği değişken dış politika nedeniyle daha da önem kazanmıştır. Peki, Avrupa Birliği NATO’dan tamamen bağımsız bir savunma ittifakı, yani Avrupa Ordusu’nu kurabilir mi?Avrupa Birliği, yirmi yedi üye ülkeden oluşan ve kıtanın büyük bir bölümünü kapsayan geniş bir organizasyondur. Kuruluşundan itibaren üye ülkelerin her konuda ortak görüşe sahip olmaması doğal bir durumdur ve askeri yapılanma konusunda da ciddi görüş ayrılıkları yaşanmıştır. Almanya ve Fransa gibi AB’nin en büyük nüfusa ve etkiye sahip iki ülkesi, NATO’dan bağımsız bir Avrupa Ordusu kurulmasını desteklemekte ve bunun AB’nin çıkarları açısından önemli olduğunu savunmaktadır. Ayrıca, Avrupa Ordusu fikrine en güçlü şekilde karşı çıkan ülkelerden biri olan, AB’nin 3.büyük ülkesi Birleşik Krallık’ın 2020 yılındaki Brexit referandumuyla AB’den ayrılması, Fransa ve Almanya’nın bu konuda daha güçlü bir konuma gelmesini sağlamıştır. Buna rağmen, AB üyesi ülkelerin büyük bir kısmının NATO üyesi olması ve ABD ile yakın ikili ilişkiler içinde bulunmaları, bağımsız bir Avrupa Ordusu fikrini zayıflatmaktadır. Ayrıca Doğu Avrupa ülkelerinin , olası bir Avrupa Ordusu’nun kendilerini Putin’in Rusya’sına karşı koruma konusunda yavaş ve yetersiz kalacağını düşündükleri için NATO’ya daha fazla güven duymakta, ve bu durum Fransa ve Almanya tarafını hala bu konuda azınlık durumunda bırakmaktadır. Günümüz siyasi konjonktüründe Avrupa, göçmen krizleri ve Rusya tehdidi altında bulunmakta, bu durum aşırı sağ hareketlerin güç kazanmasına neden olmaktadır. Aşırı sağ hükümetlerin iktidara gelmesi, Avrupa’nın askeri kapasitesini artırabilir gibi görünse de bu hükümetlerin Avrupa Ordusu fikrine nasıl yaklaşacakları belirsizdir. Dolayısıyla, Avrupa Ordusu meselesi güncelliğini korumaya devam etmekle birlikte, henüz fikir birliği sağlanamamıştır. Çoğu Avrupa ülkesinin bu fikre mesafeli durması, NATO’dan bağımsız bir Avrupa Ordusu kurulması olasılığını zayıflatmaktadır. Ancak, Trump Hükümeti veya Rusya’nın ilerleyen süreçte alacağı kararlar ve aksiyonlar Avrupalı devletlerin bu konuyu tekrar değerlendirmesine neden olabilir. Bu bağlamda, NATO’dan tamamen kopmuş, bağımsız bir Avrupa Ordusu yerine, NATO’ya paralel ancak bağımsız operasyon yetkisine sahip bir Avrupa askeri yapılanma daha gerçekçi bir seçenek olarak değerlendirilmektedir.  


Askeri bir yapılanmanın temelinde güçlü bir ekonomi yatmaktadır. Özellikle soğuk savaş sonrası dönemde NATO’nun varlığı sayesinde Avrupalı devletlerin büyük bir kısmı askeri harcamalarını minimuma indirerek ordularını küçültmüş, bu durum zaman içinde askerî kapasitenin gerilemesine, silah teknolojilerinin eskimesine ve özelikle bu işe yatırım yapan ülkelerin gerisinde kalınmasına neden olmuştur. Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’ya yönelik saldırıları sonrasında AB ülkeleri askeri harcamalarını artırmış olsalar da halen ABD ve Rusya’nın çok gerisindedirler. 2024 yılı itibarıyla AB’nin 27 üyesinin 22’si savunma harcamalarını artırmış ve AB’nin toplam askeri harcamalarının 326 milyar euroya ulaşması hedeflenmiştir. Bu rakam AB’nin GSYİH’sinin 1,9’una denk geliyor. Ancak bu harcamaların büyük kısmı Doğu Avrupa ülkeleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu istatistikte AB’nin lideri 3,3 ile Polonya onu 3,0 ile Estonya,2,9 ile Letonya,2,8 ile Litvanya ve Türkiye ile güç mücadelesi sebebi ile 2,8 ile Yunanistan takip ediyor. Avrupa’nın büyük devletlerinden Fransa 1,9, Almanya 1,6, İtalya ise GSYİH’sinin 1,5’ini askeri harcamalar için kullanıyor. GSYİH’sini 0,2’sini askeri harcamalara harcayan İrlanda ise bu konuda Avrupa’nın en az para harcayan ülkesi. Yüzde 2 üzerinde harcama yapan ülkelerin birçoğunun toplam GSYİH’sini düşünecek olursak bu harcamalar Avrupa için hiç yeterli değil. Almanya, askeri harcamalara 66 milyar dolar ayırırken, Fransa 65 milyar dolar ve İtalya 35 milyar dolar harcamaktadır. 


Buna karşın ABD’nin askeri harcamaları 916 milyar dolara ulaşırken, Çin 296 milyar dolar, Avrupa’nın baş tehdidi Rusya ise 145 milyar dolar savunma harcaması yapmaktadır. Öte yandan, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 4 Mart 2024’te yaptığı konuşmada, “ReArm Europe Fund” (Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma Fonu) adı altında 800 milyar euroluk bir savunma fonu planını duyurmuştur. Almanya Parlamentosu da 500 milyar euroluk savunma ve güvenlik altyapısı harcamasını onaylamıştır. Ancak artan harcamalara rağmen Avrupa orduları ciddi eksiklikler barındırmaktadır. Örneğin, Rusya’nın 20.300, Türkiye’nin ise 3.240 tankı bulunurken, Almanya ve Fransa’nın toplam tank sayısı 1.000’in altındadır. Fransız Donanma Komutanı Amiral Pierre’ye göre, Fransız donanması İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük seviyededir. Ayrıca, AB’nin nükleer caydırıcılığı NATO’suz oldukça zayıf kalmaktadır. Dolayısıyla, mevcut durumda Avrupa askeri anlamda yetersizdir ve NATO’suz bir askeri oluşum oluşturabilecek kapasitede değildir.   Sonuç olarak, Avrupa Ordusu fikri, AB’nin kuruluşundan bu yana süregelen bir tartışma konusu olmakla birlikte, günümüz siyasi, askeri ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurulduğunda yakın vadede gerçekleşmesi olası görünmemektedir. NATO yanlısı devletlerin varlığı, Rusya tehdidi karşısında Avrupa ordularına duyulan güvensizlik, düşük askeri harcamalar ve askeri teçhizat eksikliği gibi unsurlar, bağımsız bir Avrupa Ordusu’nun kurulmasını zorlaştırmaktadır. Ancak ilerleyen yıllarda küresel dengelerin değişmesiyle birlikte, AB ülkeleri bu konuda daha ciddi adımlar atmak zorunda kalabilir. Önemli olan, böyle bir dönüşüme ne kadar hazırlıklı olunacağıdır.  



Kaynakça;


https://data.worldbank.org


https://www.euronews.com https://eda.europa.eu


İbrahim ÖRNEK, Nalan IŞIK,


https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/50748


Kamuran Reçber,


https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/5361 


Ümit Çelik, 


https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/70084 


Muharrem Gürkaynak,


https://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/GÜRKAYNAK-

MuharremANGELAMERKEL’İN-ÇAĞRISI-AB-İÇİN-ORTAK-BİR-AVRUPA-

ORDUSU.pdf




                                                                                                                   BERKE PATİŞ  

                                                                              BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU  

                                                   SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARAR ASI İLİŞKİLER  

                                                                  MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ   

Yorumlar

Popüler Yayınlar