ABD'NİN KÜRESEL HEGEMONYASI BİTİYOR MU? HOŞ GELDİN ÇOK KUTUPLU DÜNYA
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte ABD, uluslararası sistemde tartışmasız bir hegemon olarak öne çıktı. Ancak son otuz yılda, küresel düzenin değişim sürecine girmesiyle ABD’nin bu mutlak gücü sarsılmaya başladı. Özellikle Rusya ve Çin gibi güçleri artan devletlerin etkisi, çok kutuplu bir düzene doğru geçiş sürecini hızlandırdı. Peki, ABD'nin küresel hegemonyası gerçekten sona mı eriyor? Yeni dönemin uluslararası ilişkilerde ne gibi değişikliklere yol açacağını analiz etmek kritik bir konu haline gelmiştir.
Batı Merkezli Küresel Düzenin Temelleri ve Çöküş Nedenleri
Batı merkezli ve liberal düzene dayalı uluslararası sistem, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve bireysel özgürlükler gibi temel ilkeler üzerine inşa edilmiştir. Ancak 21. yüzyılda bu ilkelerin zayıflamasına neden olan çeşitli faktörler ortaya çıkmıştır. ABD ve Batı'nın ekonomik krizleri, askeri müdahaleleri ve küresel sistemdeki çifte standartları, dünyanın farklı bölgelerinde alternatif güçlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu sistem, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin ekonomik gücüyle desteklenen Bretton Woods sistemi ve NATO gibi askeri ittifaklarla şekillendi. Ancak, 1990'lardan itibaren bu sistemin tek taraflılığı ve Batı'nın uluslararası hukuku ihlal eden müdahaleleri eleştirilmeye başlandı. Özellikle Irak ve Afganistan savaşları, Batı'nın demokrasi ve insan hakları söyleminin sorgulanmasına neden olmuş, ABD'nin itibar kaybını hızlandırmıştır. Ayrıca, Batı’nın ekonomik gücüne dayalı sistemin son yıllarda Çin’in yükselişi ve Rusya’nın enerji alanındaki etkisiyle birlikte kırılganlaştığı gözlemlenmektedir.
ABD'nin Hegemonya Kaybı ve Çok Kutupluluğun Yükselişi
Soğuk Savaş sonrasında ABD, küresel ekonomik ve askeri gücün mutlak lideri olarak hareket etti. Ne var ki, 2000'lerden itibaren çeşitli faktörler bu liderliği zedeledi. 2008 finansal krizi, askeri girişimlerin (Afganistan ve Irak gibi) yarattığı yıpranma ve Çin'in ekonomik yükselişi gibi etmenler, ABD’nin şu anki konumunu tehdit eden unsurlar arasında gösterilmektedir.
Rusya'nın 2014 Kırım ilhakı ve Ukrayna savaşı gibi hamleleri, Çin'in Tayvan konusunda agresif söylemleri ve çok sayıda ülkenin alternatif ekonomik yapılara yönelmesi, hegemonik sistemin
dağılma sürecini hızlandırdı. ABD'nin geleneksel olarak baskın olduğu NATO ve IMF gibi kurumlar, giderek sorgulanmaya başlandı. Özellikle Çin’in “Kemer ve Yol” projesiyle birlikte Asya, Afrika ve Avrupa’da artan ekonomik etkisi, ABD'nin küresel liderliğini zorlayan faktörlerden biri olmuştur. Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki artan nüfuzu, ABD'nin askeri varlığını da sınırlandırabilecek bir dinamik yaratmaktadır.
Avrupa ve Küresel Kriz
Avrupa, ABD'nin gücü azaldıkça küresel rekabette zor bir durumda kalmaktadır. Amerika'nın desteği olmadan Avrupa ülkelerinin, özellikle de Rusya'nın artan etkisiyle başa çıkma yeteneği belirsizdir. NATO'nun maliyetli askeri politikalarına halkın verdiği desteğin azalması ve ekonomik zorluklar, Avrupa içinde sosyal gerilimleri arttırmaktadır. Brexit sonrası Avrupa Birliği’nin birlik içindeki siyasi ve ekonomik çatlakları derinleşmiş, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin daha bağımsız dış politika arayışları dikkat çekmiştir.
Ayrıca, Rusya’nın Avrupa üzerindeki enerji bağımlılığı, Ukrayna savaşı sonrası daha kritik bir hal almıştır. Avrupa’nın ABD olmadan Rusya’ya karşı nasıl bir savunma stratejisi geliştireceği belirsizliğini korurken, ABD’nin küresel liderliği zayıfladıkça Avrupa ülkeleri kendi çıkarlarını daha bağımsız bir şekilde gözetmeye başlamaktadır. Bu süreç, ABD’nin NATO’daki liderliğinin de uzun vadede sorgulanmasına neden olabilir.
Sonuç: ABD'nin Sonu mu, Yeni Bir Denge mi?
ABD'nin küresel hegemonyasının sona erdiği söylenemez, ancak hegemonya tek bir ülkenin tekelinde olmayacak şekilde çok kutuplu bir yapıya evriliyor. Çin ve Rusya gibi güçler bu yeni sistemde belirleyici roller oynarken, orta büyüklükteki ülkeler de dış politikalarda daha bağımsız hareket etmektedir. Türkiye, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler, Batı’nın oluşturduğu geleneksel ittifak sistemlerinin dışına çıkarak kendi çıkarlarını ön planda tutan daha pragmatik bir dış politika izlemektedirler.
Gelecekte, ABD'nin ekonomik ve teknolojik gücünü kullanarak yeni ittifaklar kurma çabaları artabilir. Ancak, çok kutupluluğun getirdiği rekabet şartları ABD'yi daha fazla meydan okumayla karşı karşıya bırakacaktır. Çin’in ekonomik kapasitesi ve Rusya’nın jeopolitik hamleleri, ABD'nin küresel gücünü sınırlandıran en önemli faktörlerdir. ABD, teknoloji ve savunma alanındaki üstünlüğünü korumaya çalışsa da, küresel düzen artık tek kutuplu bir yapıdan uzaklaşmaktadır.
Bu yeni dönemde, hegemonik bir sistem yerine, çeşitli güç merkezlerinin birbirleriyle dinamik bir ilişki kurduğu esnek ve rekabetçi bir uluslararası sistemin oluşması beklenmektedir. Çok kutupluluğun artıları ve eksileri olacak olsa da, ABD artık tek başına dünyayı yönlendiren bir aktör olmaktan çıkmakta, farklı güç odaklarıyla denge politikası izlemek zorunda kalmaktadır. Küresel sistemdeki bu değişim sürecinin nasıl şekilleneceği, büyük güçlerin stratejik hamlelerine bağlı olarak gelişecektir.
KAYNAKLAR;
https://www.akademikkaynak.com/abdnin-hegemonya-mucadelesi.htmlhttps://www.uskam.org.tr/makaleler/standard/abd-merkezli-kuresel-duzen-sona-mi-eriyor
https://www.academia.edu/45687386/YENİ_ÇOK_KUTUPLU_DÜNYA_ÇİN_İN_YÜKSELİŞİ_VE_ABD_HEGEMONYASININ_ÇÖZÜLÜŞÜ
Yorumlar
Yorum Gönder