TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇİŞ VE DEMOKRAT PARTİLİ YILLAR


 







Tarih boyunca Askeriye ve ordu Türk toplumunun sosyal ve siyasi yaşamını derinden etkilemiştir. Orta Asya’dan itibaren göçebelik yapan Türk boylarında “savaşçılık” koşullar itibarıyla çok gelişmiş ve Türkler Asker Millet olma özelliğini kazanmıştır. Karahanlılarla birlikte Türklerin İslam dinini benimsemesi ile özellikle Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu ordu yapısında etkileri görülmüştür. Asker ocakları Peygamber Ocağı olmuş, askerlere Mehmetçik denmeye başlanılmış bu sayede orduya bir dini kutsallıkta atfedilerek halk askeriyeyi daha çok benimsemiştir. Ordunun bu kadar ön planda olması Orduyu daha güçlü kılmış ve siyasi otoriteye müdahalesini kaçınılmaz hale getirmiştir. 

Yerleşik hayata geçiş yapan toplumda Ordu-Millet geleneğinin kalması askeriyeyi sistemin kurtarıcı, düzenleyicisi ve denetleyici mekanizması fikriyatına sokmuş ve silahlı kuvvetlerin demokratik siyasi yapı yerine devletin diğer kuvvetlerine müdahale fikrini doğurmasını sağlamıştır. Toplumun yeni üyeleri de bu yapının bir parçası olarak ülkenin mutlak bütünlüğünü bu mekanizmanın sağladığı düşüncesi ile bu çarka dahil olmak istemesi fevkalade normaldir. 

Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde yaşanan Çırağan Vak’ası, Prens Sebahattin darbe girişimi, 1908 Rumeli Kalkışması, 31 Mart Kalkışması, Hareket Ordusunun 1909 Darbesi, Bâb-ı âli Baskını, 1913 Mahmut Şevket Paşa Suikastı ve Darbe girişimi olmak üzere yedi darbe girişimi yaşanmıştır. (Kararaslan,2024, s.233)


1.  Çok partili rejime geçiş denemeleri

Türkiye Cumhuriyeti’nde çok partili sisteme geçiş son derece sancılı gerçekleşmiştir. Kurtuluş savaşı Komutanları Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa ve Muhalifler Refet ve Adnan beyler adım atarak Terakkiperver Cumhuriyet fırkasını (TCF) kurmuşlardır. Cumhuriyet Tarihin İlk muhalefet partisi olan TCF kurulduktan sonra yaşanan Şeyh Sait isyanı partiye olan güveni zedelemiştir. Takrir-i Sükûn kanunu ile kurulan İstiklal Mahkemelerinde yapılan araştırmalar neticesinde doğudaki TCF merkezleri kapatılmış ardından İstanbul Parti merkezinde dine hürmetkârlık gösteren belgeler bulunması üzerine Hükümet TCF’yi kapatmıştır.

Atatürk’ün isteği Üzerine TCF’den sonra Fethi Bey önderliğinde Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur. Atatürk’ün desteği ile büyüyen partiye kardeşi makbule hanım dahi üye olmuş fakat Cumhuriyet Halk Fırkasına nefret duyanların bu partide birleşmesi, ilk mitingleri olan İzmir mitinginde tezahür eden hadiseler üzerine parti kendini feshetmiştir. 

Yaşanan acı fakat tecrübe kazandırıcı denemelerden sonra Atatürk’ün vefatı hemen akabinde başlayan 2. Dünya Harbi yıllarında bir daha deneme yapılmamıştır. 1945 yılında gelindiğinde savaşın getirdiği birlik ortamı yerini kutuplaşmaya bırakmış genç cumhuriyet doğusunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Batısında ise Amerika Birleşik Devletleri’ni ve Birleşik Krallığı bulmuştur. 

Tek partili sistemin varlığı sürdükçe Komünist sistemi andırması dış açıdan Türkiye’yi ortanın soluna kaydırmaya başlamış bu kaymanın önüne ilk takozu Cumhurbaşkanı İsmet İnönü savaş sonrasında 1945 yılında San Francisco da Batılı devletlere Çok Partili sisteme geçiş hedefinden söz etmiştir. (Börklüoğlu L.2010, s.60.)


1. 1. Demokrat Partinin Kuruluşu

Cumhuriyet Halk Partisi içinde zamanla muhaliflikler oluşmaya başlamış özellikle bu konuda dikkat çeken 4 muhalifin önerge oylamalarına ya ret verip ya da hiç katılmaması değişimin ilk sinyallerini vermiştir. Bu dörtlü Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü’den başkası değildir. CHP içinde gördükleri sıkıntılar yıllar içinde artmış ve yaptıkları sert eleştirilerle bunu belli etmekten çekinmemişlerdir. Bunların üzerine “Dörtlü Takrir” olarak bilinen önerge verilerek ilk adım atılmıştır. Genel kurul tarafından büyük eleştiri altında kalan önerge, sahipleri dışında hiç oy almayarak büyük bir çoğunlukla reddedilmiştir. Parti içi yaşanan tartışmalar alevlenerek büyümüş Adnan Menderes ve Fuat Köprülünün dönemin başbakanı Saraçoğlu’na yaptığı ağır eleştiriler neticesinde partiden ihraç edilmişlerdir. (Börklüoğlu L.2010, s.76.)

Bir diğer muhalif olan Celal Bayar’ında hazırlandığı bir yasa tasarısının, parti grubu tarafından reddedilmesi üzerine partiden istifa ettiğini açıklamıştır. Refik Koraltan’ın ise Adnan menderes ve Fuat Köprülünün partiden ihracını ve yönetimi eleştirmesiyle o da partiden ayrılmak mecburiyetinde kalmış ve bu şekilde dörtlü takrir üyeleri yeni bir parti kurma çabası içine girmişlerdir. Yeni Parti kurma çalışmaları neticesinde hızla ilerlenmesinin üzerine Cumhurbaşkanı İnönü’nün de teşviki ile 1946 yılında Demokrat Parti resmen kurulmuştur.


1.  2. 1946 Türkiye Genel Seçimleri

Demokrat Partinin kurulmasının ardından yıllardır derin uykuda olan CHP için sirenler çalmaya başlamış bunun üzerine CHP reformist adımlar atarak daha az baskıcı ve daha liberal olma gayreti gösterilmiştir. Bu kapsamda öğrencilere örgütlenme hakkı verilmiş, Üniversitelere özerklik verilmiş, basın suçları için af çıkarılmış, kısıtlamalar hafifletilmiş, köylüyü ezen birkaç vergi kaldırılmış ve işçilere sigorta zorunluluğu getirilmiştir. Bu sayede  Demokrat Partiye karşı ilk adımlar atılmıştır. Fakat Demokrat Partinin kitleler tarafından büyük ilgi görmesi Cumhuriyet Halk Partilileri tedirgin etmiş, bu tedirginlik üzerine de seçimler bir yıl erkene çekilmiştir. Çiçeği burnunda parti ise ilk seçimlerine yeterince hazırlanamadan girmek mecburiyetinde kalmıştır. CHP bu kararı “memleket idaresini ve politikasını içeride ve dışarıda kararlı bir hale getirmek için yeni büyük seçimlere karar verdik” şeklinde açıklamıştır. (Olgun, 2011, s.21). Demokrat Parti, seçimlere kadar 63 ilden sadece 34’ünde teşkilatlanabilmiştir.

1946 yılında çıkarılan yeni bir kanun ile seçimlerin tek dereceli seçim modeli üzerinden yapılması kararlaştırılmıştır. Açık rey- Gizli tasnif modeli ile yapılan seçimlerde pek çok sıkıntının yaşandığı örneğin; CHP’nin seçmene baskı yaptığı özellikle köylerde kurulan seçim sandıklarının değiştirildiği, sandıkların bir kısmın kaybolduğu gibi türlü iddialarda ortaya atılmıştır.

Her şeye rağmen ilk çok partili seçimler yapılmış 24 Temmuz’da açıklanan resmi seçim sonuçlarına göre; TBMM’deki toplam 465 milletvekilliğinden CHP: 395, DP: 64, Bağımsızlar: 6 sandalye kazanmış, seçime katılım oranı %85’i bulmuştur. (Karpat,1967, s.144)

Seçim sonucunda Cumhuriyet Halk Partisi arzu ettiği oy oranına ulaşamamış, Demokrat Parti ise yapılanmasındaki eksikliklerden kaynaklı teşkilatlanmayı tamamlayamadığı için arzu ettiği oy sayısına ulaşamamıştır.

Cumhuriyet Halk Partisinin seçimlerde yaşadığı olumsuz durum partiyi harekete geçirmiş hükümet kurma görevi genel başkan İnönü tarafından bu sefer partinin ılımlı kesimine verilmiştir.

"CHP’de ılımlılar iktidarı elinde tutarken DP’de de 1948 ortasında bir bölünme gerçekleşmiştir. Bir yıldan beri gizliden süren kavga, İstanbul örgütünün lideri Kenan Öner’in Ocak 1948’deki istifasıyla açığa çıkmıştır. Öner, parti liderliğini partiye hükmetmekle suçlamış ve Bayar ile İnönü’nün gizlice anlaştığını ileri sürmüştür. Partideki çatışma Bayar grubu ile CHP karşıtı meclis grubu arasında mücadeleye dönmüş ve merkez, parti disiplini sayesinde bazı milletvekillerini ihraç ettirmiştir. Bunlar “Bağımsız Demokratlar” adıyla ortaya çıkmışlar ve meclisteki diğer bir grup tarafından 20 Temmuz 1948’de kurulan Millet Partisi ile birleşmişlerdir.  (Yetkin,2018, s.23)"


1.3. 1950 Türkiye Genel Seçimleri

Takvimler 1950 yılını gösterdiğinde Demokrat Parti her ilde teşkilatlanmış gücüne güç katmıştır. 1950 seçimlerinde TBMM  1946 seçimlerinde yaşanan olumsuzlukları dikkate almış geçen seçimlerde kullanılan fakat çok eleştirilen açık rey-kapalı tasnif sistemi 1950 seçimlerinde kapalı rey-açık tasnif sistemi olarak değiştirilmiştir. 

Seçimlerden önce son bakanlar kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü seçimin CHP aleyhine olacağını sezmiş ve başbakan yardımcısı Nihat Erimin aktardığı üzere şu cümleleri kurmuştur; “Ben 15 Mayıs Pazartesi sabahı Çankaya’dan Ulus’a doğru Mevhibe Hanım kolumda yürümeye hazırım. Siz de hazır mısınız?”. (Çelik,2014, s.1)

Demokrat Parti’nin seçimlere “Yeter Söz Milletindir!” yazılı, bileğinde kırmızı bir kurdele bağlı olan dur işareti yapan bir el afişi ve sloganı ile büyük ilgi çekmiş ve kitlelere hitabını güçlendirmiştir. Askerlerin tek partili sistemden bu yana üst kadrolarla yaşadıkları sıkıntılar da etkili olmuş, Demokrat partinin askerin tek çaresi olduğunu düşündürmesi Silahlı kuvvetlerin Demokrat partiyi desteklemesini pekiştirmiştir.

14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlere halk %89, 3 katılma oranıyla büyük bir ilgi göstermiştir. DP, 63 ilden 46’sında tamamen, 10’unda ise kısmen; CHP ise 8 ilde tamamen, 10 ilde de kısmen kazanmışlardır. Millet Partisi ise 22 ilde seçime girmiş ve sadece Kırşehir’de bir milletvekili çıkarabilmiştir. (Yetkin,2018, s.35)
İktidarı Kaybeden Cumhuriyet Halk Partisinde hükümet kademelerinde yıllanmış kadroların azledilmesi ile partide bunalım ve çalkalanmalar başlamıştır. 

Her şeye rağmen 1950 seçimlerinde Türkiye’de sonunda istenilen demokratik çok partili sistem atmosferi oluşturulmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 27 yıllık iktidarını sona erdiren bu seçim, kimilerine göre “beyaz ihtilaldir”. (Olgun, 2011, s.23)

Seçimlerden sonra Demokrat Partinin genel başkanı Celal Bayar partililer tarafından Çankaya Köşküne uğurlanmış hemen akabinde Bayar hükümeti kurma görevini Adnan Menderese vermiş ve 20. Türkiye hükümeti kurulmuştur. Refik Koraltan TBMM başkanlığı, Fuat Köprülü ise Dışişleri Bakanlığı görevlerine getirilmişlerdir. Cumhurbaşkanlığına seçilen Celal Bayar Demokrat Parti genel başkanlığından istifa etmiş bu sayede Serbest Cumhuriyet Fırkasından itibaren yaşanan “tarafsız Cumhurbaşkanı” sorunu çözülmüştür.


1.4 Demokrat Partili yıllar

Başbakan Adnan Menderes ve hükümeti ilk adımlarını atma hususunda karar vermiş ve hükümet programını açıklamıştır;

"Savunma dahil her alanda yapılan harcamalarda büyük kısıntıya gidilecekti. Maliyetler düşürülerek hayat ucuzlatacak, üretim hacmi ve istihdam artırılacak, maliyetler düşürülecek, adil bir vergi sistemi tesis edilecek, gümrük tarifeleri gözden geçirilecek, Tarım ıslah edilerek, yol yapımı ve toprağın sulanması konularına önem verilecekti. Sanayide devletin faaliyetleri kısıtlanarak, özel girişime daha fazla fırsat ve olanak verilecek, Yatırım kolaylıkları ile yabancı sermayeye kapılar daha fazla açılacaktı. Ağır sanayi ve kamusal Önem taşıyan yatırımlar dışında özelleştirmeye gidilecekti. İşçiye grev yapma hakkı tanınacak, Basın özgürlüğünü esas alan yeni bir basın kanunu hazırlanacaktı. Genel bir af kanunu Çıkarılacak, anti-demokratik kanunlar kaldırılacak ve aşırı sol ezilecekti. Dış politikada ise geleneksel politikaların sürdürülmesine devam edilecek, Batı dünyasına karşı daha faal ve yakın bir dış siyaset izlenecekti. (Seyitdanlıoğlu,2022, s.16)"

Demokrat Partinin ilk icraatlarından biri de 1932 yılında Türkçe okunmaya başlayan ezanın tekrar Arapça okunmaya başlanmasıdır. Hükümetin TBMM ye sunduğu kanun değişikliği teklifi ile ezan tekrar Arapça okutulmaya başlanmıştır. Oylamada Demokrat Partili ve Cumhuriyet Halk partili vekiller kabul oyu vermiştir. Öte yandan bu dönemde ortaya çıkan Kore savaşına Türkiye batılı devletler ile ilişkilerini pekiştirmek ve Sovyet tehdidine karşın önlem almak amacı ile köreye asker gönderilmiştir. Bu sayede Türkiye’nin NATO örgütüne girişinde ABD desteği kazanılmış ve Yunanistan ve İran ile birlikle Türkiye’de ABD’den ekonomik yardım almıştır.

Demokrat Parti halkın büyük desteği ile iktidara gelmesine rağmen devlet kademelerinde CHP yanlısı bürokratların ve silahlı kuvvetlerde İnönü’ye sadık askerlerin bulunması hükümeti rahatsız ediyor ve bir önlem almaya teşvik ediyordu. Bu sebeple silahlı kuvvetlerin üst düzeyinde bulunan komutanlar ordudan tasfiye edilerek Demokrat Partiye yakın olan komutanlar atanmıştır. Bürokrasi de de gerekli adımlar atılmış pek çok Vali görevlerinden alınmıştır. Tarihçiler tarafından “Paşa Faktörü” veya “İnönü fobisi” olarak nitelendirilen (Ahmet, 1995, 158) bu siyasi olgu, iktidarda bulundukları 10 yıl süresince Demokrat Parti yöneticilerince hissedilen bir davranış belirleyicisi olarak, dönemin siyasi havasına egemen olmuştur. (Seyitdanlıoğlu,2022, s.18)

Bu tasfiyeler ve 1954 seçimlerini kazanmanın getirmiş olduğu rahatlık ordu üzerinde hükümetin daha da baskın olmasına varmıştır. "Özdağ’a göre 1954’ten sonra DP yönetimi, Sadece orduyu denetimi altına almakla kalmamış, orduyu küçümsediğini açıkça göstermeye başlamıştır. (Özdağ,2011, s.52) Başbakan Menderes’in “Battalgazi Ordusu”, “Ben bu orduyu astsubaylarla yönetirim” gibi cümleleri 1954-1960 yılları arasına rastlamaktadır. (Börklüoğlu L.2010, s.52.)"

Demokrat Parti iktidarı 1954 ve 1957 seçimlerinde perçinlenmiş ve 10 yıllık bir iktidar yaşamıştır. Fakat rakipleri Millî Mücadele Komutanı İsmet İnönü fobisi davranışlarında hep görülmüştür. CHP’nin tek partili rejim ve 2.Dünya harbi yorgunluğu devam etmiş bu da Demokrat Partinin Milli birlik hareketine fayda sağlamıştır. Demokrat parti iktidarının Tarımdaki ilerleme, ihracattaki artış ve kamu yatırımları ülkede olumlu etki sağlamıştır. Ordu ile yaşanan tatsızlıklar zaman içinde büyümüş askeri okullarda örgütlerin kurulmasına kadar uzanmış ve 27 Mayıs 1960 darbesinin yolunu açmıştır.



KAYNAKÇA;

  • Karaarslan, Ü. (2024), Türk Siyasal Hayatına Müdahalelere Bir Örnek: Talât Aydemir ve Darbe Girişimleri, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
  • Börklüoğlu, L. (2010), 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi sonrası Türkiye'de ordu-siyaset ilişkisi (1960-1965), Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale.
  • Olgun K. (2011), Türkiye’de cumhuriyetin ilanından 1950’ye genel seçim uygulamaları, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi.

  • Çelik, A. (2014), İsmet Paşa Cumhurbaşkanlığından ayrılırken, Yenigün Gazetesi Özgürce makale yazısı, Sakarya.
  • Yetkin, B. (2018), İbrahim Etem Menderes (Siyasî hayatının Demokrat partili yılları), Selçuk Üniversitesi, Yayımlanmış doktora tezi, Konya.
  • Seyitdanlıoğlu M. (2022), 27 Mayıs ihtilaline giden yol (1945-1960), Mehmet Kayran’a Armağan, Kırmızılar Yayıncılık, İstanbul.
  • Karpat, Kemal H. (1967) Türk Demokrasi Tarihi Sosyal Kültürel Ekonomik Temeller, İstanbul Matbaası, İstanbul. 
  • Özdağ, Ü. (1997) Menderes Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri ve 27 Mayıs İhtilâli, Boyut Yayınları, İstanbul.
  • İpekçi A, Coşar Sami Ö, (1965) İhtilâlin İç Yüzü, Uygun Yayınevi, İstanbul, s. 27-28


SÜLEYMAN ÖZTAŞ
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ


Yorumlar

Popüler Yayınlar