SURİYE İÇ SAVAŞI'NIN ÇIKIŞ NEDENLERİ
• Arap Baharının Etkisi; 2011 yılında Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da başlayan Arap Baharı hareketleri, Suriye'yi de etkiledi. Beşar Esad yönetimine karşı başlayan barışçıl gösteriler, zamanla şiddetlendi ve iç savaşa dönüştü. Bu ayaklanmalara karşı Esad Rejiminin baskıcı yönetimi yıllarca süren otoriter yönetim, siyasi ve ekonomik eşitsizlikler, yolsuzluk ve insan hakları ihlalleri halkın hoşnutsuzluğunu artırdı. Diğer devletlerinde kendi çıkarları doğrultusunda Suriye'deki iç savaşa müdahale ederek çatışmayı daha da karmaşık hale getirdi. Diğer bir etkili neden ise Suriye'deki farklı etnik ve mezhebi gruplar arasındaki derin ayrılıklar, savaşın alevlenmesinde önemli bir rol oynadı. Özellikle Sünni çoğunluk ile Alevî azınlık arasındaki gerginlik, çatışmaların temel nedenlerinden biri oldu.
Türkiye'nin Suriye'deki Rolü
Türkiye, Suriye savaşıyla en çok karşı karşıya kalan ülkelerden biri. Milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapması, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısını önemli ölçüde etkilemiştir. Türkiye'nin Suriye politikasının temel hedefleri şunlardır: Türkiye, sınır güvenliğini sağlamak ve terör örgütlerinin ülkeye sızmasını engellemek için önemli adımlar atmıştı. Türkiye, Suriye'de siyasi bir çözümün önemini vurgulamış ve bu yönde çabalar sarf etmiştir. Milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, bu sorunun uluslararası bir sorun olduğunu belirterek uluslararası toplumdan daha fazla destek talep etmiştir. Türkiye, Suriye'deki gelişmelerin bölgesel güvenliği etkilediğini belirterek, bu konuda da aktif bir rol oynamaya çalışmıştır.
Türkiye'nin Suriye politikası karmaşık ve çok yönlüdür. Hem insani bir yaklaşım sergilemekte hem de ülkesinin güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. Ancak, Suriye'deki iç savaşın uzun sürmesi ve bölgesel güçlerin müdahaleleri, Türkiye'nin bu politikayı uygulamasını zorlaştırmaktadır. Suriye'deki iç savaş, bölge ve dünya için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Türkiye, bu sorunun çözümü için önemli bir rol oynamaktadır ancak tek başına bu sorunu çözemez. Uluslararası toplumun ortak bir çaba içerisinde olması gerekmektedir. Türkiye birçok çabasını Astana sürecinde de göstermiştir.
Astana Süreci, Suriye iç savaşına siyasi bir çözüm bulma amacıyla Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen bir dizi görüşmedir. Bu süreç, Türkiye, Rusya ve İran'ın ortak çabalarıyla başlatılmış ve Suriye kriziyle ilgili uluslararası çabalara önemli bir katkı sağlamıştır. Neden Önemli?: Türkiye için Astana Süreci, hem ulusal güvenlik hem de bölgesel siyaset açısından büyük önem taşımaktadır. Süreç, Türkiye'nin Suriye'deki gelişmelere daha aktif bir şekilde müdahale etmesini ve bölgesel bir güç olarak konumunu güçlendirmesini sağlamaktadır. Astana Süreci, Türkiye için Suriye krizinde hem bir sorun çözme hem de bir fırsat yaratma aracıdır. Türkiye, bu süreç sayesinde hem sınır güvenliğini sağlamak hem de bölgesel istikrarı tesis etmek amacıyla çaba göstermektedir.
Günümüzdeki Şam yönetimini düşmesindeki etkili gelişmeler;
HTŞ ve rejim arasında tırmanan bir kriz vardı. Temel nedeni bölgedeki gelişmelere özellikle İsrail-İran arasındaki gerilimin Lübnan ve Suriye yansıması şu andaki çatışmaların temel nedeni. İsrail-Hizbullah mücadelesi Suriye’deki Hizbullah güçlerinin Suriye’den Lübnan sahasına doğru kaymaya başlaması İsrail’in Suriye’de artan saldırılarına neden olmuştur. Daha çok İran destekli Şii milis gruplara dönük saldırılar yapıldı. Bunlar genellikle Halep’te ve Halep çevresinde, İdlip bölgesinde etkili olan milis gruplara karşı yapılan saldırılardı. Bu Şii milislere saldırı sonucu bölgedeki güç boşluğundan faydalanmak isteyen Suriyeli Muhalif Gruplarda bir fırsat algısı yarattı. Şii milislere yapılan saldırılar sonucunda zayıflan Şii milistlerin zayıflığını Muhalif Gruplar değerlendirerek, iyi bir planlama ve uzun hazırlıklar neticesinde İdlib'li silahlı muhalif gruplar Halep’in kırsalına doğru bir operasyon başlatarak kısa sürede önemli bir ilerleme kaydetti.
Diğer bir neden olarak Ankara-Şam normalleşmesi hem de rejimle muhalifler arasındaki siyasi çözüm sürecin yürümemesi artan gerilimlerin temel nedenlerinden biridir. Bu durum Suriyeli muhaliflerin yeni bir askeri çözüm arayışına girmesine neden oldu.
İdlip’ten HTŞ öncülüğünde İblip'li silahlı gruplar bir operasyon başlattı, saldırganlığın caydırılması için Halep’in batı kırsalına dönük askeri bir operasyon başlatıldı. 27 Kasım itibariyle bölgeye harekatlar düzenlendi. Rejim hatları çok kısa sürede çökmeye başladı. Rejim güçlerinin askeri araçları şehir merkezlerinde bırakarak kaçtıkları görüldü. Sovyetlerden kalma eski askeri teçhizatları kullanan rejim güçleri büyük bir yenilgiye uğradı. İran destekli Şii milisler hemen Halep merkeze doğru çekilmeye başladı. Kısa sürede Halep şehir merkezi Suriyeli muhalif gruplar tarafından kuşatıldı. 1 günde güneybatı kanadından Hamdaniye’den Halep şehir merkezine girildi ve Suriyeli muhalif gruplar tarafından kontrol altına alındı. Bir taraftan HTŞ öncülüğünde bu saldırganlığın caydırıcılığı harekatı devam ediyor ve Halep kırsalına doğru yayılıyordu, sonrasında İdlip güneyinden Kuzey Hama ’ya doğru iki eksende yürüyen bir harekat yürütüldü. Buna paralel olarak başka bir gelişme bu askeri harekatı fırsata dönüştürmek isteyen YPG PKK Münbiç üzerinden Tel Rıfat’a ulaşma girişimlerinde bulundu. Bu da Fırat Kalkanı Bölgesindeki Suriye Milli Ordusunu harekete geçirdi. YPG PKK yı engellemek üzere El-bab üzerinden güneye doğru bir askeri harekat başlattı. YPG PKK’nın Tel Rıfat’a erişmesi engellendi. Sonrasında Tel Rıfat’a Suriye Milli Ordusu askeri harekat gerçekleştirdi ve 1 Aralık itibari ile Tel Rıfat hattı kontrolü Suriyeli muhaliflerin eline geçti. Suriyeli muhalif gruplar şu anda Münbiç çevresinde küçük çaplı operasyonlar yürütmeye devam ediyor. Geldiğimiz noktada İdlip’li gruplar ve Tükiye’nin koruması altındaki operasyon bölgelerindeki Suriyeli muhalif grupların yürüttüğü 2 operasyon sürüyor. Birincisi; İran destekli Şii milist grupların ve Suriye rejimine karşı Kuzey Hama, Halep çevresi, Batı Halep operasyonları.
İkincisi; Suriyeli muhalif gruplar tarafından YPG PKK bölgelerine dönük olarak Tel Rıfat çevresi ve Münbiç’e dönük olarak yürütülen askeri harekatlar.
Bu harekatlar sonucunda Suriye’nin can damarı olan M4 M5 otoyolları; kuzey güney ve batı doğu hattında ticaret, lojistik tedarik hatları olarak kullanılan bu otoyolların önemli kısımları muhaliflerin kontrolüne geçmiş durumda.
Bu başarıları elde eden Muhalif grupların bölgede ciddi bir askeri üstünlüğü olduğunu görüyoruz. Yapılan bu operasyonlar sonucunda Kuzey hattında yeni bir düzen kurulması gereklidir. İran, Rusya ve rejimin aleyhine Türkiye’nin bu masada daha güçlü olduğu tablo göz önüne gelmektedir. Rusya, Ukrayna krizinden dolayı bu bölgede de zayıflamış durumundadır. Bu bölgede 2016 yılında Rusya’nın yoğun bir hava gücü vardı. İran destekli gruplar bu alanda uzun yıllar çatışmalar yaşadı fakat Muhalifler bu alanı 1 günde ele geçirdi. Bu noktada muhalif grupların askeri üstünlüğünün ne kadar önemli noktada olduğunu görüyoruz. Bu durumda bu bölgede kaybeden devletler; Rusya, Suriye, İran ve PKK oldu.
İran’ın zayıf kalması İsrail ile girmiş olduğu mücadeleden kaynaklanmaktadır.
ABD’nin yeni yönetimi bölgedeki İran etkisiyle mücadele etme kararı ve Netanyahu’nun rejime ‘İran etkisinin kırılmasını’ söylemesi ve ABD ile İsrail’in Suriye’deki İran etkisiyle mücadelesi göz önündedir.
Türkiye’nin büyük problemi olan terör örgütleri ile çözümlerini ve PKK ile ilgili mücadele sürecini Astana sürecinde aşamadı. Türkiye’nin PKK problemini Kuzey de elde ettiği başarısı ile problemin kilidini açtığını görebiliriz.
Türkiye için fırsatlar; Türkiye bu bölgede doğrudan savaşta değil. Desteklediği gruplar ile kendine tehdit olan terör örgütlerine caydırıcı bir güç oluşturmuş durumda. Halep’teki PKK kontrolünde olan 2 mahalle; Şeyh Mahsut ve Eşrefiye mahalleleri muhalif grupların kontrolüne geçti. Tel Rıfat, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekat bölgesinde terör saldırılarının ana üssü konumundaydı burası terörden temizlendi ve bunun sonucunda Türkiye PKK YPG ile mücadelede bir mevzi kazandı.
Aynı zamanda Türkiye’nin desteklediği muhalif bölgeler bir coğrafi derinlik kazandı. Münbiç, Tel Rıfat ve Suriye’nin ikinci büyük kenti olan Halep muhalif bölgelere katıldı. Bu muhalif bölgeler kuzeye sıkışmıştı ve oradaki insanların ekonomik faaliyetleri kısıtlıydı. Türkiye’nin o bölgeleri idare etmesi sıkıntılar yaratıyordu ve o bölgeden gelen göç dalgasını engelleme de zorluklar yaşıyordu. Bu yüzden Türkiye bu bölgelerin refahı için sürekli bu bölgeleri destekledi. Son olaylarla birlikte bu bölgede daha fazla doğal kaynağa ve coğrafyaya hükmeden Türkiye’nin desteklediği bir muhalif grup var. Bu durum Türkiye’yi rahatlattı ve üzerindeki yükü hafifletmiş durumda. Bu bölgelerin güvenli olarak kalması mültecilerin rahatlıkla ülkelerine dönmesine sebep olacaktır.
Sahada da masada da Türkiye’nin projesi güçlü. Bu projeyle PYD üzerinden kurdurulmak istenen terör koridoru bertaraf edilecek; İsrail’in yayılmacı saldırganlığı durdurulacak, Suriyeli sığınmacıların ağırlıklı kısmı bölgede siyasi ve iktisadi istikrar kurulunca memleketlerine dönecek. Kalanlar da Türkiye-Suriye iş birliği ve kalkınmasına katkıda bulunacak.
Sahada ise gerek SMO gerekse de HTŞ unsurları, TR garantörlüğünde yeni düzeni kuracaklar gibi görünüyor. Yani uzun vadede Türkiye için hem softpower hem de bölgesel belirleyicilik anlamında fazlasıyla olumlu bir vizyon gözüküyor.
Bütün bunlara rağmen özellikle geçiş sürecinin yönetimi ve yeni dönemin inşası noktasında Suriye'nin yeni yönetimi kadar Türkiye'yi de zor bir sürecin beklediği ifade edilebilir. Bu çerçevede Türkiye açısından Suriye'nin yeni yönetimine katkı sunması gereken konular olarak kısaca şu hususlar zikredilebilir:
Suriye'nin toprak bütünlüğü başta olmak üzere istikrar ve güvenliğin inşası ve korunması, bu çerçevede Suriye dışı bir yapılanma olan PKK/YPG terör örgütünün Suriye'deki varlığının sonlandırılması, en azından sınırlandırılması ve bölgenin tamamen terörden arındırılması, benzer şekilde Suriye'nin istikrarsızlaştırılmasına etki edebilecek diğer gruplar içerisindeki yabancılar ile kamplarda ve cezaevlerinde bulunan DEAŞ mensuplarının ülkeden çıkartılması ya da etkin kontrolü, Muhalefetin parçalı yapısı dolayısıyla ulusal uzlaşmanın sağlanması, Aynı şekilde muhalefetin askeri kapasitenin güçlülüğüne rağmen sivil yönetişim kapasitesinin güçlendirilmesi, bu anlamda devlet kurumlarının kesintisiz hizmetinin sağlanması ve yeniden inşası, Yeni anayasa çalışmalarının başlatılması ve gerekli anayasa komisyonunun "ortak katılımla oluşturulmasının sağlanması, Askeri güçler içerisinde riskli grupların bir şekilde silahsızlandırılması, kalan unsurların bir emir-komuta içerisinde birleştirilmesi ve disiplinin tesisi ile dağılan ordu birliklerinin geride bıraktığı silah ve mühimmatın kontrolü, Bölge ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi ve birlikte çalışma zorunluluğu kapsamında İran ve Irak’ın memnuniyetsizlikleri, ABD'nin özellikle terörizm ve güvenlik konularında YPG hassasiyetinin yapısal bir sonuç ortaya çıkarmasının önlenmesi, konunun Ukrayna ve Gazze gibi dış gelişmelerin gölgesinde ele alınma riskinin yönetimi, Türkiye'deki sığınmacıların sağlıklı bir şekilde ve gönüllülük esasıyla dönüşünün uygun zemininin sağlanması konuları sayılabilir.
Tüm bu hususlar müzakere edilirken: Türkmenlerle ilgili hassasiyetlerden sarfınazar edilmeden Suriye'deki bütün gruplara eşit mesafede olunması, ortak ve mütevazi bir dilin kullanılması da gelişmeleri kolaylaştıracaktır. Türkiye'nin Suriye meselesinde ödediği bedeller göz önünde bulundurulduğunda, gerek ahlaki gerekse hukuki açıdan en fazla söz hakkına sahip ülke olması son derece doğal bir durumdur. Değerlendirilmesi gereken konu, Türkiye’nin bu etkiyi nasıl kullanacağıdır.
KAYNAKÇA
- https://www.orsam.org.tr/tr/suriyede-yeni-donem-guncel-dinamikler-ve-bolgesel-etkiler/
- https://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/suriyede-yeni-denklem
- Orta Doğu Uzmanı: erdal.kurgan@marmara.edu.tr
- https://www.middleeasteye.net/countries/syria
- https://researchcentre.trtworld.com/wp-content/uploads/2022/09/The-Refugees-Messenger-TR.pdf
- https://www.academia.edu/9769039/G%C3%9CNCEL_SUR%C4%B0YE
Yorumlar
Yorum Gönder