GÜNEY KORE’DE SIKIYÖNETİM KARARI VE SÜREÇ ANALİZİ
- Muhalefet’e Kuzey Kore’ye sempati suçlaması: Güney Kore’de 44 yıl sonra sıkıyönetim ilan edildi. Milletvekilleri Devlet Başkanı'nın sıkıyönetim ilanına karşı çıkarken, Güney Kore belirsizlikle boğuşuyor
Bağımsızlığını kazandığı günden bugüne yaklaşık 70 yıl gibi bir sürede, belki de insanlık tarihi boyunca çok az medeniyetin başarabileceği mucizelere imza atmış Güney Kore, tümüyle dışa bağımlı oldukları bir coğrafyada tarih sahnesinden silinme noktasından, tüm dünyaya yüksek teknoloji ihraç ürünleri satan bir ekonomiye dönüşmüştür. Bu başarıyı size daha iyi anlatmak istersek eğer, 1950’li yıllarda Güney Koreli insanlar yoksulluk ve sefalet içindeyken o dönemde jeopolitik konumu vasıtasıyla belli devletlerin desteğini en iyi şekilde değerlendiren ve Kuzey Kore’nin işgalinden kurtarılan Güney Kore, 2020’li yıllara dünyanın en büyük 12’nci ekonomisi olarak girerek, o bahsedilen büyük mucizeyi yaratmayı başarmıştır.
Günümüzde adı G7 üyeliği için en uygun aday ülke konumunda olan Güney Kore, 03/12/2024 tarihinde, Adı yolsuzluk yapmakla anılan Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, muhalefetin devlet karşıtı aktivitelere giriştiğini, ülkede kaos’a yönelik eylemler içinde olduğunu ve hatta Muhalefetin Kuzey Kore ile ortaklık yürüttüğünü öne sürerek ülkede "sıkıyönetim" ilan ederek, kendi deyimi ile ülkede bir iç temizlik başlattığını duyurarak Kore için gerilim ve hareketlilik dolu bir sürecin fitilini ateşlemiş oldu. Ancak sıkıyönetim ilanı sonrası, Güney Kore Meclis’i, kolluk kuvvetlerinin engellemelerine rağmen olağanüstü bir şekile toplanarak, sıkı yönetim kararını oy birliği sonucu iptal ederek Başkan Yoon Suk Yeol’in kararını toplu bir şekilde veto etmiştir. Yaşananlar bir darbe olarak kamuoyuna lanse edilsede aslında bunun bir sıkıyönetim olduğunu unutmamak gerekiyor.
Güney Kore anayasında, sıkıyönetim ilan etme yetkisi yalnızca devlet başkanına aittir ve özellike önemli noktalardan biriside sıkıyönetim bildirsinin, bütçe görüşmeleri esnasında uzun bir metin şeklinde ilan edilmesi ve sıkıyönetim bildirisine dayanak olarak ise Güney Koredeki devlet kademelerinde varlık gösteren muhalif bürokratlar dahil olmak üzere, muhalefet partisinde varlık gösteren kominist dürtülere sahip kitlelerin varlığı sıkıyönetim dayanağı olarak bizleri karşılamaktadır.
Burada enteresan noktalardan biriside Başkan Yoon Suk Yoel’in sıkıyönetim kararı sonrası, aslında hedefte muhalefet partisi Demokrat Parti olmasına rağmen kendi partisi olan Halkın Gücü Partisi’de tam anlamıyla arkasında durmamıştır. Başkan Yoon muhalefet partisinin kominist güçlerle bir işbirliği içinde olduğunu idda etmekteydi. İç politikaya baktığımızda Güney Kore içinde farklı bölümüşlükler bulunmakta ve aslında sürece Asya Pasifliği perspektifinden baktığımızda, özelliklede uluslararası ilişkilerde Asya’nın yükselişi ve konjonktürel olarak dünyanın Asya’ya dönüşü ile birlikte bir “dilemma” yaşamaya başlamış ülkelerden birisi olarak Güney Kore örnek verilebilir durumdadır.
Sıkıyönetim kararı verildikten birkaç saat sonra milletvekilleri, Güney Kore'nin tek meclisli ulusal yasama organı olan Kore Cumhuriyet Ulusal Meclisin’de Ulusal Meclis Başkanlığı Ofisi vastasıyla, acil oturum çağrısı yapıldı. kolluk kuvvetlerinin tutuklama ve engelleme girişimlerine rağmen 190 milletvekili parlementoda yerini aldı, Meclise verilen sıkıyönetim kararının kaldırılmasına ilişkin önerge, 190 milletvekilinin oyuyla kabul edildi. Ulusal Meclis Başkanlığı Ofisi, sıkıyönetimin, yapılan oylamanın ardından "hükümsüz" hale geldiğini açıklayarak işe noktayı koymak için en önemli adımı atmış oldu. Başkan Yoon, bunun üzerine kararı iptal etmek için kabineyi acil bir şekilde topladı, kabinenin onayının ardından sıkıyönetimi sona erdirdiğini duyurdu.
Güney Kore'de Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol'un dün geceki sürpriz sıkıyönetim ilanı ve bunun kaldırılmasının ardından Savunma Bakanı Kim Yong-hyun, vatandaşlardan özür dileyerek istifa niyetini bildirdiğini açıkladı. Olay anında Ulusal Meclis çevresinde bulunan askerler, vatandaşlara emirleri bizzat savunma bakanından aldıklarını söylemişlerdi. Savunma Bakanı Kim, yaptığı yazılı açıklamada, sıkıyönetim ilanıyla halkı endişeye sürükledikleri ve kargaşaya yol açtıkları için vatandaşlardan özür diledi. Aslına bu durum bile bize açık bir şekilde verilen sıkıyönetim kararının Başkan Yoon’un çevresinden dahi mantıklı bulunmadığının kanıtı olabilir.
Güney Kore’de, sabaha karşı muhalefet partileri toplanarak, yaşanan sıkıyönetim ilanı nedeniyle Devlet Başkanı Yoon Seuk Yeol'un görevden azledilmesi için Ulusal Meclise önerge sundu. Başkan Yoon ise olay sonrası yaptığı açıklamalarda hizmete devam edeceğini dile getirsede, muhalefet partileri tekrar aynı senaryoların yaşanmaması için çözümü istifada bulmaktadırlar.
Güney Kore “başkanlık sistemi” ile yönetilirken ülke içerisinde bulunan yaşlı kesim daha çok muhafazakar parti liderliğindeki Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yoel’i desteklemektedir. Ülkenin genç ve dinamik seçmeni ise daha çok muhalefet parti olan Demokrat Parti’yi tercih etmektedir. Zaten olayın yaşandığı saatlerde Kore Meclis binasına giden vatandaşların yarısından fazlasının genç ve dinamik seçmen olduğunu gördük. Demokrat Parti daha çok orta yollu ilişkilerin yaşandığı bir dış politika projesi ile bilinen bir parti olup, Rusya ve Çin gibi ülkelerle gayet sükunetli ve seviyeli bir dış politika yaşanması gerektiği perspektifi ile Güney Kore siyasetinde aktif rol oynamaktadır.
Burada enteresan olan bir diğeri husus ise Güney Kore’nin “Hint Pasifik Stratejisidir” ki Japonya’nın bile Çin’e ve Rusya’ya karşı daha keskin ve sert bir Hint Pasifik Strateji yürüttüğünü görürken, Güney Kore’nin ise nerdeyse Tayvan’dan bahsetmeyen ve hatta Çin’in faaliyetlerinden dahi bahsetmeyen bir strateji izlediğini görmüştük. Oradan bugünkü sıkıyönetim kararına gelen sürece baktığımızda aslında gördüğümüz şudur ki, sadece iç politik gelişmelerin değil, aynı zamanda dış politik gelişmelerinde bu sıkıyönetimi kararını tetiklediğini görüyoruz.
Burada değinmemiz gereken bir diğer husus da şudur ki, Güney Kore’de ilan edilen sıkıyönetim kararı ile Afrika’da yada Ortadoğu’da olagelmiş olan o kanlı sıkıyönetim kararlarının bir olmadığıdır ve bu ayrım’ı kesinlikle es geçmememiz gerekir. Toplumumuzun genellike aşina olduğu sıkıyönetim kararları, sert ve sarsıcı çaptadır lâkin Güney Kore’ye baktığımızda sıkıyönetim kararına rağmen, milletvekillerinin hiçbir zarar görmeden bir parlemento çoğunluğu sağlayabildiği ve her şeyi normale çevirmeyi başarabildiğini görüyoruz. Bu durum aslında bize, demokrasi kültürünün Asya’ya nasıl ve ne şekilde ulaştığının bir göstergesi olabilir fakat senaryoda, şu an her şey normale dönüyor gibi gözüküyor olabilir lâkin sürecin bize neler göstereceği hala sırrını korumaktadır.
Güney Kore’deki sıkıyönetim kültürünün ne kadar değiştini daha iyi anlayabilmek için geçmişte yaşanan hadiselere bir göz atalım;
Güney Kore, tarihi boyunca politik olarak bir çok sıkıyönetim ile karşı karşıya kalmıştır. Özellike 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, ülkede yaşanan siyasi istikrarsızlık, askeri ihtilaller, halk ayaklanmaları ile şekillenen bir dönem olarak yansımaktadır. Bahsettiğimiz dönemdeki sıkıyönetimler, askeri yönetimlerin sivil yönetimi denetim altına alması ve demokratik hakların kısıtlanması ile tanınmaktadır. Bu olayları açıklamak gerekirse;
1961 Askeri Darbesi ve Sonrasındaki Sıkıyönetim
Bu darbe, hükümetin kötü yönetimi ve ekonomik sorunlar nedeniyle halk arasında oluşan hoşnutsuzluğun bir sonucuydu. Darbenin ardından Park Chung-hee, hükümetin başına geçerek askeri bir yönetim kurdu ve sıkıyönetim ilan etti. Bu, sivil hükümetin askeri yönetim tarafından devirilmesinin başlangıcıydı.
Park Chung-hee, 1963'te başkan olarak seçildi, ancak askeri yönetimini sürdürdü ve 1972'de Yushin Anayasası'nı ilan ederek, ülke genelinde sıkı denetim ve siyasi özgürlüklerin kısıtlanmasını sağladı.
Gwangju Katliamı ve 1980 Sıkıyönetimi
Güney Kore tarihindeki en dramatik ve kanlı olaylardan biri, 1980 Gwangju Ayaklanması olarak bilinir. 1979'da Park Chung-hee'nin suikastle öldürülmesinin ardından, Güney Kore'deki askeri hükümetin başına General Chun Doo-hwan geçti.
Chun, iktidara gelir gelmez, ülke çapında sıkıyönetim ilan etti ve sivil özgürlükleri büyük ölçüde kısıtladı. Yaşananlar sonrası olaylar halk nezdinde büyüyerek, hızla şiddetli bir ayaklanmaya dönüştü. Ancak, hükümet bu ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırdı. Askerler, silahlarla müdahale ederek yüzlerce sivilin ölümüne sebep oldu. Bu olay, Güney Kore'nin modern tarihindeki en karanlık dönemlerden biri olarak anılmaktadır.
SONUÇ;
Güney Kore'nin modern tarihi, askeri darbeler ve sıkıyönetim uygulamalarıyla şekillenmiş bir tarihtir. Ancak 1980'ler sonunda başlayan demokratikleşme süreci, ülkenin bugünkü siyasi yapısının temellerini atmıştır. 1980 Gwangju Katliamı gibi olaylar, halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesinin önemli simgelerindendir. Bu tarihsel süreç, Güney Kore'nin siyasi kültüründe derin izler bırakmış ve halkın özgürlük mücadelesiyle karakterizedir. Son yaşanan sıkıyönetim ilanı sonrasıda da görmüş olduk ki Güney Kore artık eskisi gibi pasifize edilebilecek bir toplum değildir, aksine demokrasiye olan inançları ve özgür ruhlu kişilikleri onları ayakta tutmaktadır.
KAYNAKLAR;
- https://www.aa.com.tr/tr/dunya/guney-korede-muhalefet-siki-yonetim-ilani-nedeniyle-devlet-baskani-yoonun-azil-surecini-baslatti/3412725
- https://carnegieendowment.org/emissary/2024/06/south-korea-next-g7-member?lang=en
- https://edition.cnn.com/2024/12/03/asia/south-korea-martial-law-intl/index.html
- https://www.csis.org/analysis/assessment-south-koreas-new-indo-pacific-strateg
- https://www.nytimes.com/2024/12/04/podcasts/south-korea-trans-rights.html
EMİRHAN YILMAZ
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
SİYASET BİLİMİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSTESİ
Yorumlar
Yorum Gönder