BAAS REJİMİ VE SURİYE


 






Ortadoğu; çok eski çağlardan beri insanlık için çok önemli bir merkezdir. Birçok medeniyet burada doğmuş ve gelişmiştir. Doğu ile Batıyı birbirine bağlayan Ticaret Yolları’nın üzerinde bulunması, 3 semavi dinin (Musevilik, Hristiyanlık ve İslam) burada ortaya çıkması bölgeyi daha da önemli hale getirmiştir. Ortadoğu’nun sınırlarını basit bir şekilde tanımlayacak olursak; yarımada olan Arabistan’ı ve Mısır’ı da kapsayan eski bilinen adıyla Mezopotamya bölgesidir. (Akkaya,2018, s.7) 

Ortadoğu bölgesini 1800’lü yıllardan günümüze kadar değerli kılan etmen ise Petrol’ün keşfidir. Ortadoğu bölgesinin Petrol ve gaz rezervi bakımından zengin olması güçlü devletlerin iştahını kabartmış ve bu bölgeye sahip olma arzusunu katlamıştır. Bu bölgenin gerek konumu gerek farklı etnik köken ve dini temelden insanı ile en önemli ülkelerinden biri Suriye’dir.

Suriye, yirminci yüzyılın başına kadar, daha çok eski Yunanlıların tarif ettiği şekliyle “üç kıtanın buluştuğu yer” anlamında coğrafi bir mahiyette kullanılan ve bugünkü Lübnan, Ürdün, Filistin, İsrail ve Suriye’yi içine alan geniş bir coğrafyanın adıdır. Zamanla bu bölge coğrafi kimliğini siyasi bir yapıya büründürerek ‘Büyük Suriye’ ideolojisinin uygulanma alanı olarak değiştirmiştir (Afaf Sabeh McGowan,1988, s.4) 

20.yüzyılda İngilizlerin Hindistan yolunu korumak amacı ile Ortadoğu’ya hâkim olma isteğini sürekli canlı tutmak istemişlerdir. Bundan dolayı Mekke şerifi Hüseyin ile bir antlaşma yapmak istemişler ve 1. Dünya savaşını da kullanarak Şerif Hüseyin’in desteği karşılığında Suriye topraklarını teklif etmişlerdir. Fakat İngilizler zaten “Sykes Picot” antlaşması ile Suriye’yi Fransa’ya vermeyi taahhüt etmişlerdir 1920 yılında sykes Picot antlaşması San Remo konferansında uygulanmıştır. Arap milletinin bölünmesi amacı ile de Ortadoğu’da Suriye, Lübnan, Irak ve Filistin gibi dört ayrı bağımsız devlet kurmuşlardır. Fransızların Suriye’ye sahip olmasından sonra Şerif Hüseyin’in oğlu faysal söz üzerine kendine Suriye Kralı ilan etmiştir. Fransızların bu konudaki olumsuz tutumu üzerine Kral Faysal Suriye’den kovulmuş ve İngiltere himayesine sığınmıştır. İngilizler ise Suriye sözünü Şerif Hüseyin’in diğer oğlu Abdullah’a Irak Krallığı vererek ödediklerini düşünseler de diğer oğul Kral Faysal sorunu baş gösterince İngilizler bu konuyu çözmeye çalışmıştır. Çünkü Şerif Hüseyin büyük ve güçlü bir müttefiktir Ortadoğu’daki hakimiyet ve bu hakimiyetin gücünde yeri önemlidir. İngilizler bu krize çözüm olarak Filistin topraklarını ikiye bölmüş Ürdün adında yeni bir devlet kurmuş Irak Kralı Abdullah’ı Ürdün kralı olarak atamış ve Irak krallığının boş kalması üzerine de Kral Faysalı Irak Kralı olarak atanmıştır. Suriye’de ise Kral Faysaldan sonra Fransız Manda sistemi uygulanmaya başlanmıştır.


1. Suriye’de Fransız Mandası Dönemi

2. Dünya savaşının bitimine 1945 yılına kadar yaşanan bu dönemde Suriye’de yaşayan farklı etnik köken ve dinden, mezhepten insanlar arasında bir kargaşa dönemi başlamıştır. Çünkü Fransızlar ülke yönetimini dizayn ederken halktan kimseyi yönetim kademelerine dahil etmemiş böl-yönet politikası gütmüş ve farklı ırk ve mezhepten grupların birbirleriyle yaşadıkları sorunları derinleştirmeye çalışmış ve birbirlerine karşı kışkırtmıştır. 

Bu konuda ilk adımları İslami Sünni bir anlayışta olan “Arap Milliyetçi Cephe” ile uğraşmaya başlamış ve bu grubun dağılmasını hedeflemiştir.

Bunun içinde Sünni Osmanlı İdaresi altında yaşayan geniş yelpazede Katolik ve Protestan dini azınlıklarından Dürzî, Marunî ve Nusayri gibi heterodoks azınlıklara, Sünni idare tarafından aşağılandıkları, bağımsızlık onların da hakkı olduğu propagandası yayıldı. Fransa bu gruplara bağımsızlık için örgütlenmelerini öneriyordu. Tüm bu ayrışmalara karşın Sünni Suriye Ulusal Grubu (El-Kutle el-Vataniyye) “ulusal bilinci” oluşturmak amacıyla dinî, fikrî ve sınıfsal ayrılıkları bir kenara bırakarak Hıristiyan gruplar da dâhil birçok kesimle ortak hareket etti. Şam ve Halepli Müslümanların başını çektiği ulusal cephenin amacı Fransızların oyunlarını bozmaktı. (İnce,2017, s.265-266)

Fransızlar hedeflerinde ilerleyemeyince daha da kinlenmiş ve farklı bir yöntem ile tekrar deneme yapmaya başlamıştır. Gruplara giderek bağımsızlık teklif etmiştir.

Bu kozun gereği olarak da Fransa Suriye’de beş küçük ülkecik ortaya çıkardı.. Halep, İskenderun, Şam Bölgesi Mahalli İdareler, Alevi Bölgesi Mahalli İdareler, Havran Dürzî Devleti ismi ile Suriye parçalanmışlığın ve ayrışmanın kendi tarihsel süreci içerisinde en büyüğünü yaşıyordu. Ancak bu düzen Suriye Milli birlikçilerince hoş karşılanmadı. 1920 ‘de başlayan bu ayrışık yapı, iki yıl sonra 1922’de Halep ve Şam’ın birleşip Suriye Federasyonunu kurmaları ve arkasından 1930’da Alevi Bölgesi’nin, 1936’da da Dürzî Bölgesi’nin muhtariyetlerinin kaldırılması ile son buldu. (İnce,2017, s.266)

Fransızların bu denemeleri hem başarısızlıkla sonuçlanmış hem de halkı zora sokmuştur. Yaşanan yoksulluk yetmezmiş gibi mezhep, ırk ve din tartışmasının da ortaya çıkması halkın din ırk ve mezhep fark etmeksizin ayaklanmasına sebep olmuştur. Ayaklanma Fransızlar tarafından çok sert bir şekilde bastırılmıştır. Suriye’de yaşanan bu olaylar halkı fevkalade rahatsız etmiş olsa da halk kendini Suriyeli Arap’tan çok Sünni Arap Milliyetçisi olarak görüyor ve bu da Milliyetçilerle ortak noktada buluşmayı engelliyordu. 1943 yılında Suriye’de Fransız mandası altında ilk seçimler yapılmış halk kendi içinde ortak noktada buluşamasa da Fransızlara karşı bir olmuş ve Milliyetçi Cephe Hükümetini kurmuştur.

Milliyetçi Cephe 2. Dünya savaşındaki Fransa’nın yorgunluğu sırasında elini çabuk tutmuş ve halka tesirlerini arttırmıştır. 2. Dünya savaşının bitiminden sonra ABD ve SSCB’nin ortak aldığı manda kararları ile ABD ve SSCB Lübnan ve Suriye’yi tanımış ve Fransa yalnız kalmış ve işgalci konumuna düşmüştür ve Fransa bundan sonra dahi pes etmemek için askeri gücü sevk etse de BM’nin devreye girmesiyle 1946 yılında Suriye’den tamamen çekilmiştir. Bunun üzerine Suriye’de Fransızlara karşı birleşen yapılar tekrar birbirleriyle anlaşamaz hale gelmiş ve Darbeler dönemi başlamıştır.


2. Suriye’de Baas Hareketi

Baas Arapça ‘da “Yeniden Doğuş” demektir. Suriye’de Baas hareketi Arap milliyetçisi ve sosyalist düşünceleriyle öne çıkan Müslüman Sünni Selahattin Bitar ve Hıristiyan Michael Eflak tarafından 1943 yılında kurulmuştur. Eflak ve Bitar ilk üyelerini öğretmenlik yaptıkları liseden toplamışlardır.  Bu hareket Osmanlı Devleti’nin Suriye’den çekilmesi üzerine Pan-Arap hareketini savunan kişiler tarafından oluşturulmuştur. Hızla yayılan hareket Şam ve diğer vilayetlerde etkili olmuştur. 

Michael Eflak, bütün kariyerini "bölünmez bir Arap milleti" fikrinin geçerliliğini kanıtlamaya çalışarak harcadı. Eflak’a göre Arap milleti, sömürgeciliğin ve emperyalizmin sonucu bölünmüş ve bu bölünme Arap ruhunun bozulmasına ve zayıflamasına neden olmuştur. Bu çerçevede Baas Partisinin en temel amacı, "Arap milleti"ni oluşturmada önemli bir işlevi olacak Arap iradesini yeniden canlandırmaktı. Yine Eflak’a göre, Arap milleti o kadar kötü duruma düşmüştü ki, "yeniden dirilme" ihtiyacı çok acildi. Bu düşüncelerle Baas Partisinin ilk kongresi 200 katılımcı ile 4–6 Nisan 1947 tarihlerinde Şam’da yapıldı. Kongrede, Partinin programı ve tüzüğü kabul edildi. (Türel,2013, s.107)

1947 yılında ilk kongresini gerçekleştiren Baas Partisi birlik, özgürlük ve sosyalizm düşüncelerini benimsemiş siyasi bir hareketin adı olmuştur. Parti Suriye kimliğinden ziyade Arap kimliğinin öne çıkmasını savunmuş ve Arap birliğinin kurulmasının gerekliliği ile ilgili düşüncelerini her fırsatta dile getirmiştir. (İnce,2017, s.272)

Parti Suriye Milliyetçiliğini değil Arap milliyetçiliğini benimsemiştir. Baas partisi programına göre Arap anavatanı “Toros dağlarından Basra Körfezine, Arap Okyanusuna (Hint Okyanusu), Etiyopya Dağlarına, Büyük Sahraya, Atlantik Okyanusuna ve Akdeniz’e kadar uzanan topraklardır. Parti 1953 yılında Arap Sosyalist Partisi ile birleşerek daha da güçlenmiştir. Bu birleşimden sonra Partinin yeni ismi “Arap Baas Sosyalist Partisi” olmuştur. Parti ilk başarısını 1954 seçimlerinde kazanmış. 141 üyeli mecliste 13 sandalye elde edilmiştir.

Baas partisi en önemli atılımını 1958 yılında Suriye’nin Mısır ile birleşmesi ile atmıştır. Parti hem bu birleşimi desteklemiş hem de hükümette yer almıştır. Fakat mısır devlet başkanı nasırın merkezi politikalar izlemesi Baascıları rahatsız etmiş ve kurulan birlik kısa sürede dağılmıştır. Sonrasında Irak’ta Baascılar’ın darbe ile iktidarı ele alması ile Suriye’de de darbe yapan Baascılar 1963 de iktidarı ele geçirmişlerdir. Baas iktidarı ile orduda azınlık grupların sayısı artmış bu da Sünnileri rahatız etmeye başlamıştır.

Bunun en temel nedeni, Baas yanlısı askeri liderlerin, elde etmiş oldukları konumlarını sağlamlaştırmak için kendileriyle aynı aileden, özellikle veya bölgeden olan çok sayıda subay ve astsubayı orduya almalarıydı. Bu askerlerin büyük bölümü, başta Nusayri (Arap Alevi) olmak üzere Dürzi ve İsmail’i kökenliydiler. Bu arada, daha darbe sırasında, Baas Askeri Komitesinin 14 üyesinden beşi Nusayri mezhebindendi. Devlet Başkanı Emin el-Hafız, Sünni bir Müslüman olduğu halde içlerinde Hafız Esad ve Salih Cedit gibi Nusayri kökenli subaylar yönetimde oldukça etkin durumdaydılar. (Türel,2013, s.108)

Baas partisinde iktidarı tekel olarak alma sürecinde çoğunluğu Sünni ve Nasırcılardan oluşan grubun iktidarı ele almak için darbe yapması ve girişimin başarısız olması ile sonuçlanmıştır. Darbe azınlık gruplardan olan askerler ile bastırılmış ve çok kan dökülmüştür. Olay sonucunda Baas Partili komutanlar iktidar mücadelesine girişmiş ve kendilerinin bağlı olduğu azınlıkları ordu mensubu yaparak ordudaki nüfuzlarını arttırmaya çalışmışlardır.

Baas Partili subaylar Hafız Esad ve Salih Cedit 1966 tarihinde bir darbe düzenlemiş ve başarılı bir darbe ile iktidarı ele geçirmişlerdir. Baas partisinin kurucuları dahil pek çok kişi partiden ve yönetimden uzaklaştırılmış cedit partinin başına geçerken Esad savunma bakanı olmuştur. Bu olaydan sonra patlak veren 6 gün savaşı ile Suriye büyük bir yenilgi almış ve savunma bakanı Esad suçlanmıştır. Suçlamaları kabul etmeyen Esad arkadaşlarını suçlamış ve Baas partisi Milliyetçiler ve İlericiler olarak ikiye bölünmüştür. Mekanizmanın yanlış olduğunu düşünen Milliyetçilerin önderi Esad 1970 tarihinde bir darbe gerçekleştirmiş darbe sonucu başbakan olan Esad 4 ay sonra yapılan bir referandum ile Suriye’nin ilk Nusayri kökenli Devlet Başkanı olmuştur.


2.1. Hafız Esad’lı Yıllar

Esad’ın devlet başkanı olması ile toplumun yüzde 10-12’sini oluşturan toplum yönetimde görevler alarak söz sahibi olmaya başlamıştır. Hafız Esad rejimini güçlendirmek ve ülkedeki siyasal yapıları denetleyebilmek için Baas partisinden ayrılan Sosyalist birlikçiler, mısır yanlısı Arap Sosyalist Hareketi komünistler ve Baas Partisinin olacağı bir Ulusal Cephe Kurulmasını teşvik etmiştir. Baas partisinin ağır bastığı bu cepheden olmayanların ülkede siyaset yapması imkânsız hale getirilmiş, Öğrenciler ve Ordu arasında örgütlenme yetkisi de sadece Baas partisine verilmiş, bu şekilde Esad ülke siyasetini de kontrolü altına almıştır. 

Dış politikada stratejik öneme sahip olan ve 6 gün savaşlarında İsrail’e kaptırılan Golan tepelerinin geri alınması konusunda istekli olan Hafız Esad, halkın ve ordunun da Golan tepelerinin geri kazanılmasını desteklemesi ile de Golan tepelerinin peşine düşecek ve 1973 yılında Mısır ile anlaşarak İsrail’e karşı savaşa girecek bu savaşı kaybedip Golan tepelerini kazanamamasına rağmen çabası halk ve ordu tarafından destek görecek ve bağlılığı güçlendirecektir. Esad’ın Lübnan’da FKÖ yerine Maruni Hıristiyanları desteklemesi dahiliye ve hariciyede sorgulanmasına sebep olacaktır öte yandan İran-Irak savaşı çıktığında Arap ülkelerin ırkdaşları Irağı desteklerken Suriye’nin İran’ı desteklemesi Arap dünyasından uzaklaşmasına neden olmuştur.

Hariciye ’de iyi izlenim bırakmayan Hafız Esad’a Önce Hristiyanları desteklemesi ardından İran’ı desteklemesi ülkedeki baskının nispeten artması gibi kararları nedeniyle hariciyede de öfke artmış ve muhaliflik oluşmasına sebep olmuştur. Bu muhalefet Sünni Müslüman ve muhafazakâr kesimden gelmiştir.

Muhalefet, özellikle Halep, Hama ve Humus'ta yoğunlaşmış ve Müslüman Kardeşler'in Suriye ayağına mensup kişiler tarafından başlatılmıştır. Aslında Suriye'de daha Baas'ın iktidara geldiği ilk andan itibaren Partinin laikleştirme eğilimlerine karşı İslami protestolar yaşanmıştı. Bu huzursuzluk, 1976 yılına gelindiğinde devlet ve parti yetkililerine ve özellikle de ülke içinde yere gelen Nusayri kesime yönelik şiddetli saldırılar dalgası yeniden su yüzüne çıktı. 1970'li yılların sonlarında rejim karşıtı güçler, genel olarak kentlerde faaliyetlerini arttırdılar. Çeşitli muhalif örgütler, İslami Cephe'de birleşerek, amaçlarını Suriye'de rejimi devirmek ve bir İslam devleti kurmak olarak açıkladılar. Cephe, özellikle Hafız Esad'ın Nusayri kimliği üzerinden durarak, onu "kafir" olarak niteledi. 1980'li yıllara gelindiğinde, söz konusu gruplar/muhalefet, rejimi ciddi şekilde tehdit eder hale geldi. (Türel,2013, s.111)

Rejim karşıtı gösteriler Sünni Müslümanların yoğunlukta yaşadığı bir kent olarak ilk olarak Cisr El Şukur’da başlamıştır. Gösteride Baas merkezleri ve devlet binalarına saldırılınca hükümet bölgeye askeri mühalede bulunmuştur. Gösteriler sert bir şekilde bastırılmış ve 200 sivil ölmüştür. Bu olaydan sonra muhalifler Halep’te toplanmaya başlamış fakat Esad’ın müdahalesi ile burada da sivil kayıplar yaşanmıştır.

1982 Şubat ayında tarihe “Hama katliamı” olarak geçecek olan olay yaşandı. Şubat 1982'de Hama'da Müslüman Kardeşler Örgütü'nün başını çektiği bir ayaklanma çıktı. Rejim karşıtı güçler, Hama kentinin bazı kısımlarını ele geçirerek, bütün Suriyelileri hükümete karşı cihada çağırdılar. Yönetimin ayaklanmayı bastırma şekli kısa sürede tam bir katliama dönüştü. Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat Esad’ın komutasındaki Suriye ordusu, kente ve sivil halka yönelik öldürücü bir saldırı başlattı. Hama kenti neredeyse yerle bir edilirken, kesin rakam olmamakla birlikte 10 bin ile 30 bin arasında değişen sayıda kişi kendi hükümetlerinin ordusu tarafından öldürülmüştü. Katliamdan sonra Müslüman Kardeşlerin üyeleri ve sempatizanları ya sürüldüler ya da yeraltına çekildiler. (Türel,2013, s.111)

Ayaklanmanın bastırılması üzerine Hafız Esad Muhaliflere karşı bütün gücünü kullanacağını göstermiştir. 2000 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu Hafız Esad ölmüştür. Yerine veliahttı olan büyük oğlu Basil Esad’ın 1994 yılında geçirdiği bir trafik kazasında ölmesi üzerine yerine İngiltere’de Göz doktorluğu üzerine okuyan kardeşi Beşar Esad Baas Partisinin başkanlığa aday göstermesi üzerine yeni devlet Başkanı seçilmiştir.


2.2. Beşar Esad’lı Yıllar

Beşar Esad devlet başkanı olduğunda halk reform umut ediyordu bu umudun üzerine 1963 yılından beri yürürlükte olan sıkı yönetim ve olağanüstü hal kanunlarının kaldırılması bu umudu iyice yeşertmiş, suçlulara genel af çıkarılması basın ve ifade özgürlüklerinin yasal güvence altına alınması ve siyasi fikirlere saygı duyulması gibi sivil özgürlüklerin verilmesi olumlu karşılanmıştır. Fakat 2001 tarihinde Lübnan’da bir gazete de 1000 Suriyelinin bildiri yayımlamış olması Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündeme gelmesi halkın daha fazla şeyi istemesini beraberinde getirmiş bunun üzerine hükümet geri adım atmaya başlamıştır. 

Muhaliflerin bu isteklerinin hükümeti yıkacak boyutlara ulaştığı izleniminin verilmesi muhaliflere karşı bir tutuklamanın başlamasının önünü açmıştır. Beşar Esad döneminde açılan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri tekrar askıya alınmış ve hafız Esad dönemine dönüş yaşanmıştır. Bunun üzerine Beşar Esad’ın da babası gibi bir yönetim anlayışı olduğu dile getirilmiştir.

Esad döneminde ABD’nin Irak işgalinin yaşanması sıranın Suriye’ye de geleceği izlenimini vermiştir. Teröre destek veren ülkeler statüsünde olması bunun ispatıdır. Esad ülkenin gelişimi için pek çok şey yapmıştır. İdam cezası bulunan Müslüman Kardeşlerin kamuoyunda temsiline hak verilmiştir. Fakat reformların reformları getirmesinin hükümeti tekrar iktidarı korumak adına sıkıyönetim ve baskıya sürüklemiştir.


3. Arap Baharı etkileri

Tunus’ta başlayan ve Mısır ve Libya gibi Suriye’ye de sıçrayan Arap baharı 2011 den beri Suriye’yi derinden etkilemiştir. Şam, Halep, Dara, Kamışlı, Humus, Banyas ve Deir vilayetlerinde başlayan muhalif eylemler git gide büyümüş ve hükümet de muhaliflere kullandığı şiddetin derecesini arttırmıştır.

Suriye’nin etnik açıdan kalabalık olması ve bu sorunlara aşina bir ülke olması ırak gibi çatışmaya gittiğini göstermektedir.

Etnik açıdan bakıldığında; Suriye toplumunun yaklaşık yüzde 85’ini Suriyeli Araplar, yüzde 8-10 arası Kürtler, yüzde 4 civarında Türkmenler ve yüzde 3’lük bir dilimi de Ermeniler teşkil etmektedir. Dinsel ve mezhepsel açıdan bakıldığında ise ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini Sünni Müslümanların oluşturduğu gözlemlenmektedir. Diğer Müslüman mezheplere mensup olanlar ise, Arap Aleviler (Nusayriler), Dürziler ve İsmaililerdir. Hristiyanlar da çeşitli mezheplere mensuptur. Bunlar; Rum Ortodokslar, Ermeni Ortodoks ve Katolikler, Rum Katolikler, Süryani Ortodokslar, Süryani Katolikler, Maruniler, Keldaniler, Katolikler ve Protestantlardır. Beşar Esad, nüfusun yaklaşık yüzde 10-11’ini teşkil eden Arap kökenli Nusayrilerdenidir. (Türel,2013, s.114)

Suriyede bir an önce reformların yapılıp yeni bir sistem oturtulmadığı sürece gideceği iç savaşı görmek tarihinden de destek alındığında hiç zor değildir. Fakat ülke yönetimini kaybetmek istemeyen ve verdiği tavizlere karşın daha fazlasını isteyen bir muhalefete karşın Esad direnmeyi seçmiş ve daha fazla muhalefete daha fazla şiddet modelini benimsemiştir.



KAYNAKÇA

  • Akkaya, Yasemin (2018), Ortadoğu`da Din-İktidar İlişkisi: Suriye Baas Partisi Örneği, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale.
  • ÇEVİK, Halis (2005), Kadim Toprakların Trajedisi Uluslararası Politikada Ortadoğu, Nüve Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul.
  • KÜÇÜK, Ahmet, TÜMER Günay, KÜÇÜK Mehmet Alparslan (2010), Dinler Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara.
  • MAZMAN, İbrahim (2013), Modernizm Ve Gelenekselcilik Arasında Din, Editörler: Şamil Öçal, Cevat Özyurt, Hece Yayınları, Ankara.
  • Afaf Sabeh Mcgowan, Thomas Collelo (Ed.), Syria: A Country Study, Washington D.C.: United States Government Secretary Of The Army, 1988.
  • İnce, Erdal. “Suriye’de Baas Rejiminin Kuruluşu Ve Türkiye”. Tarih Ve Günce 1, No. 1 (July 2017): 261-80.
  • Kaya, Zafer1979 “Suriye’de Türk Varlığı”, (Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsu), Ankara: 1987, S. 58;
  • Itamar Rabinovich, “The Compact Minorities And The Syrian State, 1918-1945”, Journalof Contemporary History, Vol. 14.
  • Türel. Şahin (2013). Suriye’de Baas Yönetimi / The Baath Rule İn Syria. Mülkiye Dergisi, 35(272), 103-118.
  • Özkoç, Özge (2008), Suriye Baas Partisi: Kökenleri, Dönüşümü, İzlediği İç Ve Dış Politika ( 1943–1991 ), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.




SÜLEYMAN ÖZTAŞ
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

Yorumlar

Popüler Yayınlar