BİLDİRİ ÖZETİ
Güvenlik algısı
uluslararası ilişkilerde kritik ve hayati bir konudur. Soğuk savaş öncesinde ve
sonrasındaki dönemlerde güvenlik algısı kritik evrimler geçirmiştir. Soğuk
savaş öncesinde 2.dünya savaşının oluşturduğu yıkım ile şekillenmiştir. Bu
dönemde ABD ve Sovyetler birliği savaş sonrasında 2 süper güç olarak ortaya
çıkmış
2.3. NATO'NUN KRIZ YÖNETIMI VE OPERASYONLtır. Soğuk savaş döneminde ise iki süper güç olan ABD ve SSCB arasındaki
ideolojik ve askeri rekabet güvenlik olgusunu belirlemişti. ABD ve NATO ile
Sovyetler Birliği ile Varşova Paktı arasındaki gerilim üzerine bir güvenlik
algısı oluştu. Soğuk savaş sona erdikten sonra Sovyetler birliğinin dağılması
güvenlik olgusunun evrim geçirerek, dönüşmesi uluslararası ilişkiler üzerinde
yeni bir dönemi başlatmıştır. Bu dönemde güvenlik olgusu, çok kutuplu bir
yapıya dönüşmeye başladı .Artık güvenlik olgusu yalnızca devletler arası
ilişkilerle sınırlı kalmayarak kültürel, etnik olgular ve insan hakları gibi
faktörleri de içerecek şekilde genişlemiştir. Güvenlik artık sadece devletleri
kapsamakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin ve toplumun refahını kapsayan bir
kavram olmuştur. Bunun yanı sıra, güvenlik tehditleri sadece askeri tehditlerle
sınırlı kalmayıp, ekonomik problemler, siber güvenlik ve çevresel sorunlar gibi
yeni tehditler ortaya çıkmıştır.
Güvenlik sadece askeri tedbirlerle sağlanamayacaktır. Bu nedenle
tehditlere karşı güvenlik politikaları artık daha fazla işbirliği ve barışçıl
diplomasiye dayalı bir hale gelmiştir. Bu süreçte NATO, uluslararası güvenlik
ortamının değişen dinamiklerine uyum sağlamak ve etkili bir şekilde mücadele
etmek için önemli bir aktör olmuştur. NATO gibi askeri ittifaklar artık sadece
askeri ittifak olarak yer almıyorlar; siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda da
aktif rol oynamaya başlayacaklar.
Bu makalede, Soğuk savaş döneminde güvenlik anlayışının geçirdiği kritik
evrimler ve bu dönemde önemli bir faktör olan NATO’nun rolü ele alınacaktır.
Anahtar
kelimeler: Güvenlik algısı, Soğuk Savaş sonrası, NATO'nun rolü
1.Uluslararası İlişkilerde güvenlik nedir?
Uluslararası alanlarda
genellikle güvenlik kelimesinin kabul görmüş şekli ‘security’ olarak
kullanılır. Bu kelime Latince ‘’securus’’ kelimesinden türemiştir ve ‘’kaygıdan
emin olma, emniyet hali ‘’ gibi anlamlara gelmektedir. "
Güvenlik kavramı tarihsel
olarak ilk insandan itibaren var olmasına rağmen, bilimsel açıdan geçmişi daha
yakın zamanlara dayanmaktadır.
Uluslararası ilişkilerde
güvenlik kavramı ise devletlerin ve önemli aktörlerin varlıklarını,
egemenliklerini ve çıkarlarını koruma, tehditlere karşı kendilerini savunmaya
çalışmalarını ifade eder. Güvenlik, tüm aktörlerin politikalarını şekillendiren
temel bir olgudur ve uluslararası ilişkilerdeki tüm aktörler için kritik ve
hayati bir öneme sahiptir. Güvenlik
olgusu sadece askeri güvenliği değil, öte yandan siyasi istikrarı, ekonomik
refahı, insan haklarını ve sosyal huzuru korumak için alınan önlemler ve
geliştirilen stratejilerin bütünüdür. Bu önlemler ve stratejiler genelde
diplomatik, ekonomik ve askeri yönler barındırmaktadır. Bu güvenlik algısı
Soğuk Savaş döneminde önemli evrimler geçirmiştir.
1.1.Soğuk
Savaş Döneminde Değişen Güvenlik Algısı ve NATO
Soğuk savaş öncesi dönemde
güvenlik algısı önemli bir ölçüde 2.Dünya savaşının yıkımlarıyla
şekillenmiştir. Bu savaşın yarattığı yıkım nedeniyle toplumlar barış odaklıydı
ve güvenlik algısı genel olarak devletler arasındaki güç dengesi üzerine
kuruluydu. Ancak bu süreçte, ABD ve Sovyetler Birliği, düzeni değiştirme
konusunda 2 süper güç olarak ortaya çıkmıştır. Soğuk savaş dönemi bu iki süper
güç arasındaki ideolojik, politik ve askeri rekabeti ifade eder. Bu dönemde güvenlik
olgusu, ABD ve NATO ile Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı arasındaki gerilim
üzerine kuruldu. Varşova Paktı, Sovyetler Birliği’nin öncülüğünde, Batı’nın
askeri alandaki tehditlerine karşı bir güvenlik mekanizması işlevi gördü. NATO
ise Batı’nın Sovyet tehdidine karşı caydırıcı bir askeri ittifak olarak
kurulmuş ve önem kazanmıştır. Bu süreç boyunca her iki ulusta kendi güvenlik
stratejilerini karşı tarafın oluşturduğu tehdit algılarına göre geliştirmeye
çalışmıştır ve bu durum iki kutuplu yapının temellerini atmıştır. İki kutuplu
yapı; dünyada politikanın iki temel güç bloğu etrafında şekillenmesini ifade
eder. Bu yapı Soğuk Savaş döneminin başlangıcından itibaren var olmuş ve dünya
siyasetinin dinamiklerini belirlemeye devam etmiştir. ABD ve SSCB arasındaki
ideolojik ve askeri siyaset uluslararası ilişkilerin temel yapı taşlarından
biri haline gelmiştir. Bu süreçte her iki gücünde kendi etki alanlarını
genişletmeye çalışmaları görülmektedir. Bu çalışmalar genel olarak askeri
varlığı güçlendirme, ideolojik olarak etki alanını genişletme ve ekonomik
yardımlar verilebilir. Örnek olarak; ABD’nin NATO gibi askeri ittifaklar kurarak,
askeri gücünü arttırması verilebilir. Ayrıca her iki güç de ekonomik yardımlar
yaparak kendi ideolojilerini yaymaya çalışmıştır. Bu çalışmalar ABD ve SSCB’nin
kendi etkilerini genişletmeye çalıştığı iki kutuplu yapıyı daha önemli bir hale
getirmiştir.
1.2.Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Algısının Değişimi
Soğuk
Savaş’ın sona ermesiyle beraber, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin
dağılmasıyla güvenlik algısı çok önemli ve köklü değişikliklere uğramıştır. Bu
dönemde, tek kutuplu dünya düzeni sona ermiş ve çok kutuplu bir dünya düzeni kurulmaya
başlamıştır. Bu yaşanan değişimin sonucunda; gücün tek bir merkezde değil,
birçok aktör arasında şekillendiği ve değiştiği bir dünya düzeni oluşmaya
başlamıştır. Bu değişim, uluslararası ilişkilerde de bir dönüşüm yaratmış ve
güvenlik algısını temelinden etkileyerek yeniden tanımlanmasını sağlamıştır. Güvenlik
kavramı, askeri alandaki tehditlere ve sorunlara karşı uygulanan politikalardı.
Fakat, bu dönemde güvenlik olgusu daha geniş bir perspektife sahip olmuştur. Güvenlik
olgusu yalnızca devletler arası ilişkilerle sınırlı kalmayarak insan hakları
ihlalleri, çevresel sorunlar ve ekonomik problemler gibi bazı unsurları
içererek genişlemiştir. Güvenlik artık
sadece devletleri kapsamakla kalmaz ve yalnızca askeri boyutta olmaktan
çıkmıştır. Aynı zamanda bireylerin ve toplumun refahını kapsayan bir kavram
olmuştur.
Bunun yanı sıra, uluslararası güvenlik tehditleri sadece askeri tehditlerle
sınırlı kalmayıp, ekonomik problemler, sosyal, siber güvenlik ve çevresel
sorunlar gibi yeni tehditler ortaya çıkmıştır.
1.3 Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Ortaya Çıkan Yeni Güvenlik Tehditleri
Soğuk Savaş sonrası
dönemde, uluslararası güvenlik algısını değiştiren birçok yeni tehdit ortaya
çıkmıştır. Askeri tehditlerin yanı sıra uluslararası güvenliği ciddi şekilde
etkilemektedir
Bu tehditler, uluslararası ilişkilerde
çok önemli bir dönüşüme neden oldu ve güvenlik politikaları tekrar gözden
geçirilerek değiştirildi. Bu tehditlerin bazıları; siber saldırılar, terörizm, çevresel
sorunlar, nükleer silahların yayılması gibi etkenlerdi. Bu tehditler, devletler
arası ilişkilerde yeni bir dinamik yaratmış ve güvenlik politikalarının yeniden
şekillenmesine yol açmıştır.
Siber saldırılar, uluslararası güvenlikte giderek daha kritik bir rol
oynamaktadır. Sabotaj ve bilgi sızdırma gibi amaçlarla gerçekleştirilen siber
saldırılar, devletlerin güvenliği için büyük tehditler oluşturmaktadır.
Gerçekleşebilecek tehditlere karşı devletlerin önlem alması oldukça önemlidir. Ayrıca
terörizmde çok önemli ve büyük bir güvenlik tehdidi. Terör örgütleri, doğrudan
uluslararası toplumu etkilemektedir çünkü bu örgütlerin saldırıları, insan
güvenliğini oldukça tehdit etmektedir. Çevresel sorunlar olarak ele aldığımız iklim
değişikliği ve doğal afetler (deprem, sel vb,) gibi tehlikeler ise önemli
sorunlardandır çünkü bu tür sorunlar, insanların yaşamlarını derinden
etkileyebilir ve yaşam alanlarını tehdit ederek toplu göçe yol açabilir. Bir
diğer faktör ise nükleer silahlardır. Nükleer silahların ülkeler tarafından
edinilmesi, bu silahları geliştirilmeye yönelik çalışmaların yapılması ve yayılması,
uluslararası toplumda küresel güvenlik problemlerine yol açabilecek sorunlar
arasında yer alır. Uluslararası aktörler, küresel barışın sağlanabilmesi adına
nükleer silahların geliştirilmesine ve edinilmesine karşı olmaları
gerekmektedir. Ortaya çıkan yeni tehditler, uluslararası güvenlik politikaları
yalnızca askeri alanı değil öte yandan ekonomik, siyasi ve sosyal alanları da
içerisine alan yeni güvenlik politikalarının oluşmasını sağlamıştır.
1.4. Güvenlik
Politikalarındaki Değişim
Yeni
güvenlik politikalarının oluşmasında, uluslararası toplumun karşı karşıya
kaldığı yeni tehditler etkilidir. Geleneksel dönemde, tehditlere karşı
uygulanan güvenlik politikaları yalnızca askeri alandaki güç kullanımına
dayalıydı. Fakat, Soğuk Savaş sonrasındaki dönemde, siber saldırılar, terörizm,
çevresel sorunlar, nükleer silahların yayılması gibi küresel tehditlerin ortaya
çıkmasıyla birlikte çıkan bu yeni tehditlere karşı, tek bir ülkenin kendi
başına mücadele etme uğraşları yetersiz olduğu için uluslararası toplumlar,
güvenlik tehditlerine karşı iş birliği halinde olarak, birlikte hareket
etmişlerdir ve ortak çözümler üretmeye yönelik yaklaşımlarda bulunmuşlardır. Artık,
uluslararası toplumlar tarafından daha çok iş birliği ve diplomasiye dayalı
güvenlik politikaları tercih edilmeye başlamıştır. Tehditlere karşı çok taraflı
iş birliğini sağlayan NATO gibi uluslararası kuruluşlara daha çok önem
göstermeye başlamışlardır. Yeni tehditlere karşı politikalar oluşan bu dönemde,
NATO gibi uluslararası kuruluşlar, güvenlik tehditlerine karşı etkili mücadele etmek
için iş birliği halinde hareket etmiştir. Ayrıca,bu dönemde askeri müdahale
kullanımı geri plana alınarak, müzakere ve diplomatik faaliyetler yoluyla çözüm
aramaya başlanmıştır. Yaşanan durum uluslararası toplumlar arasındaki iletişim
ve iş birliğini arttırarak ortaya çıkan sorunların barışçıl bir şekilde
çözümlenmesini sağlamıştır. Öte yandan, güvenlik politikalarında meydana gelen
bu değişim, uluslararası güvenlik kurumlarında yeni tehditlere karşı etkili
savunma yapabilmesi için yeniden yapılanmasına neden oldu. Bu sayede, NATO’nun
güvenlik politikası yeniden yapılanmıştır. Artık, NATO sadece askeri ittifak
olarak yer almaz, aynı zamanda siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda da aktif tol
oynamaya başlayacaktır.
2.NATO’NUN ROLÜ: GÜVENLİK POLİTİKALARINDA YAŞANAN DEĞİŞİME SAĞLANAN ADAPTASYON
NATO Nedir?
NATO, Kuzey Atlantik
Antlaşması Örgütü'nün (North Atlantic Treaty Organization) kısaltmasıdır. Birinci
Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa’daki istikrarsızlık ve ikinci Dünya
Savaşı'nın ardından ortaya çıkan Soğuk Savaş dönemi, NATO'nun kuruluşunu
etkilen en önemli faktörler arasındadır.
NATO, 1949 yılında imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması ile Kuzey Amerika ve
Avrupa ülkeleri arasında askeri bir ittifak olarak kuruldu. NATO’nun temel
amacı; üye ülkelere karşı yapılan herhangi bir saldırı durumunda bu ülkeler
arasında iş birliğini sağlayarak kolektif savunma ve güvenliği sağlamaktır. Bu
nedenle NATO, üye ülkelerin arasında saldırı anında işbirliği içinde hareket
etme ve savunma sağlama taahhüdünü içeren Washington Antlaşması ile
kurulmuştur. Ayrıca NATO, Soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği ve Varşova
Paktı'na karşı Batı Blok’unun savunulmasını sağlamak için kuruldu ve ilk olarak
Sovyetler Birliği'ne karşı bir savunma ittifakı olarak faaliyet gösterdi. Fakat,
Soğuk Savaş sonrasındaki dönemde, NATO’nun rolü neredeyse tamamen değişti. NATO,
ortaya çıkan yeni tehditlere karşı güvenlik politikalarını değiştirdi.
2.1.Soğuk Savaş Sonrası Dönemde NATO’nun Değişimi
Soğuk
Savaş sonrası dönemde uluslararası güvenlik yönünden birçok değişiklik yaşandı.
Sovyetler Birliği’nin dağılması, küreselleşmenin giderek artması ve Doğu Avrupa
ülkelerinin bağımsızlığını kazanması gibi bazı etmenler, uluslararası
güvenliğin dinamiklerinde evrime neden oldu. Bu tür gelişmelerle beraber
NATO’nun rolü önemli ölçüde değişmiştir, Sovyet Birliğinin tehdidi olmadığı
için NATO, yeni tehditlere adaptasyon sürecindedir. Ortaya çıkan yeni güvenlik
tehditlerine karşı NATO güvenlik politikalarını inceleyerek, dönüşüm sürecine girmiştir.
NATO artık sadece askeri tehditlere karşı değil aynı zamanda terörizm, siber
güvenlik ve çevresel riskler gibi ortaya çıkan tehditlere karşı da uyum
sağlayacak ve etkili bir şekilde mücadele edecekler ve sadece askeri savunma
olarak yer almıyorlar, siyasi sosyal ve ekonomik anlamda da aktif rol oynamaya başlayacaktır.
Bu yeni tehditler karşısında NATO’nun misyonu ve stratejileri değişti. NATO
artık çok yönlülük içeren yeni yaklaşımlar benimsedi.
2.2.
NATO’nun Genişleme Politikaları ve Yeni Üyelerin Kabulü
Soğuk Savaş'ın sona
ermesiyle birlikte, siyaset politikalarında kritik değişimler yaşanmıştır. Bu
değişimler, uluslararası güvenlik dinamiklerini etkilemiş ve NATO'nun rolünü
yeniden değerlendirmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. NATO, değişen ve gelişen bu dönemde Avrupa'nın istikrarını
sağlama ve yeni güvenlik tehditlerine daha etkili bir şekilde karşı koyma amacı
ile genişleme politikalarını benimsemiştir. NATO'nun genişleme politikaları,
Avrupa'nın güvenliğini sağlamak ve oluşan yeni güvenlik tehditlerine karşı daha
etkili bir şekilde mücadele etmek amacıyla uygulanmıştır. Soğuk savaşın sona
ermesinden sonra Doğu Avrupa ülkeleri NATO'ya katılmak için aday olmuşlardır.
Ancak bu ülkelerin kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Üyeliğin en önemli
şartı, antlaşmaya dahil olmak isteyen ülkelerin demokrasi ve hukukun üstünlüğü
ilkeleri üzerine kurulmuş olması gerektiğini vurguluyordu.
NATO'nun genişleme politikaları, Doğu Avrupa ülkelerinin NATO'ya katılımı için
üyelik başvurularının kabul edilmesiyle şekillenmiştir. Yeni üyelerin katılma
süreci, NATO'nun askeri yetenekleri ve savunma mekanizmalarını güçlendirmiştir
ve bu durum, bölgesel güvenlik tehditlerine daha etkili bir şekilde karşı
koymak için yeni stratejilerin geliştirilmesine ve ortak savunma
politikalarının oluşturulmasına olanak sağlamıştır. Doğu Avrupa ülkelerinin
NATO'ya katılımıyla, bölgesel istikrarını güçlendirmekle beraber bu ülkelerin
NATO’nun altında daha güçlü bir iş birliği kurmalarını sağlamıştır. Ayrıca bu
süreç bölgedeki ekonomik iş birliğinin arttırılmasında önemli bir rol
oynamaktadır. Fakat, NATO’nun genişleme politikaları bazı risklerin,
endişelerin ve sorunların oluşmasına neden olmuştur. Önemli olan sorunlardan
birisi ise, Rusya’nın ortaya çıkan bu genişleme politikalarını kendi ülkesi
adına bir tehdit olarak görmesidir. Rusya’nın bu bakış açısıyla beraber bölgede
gerilim hızla arttı ve NATO-Rusya ilişkilerinde bir gerginliğe yol açtı.
Yaşanan bu durum nedeniyle, NATO’nun genişleme politikalarını uygularken iş
birliğine önem vermesi ve bu süreci dengeli bir şekilde yürütmesi gerektiğinin
önemini anlamaktayız.
Özetle, , NATO'nun
genişleme politikaları. Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrupa'nın güvenlik ve
istikrarını sağlama çalışmalarının kritik bir noktası olmuştur. Fakat, bu
politikaların uygulanması sürecini dengeli bir şekilde yürütmesi ve yeni
üyelerin kabul süreci boyunca dikkatli bir yaklaşımda bulunması gerekmektedir.
Bu, bölgedeki barışın ve güvenliğin korunması açısından kritik öneme sahiptir
2.3. NATO'nun Kriz Yönetimi ve Operasyonları:
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte, uluslararası güvenlik kritik bir
değişime uğramıştır. Bu değişim, NATO'nun rolünü yeniden tanımlanmasını
sağlamış ve ittifakın operasyonel faaliyetlerini farklılaştırmasına sebep
olmuştur.
NATO, Soğuk Savaş
döneminde askeri savunmaya odaklanmış bir ittifak olarak bilinirdi. Ancak,
Soğuk Savaş sonrası dönemde, uluslararası güvenlik tehditleri ve dinamikleri
önemli ölçüde değişti. Bu değişim, NATO'nun sadece askeri savunma rolünden
çıkarak, kriz yönetimi, barışı destekleme ve insani yardım gibi alanlarda da
aktif bir rol üstlenmesini gerektirdi.
NATO'nun operasyonel
faaliyetleri, uluslararası barışı destekleme ve güvenliğin korunması politikaları
ile başlamaktadır. NATO, uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla
çatışma bölgelerine barış gücü göndererek barışı desteklemektedir. Bu
faaliyetler arasında barışı destekleme misyonları, kriz yönetimi operasyonları
ve insani yardım operasyonları gibi önemli alanlar bulunmaktadır. Bu
operasyonlar, dünyanın çeşitli bölgelerinde gerçekleştirilebilir ve çeşitli
güvenlik tehditlerine yanıt olarak planlanır ve uygulanır. Bu operasyonlar
genellikle NATO'nun üye ülkeleri arasında iş birliğini sağlama amacını taşır ve
uluslararası güvenliği tehdit eden unsurlara karşı mücadele etmeyi hedefler.
NATO’nun faaliyetleri, uluslararası toplumun işbirliği ile krizlerin çözümünde
etkili olmayı amaçlamaktadır, böylece barış ve güvenliğin korunması için
küresel bir çaba ortaya koymaktadır.
2.3.1. Kriz
yönetimi operasyonları
NATO, uluslararası krizlerin yönetilmesi ve güvenlik risklerinin ele
alınması konusunda kritik bir rol oynamaktadır. . Kriz yönetimi operasyonları,
NATO'nun hızlı ve etkili müdahalesini gerektiren kriz durumlarında devreye
girmekte ve çeşitli alanlarda faaliyet göstermektedir. NATO, terörizm, doğal
afetler, salgın hastalıklar gibi çeşitli kriz türleriyle başa çıkmak için üye
ülkelerle iş birliği yaparak bu kriz türleriyle başa çıkmaya çalışmaktadır.
NATO'nun kriz yönetimi
operasyonları, uluslararası toplumun ortak mücadelesini temsil ederken, aynı
zamanda üye ülkelerin güvenlikleri sağlamayı içeren bir dayanışma sunar ve
güvenlik dayanışmasını güçlendirmektedir. Özellikle terörizm gibi küresel
tehditlerle mücadele konusunda NATO'nun rolü büyük önem taşımaktadır. NATO, üye
ülkelerle koordineli bir şekilde hareket ederek kriz bölgelerine yardım
sağlamakta ve uluslararası barışı koruma çabalarını desteklemektedir.
NATO'nun kriz yönetimi
operasyonları arasında Libya'daki harekat ve Somali kıyılarında deniz güvenliği
operasyonları gibi önemli örnekler bulunmaktadır. Bu operasyonlar, bölgesel
istikrarın sağlanması ve sivillerin korunması gibi önemli amaçlara yönelik olarak
gerçekleştirilmektedir. NATO'nun bu faaliyetleri, uluslararası toplumun kolektif
güvenlik çabalarına kritik bir katkı sağlamakla beraber küresel güvenliğin
korunmasına yönelik istikrarını ortaya koymaktadır.
NATO'nun kriz yönetimi operasyonları, uluslararası toplumun ortak güvenlik
gayretlerine önemli bir katkı sunarak küresel güvenliğin yeniden şekillenerek tanımlanmasında
önemlibir rol oynar. Bu operasyonlar, NATO'nun çeşitli krizlerle başa çıkma
konusundaki eğilimini ortaya koymakla beraber uluslararası barış ve istikrarın
korunması konusundaki kararlılığını vurgular.
2.3.2. NATO’nun İnsani Yardım Operasyonları
NATO'nun
insani yardım operasyonları, ittifakın kapsamlı güvenlik stratejisinin kritik bir
parçasını oluşturmaktadır. Bu operasyonların amacı, çeşitli insani krizlere
karşı etkili bir müdahale aracı olabilmektir. NATO, insani krizlere karşı hızlı
müdahalede bulunarak sivil halkın yaşamını korumayı ve acil yardımı temel hedef
olarak benimsemiştir. Bu nedenle, operasyonların başarısını, kriz durumlarına
hızlı tepki verme ve koordine olma yeteneği belirlemektedir.
NATO, doğal afetlerden iç
savaşlara ve insan hakları ihlallerine kadar geniş bir yelpazedeki acil durumlara
hızlı ve etkili bir karşılık verme konusunda öne çıkar. Bu operasyonlar, tıbbi
yardımın, gıda ve su dağıtımının yanı sıra tahliye operasyonlarının
koordinasyonunu sağlayarak acil insani ihtiyaçların karşılanmasını amaçlar. Fakat,
bu operasyonlar yalnızca yardım malzemelerinin dağıtılması sürecini içermez
bununla beraber kriz bölgelerinde toplumsal güvenliği sağlayarak insani yardımı
sağlamaya çalışan görevli personelin güvenliğini sağlamak gibi süreçleri de
içerisine alır.
Özetle, NATO’nun insani yardım operasyonları, uluslararası toplumun kolektif
güvenlik gayretlerine önemli bir katkı sağlamakla birlikte ittifakın insani
değerlere olan bağlılığını güçlendirmektedir. Bu operasyonlar, sadece acil
durumlarda değil, aynı zamanda krizlerin önceden engellenmesi ve uzun vadeli
istikrarın sağlanması sürecinde de etkili bir rol oynar. Bu sebeple, NATO'nun
insani yardım operasyonları, küresel barış ve güvenliğin korunmasında kritik
bir rol üstlenir.
KAYNAKÇA
KÜRESEL GÜVENLİK VE NATO- DR.GÜNGÖR ŞAHİN
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/194869
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/908303
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2124122
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/908303
https://tesamgenc.com/soguk-savasin-ortaya-cikisi-ve-guvenlik-algisi/
file:///C:/Users/LENOVO/Downloads/nurkoprulu,+M%C3%BCge+Palanc%C4%B1+PDF+SON.pdf
https://www.academia.edu/96883128/So%C4%9Fuk_Sava%C5%9F_D%C3%B6nemi_G%C3%BCvenlik_Alg%C4%B1s%C4%B1nda_Ya%C5%9Fanan_De%C4%9Fi%C5%9Fim_ve_Uluslararas%C4%B1_Sistemin_De%C4%9Fi%C5%9Fen_Dinamikleri
https://dergi.neu.edu.tr/index.php/sosbilder/article/download/295/175/1777
https://dergipark.org.tr/tr/pub/vakanuvis/issue/69103/1034668
https://stratejikortak.com/2022/09/soguk-savas-oncesi-ve-sonrasi-degisen-guvenlik-olgusu.html
https://dergipark.org.tr/tr/pub/guvenlikstrtj/issue/82196/1334816
http://politikaakademisi.org/2012/08/07/uluslararasi-iliskilerde-guvenlik-algisi/
Aydın, M. ve Atalay, A.’’Strateji ve Güvenlik’’,Anadolu Üniversitesi,2018.
Ataç, Kaan Kutlu, “Soğuk Savaş”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.35, Kasım 2019.
Oğuzlu, Tarık, “NATO ve
Yeni Dünya Düzeni”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.20
https://dergi.neu.edu.tr/index.php/sosbilder/article/view/295
Bıçakcı, S. (2012). Yeni
Savaş ve Siber Güvenlik Arasında NATO’nun Yeniden Doğuşu, Uluslararası
İlişkiler, Cilt: 9, 217
Yorumlar
Yorum Gönder