KONSTRÜKTİVİZM BAKIŞ AÇISI İLE KARABAĞ SORUNU

 


Konstrüktivizm, 1980'lerin ortalarından itibaren uluslararası ilişkiler disiplinine girmeye başlamıştır.  Devletlerin kimlikleri, ilgileri, önemli gördükleri çıkarları konstrüktivizme göre aslında belirsizdir, dün, bugün ve yarın farklılıklar gösterebilir. Bu değişim varsayımı ise devletlerin davranışlarındaki işbirliği ve çatışma yönündeki farklı yönelimlerin açıklanmasına izin verir. Bu ilişkileri esnasında ve sonrasında sürekli bir şekilde inşa edilen sistem, ilişkilerdeki değişiklikle uyumlu bir şekilde değişir ve bu şekilde sistem ve aktör sürekli olarak birbirlerini inşa ederler. (Weber, 2005) Konstrüktivist güvenlik anlayışında ise milli güvenlik olgusunu oluşturan milli çıkar, tehdit algılamaları realizmde olduğu gibi verili olarak ele alınmaz, bu algılama ve tanımlamalar siyasi ve sosyokültürel bir inşanın eseridir. Bu inşa süreci tarihsel bir yapı arz edebileceği gibi konjonktürel bir şekilde de üretilebilir. Tarihsel veya konjonktürel yapıda üretilen/geliştirilen ortak kimlik, kültür veya normlar gibi düşünsel faktörlerdeki değişim devletlerin dün, bugün ve yarın değişebilen davranışlarını, ilgilerini, algılamalarını açıklamada referans alınır. (Wendt, 1999) Bu bakış açısı ile Karabağ sorununa değinelim;

Dağlık Karabağ'ın toprak mülkiyeti Ermeniler ve Azerbaycan arasında şiddetli bir şekilde tartışılmaktadır ve günümüzdeki çatışmanın temeli Birinci Dünya Savaşı'na kadar dayanmaktadır. Bölgenin büyük bir kısmı de facto olarak Ermenistan tarafından desteklenen Dağlık Karabağ Cumhuriyeti tarafından yönetiliyor olsa da bölge Azerbaycan'ın de jure bir parçasıdır.

Azerbaycan ve Ermenistan, 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katıldı. Tarihi olarak iki toplum arasında sorunlu bir alan olan Dağlık Karabağ’da, 1923’te Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge statüsü kazandı. Moskova’nın kararı, Ermenistan yönetimi tarafından hiçbir zaman kabul görmedi. Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başladığı dönem olan 1980’lerde, Birlik çatısı altında on yıllardır üzeri kapanan birçok sorun gibi Dağlık Karabağ sorunu da su yüzüne çıktı. Moskova'daki yönetimin eski gücünü üzerinde hissetmeyen Dağlık Karabağ'da örgütlü Ermeniler, Sovyetlerin kuruluşunda "Türkiye'yi memnun etmek için bölgenin Azerbaycan'a bağlandığını" iddia ederek Bakü yönetiminden ayrılmayı talep etti. Ekim 1987'de Erivan'da bu talebe destek gösterileri düzenlendi. Gösterilerden birkaç gün sonra, 18 Ekim 1987'de, bugün hâlâ sınır bölgesinde zaman zaman yaşanan çatışmaların ilk temeli atıldı. Dağlık Karabağ'ın Çardaklı Köyü'ndeki Ermeniler, Bakü yönetiminden çıkmayı talep ederek bölgedeki Azerbaycan nüfusuna saldırı düzenledi.

Yukarıda konstrüktivizm bakış açısında devletlerin kimlikleri, ilgileri, önemli gördükleri çıkarların belirsiz olduğunu ve değişiklik gösterebileceği belirtildi. Bu anlayışla Ermenistan bölgesinde yaşayan Azerbaycanlı, Azerbaycan bölgesinde de yaşayan Ermenistanlı

Yukarıda konstrüktivizm bakış açısında devletlerin kimlikleri, ilgileri, önemli gördükleri çıkarların belirsiz olduğunu ve değişiklik gösterebileceği belirtildi.

vatandaşlar vardı. Çardaklı olaylarının büyümesiyle birlikte Ermenistan'da yaşayan Azeriler Azerbaycan'a, Azerbaycan'da yaşayan Ermeniler de Ermenistan'a göç etti. Devletlerin kimlikleri değişiklik göstermiş oldu. Bu durum bir arada yaşayan Ermeni ve Azerbaycan vatandaşlarını Karabağ da olumsuz etkiledi ve şubat 1988'de ise Dağlık Karabağ Ulusal Konseyi üyesi Ermeni vekiller, bölge nüfusunun yüzde 70'ini Ermenilerin oluşturduğunu belirterek Bakü'den ayrılarak Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmayı talep etti. Bakü bu talebi reddetti, Moskova da Bakü'ye destek verdi ve talebi reddetti. Bölgede Azerbaycan ve Ermeni nüfus arasında yaşanan çatışmalarda 30'un üzerinde kişi hayatını kaybetti. 1988'in sonunda iki halk arasındaki çatışmaların durdurulması için, bugün Dağlık Karabağ'ın idari merkezi konumundaki Henkendi'den Azerbaycanlılar  çıkarılırken, Suşa'dan da Ermeniler çıkarıldı. Kasım 1989’da Moskova, Dağlık Karabağ’ın yönetimini doğrudan Bakü’ye devretmişti. Bu tarihten sonra Dağlık Karabağ sorunu, bir süre sonra bağımsızlığını kazanacak Bakü ve Erivan için en öncelikli sorunlardan biri haline geldi.


1992-1994 ARASI SAVAŞA GİDEN YOL

1991’de iki halk arasındaki çatışmalar arttığı sırada, Moskova Bakü’den yana tavır aldı. Mayıs ayında Sovyet Ordusu tanklarını, Azerbaycan’a bağlı birliklerle Dağlık Karabağ yakınlarındaki binlerce Ermeni’nin yaşadığı bölgeye sürmüştü. Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettikten sonra, 1991 sonunda Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırdığını açıkladı. Bir ay sonra, 10 Aralık 1991'de Dağlık Karabağ Meclisi referanduma giderek Azerbaycan'dan ayrılmak istediğini duyurdu. Referandumu, çatışmaların ardından nüfusunun sadece yüzde 20'sini oluşturan Azerbaycanlılar boykot etti. Dağlık Karabağ meclisi 1992 başında da bağımsızlığını ilan etti ancak bu ilanı sadece Ermenistan Cumhuriyeti tanıdı. Ardından çatışmalar yoğunluk kazandı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün o dönem "en kapsamlı sivil katliam" olarak nitelendirdiği Hocalı' da, Şubat 1992'de, Ermeni silahlı grupların baskınından kaçmaya çalışan en az 161 Azerbaycanlı sivil hayatını kaybetti. Silahlanan Dağlık Karabağ'daki Ermeni birlikleri, boşaltılan Suşa kentini ve Ermenistan'ı bölgeye bağlayan Laçin koridorunu ele geçirdi. 1994'te sona eren savaşta 30 bin kişi hayatını kaybetti. Dağlık Karabağ bölgesi ile "rayon" adı verilen 7 bölge de Ermenistan tarafından işgal edilmiş oldu. Bu rayonlar da yerleşim yok, sadece Ermeni ordusuna bağlı askerler vardı. Bu durum, Dağlık Karabağ ile Azerbaycan arasındaki bağlantıyı da kopma noktasına getirdi. Bölgede kalan yaklaşık 600 bin Azerbaycanlı da, mülteci durumuna düştü. Bundan sonraki süreçler de bazı kuruluş ve devletlerin aracılığıyla bölge de barış olması için çabalar sarf edildi. Mayıs 1994'te ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü imzalandığında savaş resmen sona ermemiş ve ihtilaflı bölgeler üzerinde anlaşma sağlanmamıştı. Bu durum 26 yıldır hâlâ geçerliliğini koruyordu. 1993'te Haydar Aliyev'in iktidara gelmesine kadar olan süreçte Azerbaycan'da yaşanan iç karışıklıklar, savaşın sonrasında da devam etti.

Bu sebeple kaybedilen topraklarda Ermenistan, bölgeye kara ve demiryolu ulaşımını güçlendirdi. Konstrüktivizm bakış açısında olduğu gibi bölge sürekli devlet çıkarları için el değiştiriyor. Bazı yerler Azerbaycan yönetimine geçerken bazı yerlerde Ermenistan yönetimine dahil oluyor. Dün, bugün ve yarın ilgileri farklılık gösteren devletlerin topraklar üzerindeki değişimi de gözden kaçmıyor. Her an elindeki topraklardan vazgeçmeyi göze alabiliyor bunu askeri güce de bağlayabiliriz. Devlet kendi çıkarı doğrultusunda hareket ediyor. 

1994'te sorunun çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) önderliğinde Minsk Grubu oluşturuldu. Teşkilat, on yılı aşkın süren müzakereler sonucunda, 29 Kasım 2007'de iki tarafın da olumlu yaklaştığı bir plan ortaya koydu. Madrid Prensipleri olarak adlandırılan plana göre Dağlık Karabağ çevresindeki rayonların Azerbaycan'a teslim edilmesi; Dağlık Karabağ'a ara statü verilip nihai statü için görüşmelere başlanması; Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasındaki koridorun açılması; yerlerinden edilmiş kişilerin topraklarına dönmesi, AGİT tarafından bölgeye barış gücü gönderilmesi öngörülüyordu. Ancak 2007'den bu yana cephe hattında zaman zaman çatışmalar devam etti. Ateşkes ihlâllerinden iki taraf birbirini sorumlu tuttu. Zaman zaman üst düzey görüşmeler de yürütüldü. Azerbaycan Ermenistan'ın işgal ettiği topraklardan çekilmesini talep ederken Ermenistan, Dağlık Karabağ'a kendi kaderini tayin edeceği bir statü sağlanmaması halinde bunu yapmayacağını duyurdu. İki taraf bugüne kadar anlaşmaya varmadı. Ancak bu esnada Ermenistan Parlamentosu, Dağlık Karabağ bölgesinden gelen milletvekillerinin, bölgenin bağımsızlığının tanınması yönünde verdiği yasa tasarılarını da reddetti. Haziran 2010, Haziran 2012, Ocak 2014, Ocak 2015 ve Nisan 2016'da ölümcül çatışmalar yaşandı. Her seferinde birkaç gün süren ve gerilimi tırmandıran çatışmalar sonrası, 20 yılı aşkın süredir devam eden statükoya dönüldü. 


DÖRT YILIN ARDINDAN DAĞLIK KARABAĞ'DA TEKRAR ÇATIŞMA BAŞLADI

Temmuz 2020'de daha önce hiç çatışma yaşamayan Azerbaycan-Ermenistan sınırının Tovuz bölgesinde, ağır silahların da kullanıldığı çatışmalar meydana geldi. Dağlık Karabağ bölgesinde çatışmalar yeniden başladı. Bugüne kadar yaşanan her çatışmada olduğu gibi Azerbaycan bölgedeki bazı köy ve kasabaların kontrolünü geri aldığını açıklarken, Ermenistan iddiaları yalanlıyordu. 2. Karabağ Savaşı'nda elde ettiği başarıyı diplomasi masasında da sürdürmeye kararlı olan Azerbaycan, Ermenistan'la barış tesis etmek için girişimlerini 2023'te de sürdürdü. Süreç, hem Rusya'nın hem ABD'nin hem de Avrupa Birliği'nin (AB) arabuluculuğunda üç yönlü yürütüldü. Taraflar, yıl içerisinde yapılan müzakerelerde kaydedilen ilerleme doğrultusunda taraflar barış anlaşması için olumlu mesajlar verse de 2023'te kalıcı barışa yönelik imzalar atılmadı. Bu bağlamda Karabağ tekrar AZERBAYCAN topraklarına dahil edildi.

   Yapılandırmacı bir perspektiften bakıldığında Karabağ meselesi kimliklerin inşası, tehdit algıları ve tarihi anlatılarla derinden iç içe geçmiş durumda.  Çatışma sadece bölgesel anlaşmazlıklarla ilgili değil, aynı zamanda çatışan kimlik yapıları ve milliyetçi duygularla da ilgili.  Çatışmayı ele almak ve sürdürülebilir barışa doğru ilerlemek için çabalar, olumsuz kimliklerin yapısını bozmaya, inşa edilmiş tehditlere meydan okumaya ve bir arada yaşama ve uzlaşmaya ilişkin ortak anlatıları teşvik etmeye odaklanmalıdır.  Bu yaklaşım, Karabağ ihtilafının dinamiklerini şekillendirmede fikirlerin, normların ve sosyal yapıların gücünü kabul etmektedir.


KAYNAKÇA

dergipark.org.tr

acikbilim.yok.gov.tr

www.researchgate.net

turkishstudies.net


METEHAN DÜZGÜN

BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ


Yorumlar

Popüler Yayınlar