İRAN'DA ÖZGÜRLÜK MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?
‘’Bir ömür daha lazım
ölümümüzden sonra,
Çünkü bu ömrümüzü
sadece umutlanmakla geçirdik.’’
Sadi Şirazi
İran 1979'daki devrimden bu yana en büyük
kalkışmayı yaşamaktadır. Yüzlerce insan hayatını kaybetmiş ve İslami rejim
ayakta durmakta zorlanmaktadır. Türkiye'de kadınların örtünme hakları nasıl
politik bir harekete dönüştüyse, bu defa da İran'da kadınların örtünmeme
haklarıyla başlayan protestolar koca bir isyana dönüşmüştür. İran'dan Türkiye'ye büyük bir göç dalgası var
ve göç seküler İranlı ağırlıklı.
İran halkı yıllardır
özgürlük ve bağımsızlık umutlarıyla geçen politik ve toplumsal alt üst oluşlar
yaşamış, rejimler değiştirmiş ama umut ettikleri ömrü bir türlü
yaşayamamışlardır. İran halkı için umudun ilk yeşerdiği günler Muhammed
Musaddık’ın başbakanlığı dönemidir. İranlılar 1951'de Muhammed Musaddık'ı seçimle
işbaşına getirmiş ve Musaddık hemen ülkedeki petrol işletmelerini yeniden
kamulaştırma yoluna gitmiştir.
İran petrollerini sömüren yabancı devletlere engel olmak isteyen politikası
sebebiyle 1953 yılında Amerikan
Merkezi Haberalma Örgütü CIA tarafından darbeyle devrilmiştir. CIA, İran'da demokratik
seçimle iktidara geçmiş olan Muhammed Musaddık'ın 1953 yılında devrilmesinde önemli rol
oynadığını 2010’lu yıllarda kabul etmiştir. Darbenin 60. yıl dönümünde açılan
Ulusal Güvenlik Arşivi'nde yer alan bir belgede
"Askeri darbe ABD dış siyasetinin bir parçası olarak, CIA
yönetiminde gerçekleştirildi." bilgisi yer almaktadır.
Musaddık milliyetçi
görüşleriyle birlikte başbakanlık
maaşını kabul etmemiş, ülkesinin yoksul halkı ile petrolün zenginliğini
paylaşmak istemiştir. Ülkesindeki petrol kaynaklarını millileştiren başbakan,
1925 yılından itibaren tahta geçen şahlık rejimine ve emperyalist petrol
tekellerine kafa tutmuş ve bunun
bedelini darbeyle devrilerek ödemiştir.
Seçimle
gelen başbakanı deviren Şah Muhammed Rıza Pehlevi, ülkenin petrol kaynaklarını
Hollanda, İngiliz ve Amerikan petrol şirketlerine devretmiştir. Amerika’nın
desteğiyle kurulan istihbarat örgütü olan SAVAK (İran’ın casus yetiştirmek ve istihbaratçı eğitmek amacıyla CIA
yardımıyla kurulan ve 1957 ile 1979 yılları
arasında faaliyet gösteren istihbarat teşkilatı.) aracılığıyla
halkın üzerinde büyük bir baskı kurmuştur. 1963 yılına gelindiğinde halkın
tepkilerini azaltmaya çalışan şah ‘’Ak Devrim’’ diye adlandırılan bir dizi
kararı hayata geçirmiştir. Burada ki asıl amaç topraksız köylülere toprak
verilmesi ve buna karşılık toprak ağalarının da sanayi kuruluşlarına ortak
alınmasıdır. Ülkenin modernleşmesi kapsamında kadınlara oy hakkı verilecek ve
okuryazarlık teşkilatları kurulacaktır. Ak Devrim’e öncelikle ülke siyaseti ve
manevi dünyasına giderek hakim olan ulema sınıfı itiraz etmiştir. Toprak
verilen köylülerin topraklarını yeniden toprak ağaları ele geçirince, topraksız
kalan köylüler hızla şehirlere göç etmiş ve böylece işsizlik artmıştır. Kadınlara oy hakkı ve okuma yazma eğitimleri
seküler ve şehirli bir nüfusun oluşmasını sağlamıştır.
1963
yılında ak devrim protestolarının arkasında yoksulluk ve baskıya dayanan
politikalar vardır. İranlılar kendi ülkelerinde ikinci sınıf insan muamelesi
görüyor ve hatta o yıllarda Abadan
şehrinde, çoğunlukla İngiliz çalışanların gittiği bir kulübün kapısında
‘’Köpekler ve İranlılar giremez.’’ yazmaktadır.
Tam
da bu sıralarda giderek yıldızı parlayan biri vardır: Ayetullah Humeyni.
Humeyni bazı sebeplerden tutuklansa da ulemaların gösterdiği tepkilerle her
defasında serbest bırakılmış ve en sonunda ülkesinden sürgün edilip Bursa’ya
gönderilmiştir.
Şah
Pehlevi’nin ve SAVAK örgütünün halk üzerindeki baskısıyla birlikte bardağı
taşıran son damla; 1978’de ‘’Jale/Lale Meydanı Katliamı’’ olmuştur. Jale
meydanında toplanan protestoculara askeri güçlerin ateş açması sonucunda,
saniyeler içerisinde yaklaşık 200 İranlı,
kadın-çocuk demeden öldürülmüştür.
Tepkilerin sebebi belki de demokratikleşen dünya düzeni
içerisinde geçmişi 3-4 bin yıl geriye dayanan bir medeniyetin, demokratik
dünyada hala krallıkla yönetilmesidir. İran’ın dört bir yanında grevler ve iş
bırakmalarla birlikte ülke siyasetinin en ağırlıklı kesimi sayılan esnaf da
protestolara katılmıştır. İran İslam Devrimi süreci başlamış, devrim kendisini
sokaklarda çatışmalar ve gösterilerle gösterdiğinde Şah Pehlevi ailesini de
yanına alarak ülkeyi terk etmiştir. Devrimin lideri olarak kabul edilen Humeyni’nin
Fransa’dan İran’a dönüşü ise muhteşem olmuştur. İki milyon kişi Humeyni’yi
karşılamış ancak hiçbiri Air France uçağının ülkeye bambaşka bir rejim
getirdiğinin farkında değildir. O günlerde Amerika elçilik binasını İslamcı
devrimciler basarak elçilik çalışanlarını rehin almıştır. Devrim amacına
ulaşmış Şah’ın otoriter rejimi kendisiyle birlikte yok oluvermştir.
Ancak yıkılan rejimin yerine kurulacak olan tam olarak
nedir?
Solculara karşı kendine ‘’Hizbullah’’(Allah'ın dinine uyan
ve dini yüceltme ülküsü etrafında birleşen müminler topluluğu) diyen ve
önderlerini Humeyni olarak gören gruplar, saldırılar düzenlemeye, başı açık
kadınların başına boya ya da asit atmaya başlamıştır. Burada mahkeme bile
yapılmadan gerçekleştirilen idam ve infazlar söz konusudur. Şah’ın Ak Devrim’i
gitmiş yerine Humeyni’nin kültür devrimi gelmiştir. Bundan hemen sonra İran-
Irak savaşını Humeyni fırsat olarak görmüş ve demokrasiyi hemen rafa
kaldırmıştır. 1980-
1983 yıllarında kadınların protestolarına karşın örtünme bir zorunluluk haline
getirilmiş ve kadınların toplumsal hayattan uzaklaştırılması için adımlar
atılmıştır. Tam da bugün sokakları dolduran protestoların tohumu o zamanlarda
yapılan protestolarda atılmıştır. Belki de İranlı kadınların saçları gelecek
nesilleri için yepyeni bir umudun ve inancın bayrağına dönüşecektir.
İran
yoksulluk, ambargo ve işsizlikle boğuşurken kadınların giyimine yeniden çeki
düzen vermek isteyen rejim: insanların nasıl yaşayacakları konusunda ayrıntılı
bir plan hazırlamış ve bu plan giyim kuşam, eğlence ve müzik gibi hayatın tüm
alanlarını kapsayacak şekilde hazırlanmıştır. 2005 yılında dini kuralları
halkın tüm hayatına hakim kılıp ve bunu kontrol etmek isteyen rejim ‘’ahlak
polisinin’’ kurulmasına karar vermiştir.
2005 yılından önce de kadınların giyim kuşamını denetleyen beş farklı
kurumu olan İran, artık kapsamlı iffet ve örtünme yasası ile birlikte ahlak
polislerine sahiptir. İran’daki rejim, devletin tüm olanaklarını halkının iffet
ve ahlakı için seferber etmiştir. Buna göre İranlı kadınlar örtünmesine dikkat
etmelidir ancak İranlıları dini ahlak kurallarına uymaya davet etmekle yükümlü
olan devlet kurumunun açıkladığına göre, kadınların %60’ından fazlasının kılık
kıyafetinin şeriat kurallarına uygun olmadığı yönündedir. İran’ın ruhani lideri
ise ahlaki ve kültürel olarak başarılı olamadıklarını söylemektedir. Konulan bu
zorunluluklar, seçim yolsuzlukları ve yaşam koşullarının giderek ağırlaşmasıyla
birlikte İran halkı 2009 ve 2015 yıllarında İslami rejime karşı çıkmıştır.
Onlarca kişinin hayatını yitirdiği bu protestolarda rejim yine de
değişmemiştir.
Günümüzdeki
İran; Hâlâ Pek Bir Şey Değişmiş Sayılmaz
İran’da 2022 Eylül ayında gerçekleşen olaylar ve 22
yaşındaki Mahsa’nın tesettüre yeterince uygun giyinmediği sebebiyle öldürülmesi
sonucunda, İran’da kadın erkek fark etmeksizin yıllardan beri süregelen kıyafet
kurallarını protesto ederek özgürlükleri için protestolara başlamışlardır. İran
sokakları Kadın! Yaşam! Özgürlük!
sloganlarıyla yankılanırken olaylarda yüzlerce insan hayatını kaybetmiştir.
İran’da ahlak polisi kaldırılıyor gibi haberler söz konusu olsa bile, bu
sokakların sakinleşmesine yetecek mi?, "İran halkı ahlak polislerinin
kaldırılmasıyla tam anlamıyla özgür olabilecek mi?" konusu tartışmaya
açıktır. Zaten İran halkının tek istediği bu değildir ve dolayısıyla İran halkı
için bu karar kesinlikle yeterli değildir. Yıllardır haksızlığa uğramış ve
yeterince acı çekmiş olan İran halkının şu an ki rejimden çekinmediği gayet
açıktır.
2022 yılındaki isyan ateşini yakan ve körükleyen İranlı
kadınlardır. Sözde İslami rejimin 43 yıllık yasak, baskı ve ceza sistemine
karşı seslerini yükseltmiş ve İran’ın bugüne kadar yaşadığı en büyük
kalkışmanın mimarları olmuşlardır. İran’daki devrimin İslami bir kimlik
edinmesiyle birlikte 1967’deki aile koruma kanunu yürürlükten kaldırılmış ve
kadınların evlilik yaşı düşürülmüş, memuriyetten ve kamusal yaşamdaki mesleklerinden
zorla koparılma süreci başlamıştır. İslami giyim tarzına uymayan kadınlar işten
kovulmuş, erken emekli edilmiş ve evde oturmaya zorlanmıştır. Ve kadının işe
girmek istemesi halinde kocasından izin alması gerekmiş, doğum kontrolü ve
kürtaj yasaklanmıştır. Seyehat ya da eğitim için bile erkek akrabalarının izni
gerekmeye başlamıştır. İranlı kadınlar 1979’da da bu kararlara boyun eğmemiş ve protesto
etmişlerdir.
2005’te İslami rejim bir kez daha kadınların kılık
kıyafetinin yeterince tesettüre uygun bulunmadığı gerekçesiyle başlayan
baskılara karşı çıkılmış, cumhurbaşkanlığı ofisi önünde oturma eylemi yapılmış,
kadınların spor müsabakalarına alınmaması sebebiyle stadyumların önünde
eylemler yapılmıştır.
2014’te otuz bine yakın kadın ve erkek örtünme yasağını
protesto eden paylaşımları sosyal medyadan duyurulmuş, hareketin adına ise
‘’benim gizli özgürlüğüm!’’ denmiştir. 2017 yılında ise ‘’Beyaz Çarşamba’’
hareketi ortaya çıkarılmış ve kadınlar her hafta Çarşamba günleri başörtüsünü
çıkararak onu isyanın bayrağına dönüştürmüştür. Rejimin kendisini güçlü gördüğü
o günlerde kadınların örtünmesini denetleyen ahlak polisi olan ‘’irşad’’
devriyesi ve mollalar çoğunlukla kadınlara, ve aynı zamanda bazı erkeklere de
müdahele ediyor, istedikleri gibi hırpalıyor ve göz altına alabiliyordu.
Günümüzde ise artık kadınlar cesaretle başörtülerini açmaya başlamıştır.
Mahsa Amini’nin ölümüyle artan protestolara rejimin
tepkisi sert olmuş protestoculara ateş açmaktan çekinmemiştir. Giderek artan
can kaybı protestoların şiddetini artırmış ve gösteriler üniversitelere
yayılmıştır. Ülkerinin geleceği sayılan gençler neredeyse bütün protestolarda
en önde yer almış, 140 üniversitede eğitim kalmamıştır. Öğrenciler dersleri
boykot etmiş ve öğrencilerin de kanları dökülmeye başlayınca ilk kez 600
öğretim üyesi ortak imza vererek öğrencilere yönelik bu şiddetin sürmesi
halinde, onların da destek için sokağa çıkacağını bildirmiştir.
Olaylar büyüdükçe İran’ın dokunulmaz ruhani lideri
Ayetullah Humeyni’nin manevi mirası reddedilmiş ve evi ateşe verilmiştir.
Göstericiler yolsuzluk, rüşvet ve yozlaşmaya daha fazla katlanamaz hale
gelmiştir. Eylemlerin en önemli özelliklerinden birisi ise; esnafın da harekete
katılmasıdır. 1979’daki devrimin gerçekleşmesinde büyük rol oynayan ve çarşı
olarak bilinen esnafın katılmadığı bir eylemin başarı şansının az olduğu
düşünülmektedir ve 16 Kasım’da ilk kez esnaf da genel grev çağrısına uymuş,
kepenkleri indirmiştir. Kamyonculardan işçilere kadar hemen her meslek grubu
genel grev çağrısına uymuştur. İran’da bütün bu protestoları yönlendiren halkın
sadece kendisidir, eylemler sosyal medyadan duyurulmakta ve gittikçe
yayılmaktadır. İran halkı sosyal medyadan birleşmiş ve yenilmeyeceğini ilan
etmiştir. Bütün bu eylemleri özgürlük hasreti yerine dış güçlerin komplosu ile
açıklayan dini liderin gücü artık yıpranmıştır. İran’da, 1979’dan bu yana ilk
kez farklı etnik gruplar, esnaf ve işçilerin aynı hedefte buluştukları
görülmektedir. Hedefin adı ise; Azadi!
Aslında
İran İslam Rejimi’nde İslami bir rejim yoktur. Bu rejimde insanları din ile
aldatmak ve din ile sömürmek vardır ve bazı devletler tarafından
şekillendirilmiş bir İslam söz konusudur. İslam dini kurallarına
uyulması için, bir kimseye istemediği bir şeyi zorla yaptırmak İslam’ı
insanlara sevdirmediği gibi, bu kurallarla devleti de yönetemiyor. Rejimin
sözde gözettiği ve savunduğu İslam dininde
hiçbir şekilde zorlama olmadığı kuralı vardır, nasıl ki bir kadın
başörtüsünü çıkarmak istemediği zaman örtüsünün zorla çıkartılamayacağı gibi. Laiklik neden Cumhuriyet’in
temel yapı taşıdır sorusunun cevabını İran’ın yıllardır içerisinde olduğu hazin
duruma bakarak cevaplamak mümkün.
1)BBC News, ‘’CIA'in 1953'teki İran darbesinde
rol oynadığı belgelendi.’’ 20 Ağustos 2013
2) 32. Gün Arşivi, İran 3 Ocak 2020-
22.10.2022- 25.11.2022
3) Birikim Dergisi, İran’da Devrime Dönüşen
İsyan, 03 Kasım 2022
4) CNN Türk, İran’da İsyan Dalgası Büyüyor! 29
Kasım 2022
FATMA NUR ALKAN
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
Yorumlar
Yorum Gönder