SON ZAMANLARDA TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ
Türkiye ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişki köklü
geçmişe dayanmaktadır. Rusya en önemli dış partnerlerimizden biridir. Bu köklü
geçmiş Rusya Federasyonu ile ekonomik ve ticari ilişkilerde yeni bir döneme
geçmiş ve karşılıklı üst düzey kongre ve görüşmelerle yeni projeler
geliştirilmiştir. Enerji Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde en önemli
unsur teşkil etmektedir. Ukrayna ve Rusya arasındaki savaştan sonra enerji
konusunda yeni bir döneme geçilmiştir.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı kapsamında Kazakistan’ın başkenti Astana’da bir araya geldi. Putin ve Erdoğan’ın Astana’daki görüşmeleriyse, Türkiye’nin Rusya ve Batı ülkelerinin temsilcilerini bir araya getirecek Ukrayna konulu bir buluşma düzenlemek istediğinin bilindiği bir döneme denk gelmektedir. Söz konusu görüşme ayrıca, Rusya Devlet Başkanı’nın, şu an çalışmaz halde olan Kuzey Akım boru hatları üstünden iletilemeyen Rus gazının yönünü değiştirerek, bu enerji kaynağını Türkiye’de oluşturulacak büyük bir dağıtım merkezi üstünden Avrupa’ya tedarik etmeyi istediklerini açıklamışlardır. Putin, Erdoğan ile görüşmesinde ‘'Sizinle beraber en üst düzeyde gerçekleştirdiğimiz görüşmeler iyi sonuçlar veriyor, ülkelerimiz arasındaki anlaşmaların hepsi yerine getiriliyor'’ sözleri kaydedilmiştir. Putin, Türkiye’de Rus gazı için bir dağıtım merkezi kurma düşüncesini iletmiştir. Rusya lideri, Türkiye’de oluşturmayı isteyecekleri gaz merkezinin bir sevkiyat alanı olmasının yanında, gaz fiyatlarının belirlendiği bir alan da olabileceğini söylemiştir. Türkiye’ye Rus gazının tedarikinin tam kapasite olarak sürdüğünü kaydeden Rusya Devlet Başkanı, Türkiye’yi bu konuda en güvenilir partner olarak gördüklerini de belirtmiştir: ‘'Avrupa’dan bile daha güvenli bir güzergâh olan Türkiye, gaz tedariki konusunda en güvenli güzergâh haline geldi. Sizin tutumunuz sayesinde bu gaz boru hattını çok daha yoğun bir şekilde kullanmayı hedefliyoruz. Tanrıya şükür, Türk Akım, onu havaya uçurmaya çalışmış olsalar dahi, başarılı bir biçimde çalışmaya devam ediyor.'' demiştir. İki kıyıdaş olan aynı zamanda bölgede söz sahibi olan Türkiye – Rusya; Karadeniz’den Suriye’ye Suriye’den Libya’ya kadar çıkarları örtüşmektedir. Bu da menfaat çatışmasına yol açıyor fakat bu iki ülkenin çıkarları doğrultusunda ekonomi odaklı bir inşa ettikleri görülmektedir. Dolayısıyla iki ülkenin bu coğrafyada ancak iktisadi ve ekonomi odaklı bir işbirliği yaparsa güçlenebileceği açık bir şekilde görülmektedir. İki ülke arasında gerçekleşen ticari anlaşmalarda yerel para birimlerin kullanılması ekonomiye ayrı bir güç katıyor .Bu işbirliği askeri müttefikliğe ve siyasi ortaklılığa dönüştürülmesi olası bir yol gibi gözükmüyor fakat stratejik tehditlerde bir ortaklık söz konusu olabilmektedir. İki ülke arasında kriz durumlarda bile masaya oturmada ve müzakerelerde kaçınmama davranışını gözlemlemekteyiz.
Aslında Türkiye - Rusya arasındaki ilişkiler 2000’li yıllardan itibaren ivme kazanmış durumdadır. İki ülke
arasında ekonomik gaz anlaşmaları ilişkileri üst seviyeye taşınmaktadır. Stratejik iş
birliği yapabilmek için daha çok altyapı ve uyum programlarına ihtiyaç
duyulduğu da bir gerçektir. Azerbaycan-Türkiye ikilisinin, Dağlık Karabağ
sorununun çözümündeki etkisi ve Türkiye'nin Bakü'ye desteği karşısında
Rusya'nın bile Türkiye'yi Kafkaslardaki sistemin içerisine ''ortak''
olarak görmesi bölgedeki söz sahibinin önemli bir göstergesi olmuştur.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla ve NATO’nun bu duruma karşılıksız kalmasıyla
kartlar yeniden dağıtılmıştır. Hem NATO ülkesi hem de Rusya’yla iyi ilişkileri olan
Türkiye, bu sıcak çatışmada kendi çıkarları doğrultusunda aktif bir barışçıl rol
oynarsa Türkiye’nin bölgedeki prestiji bir kez daha artmış olacaktır. Aynı zamanda
Ukrayna tarafına maddi ve manevi destek veren Türkiye, Rusya Devlet Başkanı
Putin’le de üst düzeyde ilişkisi vardır. İki ülke arasında muazzam bir arabulucu
ile gelecek anlaşmalarda hem Karadeniz’de hem de Doğu Avrupa da ekonomik
ticaret ilişkileri gelişebilecektir. Aynı zamanda Karadeniz Havzası’nın statüsü konusunda
kalıcı bir istikrar sağlanabileceğini düşünmekteyim. Bu savaşta kazanan Avrupa
Birliği mi yoksa Rusya mı olacak? Önümüzdeki süreçlerde göreceğiz.
AHMET KAYA
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
Yorumlar
Yorum Gönder