DAĞLIK KARABAĞ ÜZERİNDEN AZERBAYCAN – ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ
19. yüzyılın başlarında
Ermenilerin Ruslar tarafından Kafkasya topraklarına yerleştirilmeye başlanması
üzerine Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler arasındaki ilişkiler başlamıştır.
Ancak bu iki millet arasındaki ilişkiler tarih boyunca kötü bir gidişat
sergilemiştir. Ermenilerin sürekli olarak toprak istekleri ile sınırlarını
genişletme ve homojen bir devlet kurabilme isteği bunun başlıca sebeplerinden
birisidir. Ermenistan milli ideolojileri ve doktrinleri olan Hai-Taht
doktrinini aşılamaya çalışmıştır. Bu doktrinin amacı tarihi tahrif etmek ve
mitler vasıtasıyla tarihi zihinde oluşturmaktır. İşte Ermenistan hükümeti hep
tarihi olan şekli ile değil olmasını
istedikleri şekil ile oluşturmaya ve büyük devletleri kendi yanlarına çekmeye
çalışmıştır.
Ermenistan kapalı bir devlettir. Yani denize çıkışı
olmadığı gibi denizlere ve önemli ticari merkezlere olan bağlantıları da güçlü
değildir. Fakat Azerbaycan’ın petrolü,
doğal kaynakları ona stratejik önem kazandırmaktadır. Bunun farkında olan Ermenistan
bu durumu ve açıklığı bu tür ideolojilerle örtmeye çalışmıştır.
Ermenistan’dan Azerbaycan’a karşı ilk saldırı Rusların
da desteğiyle 1905 yılında olmuştur.
1918 Bolşevik İhtilali ardından bağımsız olan bu iki devlet Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği kurulunca bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir. Sovyetler Birliği dönemi boyunca da Ermeniler,
Azerbaycan Türklerinden küçük küçük topraklar almayı başarmışlardır Bu dönem süresince
Ermeniler özellikle Dağlık Karabağ bölgesi üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.
Ermenilerin bu Türklere karşı nefret ideolojisinin en büyük örneği 26 Şubat
1992’deki Hocalı’da yapılan Türk soykrımıdır. Bu kanlı cinayet 20.yy’da
sivil insanlara yapılan terörizmin en korkunç örneğidir. Şehir tamamen tahrip
edilmiş, insanlar canlı canlı yakılmış, öldürülmüş insanların cesetleri bile en
ağır hakaretlere uğramış, kulakları kesilmiş, derileri yüzülmüş, küçücük
çocukların kafaları kesilmiş, hamile kadınlar ağır işkencelere uğramışlardır.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU
Azerbaycan ve
Ermenistan, 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne katıldığında iki toplum arasında sorunlu bir alan olan
Dağlık Karabağ da, 1923'te Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir bölge
statüsü kazandı. Moskova'nın kararı, Ermenistan yönetimi tarafından hiçbir
zaman kabul görmedi.
SSCB dağıldığı zaman
bu sorun yeniden gün yüzüne çıktı. Dağlık Karabağ'da örgütlü Ermeniler,
Sovyetlerin kuruluşunda "Türkiye'yi memnun etmek için bölgenin
Azerbaycan'a bağlandığını" iddia ederek Bakü yönetiminden ayrılmayı talep
etti. Ekim 1987'de Erivan'da bu talebe destek gösterileri düzenlendi. Gösterilerden
birkaç gün sonra, 18 Ekim 1987'de, bugün hâlâ sınır bölgesinde zaman zaman
yaşanan çatışmaların ilk temeli atıldı. Dağlık Karabağ'ın Çardaklı Köyü'ndeki
Ermeniler, Bakü yönetiminden çıkmayı talep ederek bölgedeki Azerbaycan Türkü
nüfusuna saldırı düzenledi. Şubat 1988'de ise Dağlık Karabağ Ulusal Konseyi
üyesi Ermeni vekiller, bölge nüfusunun yüzde 70'ini Ermenilerin oluşturduğunu
belirterek Bakü'den ayrılarak Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne
bağlanmayı talep etti. 1988'in sonunda iki halk arasındaki çatışmaların
durdurulması için, bugün Dağlık Karabağ'ın idari merkezi konumundaki
Henkendi'den Azerbaycan Türkleri çıkarılırken, Suşa'dan da Ermeniler çıkarıldı.
Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettikten
sonra, 1991 sonunda Dağlık Karabağ'ın özerklik statüsünü kaldırdığını açıkladı.
10 Aralık 1991'de Dağlık Karabağ Meclisi referanduma
giderek Azerbaycan'dan ayrılmak istediğini duyurdu Dağlık Karabağ meclisi 1992
başında da bağımsızlığını ilan etti ancak bu ilanı sadece Ermenistan
Cumhuriyeti tanıdı.
Mayıs 1994'te ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü
imzalandığında savaş resmen sona ermemiş ve ihtilaflı bölgeler üzerinde anlaşma
sağlanmamıştı.
1994'te sorunun çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı (AGİT) önderliğinde Minsk Grubu oluşturuldu. Teşkilat, on yılı aşkın süren müzakereler
sonucunda, 29 Kasım 2007'de iki tarafın da olumlu yaklaştığı bir plan ortaya
koydu.
Madrid Prensipleri olarak adlandırılan plana göre Dağlık
Karabağ çevresindeki rayonların Azerbaycan'a teslim edilmesi; Dağlık Karabağ'a
ara statü verilip nihai statü için görüşmelere başlanması; Ermenistan ile
Dağlık Karabağ arasındaki koridorun açılması; yerlerinden edilmiş kişilerin
topraklarına dönmesi, AGİT tarafından bölgeye barış gücü gönderilmesi
öngörülüyordu.Ancak 2007'den bu yana cephe hattında zaman zaman çatışmalar
devam etti. Ateşkes ihlâllerinden iki taraf birbirini sorumlu tuttu.
Zaman zaman çatışmalar yapıldı ateşkesler ilan edildi.
Karabağ konusunda Karabağ’ın seyrini değiştiren hamle ise 27 Eylül 2020’de
sabah 06.00 sularında Ermeni güçlerince Azarbaycan sivillerine ağır silahlarla
ateş açılmasıydı.
Bu saldırı sonucu Azerbaycan lideri Aliyev’in ‘Demir
Yumruk’ olarak nitelendirdiği operasyon ‘vatan savaşı’’na dönüştü. En başından itibaren Azerbaycan hükümeti savaş
istemediğini ancak topraklara saldırı olursa da geri durmayacağını söyledi. Ki
beklenen gerçekleşmişti. Azerbaycan hükümeti uluslararası hukukdan doğan
haklarıyla savaş ilan etti. Rusya Federasyonu’nun başı çektiği müzakere
süreçlerinden 28 yıl sonuç alınmaması da bunun en büyük örneğiydi.
Ermenistan Hükümetinin provakatif söylemleri de en
büyük tetikçiydi. Öyle ki Ermenistan lideri Paşinyan'ın "Karabağ'ın Ermenistan'a ait olduğu"
yönündeki açıklaması, dönemin Ermenistan Savunma Bakanı Davit Tonoyan'ın
"yeni topraklar için yeni savaş" şeklindeki beyanı savaşın kanıtı
niteliğindeydi.
44 gün süren mücadelede
Azerbaycan hükümetinin kararlı duruşu ve güçlü askeri operasyonuyla 30 yıllık
hasret sona erdi. Sukavuşan, Cebrayıl, Gence
, Fuzuli gibi şehirlerin alımıyla
Azerbaycan hükümeti büyük başarı gösterdi. 44 günde 5
şehir, 4 kasaba ve 286 köy işgalden kurtarıldı.
İkinci
Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan ordusu, 2 bin 908 şehit verdi. Savaşta 94 sivil
Azerbaycanlı, Ermenistan'ın saldırısı sonucu hayatını kaybetti.
Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Aliyev, operasyonun başladığı 27 Eylül'ü "Şehitleri Anma
Günü" ilan etti.
Bu büyük
zaferin üstünden iki yıl geçti. Savaş
bir taraf için 30 yıllık hasreti bitirirken diğer taraf hezimete uğradı. Fakat
net görülen şu ki bu savaş hem Türkiye –
Azerbaycan arasındaki güçlü bağlara bir düğüm daha atarken Ermenistan için
uluslararası arenada büyük itibar kaybına yol açtı. Azerbaycan kendini dünyaya
ispatlarken Ermeni hükümeti başını öne eğmek zorunda kaldı.
Sonuçta kan
ve gözyaşı kokan bu toprak artık huzur içinde. Geçmiş acılar ve kayıplar geri
gelemez elbet fakat kesinlikle hiçbiri boşa değildi. Karabağ bunun en büyük
örneği.
Kaynakça:
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/azerbaycanin-karabagdaki-zaferinin-uzerinden-iki-yil-gecti/2732314
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ubeyad/issue/57695/803002
https://www.trthaber.com/haber/guncel/hocali-katliami-nedir-nerede-ve-ne-zaman-oldu-658619.html
Ömer
Göksel İŞYAR, DAĞLIK KARABAĞ SORUNU, Dora Yayınları, 2020
Muhittin
ATAMAN, Ferhat PİRİNÇÇİ, ÇIKMAZDAN ÇÖZÜME KARABAĞ SORUNU, SETA Yayınları, 2021
HATİCE UYGUN
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
Yorumlar
Yorum Gönder