2 SAAT İÇİNDE VATANSIZ KALAN TOPLUM: AHISKA TÜRKLERİ
Ahıska Türkleri günümüzde Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Ahıska bölgesinde
yaşamışlardır. Ahıskalıların kökeni konusunda iki ana tez üzerinde durulmaktadır. İlki Gürcü
asıllı olup etnik Türk olmaları, ikincisi ise Osmanlı idaresinde kalmış olan Samtshe-Cavaheti
bölgesinde oturan Gürcülerden gelmeleridir. Ancak Rus antropolog ve tarihçi Profesör Anatoly
Michailovich, ikinci teze karşı çıkmış ve şunları söylemiştir: “Bu Gürcü yanlısı görüş
taraftarlarının, grubun etnik tarihini aşırı basitleştirmiş olması olasıdır. Özellikle de başka bir
Müslüman Gürcü grupla Müslümanlığa geçmiş olmalarına rağmen yalnızca Gürcü dilini değil,
bir ölçüde Gürcü geleneksel kültürünü ve kendi kimliklerini de korumayı sürdüren Adzhar'la
karşılaştırıldığında.” 1555 Amasya Antlaşması ile bölge Safevi Devleti ile Osmanlı arasında
ikiye bölündü. Doğu kısmı Safevi, batı kısmı Osmanlı topraklarında kalan bölge, 1582’deki
Safevi-Osmanlı savaşı sonucunda tamamen Osmanlı egemenliğine girmiştir. 17. yüzyılın
başlarında Safeviler, bölgenin doğu kısmının kontrolünü yeniden ele geçirmişse de 1639’daki
Kasr-ı Şirin Antlaşması ile tüm bölge yeniden Osmanlı egemenliği altına girmiştir.
1829 yılındaki Rus-Osmanlı savaşına kadar Osmanlı egemenliğinde olan bölge, bu savaşın
sonucunda Rus İmparatorluğu’na bağlandı. 1918 Bolşevik Devrimi’nden sonra Gürcistan
bağımsızlığını ilan etti. Ahıska’daki Müslümanlar Osmanlı’ya katılmak istediler. Osmanlı’nın
1.Dünya Savaşı’ndaki yenilgisine kadar, kısa bir süreliğine bağımsızlık dönemi yaşadılar. 1921
yılına gelindiğinde Sovyetler Birliği Gürcistan'ın kontrolünü ele geçirdi. Kars Antlaşması ile
Ahıska, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Türkiye arasında ikiye bölündü. Sovyet
yetkililer, 1928 yılından itibaren Ahıska Türklerini Gürcü isimleri kullanmaya zorladılar.
Sovyet Başbakanı Joseph Stalin’in emriyle 31 Temmuz 1944'te, Sovyet Devlet Savunma
Komitesi "...Gürcistan ve SSCB'nin devlet sınırını savunmak için Türkleri, Kürtleri ve
Hemşinlileri sınır şeridinden çıkarmaya hazırlanıyoruz" şeklindeki kararnamesini yayımladı.
Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti planlanmış 30.000 kişinin yerine, 50.000 kişiyi kabul
edeceklerini açıkladı. Göç edecekleri taşımak üzere 293 vagon hazırlandı. Ahıska Türklerinin
Sovyet hükumeti tarafından herhangi bir suçla ya da savaşla ilişkilendirilmemesine rağmen,
Nazilerin işledikleri suçlara ortak olmalarıyla suçlanan diğer beş etnik grup ile birlikte topluca
sürgün edildiler. Svante Cornell, tahliye işleminin mümkün olduğunca fazla sayıda Müslüman
azınlığı Kafkaslardan uzaklaştırma politikasının sonucu olduğunu iddia etti.
Ahıska Türkleri 15 Kasım 1944’te Orta Asya’ya sürüldüler. Operasyonun başlangıcında
Sovyet İçişleri Halk Komiserliği “Sınır dışı edileceksiniz. Hazır olun. Yanınıza üç gün yetecek
yiyecek alın. Hazırlanmak için iki saatiniz var." bildiriminde bulundular. Ahıska Türkleri
istasyona götürülmek üzere askeri kamyonlarla istasyona götürüldü. Üç gün istasyonda
bekletildikten sonra sığır vagonlarına bindirilerek yola çıktılar. Daha yolculuk esnasında 17.000
kadar Ahıska Türkü açlık, soğuk ve hastalık gibi sebeplerden hayatını kaybetti.
Sürgün sonrasında Resmi Sovyet kayıtlarına göre 92.307 kişi sürgün edilmiştir. Kayıtlara göre;
52.163 kişi Özbek Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne, 25.598 kişi Kazakistan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti'ne ve 10.546 kişi Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne gönderilmiştir.
Diğer etnik azınlıklar, Kürtler ve Hemşinler (Müslüman Ermeniler), ile sürgün edilenlerin
sayısı 115.000 kişiyi bulmuştur. Bu sürgün 1930 ile 1950 yılları arasında devam eden Sovyet
etnik azınlığına karşı uygulanan zorunlu göç politikasının bir parçasıydı. 1956 yılına kadar
Ahıska Türkleri sıkı yönetim rejimi altında yaşadılar ve devletin imkanlardan yararlanmalarına
izin verilmedi. Sovyet hükumeti Ahıska Türklerine hiçbir siyasi ve idari hak tanımadı. Sovyet
hükumeti, çalışma kamplarında kadın, yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan Ahıska Türklerini en ağır
işlerde çalıştırdı. Şehre yerleşmelerine ve bulundukları köylerden ayrılmalarına izin vermedi.
Bu yasakları ihlal edenleri en ağır şekilde cezalandırdılar.
1956’da Stalin’in ölümü ardından kurulan yeni rejim Ahıska Türkleri için sıkı yönetim
uygulamasını kaldırdı. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da yaşayan Ahıska Türkleri,
Ahıska’ya yakın olan Azerbaycan’a göç etti. Halkın bir bölümü ise Ukrayna’nın doğusuna göç
etti. Fergana vadisinde yaşayan yaklaşık 20.000 kadar Ahıska Türkü de Sovyet orduları
tarafından Rusya’nın Krasnodar bölgesine götürüldü. Bu bölgeye yerleştirilen Ahıska
Türklerine verilen tüm vaatlere rağmen ikamet ve oturma izni verilmedi. Eğitim ve sağlık gibi
temel hizmetlerden yararlanmaları sağlanmadı.
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Orta Asya’daki bütün özerk cumhuriyetler tek
tek bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar. Bunun sonucunda Ahıska Türkleri 162 yıl sonra
anavatanlarına dönebildiler. Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın
isteği üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan “Ahıska Türklerinin Kabul ve
İskanına Dair Kanun” uyarınca bir grup Ahıska Türkü Iğdır’a yerleştirildiler. Ahıska
Türklerinin bir kısmı ise gönüllü olarak Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütünün
yardımı ile, 2004-2005 yılları arasında ABD’nin çeşitli eyaletlerine yerleştirildiler. 2014 yılında
Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde yaşanan sıcak çatışmalar sonucu Ahıska Türkleri
ateş hattında kaldılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanı Binali
Yıldırım'ın Ahıska Türkleri, Erzincan’ın Üzümlü ilçesine ve Bitlis'in Ahlat ilçesine getirildiler.
Halen dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan binlerce Ahıska Türkünün sürgün acısı hiç dinmedi.
Her yıl 14-15 Kasım tarihlerinde sürgün sırasında ve sonrasında yaşamını yitirenleri anıyor ve
yaşananları kınamaktadırlar.
NURBANU CEYLAN
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
Yorumlar
Yorum Gönder