UKRAYNA BÜYÜK DEĞİL RUSYA KÜÇÜK DEĞİL

 


   "Savaş, siyasetin başka araçlarla devam etmesidir." (Calusewitz, 1832) Bu söz, Napolyon askeri birliklerine karşı savaşlara katılan ve askerlik-savaş gibi sahalarda, teorik anlamda üzerinde en çok tartışma yapılan isimlerden biri olan Carl Von Calusewitz'e aittir. Pekala günümüz Rusya-Ukrayna savaşı için de söylenebilir mi böyle bir söz? Hadi gelin birlikte inceleyelim. Putin Rusya'sında Ukrayna işgalini haklı göstermek adına çok yönlü çabaların belirdiği dönemlerden bugüne aylar geçti. O çabalardan biri de "Modern Ukrayna'nın tarihsel bir hata sonucunda Sovyetler Birliği tarafından yaratıldığı" iddiasıdır. Putin Ukraynalıların ve Belarusluların, Ruslardan geldiğini söyleyerek; Belarus'u ve Ukrayna'yı tarihi ve etnik bakımdan Rusya'nın birer parçası olarak yorumlayarak, zihinleri karıştırmaya başladı.Peki bu iddianın gerçeklik payı var mı? Tarihin tozlu sayfalarını karıştığımızda bu halkların köklerinin Orta Çağ'da büyük bir imparatorluk olan Kiev Knezliğine kadar uzandığı görmekteyiz. Ukrayna ve Rusya bu bahsi geçen Doğu Slav devletinin varisi olduğunu söylemekteler. Yine bu bağlamda, tarihi bir simge olarak bilinen "Büyük Vladimir" bu iki devletin paylaşamadığı atalarındandır. Putin 2016 yılında, belki de günümüzdeki savaş halinin başlatıcı unsuru olarak "Büyük Vladimir" heykelini Kremlin Sarayı'nın hemen yanı başına dikti. Hemen ardından Ukrayna'yı bu konuda bir tartışma alanına çekti. Rusların klasik bir politikası olduğu söylenen bu "Tarih Çalma Oyunu" Kiev'i harekete geçirdi ve Kiev resmi Twitter hesabından, bahsi geçen heykelin bir görüntüsünü paylaşarak, Ukraynalıların tabiriyle "Prince Volodymyr"in Ukrayna'nın tarihi bir mirası olduğunu beyan ettiler. Kendisini Ortodoks Hıristiyanlığının esas unsuru olarak gören Rusya'nın iddialarına karşı Ukrayna'nın beyanatında “ Don’t Forget what a real Prince Volodymyr monument looks like. Kyiv brought Orthodox Christianity to the Rus. Kind reminder to Russia.” (Official Ukraine twitter account, 2016) ifadesi yer aldı. Buna karşılık, tartışma konusu olan bu tarihi ve siyasi figürün "birleştirici bir unsur" olduğu cevabını veren Rusya, Ukrayna'yı nefret tohumları ekmek ve Slav ırklarını ayrıştırmakla suçlayınca olanlar oldu, tansiyon yükseldi, ipler uzunca bir süre yumuşamamak üzere gerginleşti. 

Yakın Tarihin İzleri 

 1917 yılında Lenin Önderliğinde Bolşevikler, Rusya'da kontrolü ele geçirerek Çarlık yönetimini devirdiler. Yıkılan Rus İmparatorluğunda bir iç savaş yaşanmaktaydı. Rus yönetiminden kurtulan Ukraynalılar 1918 yılında bağımsız bir Ukrayna Halk Cumhuriyeti'ni ilan ettiler. Ancak üç yıl sonra tekrardan Sovyetler Birliği'ne bağlandılar. Lenin'in "Olumlu Eylem Politikaları sayesinde Ukrayna'ya geniş haklar ve özerklikler verildi. Ancak Sovyetlerde iktidar el değiştirince Stalin, kültürel ve birçok sahada Ukrayna'ya tanınan özerlikleri tek tek geri alarak ve Ruslaştırma politikaları başlattı. Stalin Sovyet Rejimine bir tehdit olarak gördüğü bu Ukrayna meselesinde, kararlı davrandı ve birçok Ukraynalı sanatçıyı, aydını ve kilise liderlerini yok etti. Avrupa'nın Ekmek Teknesi olarak bilinen Ukrayna, 1932 yılına gelindiğinde Stalin'in Ukrayna'ya yönelik politikaları sonucunda Büyük Kıtlık yani "Holodomor" yaşandı ve binlerce Ukraynalı öldü. Ukrayna bu kıtlığın kasıtlı olarak çıkarıldığını ve Sovyetlerin Ukrayna'ya boyun eğdirme eylemi olarak yorumladı.

 Bağımsızlık Sancıları

 1990 yılında, tarihe Granit'te Devrim olarak geçen bağımsızlık çabaları sonuç verdi ve 1991 yılının Aralık ayında yapılan Referandumla %92 bir oy oranıyla Sovyetler Birliğinin en büyük ikinci cumhuriyeti olan Ukrayna bağımsızlığını ilan etti. 26 Aralıkta çöken Sovyetler Birliğinin ardında Ukrayna'nın elinde İngiltere, Fransa ve Çin'in elindekinden daha büyük bir Nükleer gücü elinde buldu. Bunun ardından Budapeşte Referandumu kapsamında Amerika, Rusya ve Birleşik Krallık sınırlarını ve toprak bütünlüğüne dair güvence verdiği Belarus, Kazakistan ve Ukrayna'nın Nükleer güçlerini imha etmesini istedi. Antlaşmaya tarafların hepsi başlangıçta uyuyor gibi gözükse de Rusya kısa zaman sonra bu durumun tersine hamleler yaptı. 

Avrupa- Asya: Avrasya 

Avrupa-Asya güç denkleminde Sovyetlere rakip olarak 1949'da kurulan NATO bloğu, Soğuk Savaş dönemi boyunca Sovyetleri Çevreleme Politikası izledi. Sovyetlerin Doğu Almanya'daki haklarından vazgeçmesi halinde, NATO'nun bu bölgeden doğuya doğru bir genişlemenin söz konusu olmayacağını ve NATO bu sınır devletlerini kendisine dahil etmeyeceği sözünü verdi. Ancak bu söz yazılı bir metinde yer almadığı için kolayca çiğnendi. Nitekim 90'larda Doğu'ya bir adım yaklaşmayacağını ifade eden NATO bloğunu Putin, bugünlerde ikiyüzlülük ile suçlamıştır. O günlerden bu yana, NATO daha doğrusu Amerika bu bölgelerde genişlemeye devam etmiş; Gürcistan, Moldova ve Ukrayna'yı NATO'ya dahil ederek Kara Deniz'in bir NATO gölü olması yönünde adımlar atmıştır. 2008 yılında Gürcistan NATO ve AB ile yakın diplomatik ilişkiler kurunca, Rusya Kafkasya ve Hazar bölgesi ekseninde, tüm devletlerin gözleri önünde Gürcistan'a Amerika yanlısı politikalar uygulamasını çok pahalıya ödetmiş ve çok kısa bir zaman diliminde Gürcistan’a boyun eğdirmiştir. Gürcistan müdahalesinden sonra daha ileri giden Rusya, bugünlerde aynı politikayı Ukrayna'da uygulamaktadır. Acaba Rusya Ukrayna'yı AB saflarından ve NATO'dan koparabilecek mi? Bunu hep birlikte göreceğiz. 

HİTLER Mİ NAPOLYON MU PUTİN Mİ?

 Bilindiği üzere İkinci Dünya Savaşı esnasında, 1941 yılında bugünküne benzer bir adımı Hitler atmıştı. 1941 yılında Karlar Ülkesi olarak bilinen Rusya’ya Alman Führer’i Hitlerin emriyle bir çıkartma yapıldı. Barbarossa Operasyonu olarak bilinen bu Nazi saldırısında 3 milyon asker, 3180 tank, 7184 top, 1830 uçak ve 750 bin at kullanıldı. Böylesine benzeri görülmemiş devasa bir güçle, aynı hatayı kendisinden 130 yıl önce yapmış olan Napolyon’un düştüğü çukurlara düşmekten kurtulamayan Hitler’in bu saldırısı tarihe, emsalsiz, büyük bir başarısızlık olarak kaydedildi. Karlar Ülkesinin coğrafik yapısı ve karakışı o günlerde yani bundan 210 sene evvel Napolyon’u affetmedi. Bundan 80 sene önce Hitler'in, generalleriyle tartışma esnasında "Ben Clausewitz'i okudum, sizden öğrenecek bir şeyim yok." (Wikipedia - Özgür Ansiklopedi) dediği de rivayet edilmiştir. Clausewitz’i okumasına rağmen bu karakış Hitleri de affetmedi. Günümüz Rusya’sı çok geniş askeri, teknik, teknolojik imkanlara sahip olduğu bir gerçektir. Belki kışı geçirebilir. Ancak Putin, Napolyon’u ve Hitler’i zehirleyen cüret ve kibrin bedelini ödemeye hazır mıdır sizce?

HAMZA OCAK

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER

BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU

Yorumlar

Popüler Yayınlar