İLERİCİ VE DEMOKRATİK ANAYASA REDDEDİLDİ
Şili’de kurucu meclisin hazırladığı yeni anayasa metni 4 Eylülde gerçekleştirilen referandumla halkın onayına sunuldu. Referandumdan %62 “hayır” oyu çıkması, daha altı ay önce Gabriel Boric’in devlet başkanlığına seçilmesini “faşizme ve kapitalist saldırı politikalarına indirilmiş güçlü bir darbe” olarak değerlendiren kesimlerde büyük bir şaşkınlık yarattı.
Oysa 2020'de yapılan oylamada Şili halkının yüzde 80'i mevcut anayasanın değiştirilmesi yönünde oy kullanmıştı.
Peki, nasıl oldu da bu değişim talebi gerçekleşmedi? Şili'nin bu noktaya nasıl geldiğini anlamak için Ekim 2019'a geri dönmek gerekiyor.
Başkent Santiago'da artan metro bileti fiyatlarının yol açtığı kitlesel protestolar diğer büyük şehirlere de yayılmış, artan hayat pahalılığı ve yoksulluğa karşı büyük gösteriler olmuştu. Pinera, hükümet karşıtı protestolar sırasında öne çıkan 35 yaşındaki solcu milletvekili Gabriel Boric'in devlet başkanı seçilmesinin ardından Mart 2022'de iktidarı bıraktı.
Boric, anayasa değişikliğinin başlıca destekçilerinden biriydi ve yeni anayasanın halk oylamasında reddi, iktidardaki altı ayının ilk büyük krizi oldu.
Yeni anayasa teklifi, 155 üyeden (78 erkek ve 77 kadın) oluşan Kurucu Meclis tarafından hazırlandı. Metin, cinsiyet eşitliği, kürtajın yasallaştırılması, yerlilerin hakları ve çevrenin korunması gibi alanlarda birçok öneri de dahil olmak üzere radikal değişiklikler sunuyordu. Şili'nin "çok uluslu" bir devlet olarak tanımlanması ve nüfusun yaklaşık yüzde 13'ünü oluşturan yerli halkın toprakları ve kaynakları üzerindeki haklarının tanınmasını öngörüyordu.
Yeni anayasa taslağında, doğanın ve emeğin yağmalanmasına sınırlar getirilmesi, bazı alanlarda yeniden kamulaştırmalara gidilmesinin yolunun açılması, eğitim, sağlık, barınma, beslenme, emeklilik gibi alanlarda devlete sosyal sorumluluk yüklenmesi, kamu çalışanlarının yarısının kadınlardan oluşması, gibi demokratik, özgürlükçü ve toplumcu maddelerin ağır basması burjuvaziyi fazlasıyla rahatsız etti.
Şili’de, kafaların ilkokul sıralarından itibaren “Şili’nin tek bir milletten oluştuğu” yalanıyla formatlandığı düşünüldüğünde, anayasanın yerli halklara tanıdığı haklar gerçekten de radikal bir reforma işaret ediyordu. Fakat burjuvazi kaos ve bölünme korkusunu körükleyip kitleleri manipüle ederek, bunu anayasa karşıtı kampanyanın merkezine oturttu.
Şili tarihinde ilk kez demokratik yollardan hazırlanan yeni anayasa, hak ve özgürlükleri alabildiğine kısıtlayan, faşist anayasanın yerine, özgürlükçü ve “sosyal devlet” normlarını genişleten bir perspektifle hazırlanmıştı. Ne var ki daha iki yıl önce milyonların son derece ilerici taleplerle ve devrimci bir ruh haliyle sokaklara döküldüğü bir ülkede böylesi bir anayasa reddedilmiş oldu. Tartışmalar sırasında ileri sürülen “anayasanın çok uzun (388 madde, 178 sayfa) ve karmaşık olduğu”, bunun da halkın anlamasını güçleştirdiği argümanıysa teknik açıdan dikkate alınabilir olsa bile hakikatin üstünü örtmemelidir. Mesele anayasanın biçimi olmayıp, özünün emekçilere anlatılması ve onların siyasi olarak aktive edilmesi için gereken örgütlü çabanın harcanmamasıdır.
KAYNAKÇA
https://www.bbc.com/turkce/articles/c3gn8qjz8q5o
AHMET EMİN GÜLTEKİN
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU
Yorumlar
Yorum Gönder