YÜKSELEN AFRİKA VE TÜRKİYE - Uluslararası Türk-Afrika Kongresi (23 Kasım 2005) Analiz
Geleneksel Türk dış politikasında düşünce tarzı kendisine
oldukça sınırlı bir yer bulabilen Afrika politikası ve Türkiye-Afrika
ilişkileri coğrafi anlamda da benzer dini özelliklere ve tarihi geçmişe sahip
Kuzey Afrika bölgesinde kalmıştır. Yıllar boyunca Afrika ile ilişkiler hep
ötelenmiş ve kenara atılmıştır bu gerçek, 2002 yılında göreve gelen AK Parti
iktidarı ile birlikte değişmeye başlamıştır. 1998 yılında Afrika Açılımı
(Afrika Eylem Planı) ile başlatılan bu politikanın uygulanması 2005 yılından sonraya
kalmıştır. Bu çalışma ile, son yirmi yıl içinde yaşanan gelişmeler; siyasi
temaslar, ekonomik ilişkiler, sosyal-kültürel etkileşimler, insani-kalkınma
yardımları, güvenlik işbirliği gibi farklı alanlarda Türkiye’nin Afrika’daki
varlığı tartışılacaktır. Türkiye’nin 1998 yılında hazırladığı ve Afrika’daki
yumuşak gücünün stratejik belgesi olarak kabul edilebilecek olan Afrika Eylem
Planı ve bu plana uygun olarak diplomasi, siyaset, güvenlik, ekonomi, ticaret,
sosyal ve kültürel alanlarda diplomatik ilişkiler ortaya çıkacaktır. Türk dış
politikasında da jeo-politik algının değişmesini kaçınılmaz kılmıştır. Sonuç
itibariyle, Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu ve Afrika gibi yeni coğrafi bölgeler
Türkiye’nin yeni jeo-politik vizyonuna artık dahildir. Türk dış politikasındaki
bu değişim sürecinin nedenlerinin başında ise ülke içinde yaşanan yeniden
yapılanma süreci gelmektedir. Bu bağlamda çok yönlü ve çok boyutlu dış
politikanın uygulanması esas kılınmıştır. Bu dönemde, uluslararası sistemde
Davutoğlu’nun stratejik vizyonu, son dönem Türk dış politikasının genel
istikametini tespit etmiş; Türkiye’yi Batı’dan kopmadan Doğu ve Güney kıtası
ile de ilişkilerini geliştirmeye yöneltmiştir.
Afrika kıtası, sahip olduğu doğal zenginlikler ve stratejik avantajlar
nedeniyle, küresel sistemde ağırlığını giderek artırmakta ve dünya siyasetinde
küresel aktörler arasındaki yeni güç mücadele alanı olarak öne çıkmaktadır. 30
milyon kilometrekarelik alanı, zengin doğal kaynakları ve insan kapasitesi ile
“Afrika kıtası dünya petrol ihtiyacının yaklaşık % 15’ini karşılamakta,
toprakları dünyada tarıma elverişli toprakların yaklaşık 1/3’ünü
oluşturmaktadır”. Türkiye’nin jeopolitik
konumu ve Afrika’ya yakınlığı, kıtada sömürgeci bir geçmişinin ve sömürgeci
ideallerinin olmaması, ortak kültür ve ortak tarih Türkiye ve Afrika açısından
ilişkilerim geliştirilmesi yönünde pozitif yaklaşım sağlar.
Dışişleri Bakanlığı’nın tanımladığına göre Türkiye-Afrika
ilişkilerinin temel ilkeleri:
1- Afrika’ya gerçekleştirilecek üst düzey ikili ziyaretler
aracılığıyla yakın siyasi ilişkiler kurmak ve ikili veya çok taraflı
görüşmelerde Afrikalı devletlerin meşru haklarını ve çıkarlarını korumak
2- Afrika’da yatırım yaparak kıtanın ekonomik sorunlarını
aşmasında destek olmak, Afrika’da ve Afrikalılarla ticaret yapmak ve insani
yardımda bulunmak
3- Afrika’daki çatışmaların barışçıl çözümünü teşvik etmek
ve sağlamak amacıyla diplomatik yöntemleri kullanmak
4- Kıta genelinde faaliyet gösteren barış gücü
operasyonlarına katkıda bulunmaktır.
Sadece ekonomi, kültür, eğitim gibi “alçak politika” alanlarında değil siyaset ve güvenlik gibi “yüksek politika” alanlarında gözlenen gelişmeler ve kurulan yeni ağlar sayesinde Türkiye Afrika’nın önemli ortaklarından biri olmuştur. Bu süreç içinde Türkiye gücünü sahip olduğu siyasi, iktisadi, kültürel, diplomatik bileşenleri içeren zorlayıcı olmayan bir güç potansiyelinden almıştır. Türkiye-Afrika dış ilişkilerinde yumuşak güç, uyuşmazlık çözümleri, kültürel diplomasi veya ekonomik uzlaşmalar gibi pek çok uygulama söz konusudur. Eylem Planı Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerin bütün alanlarda (ekonomik, ticari, eğitim, kültürel, siyasi, diplomatik, savunma) geliştirilmesi ve karşılıklı anlayışın yerleştirilmesi için ortak bir zeminin oluşturulmasını öngörmekteydi. Bu zemin üzerinden geliştirilmesi öngörülen ilişkiler siyasi ve diplomatik ilişkiler, ekonomik ilişkiler ve sosyal-kültürel ilişkiler olmak üzere üç farklı sütun üzerine oturtulmuştu. Afrika Eylem Planı’nın birinci sütunu siyasi ve diplomatik ilişkilerdir. Afrika Eylem Planı’nın ikinci sütununu oluşturan ekonomik ilişkiler ekonomik, ticari, teknik ve bilimsel işbirliği konularında temel anlaşmalar, ticaret, sağlık, tarım gibi alanlardaki işbirlikleri oluşturmuştur. Afrika Eylem Planı’nın üçüncü sütununu ise eğitim, sosyal ve kültürel ilişkilerdir. Türkiye’nin, tüm iyi niyetine rağmen Afrika’nın sorunlarına ve zorluklarına vakıf olamaması; Afrikalıların ise, Türkiye ile ilgili diplomatik konularda olumlu bir anlayışa sahip olmaması Türkiye-Afrika arasında öngörülen politik, ekonomik, ticari ve kültürel alanlardaki ilişkilerin istenen noktaya gelmesini engellemiştir. Tüm bu olumsuzluklara ilaveten ülke içinde yaşanan siyasi çalkantılar ve ekonomik krizin de etkisiyle Eylem Planı etkili bir biçimde uygulanamamıştır. Ancak, ilerleyen yıllarda, AK Parti iktidarı ile Afrika ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi için bir fırsat yaratılmış, 2005 yılının Afrika Yılı ilan edilmesiyle Türkiye Afrika’ya yeni bir giriş yapmıştır. 2010 yılında Afrika Strateji Belgesi’nin yürürlüğe girmesiyle Afrika ülkeleri ile ilişkiler hız ve içerik kazanmıştır. Bunun neticesinde, 2013 yılından itibaren ise Afrika’ya Açılım Politikası yerini Afrika Ortaklık Politikası’na bırakmıştır. Yeni dönemde, 2010 yılı sonlarından itibaren başgösteren Arap Baharı gelişmeleriyle Kuzey Afrika ülkelerinde ortaya çıkan yeni siyasi ve güvenliğe ilişkin sorunlar Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkilerini belirleyen temel adım olmuştur. 2011 yılından önce Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkilerinde siyasi ve ekonomik iş birliğinin gelişmesine yönelik önemli stratejik adımlar atan Türkiye 2011 yılından sonra bu stratejisini bölgedeki siyasi istikrarsızlık ve güvenlik tehditleri ile mücadele etme adına değiştirmiştir. Libya ve Tunus ile ticari ve ekonomik ilişkilerini yavaşlatan Türkiye Fas ve Cezayir ile de siyasi ilişkilerini sınırlı bir düzeyde gerçekleştirmiştir. Sahra Altı Afrika ise farklı öncelikler ve hedeflerle Türk dış politikasının gündemine dâhil olmuş ve bölge ülkeleri ile ilişkiler her alanda derinleştirilmeye ve çeşitlendirilmeye çalışılmıştır. Benzer bir şekilde Afrika ülkelerinin de Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerinin sayısı ciddi bir artış göstermiştir. Bugün itibariyle Cezayir, Angola, Benin, Burkina Faso, Burundi, Çad, Kongo, Fildişi Sahili, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Mısır, Etiyopya, Gabon, Gambiya, Gana, Gine, Kenya, Libya, Mali, Moritanya, Fas, Nijer, Nijerya, Ruanda, Senegal, Somali, Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan Cumhuriyeti, Sudan, Tanzanya, Tunus, Uganda, Zambiya olmak üzere 33 Afrika ülkesinin Türkiye’de büyükelçiliği mevcuttur. Karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi kapsamında belirtilmesi gereken en önemli adımlardan birisi de 18-21 Ağustos 2008 tarihinde iki tarafın birbirini daha yakından tanıması ve farklı işbirliği alanlarının oluşturulması hedefleriyle İstanbul’da düzenlenen I. Türkiye-Afrika Zirvesi’dir. Bu zirve ile Türkiye’nin Afrika’ya açılma politikası başarılı bir şekilde sonuçlandırmış ve ikili ilişkilerde işbirliği ve stratejik ortaklık dönemi başlatılmıştır. Zirve sonunda kabul edilen Türkiye-Afrika İşbirliği İstanbul Deklarasyonu: Ortak Bir Gelecek İçin İşbirliği ve Dayanışma ve Türkiye-Afrika Ortaklığı İçin İşbirliği Çerçevesi belgelerinin oybirliği ile kabul edilmesiyle karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi için genel ortaklık çerçevesi, temel hedefler ve öncelikli işbirliği alanları belirlenmiştir. II. Türkiye-Afrika Zirvesi 19-21 Kasım 2014 tarihlerinde Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da düzenlenmiştir. Afrika’nın Sürdürülebilir Kalkınması ve Bütünleşmesinin Güçlendirilmesi İçin Yeni Bir Ortaklık Modeli temalı zirvede Türkiye ile Afrika arasındaki ilişkilerin ve stratejik ortaklığın bir süreklilik ve düzenlilik içinde ilerletilmesine devam edileceği vurgulanmıştır. Türkiye-Afrika ilişkilerinde bugüne kadar gelinen süreçte, özellikle belirtilmesi gereken gelişmelerden bir diğeri ise Türkiye’nin 2011 yılındaki Somali girişimidir ki bu hareketiyle Türkiye Afrika’da sadece ekonomik veya insani ve kalkınma yardımı gibi alanlarda değil, siyasi konular ve güvenlik gibi yüksek politika olarak adlandırılabilecek hassas konularda da var olacağını göstermiştir. Bunların sonucunda da Afrika ile ilişkilerimiz iyi yönde ilerlemiş turistik anlamda da birbirimize birçok şey katmış bulunmaktayız.
KAYNAKÇA
YÜKSELEN AFRİKA VE TÜRKİYE – 1. ULUSLARARASI TÜRK-AFRİKA KONGRESİ (23 Kasım 2005), Ahmet Kavas, Hasan Öztürk, Tasam Yayınları
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü
Bölgesel Analiz Topluluğu
Betül ÜNAL
çok iyi tebrik ederim
YanıtlaSil