TATLI SU KAYNAKLARININ AZALMASININ SEBEPLERİ VE SORUNA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ




Özet: Su kavramının özüne baktığımızda, bu kavram insanlar için en önemli maddelerden birini oluşturmaktadır. İnsanın ve doğanın neredeyse %70’i sudan oluşmaktadır. Dünya’nın %70’i sudan oluşmasına rağmen, kullanılabilir su -yani tatlı su kaynakları- kısıtlı bir miktardadır. Göl, nehir, dere gibi oluşumlar bu tatlı suyu oluşturmaktadır. Küresel ısınmanın etkisiyle artan hava dereceleriyle buharlaşma seviyesi artmakta ve bu artış, su ihtiyacını doğru oranda arttırmaktadır. Yağış oranının düşmesi, iklimlerin artık keskin bir şekilde yaşanmaması, su ihtiyacını arttırmaktadır. Buna rağmen, insanoğlu elindeki sınırlı su kaynaklarını idareleri kullanmak yerine daha çok israf etmeye başlamış ve yağışın az olmasını, dere, göl, nehir gibi su kaynaklarını kullanarak gidermeye çalışmıştır. Bu uğrasın sonucunda, su kaynakları tahrip olmaya başlamıştır. Bunun en bilindik örneği: Aral gölüdür. Aral gölü, tarihsel açıdan baktığımızda, Dünya’nın dördüncü, Asya Bölgesi’nin ise ikinci büyük gölüydü. Asya bölgesinde yaşanan su sorunlarından sonra bu gölün tarımda kullanılmaya başlaması üzerine yavaş yavaş kurumaya başladı. Bölge ülkeler, su kaynaklarının ve yağışın eksikliğini bu gölden karşılamaya çalışmış ve bölgeye, pamuk gibi suya çok ihtiyaç duran tarım ürünleri ekmesiyle beraber, Aral gölü büyük oranda kurudu. Aral gölü, en bilindik örnekti. Bu kadar uzağa gitmemize gerek yok. Ülkemizde de bir sürü göl kurudu vehayut kurumak üzere durumdadırlar. Bu çalışmada kuruyan su kaynaklarına dikkat çekmek ve suyun nasıl daha tasarruflu bir şekilde kullanılabileceğini göstermek amaçlanmaktadır.

Anahtar sözcükler: Su Kaynakları, Yağış,  Küresel Isınma, İklim Değişikliği

Abstract: When we look at the essence of the concept of water, this concept constitutes one of the most important substances for people. Almost 70% of man and nature consists of water. Although the world is made up of 70% water, usable water—that is, freshwater resources—is limited. Formations such as lakes, rivers and streams constitute this fresh water. With the effect of global warming, the level of evaporation increases with increasing air temperatures and this increase increases the need for water at the right rate. The decrease in precipitation and the fact that the climates are no longer experienced sharply increase the need for water. However, instead of using the limited water resources in their hands, human beings started to waste more and tried to eliminate the low precipitation by using water resources such as streams, lakes and rivers. As a result of this effort, water resources began to be destroyed. The most well-known example of this is the Aral Sea. The Aral Sea, from a historical point of view, was the fourth largest lake in the world and the second largest in the Asian Region. After the water problems experienced in the Asian region, this lake started to dry up gradually when it started to be used in agriculture. The countries in the region tried to meet the lack of water resources and precipitation from this lake, and the Aral lake dried up to a large extent as agricultural products such as cotton were planted in the region. The Aral Sea was the most well-known example. We don't need to go this far. Many lakes have dried up in our country and they are about to dry up. In this study, it is aimed to draw attention to drying water resources and to show how water can be used more economically.

Key Worlds: Water Resources, Precipitation, Global Warming, Climate Change.

GİRİŞ

 Dünya üzerine baktığımızda, su kaynaklarının çokluğu insanların aklını karıştırmaktadır. Dünya’nın yüzeyi %70 oranında su kaynakları ile çevrilidir fakat bu durum tam olarak göründüğü gibi değildir. Bu %70’lik su kaynaklarının sadece belirli bir kısmı kullanılabilir sudur. Yeryüzündeki su oranının %96’lık kısmı tamamı tuzlu sudur. Kalan %3’lük kısmın %2’si buzullarda ve dağların tepelerinde buzul halde bulunan sulardır. Sadece %1’lik kısım tatlı suyu oluşturmaktadır. Yani Dünya’nın üzerindeki suların sadece %1’lik kısmı dere, göl, akarsu, baraj gibi tatlı su kaynaklarından oluşmaktadır. Zaten az olan bu su kaynaklarının, zamanla gereksiz kullanımı ya da doğa kaynaklı olaylardan etkilenmesi, su kaynaklarının azalması sorununu oluşturmaktadır. Yıllar geçtikçe artan küresel ısınma ve iklim değişikliğini yanı sıra beşeri faktörlerde su kaynaklarının azalmasını tetiklemektedir. Dünya nüfusunun giderek artmaya başlaması, yaşam için önemli olan su kaynaklarının korunması durumunu giderek arttırmaktadır. Hala günümüzde bazı bölgeler-Afrika gibi- için temiz suya ulaşım durumu zordur.

 Bu makalede amaç, tatlı su kaynaklarının azalmasının sebeplerini gözler önüne sermektir. Araştırmayı yaparken, küresel ısınma, iklim değişikliği, beşeri faktörlerin etkileri ana başlıkları oluşturacaktır. Sorunun sebeplerine değinildikten sonra, çözüm önerileri sunulacaktır.

Küresel Isınma ve İklim Değişikliği

 Dünya üzerinde katmanlardan oksijeni barındıran atmosfer katmanı, birden farklı gazlardan oluşur. Dünya’yı yaşanabilen bir yer yapan etmen, atmosferde bulunan sera gazlarıdır. Atmosferdeki CO2, CH4, N2O, O3, CFC (kloroflorokarbon) gibi gazlar güneşten yeryüzüne gelen ısının bir kısmını tutarak yeryüzünün belirli sıcaklık derecesinde kalmasını sağlar. (GALİP, 2006)Sera gazları, dünya üzerinde duran bir battaniye gibidir. Yani güneşten gelen ısınları tutarak, Dünya’nın ısınmasına yardımcı olur. Eğer sera gazları olmasaydı, Dünya yaşanamayacak kadar soğuk olurdu. Ama Sanayi devrimiyle endüstri ve fabrika gibi kavramların hayatımıza geçmesiyle beraber, atmosferdeki sera gazları artış göstermeye başladı. Yapılan ölçümlere göre sanayi devriminden önce ölçülen atmosferdeki karbondioksit oranı 180mg/litre iken, Sanayi Devriminden sonra ölçülen atmosferdeki karbondioksit oranı 280mg/litre ve günümüzde ölçülen 415mg/litre olmuştur. Küresel ısınma insanlığın yüzünden başlamadı ama insanlık yüzünden hız kazandı. Sanayi devrimiyle birlikte hayatımıza giren makineleşmenin artması, kömür ve petrol gibi fosil yakıtların kullanılmasıyla beraber atmosferdeki karbondioksit oranı artışı hız kazandı. Daha sonralarda zamanla araba, fabrika gibi endüstriyel faaliyetlerin artışı da bu hızı destekledi ve Dünya ısınmaya başladı. Öncelerden ölçülen yıllık sıcaklık artış hızı, gün geçtikçe artmaya başladı. Bu artışlar 0.25 santigrat dereceler gibi küçük rakamlar olsa da, çevreye ve doğaya zararları büyük olmaya başladı. Bu yıllık sıcaklık artışlarıyla beraber, buharlaşma, orman yangınları, buzullarda erimeler, kuraklık, seller, fırtınalar gibi doğal afetler artmaya başladı.Küresel ısınmanın artmasıyla beraber iklim değişikliği konusu da önemli bir sorun haline gelmeye başladı. İklim değişikliği, doğal değişkenlik ve/veya insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak iklimin zaman boyunca değişmesidir (2). Bu kavramla beraber, iklimler arası geçişlerdeki keskin farklar ortadan kalkmaya başladı ve kurak bölgeler, daha kurak bir iklime doğru sürüklenirken, yağışlı bölgeler daha fazla yağış almaya başladı. Türkiye’de dört iklim kesin bir şekilde görülebiliyorken, bu keskinlik zamanla ortadan kalkmaya başladı ve Türkiye’de neredeyse artık dörtlü iklim kuşağından kaymaya başladı. Tarihsel olarak görünen fırtına, hortum gibi doğal afetler, okyanusa kıyısı olmayan iç iklimlerde de görünmeye başladı.

                           Tablo 1- Yıllık olarak ortalama sıcaklık artışını göstermektedir.

Beşeri Faktörler  

Su kaynaklarının genel olarak azalmasının en büyük sebebi ise insanlardır. İnsanlar su kaynaklarının kullanımı konusunda bilinçsiz davranmaya başlamıştır. Küresel ısınma ve iklim değişikliği insan eliyle başlamamış olmasına rağmen, bizim sayemizde hızlanmıştır. Fabrika, araba, orman tahribatı gibi sorunlar nedeniyle bu iki sorun büyük ölçüde artmaya başlamıştır. Fabrika bacalarından çıkan karbondioksit gazının artması gibi etmenler, atmosferdeki ozon tabakasını inceltmeye başlamış ve güneş ışınlarının geri yansıtılma oranı azaltılmış, Dünya’nın ısınması kolaylaştırılmıştır. Gereksiz kullanılmaya başlayan deodorant, parfüm gibi kozmetik ürünleri de bu soruna destek olmuştur. Ama genel olarak atmosferdeki karbondioksit oranını arttırmanın yanı sıra su kaynaklarının gereksiz kullanımı da su kaynaklarının azalmasında büyük etmen oynamaktadır.  

Örnek vermek gerekirse, tarımda kullanılan sulama yöntemlerinin genellikle geleneksel yollarda olması su kaynaklarının gereksiz kullanımına örnektir. Çoğu sektörde üretim için su kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, mermer kesiminde yaklaşık olarak 3 ton su kullanılmaktadır. Diğer bir örnek ise herkesin içmekten zevk aldığı kahvedir. Euronews’te yayınlanan bir araştırmaya göre, bir bardak kahvenin üretimi aşamasında 140 litre su kullanılmaktadır. Sırasıyla diğer üretim aşamaları söyle oluşmaktadır.  

                           Tablo 2 Üretim için harcanan su miktarlarını göstermektedir. 


Çözüm Önerileri

  Tatlı su kaynaklarının azalması sorunu yeni başlayan ya da hemen çözülebilecek bir sorun değildir. Bu sorun yüzyıllar boyunca devam etmektedir fakat son dönemlerde hızlanmaya başlamıştır. Bu kadar doğal afet ve olağanüstü durumlar yaşanırken Amerikalı eski devlet başkanı Donald Trump İklim değişikliğinin ‘bir aldatmaca’ olduğunu söylemişti.

 Paris Antlaşması

Devletler 2015 yılında bir araya gelerek  Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi  (BMİDÇS) kapsamında bir araya gelerek, Paris anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşmaya göre devletlerin uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2 °C (3,6 °F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5 °C çaba harcanmasıdır. Her ülke kendi karbon salınımını azaltma yönünden adımlar atacaktı. 

Buharlaşmanın Azaltılması

 Tatlı su kaynaklarının azalmasındaki büyük etmen, sıcaklık artışıyla artan buharlaşmadır. Bu kaynakları korumak için bir şekilde buharlaşmanın azaltılması gereklidir. Bu soruna çözüm olarak Amerika’da gölge topları kullanılmaya başlamıştır. Bu siyah toplar, göl ve baraj gibi bölgelerin üstüne atılarak buharlaşma oranı azaltırmıştır. Bu toplar, güneşten gelen ısınları hapsetmesi için siyah renkte yapılmıştır. Projeye göre bu toplarının kullanımı, buharlaşmayı %85 oranında azaltmıştır.

Üretimde Kullanılan Su Miktarının Azaltılması

Doğal olarak faktörleri engellemek zor olsa dahi, beşeri faktörleri engellemek daha kolay olacaktır. Tarımda kullanılan damla sulama yönteminin oranının arttırılması en başta gelen önlemler arasındadır. Geleneksel yönde kullanılan sulama yöntemlerinden kopmalı ve teknolojik olarak daha az su ile daha çok üretime imkan veren damla sulama yöntemine geçiş yapılmalıdır.

 Diğer durumlarda ise devlet kontrolü çok önemlidir. Mermer, kahve üretimi gibi çok su harcayan alanlar değerlendirilmeli ve bir kural, yönerge getirilmelidir. Orman tahribatları azalmalı ve ağaç dikim oranı attırılmalıdır. Kolojistlerin yaptığı bir çalışmaya göre 0,9 milyar hektarlık bir alana ağaç dikmek, Sanayi Devrimi'yle beraber salınan karbon miktarının yaklaşık üçte ikisinin etkisini azaltabilir.

Sonuç

 Sonuç olarak, tatlı su kaynaklarının sınırlı olması durumu, bu sorun için adımlar atılması gerektiğine bir göstergedir. Su kaynakları, petrol kaynakları gibi sınırlıdır. Ama nedense ülkeler petrole daha değer vermeye odaklıdır. Eğer su kaynaklarının korunması üzerine çalışmalar devam edilmez ise, petrol savaşları gibi, gelecekte su savaşlarının görünmesi kaçınılmazdır. Türkiye’nin Suriye ile yaşadığı Fırat ve Dicle nehirlerini içeren sorunlar, gelecekte çıkabilecek su sorunlarına sadece bir örnektir.  İnsanlar, kendi geleceği için bir an önce çalışmaya başlamalıdır. Zaman ne kadar geçtikçe, geri donüş o kadar zor olmaya devam edecektir. Bu yaşanılan zorluklar, su kaynaklarının gitgide kirlenmesi ve küçülmeye başlaması, doğanın yıllar boyunca yıprandığının sonuçlarını oluşturmaktadır. Küresel ısınma ve iklim değişikliği yavaşlatılamaz ise sonuçlar daha katlanılamaz hal almaya başlayacaktır. Seller, orman yangınları, yağışlar kaçınılamaz derecede insanlığa zarar vermeye devam edecektir. İklim değişikliğinin etkisiyle beraber su kaynaklarının eksikliğinden dolayı tarımda sıkıntıya girebilecek ve kuraklığın yanında kıtlıkta sorun haline gelmeye başlayacaktır. Aslında Hubert Reeves’ın dediği gibi, ‘doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.

KAYNAKÇA

1.Galip, A. K. I. N. (2017). Küresel isınma, nedenleri ve sonuçları. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi46.

2.Gür, H. İklim değişikliği nedir, biyolojik sistemleri nasıl etkiler?.

Nedir, B. P. A., & Hangileridir, A. K. İklim Değişikliği Savaşımı Açısından Glasgow’dan Neler Beklenebilir?.

Türkeş, M. (2008). Küresel iklim değişikliği nedir? Temel kavramlar, nedenleri, gözlenen ve öngörülen değişiklikler. İklim Değişikliği ve Çevre1(1), 26-37. 

 https://iklim.csb.gov.tr/paris-anlasmasi-i-98587 (erisim:8.12.2021)

https://www.emergency-live.com/civil-protection/natural-disasters-and-global-temperatures-a-bad-prediction-for-the-period-from-2016-2020/ (erişim:8.12.2021)

https://www.indyturk.com.node/154641/t%C3%BCrkiyeden-sesler/kovid-19-ve-su-m%C3%BCcadelesi (erişim:8.12.2021)

https://www.kozmikanafor.com/golge-toplari-su-rezervlerini-korumak/ (erişim:8.12.2021)

 https://www.birgun.net/haber/agac-dikmek-kuresel-isinmanin-etkisini-beklenenden-daha-fazla-azaltabilir-264641 (erişim:8.12.2021) 

MURAT SARKUŞ

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Bölgesel Analiz Topluluğu


Yorumlar

Popüler Yayınlar