ORTADOĞU’DA KADIN VE KADIN HAKLARI


 Özet

 Asırlardır devam eden savaşların, katı rejimlerin ve bitmek bilmeyen terör olayları sebebiyle Orta Doğu’da yaşamak oldukça zor bir durum olmuştur. Dünyanın diğer ülkelerinde insanların “Yaşama Hakkı” dışında daha birçok haklara sahip olduğu görülürken. Orta Doğu’da çoğu insan için “Yaşama Hakkı” hala en temel sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Bu toprakların kan ve şiddetten başka bir şey görülmeyen kısımlarında insan olmak, insan gibi yaşayabilmek ne kadar meşakkatli ise bu topraklarda kadın olmak zaten ölü doğmaktan başka bir şey değildir. Kadınların Orta Doğu’daki rolleri ve statüleri karmaşık bir yapıya bürünmüş olup, uluslaşma süreçlerinin de etkisiyle kadın kavramı sorunu günümüze kadar gelen bir tartışma konusu olmuştur. Sert çizgilerle belirtilen hukuksal, siyasal, ekonomik ve sosyal alanlarda etrafı çevrilen Orta Doğu kadınları hayatını diğer toplumlardaki kadınların hayatlarına göre daha da zor sürdürmektedir. Kadınlara karşı dayatılan kısıtlamaların sebepleri birçok temelde ele alınırken bunun en temel sebebi din olmuştur. Zamanla yayılan modern fikir akımları kadınlara yeni roller ve onlar için yeni alanlar açmış olsa da kadınlar için açılan bu yeni alanlar, aynı zaman da kadınların özgürleşmesinin de sınırlarını çizmiştir. Dayatılan bu baskı ve şiddet kadınlarda hak arayışını körüklemiş ve kitlesel hareketlenmelere sebep olmuştur. Başlayan bu kitlesel hareketlenmeler zamanla Orta Doğu coğrafyalarının tümüne yayılmış olup kadınlar üzerinde farklı sonuçlar doğurmuştur. Bu sebeple, Orta Doğu toplumlarındaki kadınlara karşı eşitsiz ve cinsiyetçi yaklaşımların temellerinin nereye dayandığı, kadınların konumları ve işlevlerini geçmişten günümüze hangi kalıplara konulduğu aynı bu topraklar üzerinde yaşanan ve hala devam etmekte olan kitlesel hareketlenmelerin günümüz dünyasındaki konumunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 

 Anahtar Kelimeler: Kadın Hakları, Ortadoğu, Eşitsizlik

 Abstract:

 It has been very difficult to live in the Middle East due to centuries of wars, strict regimes and endless terrorist incidents. While in other countries of the world, people have many more rights other than the "Right to Life". For most people in the Middle East, the "Right to Life" still exists as the most fundamental problem. Being human in parts of this land where nothing but blood and violence is seen, being able to live like a human being, as arduous as it is to be a woman in this land, is nothing more than stillborn. The roles and status of women in the Middle East have become complex and the question of the concept of women has been a topic of discussion to this day due to the influence of nationalization processes. Middle Eastern women, surrounded by legal, political, economic and social spheres indicated by hard lines, live their lives even more difficult than women in other societies. While the reasons for the restrictions imposed against women are addressed on many perspectives, religion has been the main reason for this. Although modern currents of ideas spread over time have opened new roles for women and new spaces for them, these new spaces for women have also drawn the boundaries of women's liberation. This oppression and violence have fueled the search for rights in women and caused mass movements. These mass movements that began spread throughout the Middle East over time and had different consequences for women. For this reason, it is aimed to evaluate the position of the mass movements on these same lands, where the foundations of unequal and sexist approaches towards women in Middle Eastern societies are based, and in which patterns women's positions and functions are placed from the past to the present.

 Keywords: Women's Rights, Middle East, Inequality 

GİRİŞ 

 ‘’Ortadoğu’’ kavramı coğrafi yapısından ziyade tamamıyla siyasi bir anlam ile içselleşmiştir. Her zaman batı medeniyetlerinin ilgi odağı olan Ortadoğu her ne kadar benzer inanış, kültür ve siyasi yapılar topluluğu olarak görülse de birbirinden farklı topluluklara ev sahipliği yapan bir toprak parçasıdır fakat geçmişten günümüze asırlardır devam eden savaşların, katı rejimlerin, bitmek bilmeyen terör olaylarının baş gösterdiği Ortadoğu’da yaşamak oldukça zor bir eyleme dönüşmüştür. Temel insan haklarından yoksun olan Ortadoğu insanlarının çoğu günümüze kadar süregelen adaletsiz ve eşitsiz bir ortamın çaresizliği ile baş başa bırakılmıştır. İnsan hayatının pek önem arz etmediği Ortadoğu’nun çoğu toprağında, kadının ve kadın haklarının tamamen görmezden gelindiği, alaşağı edildiği bir gerçektir. İnançlara, örf ve adetlere göre şekillenen toplumlardan biri olan Ortadoğu, günden güne kadın figürünü alaşağı etmek istemiş ve Ortadoğu topraklarının büyük bir kısmında yaşayan kadınları eşitsizlik ve yoğun şiddete maruz bırakmıştır. Kadınların özgürleşmesinin önünde bulunan engeller, ‘’kadın sorununun’’ uluslaşma süreçlerinin de etkisiyle günümüze kadar tartışılan bir konu olmuştur. Kadınlar üzerinde artan şiddet ve baskı kadınlarda mücadele ruhunun oluşmasına temel oluşturmuş, bulundukları ülkelerde eşit ve adil bir konuma sahip olunması fikri yaygınlaşmıştır. Kadınların dün yaptıkları, bugün yapıyor olmaları ve yarın yapacakları bütün mücadeleler, ayaklanmalar sadece kadınların da erkeklere tanınan eşit haklara sahip olması gerektiğini belirtme ve hayata dair kendilerine yaşadıkları ülkelerde adil bir konumda yer edinme çabasıdır. Değiştirilmesi zor olan kalıplaşmış bu karşıt görüşlü düşünceler karşısında çaresiz olan kadınlar, özgürlüklerini elde etme savaşı verirken, mevcut sorunlara da baş kaldırmaktadırlar. 

BAZI ORTADOĞU TOPRAKLARINDA KADIN KAVRAMININ FARKLI ŞEKİLLENMESİ ÜZERİNDEKİ GÖRÜŞLER VE KADINLAR ARASINDA ORTAYA ÇIKAN HAREKETLENMELER 

 Ortadoğu’nun bitmek tükenmek bilmeyen kadın erkek eşitsizliği Ortadoğu’yu karmaşık bir döngü içerisine sokmuştur. Sürekli bir tartışma konusu olan kadın kavramı geçmişten günümüze kadınlar üzerinde değişik görüşleri ortaya çıkarmıştır. Bu tür görüşler Ortadoğu toplumlarındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, şiddeti pekiştiren kültürel normlardan kaynaklanabileceği gibi Ortadoğu’ya İslamiyet’in gelişinden sonraki yüzyıllarda erkek alimlerinden erkek egemenliğini yüceltici tutumları da kadın kavramını farklı şekillendirmiştir. Bu anlamda Ortadoğu’daki kadın kavramı sınırları aşmış, farklı coğrafyalara yayılmış olup kadın üzerine ortaya atılan bu görüşlerin hepsi kadın hayatının her noktasında kendini göstermektedir. Kadınlar üzerinde sürekli bir kimlik bunalımına sebep olan bu görüşler kadınları daha fazla hak arayışı içerisine sokmuştur. Geçmişten günümüze birçok Ortadoğu toprağında ortaya çıkan bilinçli ve örgütlü kadın hareketleri, bütün coğrafyayı etkisi altına almış, etkin ve aktif bir rol oynamıştır. 

ARABİSTAN 

 Uluslararası sistem içerisinde Suudi kadınların, yaşayan diğer kadınlara göre toplumdaki sosyal hakları daha kısıtlı kadınlar olduğu ve daha fazla toplumsal cinsiyet ayrımına tabi tutuldukları bir gerçektir. Arabistan toplumundaki cinsiyet rolleri şeriat ve kabile kültüründen geldiği için kadınların temel haklara sahip olması anayasada belirtilen ‘’şeriat kuralları gereği mümkün değildir.’’ diyen bir kanunla kısıtlanmıştır. Kadınların çalışması, eğitim alması, hastanede tedavi görmesi ve diğer konular için yasal koruyucuları olan erkeklerden izin alması şart koyulmuştur. Erkeklerin isteğe bağlı boşanması, evlenmesi ve çok eşli evlilik haklarının olması kadın ve kadın haklarını değersizleştirmiştir. Kadınların yaşları ne olursa olsun bir erkek velisinin olması zorunlu hale getirilmesi, oy kullanma ve önemli siyasi konumlara getirilmesi de tamamen yasaklanmıştır. Gelişen teknolojiyle birlikte sosyal paylaşım siteleri yaygınlaşması Suudi kadınlarının dünyanın diğer coğrafyalarında meydana gelen değişimlerden haberdar olmasını sağlamıştır. Suudi kadınlarının ekonomik ve toplumsal alanda daha aktif bir rol oynamasının da buna bağlı olarak arttığını söyleyebiliriz. 2000’lere kadar ülkede bir tabu olarak görülen kadın ve kadın hakları, ülke içi muhalefet ve uluslararası alandaki eleştirilerin ve baskının artması, Suudi kadınların eğitim ve bilinçlenme düzeyindeki gelişim gibi faktörlerin etkisi ile 2000 sonrası dönemde sınırlı da olsa gündeme gelmeye başlamıştır. 2005 yılında resmen tahta geçen Kral Abdullah, kadın girişimcilere yönelik bazı değişiklikler yapmış, eleştirilere rağmen Suudi Üniversitesinde bazı bölümlerde kız-erkek karışık eğitim verilmesine izin vermiştir. Yine 2000 sonrası dönemde İçişleri Bakanlığı günlük yaşamı kolaylaştırmak, dolandırıcılığı ve sahteciliği önlemek için 22 yaş ve üzerindeki kadınlar için kimlik çıkartmaya başlamıştır. Suudi yönetimi 2003 yılında belediye meclis üyelerinin yarısının seçimle belirlenmesi kararını alması ve 2005’de seçimler gerçekleştirmiştir. Yapılan seçimlerde kamusal ve özel alanda ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya olan kadınlara oy kullanma hakkı verilmezken bir dahaki seçimlerde kadınların da oy kullanabileceği vaat edilmişti. 2009 yılında tekrarlanması gereken seçimler çeşitli gerekçeler nedeniyle erken seçim ile sonuçlanmıştır. Uluslararası kamuoyunda en çok merak edilen konulardan birisi olan bu seçimlerde kadınların oy kullanıp kullanmayacağı merak konusu olmuştur. Suudi yönetim tarafından yapılan bir açıklama ile bu seçimlerde de kadınların oy kullanamayacağı açıklanmıştır. Bu açıklamaya karşı büyük tepki gösteren kadınlar bazı gösteriler ve kampanyalar düzenlemişlerdir. Yapılan bu gösteriler Suudi yönetimini zor duruma sokmuş, kadın hakları konusunda adım atmaya zorlamıştır. 2011 yılında Kral Abdullah’ın açıklamasıyla 2015 yılındaki yapılacak olan belediye seçimlerinde kadınların oy kullanma hakkına sahip olacaklarının altını çizmiştir. Ülkede bulunan kadınlar hala birçok zorlukla karşı karşıya gelmekte olup kendilerine siyasi, sosyal ve ekonomik alanda etkin olabilecek bir alan bulamamaktadırlar. Artan nüfus doğrultusunda kadın ve erkek ayrımının bulunduğu Arabistan’da sağlık ve eğitim alanında kadınların kadınlar ile ilgilenmesi için Suudi kadınları kendilerine kamu ve özel alanlarda iş bulabilmişlerdir.

 TUNUS 

 Tunus, hızlandırılmış bir tarih ritmi, yeni bir güç ilişkileri konfigürasyonu ve kadınların insan hakları üzerinde korkunç sonuçları olan istikrarsız değişikliklerle karakterizedir. Tunus her ne kadar Ortadoğu ve Güney Afrika için kadın hakları açısından bir vaha olarak görülse de aslında gerçek eşitlikten uzaktır ancak diğer ülkelere oranla en ilerici ülke olarak tanımlanmasında devletin rolü büyüktür. Tunuslu kadınlar uzun zamandır komşu ülkelerdeki emsallerinden daha fazla hakka sahiptir. 1956’dan bu yana, kişisel durum yasası (CSP), boşanma davalarında eşitlik sağladı ve evlilikte askeri yaş karşılıklı rıza zorunluluğun yanı sıra kadınların çalışma, hareket etme, banka hesabı açma ve iş kurma haklarını kodladı. 2014 Tunuslu anayasanın madde 11 hükmünün erkek ve dişi vatandaşlar hak ve görevlerde eşit ‘’Hiçbir ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşitler.’’ Denilmiştir. Bununla birlikte Tunus’taki diğer kadın hakları anlaşılması zor olmaya devam etmiştir. 1973 yılına dayanan bir idari emir, Müslüman Tunuslu kadınların Gayrimüslimlerle evlenmesini yasakladı (ancak Tunuslu erkekler bu kısıtlamaya tabi değildi). Tunus demokratik kadınlar derneğinin Tunuslu kadınların neredeyse %70inin istismar mağduru olduğunu bildirmesiyle, kadına yönelik şiddet şaşırtıcı derecede yüksekti. 2015 yılında uluslararası af örgütü, Tunus hükümetinin, askeri oranda tecavüze tanıyan yasalar çıkarmaya ve razı gösteren, evli olmayan yetişkinler arasındaki cinsel ilişkileri suç haline getirenleri ortadan kaldırmaya çağırdı. Tunus Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi kadın haklarına getirilen bazı kısıtlamaları geri aldı. 90 yaşındaki eğitimli bir avukat ve eski bir militan olan Essebsi, ataerkil yapıları devirmek için devrimci bir mücadelenin parçası gibi görünmeyebilir ancak bu yılın eylül aynın ortalarında Essebsi, 1973 idari emirini iptal etmiş ve kadınlara Müslüman inancının dışında evlilik hakkı vermiştir. Bu, Tunus Parlamentosu’nun aile için şiddet ile ilgili bir dönüm noktası yasanını kabul ederek kadın haklarına desteğine ifade etmesinden sonra geldi. 26 Temmuz’da Tunus Parlamentosu, aile içi şiddet failleri için cezai hükümler ve cezalar getiren ve çocuk işçiliğini, halka açık yerlerde cinsel tacize ve ücret ayrımcılığını önlemeye yönelik hükümler içeren kadına yönelik şiddetin önlenmesi yasasını kabul etmiştir. Tunus’taki kadınlar, sivil toplumun diğer temsilcileriyle sürekli olarak sokaklarda gösteri yaptılar ve demokrasiyi erteleme girişimlerine ve siyasetin marjinalleştirilmesine, medyanın sansürüne, kamusal alanların sınırlandırılmasına karşı ulusal ve uluslararası forumlarda kadın haklarını eşit derecede izlediler. Ahlak polisine bağlı örgütlü gruplar ve paralel milisler tarafından uygulanan şiddet; kadın derneklerine göre, yeni bir diktatörlüğün uygulanmasının öncüleridir. Tunuslu kadınlar aynı zamanda ekonomik ve sosyal olarak marjinalleşmesine ve onlara karşı ayrımcılık yapan işsizlik politikalarına ve bölgesel dengesizliğe de karşı çıkıyorlar. Gençler ve bölgeler, küreselleşme ve liberalizm tarafından şiddetlendi. Böyle bir durumda kadınlar zayıflıyor ve en yüksek bedeli ödüyorlar. Her ne kadar Tunus’taki kadın ve kadın hakları olumlu bir yönde ilerliyor ve kâğıt üzerinde muazzam kazanımlar var olmasına rağmen Tunus’taki önemli bir cinsiyet dengesizliği devam etmektedir. Birkaç kadın aktivist, bu cinsiyet farkının kadın hakları konusundaki farkındalık eksikliği ve ülkenin eğitim sektöründeki gerileme ile açıklanabileceğini savundu. Ayrıca, Tunuslu kadınlar çeşitli şiddet ve taciz biçimleriyle mücadele etmeye devam ettiler. Bazılarının kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğü Tunus toplumunda İslamcı ideolojilerin yeniden canlanmasıyla birlikte kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaktadır. 

IRAK 

  Irak’ta Baas yönetiminin devrilmesinin ardından 2004’te kabul edilen geçici anayasayla, kadınlara ulusal parlamentoda en az %25 ile temsil hakkı tanınmıştır ve diğer ülkelere nazaran yüksek bir oran olan bu sayı zamanla %31’e kadar yükselmiştir. Kadınların beklenilenden fazla sayıda mecliste temsil edilmesi, Irak’ta çoğu kısımlarda memnuniyetle karşılanmıştır. 1921’de Irak uygun bir eğitim sistemi kurmuş olup 1970’lere gelindiğinde, eğitim her düzeyde ücretsiz ve halka açık hale gelmiştir ancak 1970 yılına kadar eğitim ücretsiz olmasına rağmen kadınların okuma yazma oranı ortalama olarak erkeklerinkinden daha düşük kalmıştır. 1970lerde ve 1980lerde Saddam Hüseyin kadınları eğitimlerini sürdürmeye ve kamu sektöründe daha fazla yer almaya teşvik etmiştir. Eski Irak lideri Saddam Hüseyin, kadınların profesör, doktor ve devlet memurluğu gibi mesleklere sahip olduğu görece laik bir toplum sağlamıştır ancak tüm yorumlara ve Saddam Hüseyin ‘in Irak’ta yaşatmaya çalıştığı laik düzenin alaşağı edilmesinden sonra kadın hakları konusunda Irak hızla gerilemelere sahne olmuş diğer Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi kadın; sosyal ve siyasi alanda dışlanmıştır. Kadınların mücadele arayışı günümüz Irak topraklarında daha da zor bir hal almıştır. 

SONUÇ

  Yüzyıllardır süren ataerkil geleneğin ağır koşulları altında yaşayan Ortadoğu kadını özgürlük ruhunu canlı tutmak için her şeyi yapmışlardır. Siyasi ve sosyal baskı altında kalan kadınlar anayasal hükümet biçimleri’nin benimsenmesi ve Batı’nın siyasi, sosyal, ticari ve etik kanunlarının alınması için mücadele etmişlerdir. Ortadoğu’da kadının konumu İslamiyet’in yayılmasıyla daha belirgin hale gelmiştir. Başta kadının önemini vurgulayan İslam, sonradan birçok farklı din aliminin değişik yorumlarıyla karşı karşıya gelmiş ve kadının konumunu geçmişten günümüze sürekli sarsmıştır. Kadınlara karşı yapılan cinsiyetçi ve eşitsiz yaklaşımlar kadın hakları mücadelesini çok daha zorlu olduğunun kanıtı niteliğinde olmuştur. Kalıplaşmış düşüncelere maruz bırakılan kadınların özgürleşmesi batılılaşma olarak görülürken bunun geleneksel muhafazakarlara ve radikal köktencilere göre ne gerekli ne de faydalı olduğu söylenebilir. Kadınların modernleşmesi İslami değerlere bir ihanet olarak görülmüştür. Erkeklerin batılı kıyafetler giymesi modernleşme olarak görülürken, kadınların batılı kıyafetler giymesi batıya özentilik olarak görüldüğü ve buna uygun cezaların verildiği söylenebilir. Kendi topraklarında kendilerine karşı yapılan cinsiyetçi ve adaletsiz yaklaşımlara zaman zaman ses çıkaran emperyalist güçlerinde etkisi altında kalan Ortadoğu’da direniş ve bağımsızlık mücadelesi daha da körüklenmiştir. Ortadoğu’da kadın haklarında yaşanan ilerlemeler tamamen iç saikler ve müslüman kadınlarla bazı erkeklerin yardım görmeden sarf ettikleri çabalar sayesinde olduğu görülmektedir. Ne Ortadoğulu reformcuların ne de Avrupalı Güçlerin kadın hakları üzerine yöneldiği bir durumun söz konusu olduğu söylenemez Emperyalist Güçler, tıpkı çoğu meselede olduğu gibi bunda da sürekli ılımlı sosyal politikalar izlemiş ve Ortadoğu insanlarını kendilerine karşı seferber edecek ve kendilerine dezavantaj sağlayacak değişimlerden kaçınmıştır. Her şeye rağmen Ortadoğu’daki kadınlar mücadelelerine devam etmiş, baskıcı rejimlere karşı kendilerine bağışıklık kazandırmışlardır. Verdikleri mücadele yalnızca kadın haklarını savunmak için değil aynı zamanda insanca yaşamak ve diğer bireyler gibi adil haklara sahip olmak içindi. Ancak hala eşit şartlar altında yaşamanın, insani olanaklara sahip olmanın batılılaşma olarak görüldüğü bu topraklarda, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerin geriye kalanında, medeni görülen batıda dahi tam anlamıyla eşitlikten ve adaletten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü yazının tamamında da anlaşıldığı gibi 21.yüzyılda olmamıza rağmen hala kadın hakları üzerine tartışmalar yapıyor, cevabı çok basit olan ama asla uzlaşılamayan bir meseleyi incelemeye devam ediyoruz. Oysaki bunu tartışmak bile utanç kaynağıyken, hükümet düzenlerinin, yönetimlerin, eril sistemin buna sebebiyet verdiği kaçınılmaz bir gerçektir. 

KAYNAKÇA

 https://www.acarindex.com/pdfler/acarindex-4078-1621.pdf http://isamveri.org/pdfdrg/D01777/2012_52/2012_52_AKTASM.pdf Ataman M. ve Kuşçu Y. (2012). “Suudi Arabistan’daki Siyasal ve Toplumsal Hareketlerin Gelişimini Etkileyen Faktörler”. Alternatif Politika, 4(1),1-26. Bora, A. (2008). “Ortadoğu’da Kadın Hareketleri: Farklı Yollar, Farklı Stratejiler”. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:39 Hata Neredeydi, BERNARD LEWIS (2002),Modernleşme ve Toplumsal Eşitlik, Toplumsal ve Kültürel engeller,77-97.

 Hüseyin DAĞLAR, Sena KAYAHAN

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Bölgesel Analiz Topluluğu




Yorumlar

Popüler Yayınlar