Soçi Zirvesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen görüşme hem iki
ülke hem de dünya kamuoyu tarafından yakından takip edildi. Görüşmede ele
alınan başlıklar kadar gündeme gelmeyen ve iki ülkenin çıkarlarının çatıştığı noktalar
olarak değerlendirilen başlıkların da olması gözlerden kaçmadı. Özellikle
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Biden’e yönelik çıkışının ardından
gerçekleşen görüşmede beklenildiği gibi ABD’ye karşı net bir tavır alındı.
Yaşanılan tüm gelişmeleri ve
zirvenin perde arkasında kalanları uzman isimlere sorduk.
Abdullah AĞAR:
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi- Güvenlik ve Strateji Uzmanı- AAE
Bilimsel Danışmanı
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki
Türkiye, Moskova’ya asla bir teslimiyet içerisinde gitmemiştir. Ankara,
bölgedeki mevcut durumun siyasi ve demografik bir çözüm ortaya çıkana kadar
aynıyla devam etmesinden yana bir tavır sergilemektedir. İdlib bölgesinde ve
Suriye’de bütün tarafların ciddi kayıpları olmuştur. 27/28 Şubat 2020
tarihlerinde Suriye’de 34 askerimiz şehit edildi ve devam eden süreçte Rusya’ya
ve rejime ait 400 zırhlı araç imha edildi. Rejim ve rejimin arkasındaki
güçlerin kaybı ise 2700 olarak biliniyor. Türkiye yeniden böyle bir sürece
girilmesi istemiyor ama Rusya’nın tavrı sanki buna zorluyor gibi. Daha önce M-4
Karayolu üzerinde ve diğer bölgelerde planlanan ortak devriyelerin de
gerçekleştirilemediğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. M-4 karayolu ve
diğer bölgelerde Türkiye ve Rusya2nın birlikte hareket edememesin faturası
Türkiye’ye kesilmek istenirse burada çok ciddi bir problem ortaya çıkar ve art
niyetin olduğu açıktır. Türkiye’nin Suriye meselesinde bugüne kadar atmış
olduğu adımlardan taviz vermesi asla mümkün değildir. Bugün eğer İdlib’de bir
taviz istenirse yarın bu tavizin boyutları genişler ve siz Fırat Kalkanı, Barış
Pınarı da dahil olmak üzere pek çok noktada taviz vermeye zorlanırsınız ki bu
mümkün değildir.
Rusya-Türkiye ilişkilerine
baktığımızda Rusya ile pek çok noktada belli işbirliklerine imza atmış olsak
bile Moskova yönetimi Türkiye’nin güveninin kazanacak hamleler yapamıyor ve bir
vizyon ortaya koyamıyor. Rusya’nın Türkiye’ye bakışı daha çok fırsatçılık ve
kurnazlık üzerine ilerliyor. Bu durumu şu şekilde somutlaştırmamış mümkün.
Rusya neden şu anda İdlib’deki gerginliği arttırmış ve hava saldırılarına hız
vermiştir? Rusya’nın şu anda yapmış olduğu hava saldırılarının hedefi doğrudan
askeri hedeflerdir. Peki Türkiye’nin bu saldırılara karşı bir hamle ile cevap
verme olasılığı Rusya tarafından değerlendirilmiyor mu? Türkiye’nin bu
noktadaki tavrı ya da sabrı mı teste tabii tutuluyor? Elbette burada meselenin
sadece İdlib ve Suriye’deki gelişmeler olmadığını söylemek gerekiyor. Rusya
bizi İdlib’de sıkıştırarak ve bir noktada Suriye’deki kazanımlarımızdan geri
adım atmaya zorlayarak Kırım meselesindeki direncimizi ve duruşumuzu kırmaya
çalışıyor. Kırım bu noktada önemli bir parametre taşı olarak karşımıza çıkmaya
devam edecek.
Doç. Dr. Faik
ALEKBERLİ: Azerbaycan İlimler Akademisi Öğretim Üyesi- AAE Bilimsel Danışmanı
Soçi görüşmesinde ele alınan
konuları iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür. Bunlardan ilki genel
olarak bütün kamuoyunun üzerinde durduğu Suriye meselesidir. Başta Suriye olmak
üzere Orta Doğu bölgesinde hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin nüfuzunu arttırma
istekleri güçlü şekilde gündeme gelmiş bu yönde fikir alışverişinde
bulunulmuştur. Rusya bölgedeki problemlerin çözümünde batılı devletlerle
işbirliği ya da ortaklık yapmayı istememekte daha çok Türkiye ile hareket etmek
arzusunu gütmektedir. Bu noktada iki ülkenin de birbirleriyle ihtilaf halinde
oldukları konuların ne zaman çözüme kavuşacağı ise bilinmezliğini koruyor.
Görüşmedeki ikinci ana başlık
Kafkasya olarak değerlendirilmiştir. Kafkasya dendiğinde malum Karabağ meselesi
halen kesin bir çözüme kavuşabilmiş değildir. Bu meselenin nihai olarak çözüme
kavuşturulması ve taraflar arasında kalıcı olarak sulhun sağlanması da önemli
bir maddedir. Rusya, Orta Doğu’daki meselelerde olduğu gibi Kafkasya konusunda
da batılı devletleri ve NATO’yu konudan uzak tutarak Türkiye’yi kendisine bir
partner olarak belirlemiştir. Buradaki problem Rusya’nın Türkiye’yi kendisine
rakip olarak görmesine rağmen mecburen işbirliği yapması olarak
değerlendirilmelidir.
Prof. Dr. Ali ASKER:
Karabük Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
Türkiye’nin Kırım konusundaki
açıklamaları zaten zaman zaman seslenmekte, fakat Rusya bu konuda müzakere
edecek bir meselemiz yok şeklinde bir tepki göstermekte. Gerek bu açıklama
gerekse de tepki gayet olağan bir durumu yansıtıyor. Türkiye’nin Kırım ve
Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusundaki tutumu değişmezdir. Buna karşılık
Rusya’nın her hangi bir tavizde bulunmayacağı yönündeki tutumu bundan sonra da
devam edecektir. Rusya-Türkiye gündemi halihazırda yoğun, o yüzden müzakere
gündemi bir hayli zengindir. Korona virüs, turizm, Suriye, Karabağ meselesi,
Afganistan vs.
Rus basını bir gün önce,
Erdoğan-Putin görüşmesinde sürpriz gelişmeler yaşanabilir demişti. Fakat böyle
bir şey yaşanmadı. Öteden beri süregelen gündem maddeleri üzerine konuşulmuş.
Akkuyu devam edecek, zamanında tamamlanacak. Suriye konusu, Karabağ konusu
gündeme getirilmiş. Rus basını Türkiye’nin yine bir takım S-400 alabileceğini
söylüyor. Ama bu konuda müzakere yapılıp yapılmadığı konusunda her hangi bilgi
yer almadı. Müzakere konularını izlediğimiz zaman şöyle bir kanaate
varılabilir. ABD-Türkiye ilişkilerindeki sorunlar, yakın vadede Türkiye-Rusya
gündemini daha yoğun hale getirebilir.
Dr. Sabir ASKEROĞLU-
Kıdemli Dış Politika Uzmanı
Türkiye ile Rusya arasında özel bir
diplomatik ilişki kültürü gelişmiştir. Taraflar arasında güvensizlik ortamının
ortaya çıkmasının ardından iki lider arasında bir görüşme yapılarak bu
gerginlik bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. 29 Eylül’de yapılan son görüşme de
Türkiye ile Rusya arasında kızışan jeopolitik rekabetin sonucudur. İdlib’e
yönelik operasyon hazırlıkları Türkiye’yi görüşmelere zorlamak için bir araç
niteliğindedir. Türkiye İdlib’te herhangi bir operasyona karşı çıkıyor. Bu
ihtimali engellemek istiyor. Rusya ise operasyonları başlatmakla tehdit ederek diğer
alanlarda Türkiye’nin önerilerini değerlendirmek ve devam eden rekabette
Ankara’nın hızını kesmek istiyor. Dolayısıyla da İdlib’de kapsamlı bir askeri
operasyon başlatmak Rusya’nın da sonuçlarından sakındığı bir durumdur.
Rusya’nın Türkiye’den istediği asıl şey güney sınırlarında çok fazla
güçlenmemesi! Karabağ savaşının ardından Kafkasya’da önemli derecede güçlenen
Türkiye, bölgesel istikrarın sağlanmasında Rusya’nın da tanıyacağı bir garantör
devlet olmak istiyor. Bunu da Kafkasya için Barış Platformu üzerinden
gerçekleştirmeye çalışıyor. Rusya ise bu durumda kendi “hakem” rolünün
azalacağından ve Türkiye’yle eşit haklara sahip bir konuma düşeceğinden
endişeleniyor.
Türkiye’nin hızlı bir şekilde
etkisini artırdığı ancak Rusya’nın şuana kadar ciddi bir çıkar elde edemediği
alan Afganistan’dır. Ankara, Katar ve Pakistan’la beraber Afganistan’ın yeniden
yapılanmasında aktif rol almak istiyor. Bu yönde Taliban’la olumlu diyalogu
geliştirmiş durumda. Bunun yanında Türkiye Orta Asya ülkelerine güvenlik garantisi
önerisinde bulunuyor. Kırgızistan ve Tacikistan’la stratejik diyalogunu
genişletmenin yollarını arıyor.
Buna karşı 2016’dan beri Taliban’la
yakın temasta olan Rusya ise Taliban karşıtı bir aktöre dönüşmüş durumda.
Taliban Tacikistan’ın iç işlerine karışmamayı ve Tacikistan’a güvenlik
garantisi vermeyi üstlenmiş olmasına karşı, Taliban Tacikistan’ın Afganistan’ın
içişlerine müdahale etmekle ve silahlı grupları ülkeye göndermekle suçluyor.
Duşanbe’nin bu tutumunun arkasında Kremlin’in de onayı olduğunu düşünüyor. Bu
bağlamda Afganistan’da Rusya ile Türkiye farklı taraflarda gibi duruyor.
Rusya, Taliban tehdidi üzerinden
Türkmenistan’la her ne kadar askeri işbirliğini geliştirmek ve Türkmen-Afgan
sınırının güvenliğini üstlenmek istemiş olsa da, Aşkabat buna olumlu bakmıyor.
Buna karşı Türkiye Türkmenistan’ın Türk Konseyi’ne dâhil olması için yoğun çaba
sarf etmesi Kremlin’de rahatsızlığa yol açmakta.
Erdoğan-Putin görüşmesi her iki
taraf için de olumlu bir atmosferde gerçekleştiği söylenebilir. Jeopolitik
rekabet hiçbir yere gitmemiş olsa da, her iki aktör kendi hassasiyetlerini dile
getirerek ortak yolu bulmak için uzlaştıkları söylenebilir. Erdoğan Soçi’den
ayrılırken Putin’le verimli görüşme gerçekleştirdiğini ifade ederken, Putin
görüşmenin çok faydalı ve kapsamlı olduğunu, iletişim halinde olacaklarını
söyledi. Yakın zamanda İdlib’de ciddi bir askerî operasyonun olmaması Türkiye
ile Rusya’nın yakın gelecekte çatışmadan ziyade işbirliğine daha yatkın
politika izleyecekler demektir.
Prof. Dr. Ali Poyraz
GÜRSON: Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
Suriye‘de on yılı aşan ve Türkiye’nin
Güney’inde “defacto” oluşumlara yol açan savaşta Soçi’de alınan kararların Türk
ve Rus liderlerin kararlı tutumları ile sonuçlanacağını tüm dünyaya göstermesi
açısından son derece önemli buluyorum.Hemen İdlib’in güneyindeki hareketlilik
ve Ürdün-Suriye sınırının açılması ve Şam-Amman uçuşlarının başlayacak olması
bile bölgede “barışa” yönelik umutların büyümesi anlamında önemli. Sıra
bölgenin tanımlandığı şekilde “küçük Afganistan”olmasının önüne geçilmesine
yönelik terörle mücadele ve bölgede gerek M4 ve gerekse M5 karayolları son
derece önemli. Bu güzergahların kontrolü ve Rus-Türk birliklerinin bundan sonra
terörle mücadelede birbirini destekler askeri hareketliliği ve rejim güçlerinin
de Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik buna paralel hareketleri zor ve uzun
bir yolun başlangıcı olacaktır.
Doç. Dr. Serdar
YILMAZ: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi-AAE Bilimsel Danışmanı
Soçi Zirvesine konu olan bölge iki
ülkenin çıkarlarının çatışma noktası olarak değerlendirilmelidir. Görüşme
sonrasında yapılan açıklamada en dikkat çekici noktalardan biri özelde İdlib’de
genelde Suriye’de barış ve istikrarın ancak Rusya ve Türkiye’nin atacağı
adımlarla mümkün olacağı ifadesidir. Bu ifade ile doğrudan ABD hedef alınmış ve
ABD’nin bölgedeki varlığı yok sayılmıştır. Tabii bu ifade ABD-Türkiye
ilişkilerini daha da gerebilecek bir muhtevaya sahip. Diğer yandan Türkiye’nin
ABD’yi dışlayarak bölgede sadece Rusya ile birlikte hareket edeceğini
açıklaması akıllara Esad rejimi ile diplomatik ilişkilerin artabileceği
seçeneğini de getirmiştir. Görüşmede Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bu
yönde bir ricada bulunmuş olması da gayet muhtemeldir. Netice olarak ifade
etmeliyim ki bölgede kısa sürede bir barış ve istikrar ortamı sağlanacak gibi
durmuyor. Söz konusu barış ortamının tesisinde Esad’ın rolünün ne olacağı da
halen belirsizliğini korumaya devam ediyor.
Doç. Dr. Deniz TANSİ:
Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı
Söz konusu zirve, Türk-Rus
ilişkileri açısından oldukça önem taşıyor. İdlib’de 2018 mutabakatına dönmek,
Türkiye açısından öncelikli bir zemini ifade etmektedir. Suriye’de PKK/PYD
terörünün siyasal varlığı, sadece ABD ile değil Rusya ile ilişkilerde de sorun
teşkil ediyor. Rusya’nın Esad’a desteği İdlib’deki gerilimde temel belirleyici,
ülkemizin desteklediği yapılar Rusya ve rejim güçleri tarafından son dönemde
sıklıkla vuruldu. Kafkasya’da Azerbaycan zemininde makul bir yaklaşım olsa da,
Kırım’daki farklı bakış, Türkiye’nin Ukrayna ile ilişkileri, Rusya açısından
sorun olarak görülüyor. S-400 savunma sanayinde, sayın cumhurbaşkanının
açıklamaları, zirveye damgasını vurmuştur. Asıl odak noktası burada öne
çıkmaktadır.
Duha Sena OSKAY: Önce
Vatan Gazetesi Dış Politika Yazarı
Rusya Devlet Başkanı Putin ile
Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında Soçi’de gerçekleşen görüşme sonrası planlanan
ortak basın toplantısının gerçekleşmemesi dikkat çekiciydi. Erdoğan ve
Putin’inin yararlı bir görüşme yaptıklarını görüşmenin ardından yapmış oldukları
uzlaşı açıklamalarından anlıyoruz. Daha önce iki liderin görüşmesi Mart 2020’de
Moskova’da gerçekleşmişti ve görüşme sonucunda İdlib’te çatışmasızlık ilan
edilmişti. İdlib konusu iki devletin kilit noktası. Bu nedenle ortak çıkarların
uyuşmadığı konularda, iki devletin çıkar dengesini bulması çok önemli. Türkiye
ve Rusya diplomasiyi kapsamlı kullanabilen iki devlet ve yapılan her görüşme
devlet ilişkilerine olumlu olarak yansıyacaktır.
Her ne kadar iki devlet diplomasi
iletişimini iyi kullansa da yapılan bu kritik zirvede İdlib konusunun çözüme
ulaşmasını beklemek için henüz çok erken. Çözüm için önümüzdeki günlerde daha
çok diplomasi trafiğinin kurulması gerekiyor. Görüşme detayları verilmese de
çıkarlar ortak yolda buluşana kadar İdlib için çatışmasızlık anlaşması devam
edeceğe benziyor.
İki devletin ana gündem
maddelerinden biri olan Suriye meselesinde ise; Suriye’nin bölünmesinin önüne
geçilmesi ve çözüm bekleyen konularda anlaşılması durumu bölgenin geleceği ve
Türkiye çıkarı adına büyük bir başarı olacaktır.
Soçi Zirvesi uluslararası kamuoyunun
özellikle ABD ve NATO ülkelerinin de yakından takip ettiği bir görüşmeydi. Bu
sebeple görüşmenin ardından batı medyasında çarpıtıcı yorumlar ve analizlere
yer verildi. Zirve öncesi Suriye’de Türk kontrol bölgelerine rejim güçlerinin
saldırılarıyla birlikte, Rus baskısının da artmasını batı medyası : ‘Rusya
Türkiye’ye karşı güç gösterisi uyguladı’ olarak yorumladı. Ayrıca ‘Türkiye’nin
Suriye’den tamamen atılma riski ile karşı karşıya olduğunu’ iddia etti.
Milli sınır koridoru koruma görevini
üstün askeri başarısı ile elde eden Türkiye’ye yönelik bu yorumlar, Türkiye ve
Rusya iş birliğine karşı tedirginliklerinin ne derece yüksek olduğunu bizlere
gösteriyor. Çoklu etnik grup ve ulus askerlerine ev sahipliği yapan , adeta kuşatılan
Suriye’de Türkiye ‘siz gelecek imkansıza yakın kabul edilmelidir. 11 yıldır
süregelen Suriye’deki savaşın bitmesi ve barışın sağlanması Türkiye ve
Rusya’nın atacağı ortak adımlara ve ilişkilerine bağlı. İki liderin S400 ikinci
turları konusunda da konuştukları muhtemel. ABD Başkanı Biden’ın diplomasiye
uymayan, kapıları kapatma görüntüsüne karşı Erdoğan’ın (ABD cephesinden gelen
itirazlara rağmen ) Rusya ile savunma alanında iş birliğini kuvvetlendirme
girişimi, bu tavra verilen en net mesaj olarak karşımıza çıkıyor.
Dr. Samet ZENGİNOĞLU:
Adıyaman Üniversitesi Öğretim Üyesi-AAE Dış Politika Uzmanı
Son dönemde Türk dış politikasının
gündeminde yer alan anahtar konular arasında; Suriye meselesini, Dağlık
Karabağ’ın geleceği tartışmalarını, Doğu Akdeniz denklemini, Kırım sorununu,
Afganistan özelinde düzensiz göçmen trafiğini ve Biden dönemi ABD ile
ilişkilerdeki soğuk ve temkinli havayı ve daha özelde S-400 odaklı açıklamaları
müşahede ediyoruz. Bu konuların tamamında, Rusya bölgesel ve uluslararası bir
aktör olarak karşımızda yer alıyor. Bu zirve kapsamında gerçekleştirilen
görüşme, bu eksende büyük bir önem taşıyor. Akkuyu santrali ise ilişkiler
nazarında çok daha farklı bir konuma sahip. Bir başka açıdan, komşumuz İran’ın
Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üyeliğini de göz ardı etmemeliyiz. Bütün bu
faktörler ve gelişmeler dikkate alındığında bu görüşmenin kısa ve orta vadede
uluslararası politika bağlamında çeşitli yansımalarını göreceğimizi ifade etmek
mümkündür.
Yorumlar
Yorum Gönder