TÜRKİYE'YE SOSYOLOJİK DARBE
Türkler asırlardır hür ve etnik yapısını özenle korumuş bir
millettir. Bu tutumundan dolayı tarihin sayfalarında daima yerini seçilir bir
şekilde korumuştur.
Günümüz merceğinde bakıldığında ise bu durum manipülasyon
sayılabilecek olaylara şahit olmaktadır.
2011 Arap Baharı
dönemi ile birlikte Ortadoğu'yu etkisi altına alan yoğun bir karışıklık meydana
çıkmıştır. Ani ve düzensiz göç başlangıcı olan bu dönemden etkilenen birincil
ülkelerden biri ise Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Uluslararası alınan
kararlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümet kanadının verdiği kararlar ile
birleşip, ülke büyük bir göç dalgasına ev sahipliği yapmıştır.
Bunun ilk örnekleri
2011 Arap Baharı olayları ile paralel gözlemlenmektedir. İlk olarak sıcak savaş
alanından acil durum olarak alınan Suriyeli mülteciler 40.000 civarında
seyretmiştir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tampon bölge çalışmaları için
çalışmalar başlatmıştır. Ancak istediği desteği hiçbir ülke tam anlamıyla
sağlamamıştır. Bunda gerek stratejik düşünce gerekse de ülkelerin çıkarları
etkili olmuştur. Fakat sonrasında tamamen kontrolsüz göç ile oluşturulan tampon
bölge bir kesim mültecilere yer açsa da, şehir merkezlerine ve başka illere
ilerleyen mülteci akımının önünü kesememiştir.
Dönemin ve günümüzde
bulunan Suriye'nin hükümet başkanı Beşar Esad halkına karşı oldukça sert ve
ciddi yaptırımlar sergilemiş, bir nevi meydan okumuştur.
Suriyeliler bu
dönemden sonra göçlerini sürdürmeye hızla devam etmiş ve günümüzdeki
"Mülteci Sorunu" temellerini resmen atmıştır.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin 81 vilayeti olmakla beraber şuanki verilere göre Suriyeli
mülteci bulunmayan tek bir il yoktur. Bu durumun en somut halini 79. Türkiye
Cumhuriyeti'nin vilayeti olan Kilis'te görebilirsiniz.
Kilis ili 2012 yılına
kadar kendi ana nüfusu 120.245 iken bu göçlerden sonra hızla ivme kazanmış ve günümüz 2021 döneminde
ise 200.000 bandına çıkmıştır. (Kayıtlı olmayan kişiler de en yakın tahmin ile
eklenmiştir.)
Bu nüfus artırımına
paralel olarak sosyolojik denge de gözle görülür şekilde değişmiştir. Yine
Kilis ili baz alınarak bakıldığında Suriyeli mültecilerin açmış olduğu
dükkanlar yine kendi dillerinde tabela ve yazılar ile yer almaktadır. Buna
karşın elbette bilinçli Türk halkı kesimi ilgili yüksek mertebelere yazılı
beyanda bularak rahatsızlıklarını dile getirmiştir. Bu durum gecikmeli bile
olsa artan tepkilerden ötürü yanıt bulmuş ve yazılı karar ile ; "Suriyeli
mültecilere ait işletme ve küçük büyük bütün kamu alanlarının adı Türkçe olarak
değiştirilecektir " beyanı ile değiştirilmiştir. Dışarıdan bakıldığında
Türkçe kelime kullandığı izlenimi verse de maalesef olayın aslı bu değildir.
İlgili işletme adları yalnızca Türkçe alfabeyle senkronize edilerek
çevrilmiştir. Herhangi bir Türkçe manaya sabit kelime yoktur.
En büyük sorunlardan
biri de barınma olmuştur. Mültecilerin ülkeye hızlı girişi sonucu dönemin
ekonomik şartlarının çok üstüne çıkarak ciddi farklar ile daha yüksek fiyatlara
verilmeye başlanmıştır. Bu durum halkımızı etkileyerek ekonomik sıkıntıların
daha da artmasında çok önemli bir rol oynamıştır.
Yerel Türk esnafına
gelinecek olunduğunda durum yine iç açıcı değildir. Mültecilerin yine kendi
kanadından alışveriş yapmaları, normal fiyatların altına daha düşük kalitede
ürün satmaları, zaten ekonomik olarak kötü durumda olan Türk halkına bir darbe
daha vurmuştur. Öyle ki bir çok Türk esnaf kepenk indirmek zorunda kalmıştır.
Bu süreçte
mültecilerin hayret verici şekilde savaş durumundan kaçıp kontrolsüz bir
şekilde çocuk dünyaya getirmeleri bir diğer sorunun da tetikleyicisi olmuştur.
Kesinlikle doğum kontrol planı gözetmeksizin çocuk dünyaya getiren mülteciler,
hastane ve genel toplum deformasyonuna ek olmuştur. Hastanelerden
doğumhanelerin %100 doluluk oranına dahi sebep olmuştur. Öyle ki dünyaya gelen
çocuklar için giyinme, beslenme, barınma gibi sorunlar da bu çizgide kendini
göstermeye başlamıştır.
Suriyeli mülteciler için zincir marketlerde
kullanabilecekleri alışveriş kartı, yardım fişi gibi birçok uygulama devreye
girmiştir. Bu durum yerel halkımızda haklı bir şekilde eşitsizlik anlayışına
sebep olmuş ve sosyolojik bozulmanın psikolojik evresine bir sıkıntı daha
eklemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti
hükümeti verdiği hizmetlere ek olarak kira yardımı, doğum yardımı gibi bir çok
şeyi yürürlüğe sokmuştur. Yerel halktan tepki gösterenler ırkçılık adı altında
itham edilse de, mesela bundan fazlası ve farklısıdır. Asıl ülke refahı için
birincil öncelikte bulunulması gereken yerel halktan bir kaç adımda ötede bir
çok imkan mültecilere hibe edilmiştir. Bu durum sanılanın aksine ırkçılık değil
basit kuramda tutarsızlıktır.
Son yıllarda ise
haberlerde de yer almaya başlayan karşılıklı kavga ve hatta yaralanmalı, son
olarak ölümlü olaylar meydana gelmeye başlamıştır. Bu durum artık ciddiyetle
bakıldığında milli güvenlik sorunudur. Hiçbir yardım, karşılığında taşlı,
bıçaklı kavgayı beraberinde getirmez. Özellikle ergenlik çağındaki erkek
çocuklarının iş ve okul çatısından bağımsız sokaklarda yer almaktadır. Tüm bu
olaylar yaşanırken Türk Silahlı Kuvvetleri ;
Zeytin Dalı operasyonu, Afrin Operasyonu, El-Bab Operasyonu başta olmak
üzere Suriye sınırında onlarca şehit vermiştir.
Türkiye tarihinin her
kesitinde her türlü mağdura ve olaya kayıtsız kalmamış bütün imkanlarını
seferber etmiştir. Halk, hükümet insanî yardımlarda çatı oluşturmuş ve
kaçınmamıştır. Fakat etkiye verilen tepki umulan gibi pozitif sonuçlanmamıştır.
Devlet mercilerinde,
özellikle Milli Eğitim Bakanlığı himayesinde Suriyeli öğretmenler yer almaya
başlamış, hatta okullarda zorunlu Arapça dersi verilmeye başlanmıştır. Medyaya
bu kadar net ifade edilmediği için bir çok kişi durumun ana hatlarının
ciddiyetinde değildir.
Son olarak
vatandaşlık verilmesi oldukça gerginlik yaratan sıkıntılı bir durum olarak
gözlemlenmektedir. Olası bir seçimde bu kişilerin oy kulllanma hakkı göz önünde
bulundurulursa etik olmamasının yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ana
hak ve özgürlüklerine eşit olmayan bir darbedir.
Bu durum en ana
hatlarıyla Kilis vilayetinde gözlemlenmiş olanlardır. Diğer iller için , başta
Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş olmak üzere bundan daha farklı bir seyir
izlememektedir.
Genel yargı olarak
bireylerin ait olduğu ülke ve toplumda, sağlıklı, hür ve refahı iyi olarak
yaşaması ülkelerin sosyolojik dengesi için en uygun olanıdır.
Buna ilaveten savaş
durumunda ana hatlarına bağlı bireylerin ana vatanını terk etmemesi ve
bağımsızlığına sahip çıkması, mecbur kalsa dahi ana vatanı için geri dönüşte
bulunması milletini sürdürmek isteyen toplumlar için en sağlıklı olanıdır.
Dila Çağla Küsbeci tarafından yazılmıştır.
Kaynakça
Kilis Il Nüfus Müdürü Sekreteri ile Söyleşi
Gazete yazımları
Yerel Halk Esnafı gelir tutanakları
Nüfus Sayım Alanı verileri
Kilis Yerel Gazeteleri yazıları
Tebrikler cankızım. Her zaman zalimin karşısında, mağdurun yanında olacağına inanıyoruz. Kalemin daimi, fikrin ve zikrin açık olsun evladım...
YanıtlaSil