Türkiye ve Körfez Ülkeleri
Basra Körfezi kıyısında bulunan ülkelere
Körfez ülkeleri denir. Bunlar; Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Irak, Kuveyt,
Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve Umman'dır. Körfez ülkelerinden en büyük
yüzölçümüne sahip olan ülke Suudi Arabistan'dır. 4 Şubat 1981 yılında bölgesel
işbirliği arttırmak amacıyla Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) kurulmuştur.
Türkiye bu konseyin üyesi değildir fakat 2008 yılında Körfez İşbirliği Konseyi
(KİK)’nin stratejik ortağı olmuştur. Türkiye’nin stratejik ortak olarak
isimlendirilmesinin ardından, stratejik diyalog toplantılarının birincisi 7-8
Temmuz 2009 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. İstanbul’daki
toplantının ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu , karşılıklı gelişen
ilişkilerin yeni bir blok arayışı veya karşı bir blok olmadığını, bölgesel
entegrasyonun derinleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde, KİK genel sekreteri,
Hamad Abdul Rahman Al Attiyah, “stratejik terimi kimseyi rahatsız etmemelidir.
Bu stratejik diyalog daha çok kalkınma ve ekonomik açıdan gelişme amaçlıdır”
demiştir. Türkiye, Irak ve Suriye'den sonra Körfez ülkeleriyle gerçekleştirdiği
stratejik derinlikle, Körfez ülkelerinin (KİK ülkeleri dışında) ilk sırada yer
alan stratejik ortağı olmuştur. Türkiye, Ortadoğu ülkelerinin çoğunda 2011
yılından bu yana yaşanan değişimlerden sonra, Körfez ülkeleriyle de coğrafi
bağlantısı bulunan Irak ve Suriye krizlerinin ortasında kalmıştır. "Arap
Baharı" olarak adlandırılan devrimlerin, bölgenin jeopolitik haritasında
meydana getirdiği köklü değişimlerin ardından, dengelerin yeniden kurulduğu Ortadoğu'da,
Türkiye ile Suudi Arabistan önemli etkin iki güçtür. Arap Baharı sürecinin
Suriye’ye yayılmasıyla meydana gelen durum Türkiye’nin bölgesel ve global seviyede
kendisi için önemli olan pek çok ülkelerle ilişkilerinin yeniden şekillenmesine
ve farklı boyutlar kazanmasına yol açmıştır. Şüphesiz Türkiye’nin genelde Batı
ve özelde ABD ile ilişkilerinde Arap Baharı süreci bazı sorunları gün yüzüne
çıkarmıştır. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin kendisini çevreleyen bölgedeki
sınır güvenliği gibi acil çıkarlarının ABD gibi global bir gücün acil
çıkarlarıyla bazı noktalarda örtüşmediği söylenebilir. Özellikle Esed rejiminin
ve muhalif güçlerin yürüttüğü savaş ve istikrarsızlık ortamının Türkiye’nin
yanı başında sürekli hale gelmesi ve bunda ABD, AB ve NATO’nun bir sakınca görmediği
inancının Türk kamuoyunda yaygınlaşması Ankara’nın sürece dair yeni politikalar
belirlemesine sebep olmuştur.
Ak
Parti Dönemi (sosyal-ekonomik ilişkiler)
AKP Hükümeti döneminde Türk dış politikasında
Ortadoğu’ya açılması ile birlikte Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle ilişkileri
büyük ölçüde önem kazanmaya başlamıştır. Türkiye’nin komşuları olan Suriye ve
Irak ile ilişkileri 1990 ve 2002 arası dönemde iyi değilken, özellikle 2002
yılından bu yana AKP iktidarı ile birlikte Ortadoğu ve Körfez ülkeleriyle
Ankara’nın ilişkileri hızlanmaya başlamıştır. Bir diğer önemli nokta ise, Dönemin
Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’ın Davos çıkışı sonrası Türkiye’nin Körfez ülkeleri
ve Arap dünyasında prestijinin önemli oranda arttığıdır. Nitekim AK Parti
iktidarının dış politika öncelikleri açısından değerlendirildiğinde Ankara’nın
Körfez bölgesindeki ülkelere yönelik politikasının kapsayıcı ve iş birliği
odaklı olduğu görülmektedir. Bu sebeple Erdoğan liderliği başta siyasi ve
ekonomik ilişkiler olmak üzere çoğu alanda bu ülkelerle ilişkileri geliştirme isteği
vardır. Körfez ülkeleri ile alakalı siyasetin yanı sıra iki önemli nokta vardır
bunlardan birisi sosyal ilişkilerken bir diğeri ekonomidir.
Öncelikle sosyal ve kültürel ilişkilerden
bahsetmek gerekirse, körfez ülkelerinin Türkiye’ye ilgisinin artması ve zaman
geçtikçe bu ülkelerden daha fazla turist çekmemiz sosyal ilişkilerimizi ekonomiye
çevirmiştir. Bunun gösterdiği en büyük örnek ise yapılan konut satışlarıdır. Öyle
ki Türkiye’de yabancılara yapılan gayrimenkul satışının yaklaşık yüzde 25’ini
Körfez ülkeleri vatandaşları oluşturmaktadır. 2015 yılı Türkiye ile Katar
arasında Kültür Yılı ilan edilirken bu kapsamda Kasım ayında Katar’ın başkenti
Doha’da Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezi açılmıştır. Öte yandan
2016’nın Ağustos ayında Bahreyn ve Eylül ayında da Suudi Arabistan’la kültür
alanında hükümetler arası iş birliği anlaşmaları imzalanmıştır.
Öte yandan Türkiye’nin Körfez ülkeleri ile
olan yakın ilişkilerinin bir başka boyutu da ekonomidir. AKP Hükümeti’nin gerçekleştirdiği
Ortadoğu ve Körfez açılımı sayesinde Türkiye ile Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar
arasındaki dış ticaret hacmi 2002 ila 2008 yılları arasında önemli bir artış
göstermektedir. Türkiye Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkileri daha ileri bir
seviyeye götürmek için 2006’dan 2009’a kadar dört tane Türk-Arap ekonomik zirvesi
düzenlemiştir. Bu zirvelerin amacı Arap ve Körfez işadamlarına Türkiye’deki
yatırım imkanlarını tanıtmaktır. Bundan başka Türkiye Körfez fonlarını
Türkiye’ye çekmek için de büyük çaba göstermektedir. Son olarak Nisan 2009’da
düzenlenen bir toplantıda Körfez fonları Türkiye’ye davet edilmiştir. Körfez
ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkilerin AKP döneminde sıçrama yaptığı net
olarak görülmektedir. Bu dönemde dış ticaretteki artış kendini özellikle Suudi
Arabistan’da göstermektedir. Türkiye ile Suudi Arabistan arasında 1996 ve 2008
arasında gerçekleştirilen toplam 28,7 milyar Amerikan doları tutarındaki dış
ticaretin 20,3 milyar Amerikan doları değerindeki kısmı 2002 ila 2008 yılları arasında
yani AKP’nin iktidar olduğu dönemde gerçekleşmiştir. Türk müteahhitleri 2002
ila 2008 yılları arasında Katar’dan toplam değeri 8 milyar doları geçen 27
proje almışlardır.
Zülal Demirci
Bölgesel Analiz Topluluğu
Kaynakça
Zeynep Oktav, Ö. (2013), Arap
Baharı ve Türkiye-Körfez Devletleri İlişkileri, ORSAM, 5(51), 69-78
Oğuz Diriöz, A. (2009), TÜRKİYE-KÖRFEZ
İŞBİRLİĞİ KONSEYİ İLİŞKİLERİ, ORSAM, 1(6), 77-81
Neslihan Akkaya, G. (2013), KÖRFEZ
İŞBİRLİĞİ KONSEYİ, SETA, (70)
Yorumlar
Yorum Gönder