Amerika Birleşik Devletleri'nin Bitmeyen Türkiye Yaptırımları
Türkiye,
bulunduğu jeopolitik konum nedeniyle kurulduğu günden bu yana dünya siyasetinde
önemli bir aktör olmuştur. Bu durum, ülkemizin aktif bir dış politika
izlemesini gerektirmiş ve kurulan geniş diplomatik ağ sayesinde de ulusal
çıkarlarını korumaya çalışmıştır. Söz konusu diplomatik ilişkilerin en
önemlilerinden biri de uluslararası sistemin hegemon devleti koltuğunda
oturmakta olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile kurulan “müttefiklik”
bağıdır. Bununla birlikte, uluslararası konjonktürün de etkisiyle Türkiye-ABD
ilişkilerinde dönem dönem iniş çıkışlar gözlenmiştir. İlişkilerdeki söz konusu
bu iniş çıkışların temelinde yer alan sorunlar genellikle stratejik müttefiklik
söylemi doğrultusunda krize dönüşmese de, bazı hassas konularda taraflar
arasındaki derin çıkar çatışmaları müttefiklik ruhuna yakışmayacak sonuçlar
ortaya çıkarabilmektedir. Bu kapsamda, ABD’nin dünya gücü olmasından kaynaklı
doğal reaksiyonu sonucu olarak, bir bakıma “biz sizden güçlüyüz ve bizim
sözümüzden çıkmamalısınız” mesajını iletmek üzere, geçmişte birçok ülkeye
uyguladığı gibi ülkemize de ambargo uygulamaktan ve yaptırımlar getirmekten
kaçınmadığı görülmektedir.
ABD’nin Soğuk
Savaş döneminde, özellikle askeri alanda Sovyetler Birliği’ne karşı önemli
müttefiklerinden biri olan Türkiye’ye uyguladığı ambargo ve yaptırımlar 1974
yılında yaşanan “Haşhaş Krizi” ile başlamıştır. Anadolu’da binlerce yıldır
ekimi yapılan haşhaşın yasaklanması kararı, Türk kamuoyunda sosyo-ekonomik
anlamda büyük bir rahatsızlık yaratmış ve söz konusu yasak 1 Temmuz 1974’te
kaldırılmıştır. Bu karar, ABD’de büyük bir öfke ve hayal kırıklığı yaratmış ve
sorunun diplomatik yollarla çözülememesi sebebiyle ABD Kongresi öncülüğünde
Türkiye’ye askeri ve ekonomik ambargo uygulanması planlanmıştır. Ancak, haşhaş
krizinin yol açtığı ambargo ABD tarafından henüz uygulamaya geçemeden,
Kıbrıs’taki karışıklıklar sebebiyle Türkiye tarafından Kıbrıs Barış
Harekâtı’nın başlatılması üzerine, ABD ülkemize uygulamayı öngördüğü
ambargoları Ada’ya müdahaleye bağlamıştır. ABD, söz konusu ambargoya gerekçe
olarak, Türkiye’nin harekât sırasında Amerikan silahlarını kullanmasını
göstermiş ve bunun neticesinde ülkemize silah ambargosu uygulamıştır.
Silah
ambargosunun yanı sıra getirilen ekonomik yaptırımlar ülkemizde ekonomik krize
sebep olmuş ve Türkiye 1970’lerin sonuna kadar derin krizlerle yüzleşmek
zorunda kalmıştır. Yapılan bu ambargoya karşılık Türkiye kendi topraklarında
bulunan ABD üslerini kendi kontrolüne alarak karşılık vermiştir. ABD bu karşı
yaptırımlara karşı anlaşma yapıp 1976’da üslerle ilgili yeni bir Savunma
İşbirliği Anlaşması yapmıştır ve 1978’de dönemin ABD başkanı Jimmy Carter ile
birlikte ambargolar kaldırılmıştır. Türkiye’ye yapılan bu silah ambargosu
sonucunda Türkiye kendi savunma sanayisinde önemli adımlar atmış ve ASELSAN
(1975) ve ROKETSAN (1988) gibi şirketler kurulmuştur.
Soğuk Savaş
boyunca aynı kutupta yer almanın verdiği müttefiklik anlayışıyla ikili
ilişkilerde krize dönüşmeyen birçok görüş ayrılığı, Soğuk Savaş sonrasında
kurulan yeni dünya düzeniyle birlikte gün yüzüne çıkmaya başlamış ve özellikle
2000’lerden sonra bu ayrılıklar müttefiklik ilişkisinin niteliğinin
sorgulanmasına sebep olmuştur. Bunun yanı sıra, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen
darbe girişimi neticesinde ülke içinde oluşan siyasi konjonktür dış politikaya
türlü gerginlikler olarak yansımış, ülkemize olan güvenin sarsılarak yabancı
yatırımların ülkemizden ayrılmasına ve ekonominin darboğaza girmesine sebebiyet
vermiştir. Bu gelişmelerin doğal sonucu olarak Türkiye-ABD ilişkileri de
yeniden gergin bir zemine oturmuştur.
15 Temmuz
sonrası ABD ile olan ilk gerginlik darbe girişimini düzenleyen FETÖ’nün elebaşı
Fethullah Gülen’in Türkiye’ye teslim edilmemesi ve birçok suçlunun ABD’ye
kaçmasıdır. Bu süreçte, ABD vatandaşı olan Rahip Brunson’un gizli tanık ve
casusluk suçundan dolayı tutuklanması üzerine, ABD senatosu ve dönemin ABD
başkanı Donald Trump sert bir dille Türkiye’yi uyarmış ve Rahip Brunson’un
serbest bırakılmaması durumunda ülkemize yaptırımlar uygulanacağı açık şekilde
belirtmiştir.
Tüm bunlara
ilaveten, Türkiye’nin de proje ortaklarından olduğu F-35 savaş uçağı
projesinden çıkarılması ve bazı ticari ambargolar uygulanması gündeme
getirilmiştir. Rahip Brunson olayı çözüme kavuşmayınca ABD, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ü kara listeye alarak ilk
yaptırım kararını uygulamıştır. İki bakanın kara listeye alınarak ABD'deki mal
varlıklarına el konulması, ülkeye girişlerinin ve ABD ile tüm ticari ve
finansal ilişkilerinin dondurulması kararı verilmiştir. İlerleyen sürelerde
Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılması gündemiyle birlikte Türkiye askeri
gücünü korumak için Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almak için Rusya ile
anlaşmıştır. S-400 anlaşmasıyla beraber ABD, Türkiye için CAATSA yaptırımları
kararı almıştır.
2 Ağustos
2017'de yürürlüğe giren CAATSA (Countering America's Adversaries Through
Sanctions Act) yaptırımları yasası, ABD'nin ulusal güvenliğine
"tehdit" olarak değerlendirdiği İran, Rusya ve Kuzey Kore'ye karşı
yaptırımların alınmasını hedefliyor. Bu yaptırımlar ilk olarak Türkiye için
hedeflenmese dahi bahsedilen ülkelerle askeri anlaşma yapan ülkeler için
yürürlüğe koyulabiliyor. S-400 hava savunma sisteminin Rusya’dan alınmasıyla
birlikte, Türkiye CAATSA yasası için hedef haline geldi. İlk müzakereler sonucu
yaptırım kararı alınmamıştır fakat ilerleyen süreçte söz konusu yaptırımlar
yürürlüğe girmiştir. Bahse konu CAATSA yaptırımlarını genel olarak şu şekilde
sıralayabiliriz;
-Mal ve
teknoloji ihracatı ruhsatı verilmemesi,
-Uluslararası
mali kuruluşlardan kredi verilmemesi,
-Mali kurumlar
ve bankalar arasında ödeme ya da kredi verilmemesi,
-Yaptırım
kapsamına alınan kişi ya da kurumların ABD topraklarında gayrimenkul sahibi
olmasının yasaklanması,
-Yaptırım
kapsamına alınan kişilere ABD'ye giriş yasağı uygulanması.
Sayılan bu
yaptırımlar sadece temel başlıklar olup kendi içlerinde daha geniş kapsama
sahip olan yaptırımlardır. Yaptırımlar sonucu finansal zorluklar, yüksek vergi
uygulamaları ve ürün tedariki sıkıntılarından dolayı ekonomimiz olumsuz yönde
etkilenmiştir. Tüm bunlara ilaveten, geçtiğimiz nisan ayında bazı kişilere ve
kurumlara yaptırım kararı alınmış ve uygulamaya konulmuştur. Söz konusu kişi ve
kurumlar; Savunma Sanayii Başkanlığı, SSB Başkanı İsmail Demir, SSB Başkan
Yardımcısı Faruk Yiğit, Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanı Serhat Gençoğlu, SSB
Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı Grup Müdürü Mustafa Alper Deniz. Adı
geçen kişi ve kurumlara karşı uygulanan yaptırımlar CAATSA yasasına göre
yürürlüğe girmiştir.
Özetle,
Türkiye-ABD ilişkilerinin geçmişine bakıldığında taraflar arasında asimetrik
bir ilişkinin mevcut olduğu görülmektedir. Ülkemiz için Kıbrıs Barış
Harekâtından sonra uygulanan ambargo ve yaptırımlardan 40 yıl sonra, bu defa
farklı gerekçelerle tekrar ambargo ve yaptırımların uygulanması bunun en önemli
kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu
yaptırımlara ve ambargolara ülkemizin sahip olduğu siyasi, diplomatik ve
ekonomik güç oranında karşılık verilmeye çalışılsa da sosyo-ekonomik ve politik
olarak büyük zarar gördüğümüz aşikârdır. Kişilere ve kurumlara yapılan
yaptırımlar dış politikada ülkemizin imajına zarar vermekte, kişi ve
kurumlarımızı uluslararası boyutta ayrıca değersizleştirmektedir.
Ülkemize
uygulanan ambargo ve yaptırımların ekonomik sonucu olarak ülkeye yabancı
yatırımcıları çekememek veya mevcut yatırımcıları kaybetmek ülke ekonomisini
derinden etkilerken dış pazarda rekabet gücümüz ve paramızın değeri her gün
azalmaya devam etmektedir. Mevcut durum göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye-ABD
ilişkilerindeki olumsuz gidişatın ülke çıkarlarımıza hizmet etmediği ve
ilişkilerin tekrar müttefiklik ruhuna uygun biçimde yeniden sağlıklı bir zemine
oturtulmasında büyük yarar olduğu düşünülmektedir.
Arda Gündoğar
Kaynakça:
ORSAM - ABD YAPTIRIMLARI VE KUR KRIZININ BÖLGE
EKONOMILERINE YANSIMALARI (2018)
Macide
Başlamışlı -ABD’nin Türkiye’ye Yönelik Ambargo Kararına İlişkin Haşhaş Sorunu
Yerine 1974 Kıbrıs Krizini Ön Plana Çıkarma Girişimi
SDE – ABD,
Ambargolar ve yaptırımlar – Mithat IŞIK (2020)
Ali Rıza IZGI -
KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI SONRASIDA TÜRKİYE’YE UYGULANAN SİLAH AMBARGOSU VE
SONUÇLARI (2007)
SETAV – Olivia
RUSS 5 Soru: F-35 Programı ve Türkiye (2020)
Yorumlar
Yorum Gönder