AMERİKA’NIN ŞIMARIK MÜTTEFİKİ İSRAİL NE İSTİYOR ?
Filistin ve İsrail’de yaşayan Arap toplumu ile Yahudi toplumu I. Dünya
savaşından beri devam eden çatışma tarihlerinde önemli bir dönüm noktasında
olabilirler.
Her şey 2009 yılında eski şehrin surlarının hemen dışında kalan şeyh
cerrah mahallesinin Yahudi yerleşimcilere açılmasıyla başladı. Yerleşimcilerin
savunduğu argüman buranın eskiden Yahudi yerleşimi olduğu yönünde,
Filistinlilerin argümanları ise buranın Osmanlı döneminde Yahudilere
kiralandığı ama Asıl mülk sahibinin kendileri olduğu yönünde. Filistinliler bu
durumu mahkemeye taşısa da herhangi bir başarı elde edemediler. Ve 2009
yılından beri İsrail Bu bölgeye sistematik bir şekilde Yahudi yerleşimcileri
yerleştirmeyi sürdürdü. Bölgeye sık sık fanatik Yahudiler baskınlar yaparak
gerilimi arttırdı. Buna karşılık Camilerden yapılan anonslar sayesinde bölgeye
Filistinlilerin gelmesiyle Fanatik Yahudiler dağıldı. 7 Mayısta Mescid-i
Aksa’da teravih namazını kılmak için bir araya gelen Filistinlilere İsrail
polisi ses bombası, gaz ve plastik mermiyle baskın düzenleyerek 205 kadar
insanın yaralanmasına sebep oldu. 8 Mayısta ise 90 kişi yaralandı. Şeyh Cerrah
mahallesinde baskınlara ve tahliyelere hız veren İsrail diğer yandan Mescid-i
Aksaya her gün baskın yapmaya devam etti. Gazze şeridinde bulunan başını
Hamasın çektiği direniş gruplarının İsrail’e Doğu Kudüs'te yer alan Mescid-i
Aksa ve Şeyh Cerrah Mahallesi'nden çekilmesi için 10 Mayısta yerel saatle
18.00'e kadar süre tanımıştı. İsrail’in bunu yerine getirmemesi üzerine Hamas,
Gazze şeridinden dalgalar halinde Aşdod, Aşkelon şehirlerine Füze saldırıları
başlattı. İlerleyen günlerde Füzelerin mesafelerini daha da arttırarak Tel
Aviv’i vurmaya başladı. 14 Mayısa kadar Gazze’den İsrail’e atılan Roket sayısı
iki bini geçti. İsrail haber ajansları ise bu konuda İsrail yönetimini ağır
eleştiriye tutuyor. Etrafı İsrail
tarafından sarılmış hem karadan hem denizden abluka uygulanan 45 kilometrelik
Gazze şeridine nasıl olur da bu kadar büyük bir cephane depolanmış olabilir.
Üstelik Hamas şu ana kadar atılan füzelerin tarihi geçmiş eski füzeler olduğu
yeni füzelerin daha uzak yerlere giden gelişmiş füzeler olduğunu belirtti. 13
Mayısta akşam saatlerinde yapılan füze saldırıları 145 km kadar ulaşım
kapasitesine sahipti. Dünyanın en iyi istihbarat birimleri arasında sayılan
Mossad’ın yanı başında olmasına rağmen Hamas’ın ve diğer direnişçi grupların bu
kadar küçük bir alana nasıl böyle büyük bir cephane depolayabildikleri tam bir
soru işareti. Bununla birlikte ön görülen teori ise bu duruma İsrail ve
Mossad’ın göz yumduğu şeklinde özellikle Son 20 yıl içinde İsrail Batı Şeria’yı
adeta parçalarına ayırdı. Ve bu parçalar arasına Yahudi mahalleleri ve polis
karakolları inşa etti. Batı Şeria’nın Ürdün ile olan sınırına tamamen hakim
olarak bağlantıyı kesti. Parçalara ayırdığı Batı Şeria’da kendi kontrolü
altındaki bölgelere Yahudi yerleşimcileri yerleştirirken oradan çıkardığı
Filistinlileri ise Batı Şeria’nın tam kontrolündeki bölgelere sürdü. Sistematik
bir şekilde Topraklarını Batı Şeria’da genişletti. Ve genişletmeye devam
ediyor. Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler ise buna karşı koymaya çalışsa da
ellerinden pek bir şey gelmiyor. Ve İsrail’in baskısı altında eziliyorlar. Buna
karşı koyabilecek tek silahlı güç ise Gazze şeridinde bulunan Başta Hamas’ın
öncülüğünü yaptığı direniş gruplarıdır. İsrail bunu iyi bildiği için bu
grupları sindirmek, Batı Şeria’da ve zamanı geldiğinde Gazze şeridinde daha
rahat hareket etmek istiyor. Gazze şeridinin içinde her geçen gün direnişin
güçlendiğinin farkında olan İsrail kendi güvenliği açısından başlıca bir tehdit
konumuna gelen bölgeyi direnişçi gruplardan temizlemek istiyor olabilir. 7
Mayısta başlayan Mescidi aksa olayları ise Gazze şeridindeki direnişçi gruplara
karşı bir kışkırtma olabilir. Böylece ilk hamleyi yapan Hamas ve direnişçi
gruplar olduğundan İsrail uluslararası hukuka göre kendini savunma hakkını
uygulayabilecekti. Nitekim öyle de oldu. Başını Hamas’ın çektiği direniş
grupları İsrail’in Doğu Kudüs'te yer alan Mescid-i Aksa ve Şeyh Cerrah
Mahallesi'nden çekilmemesi üzerine İsrail şehirlerine füze saldırıları
başlattı. İlk saldırıdan sonra Binyamin Netanyahu Gazze şeridinde bulunan
direnişçi gruplara ağır bir cevap vereceklerini duyurdu. İsrail’in demir
kubbesi saldırıların %90’dan fazlasını önlerken Gazze şeridinin böyle bir şansı
yoktu. İsrail’in Hava operasyonlarında 107’den fazla insan hayatını kaybederken
ölenlerin içinde çocuklarda var. İsrail bu saldırılardan çok az etkilenirken Gazze
şeridi büyük darbe aldı. Özellikle Hamas ve direnişçi grupların Şehirlerde
üstlenmesi ve saldırılarını genellikle buralardan yapması Sivil kaybını
inanılmaz boyutlara çıkardı. İsrail Tavizsiz bir şekilde bu yerleri hava
saldırısı başlattı. Hamas’ın üst düzey komutanlarına yapılan bu operasyonlarda
en büyük zararı çocuklar ve masum insanlar gördü. Gazze şeridinde bulunan büyük
binalarda teker teker hava saldırılarıyla yıkıldı. Bununla yetinmeyen İsrail
Gazze şeridine Asker ve tank sevkiyatı yapmaya başladı, 13 Mayıs gecesinde ise
Gazze’nin kuzey bölümüne kara harekatı düzenlediğini duyurdu. Askeri
Operasyondan önce Lübnan tarafından 3 adet roket fırlatılması savaşa
Hizbullah’ın da katıldığı şeklinde yorumlansa da çok kısa süre sonra Lübnan
güvenlik güçleri roketleri fırlatanları tutukladı. İsrail savaş uçakları Lübnan
sınırında uçuş yaptı. Belki İsrail için sürpriz olan şey, İsrail’de nüfusun %17
lik kısmını oluşturan Arapların (Bedeviler, Hristiyan Araplar, Müslüman
Araplar) İsrail’in çeşitli şehirlerinde ayaklanmaları oldu. Bu ayaklanmalar
ordu tarafından bastırılsa da yer yer geceleri devam etti. Özellikle Lod şehri
ayaklanmanın merkezi oldu. İsrail
başbakanı Netanyahu, Lod şehrine sevk edilen askerlere ve polise “size tam
destek veriyoruz, soruşturma komisyonlarından korkmayın” demesi polisin ve
askerin yapacağı her türlü müdahaleye onay vermesi olarak yorumlandı. İsrail’de yaşayan Arap azınlığın büyük bir
azınlık bunalımı da yaşadığı ortadadır. Kendilerini İsrail’de yaşayan Arap,
Filistinli, Sadece Arap veya İsrailli olarak tanımlayanlar vardır. İsrail’de
yaşayan Araplar yaşadığı devleti mi yoksa kendi toplumunu mu savunması
gerektiği konusunda büyük bir bunalım içindedir. Daha çok güneyde yaşayan
bedeviler İsrail’i savunup orduya katılırken Hristiyan ve Müslüman Araplar bu
konuda daha temkinlidirler. Ama Araplar arasında İsrail’e Entegre olma oranı da
her geçen yıl artmaktadır.
DÜNYADAN GELEN TEPKİLER
İsrail’e Dünyadan gelen tepkiler üç şekilde oldu. İsrail’in yanında yer
alanlar, Filistin’in yanında yer alanlar ve her iki tarafa da itidal çağrısında
bulunanlar.
TÜRKİYE
Hiç şüphesiz Filistin’e en büyük destek Türkiye’den geldi. Türkiye’nin
dört bir yanında insanlar sokaklara dökülüp İsrail’i lanetledi. Ve Mehmetçik
aksaya diyerek sloganlar attı. Bütün
Türk makamları İsrail’in yaptığı saldırıları kınamakla kalmayıp, artık İsrail’in haddi aştığını belirtti.
Mevlüt Çavuşoğlu “ artık İslam Dünyasının kınamaktan daha fazlasını yapması
gerektiğini” söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise İsrail’in zulmüne
eyvallah etmeyeceklerini dile getirdi. Ve İsrail’in Üç dinin kutsalına
saygısızlık eden bir terör devleti olarak niteledi. Türkiye bu süreçte bölgeye
barış gücü gönderilmesi konusunda etkin bir politika izliyor. Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan başta Rusya olmak üzere 19 ülkeyle telefon diplomasisi
yürüterek İsrail’e karşı tek bir ses olunup bu zulmün sona ermesi gerektiğini
ve konunun BM ve İslam konferansına da taşınacağını belirtti.
BM
BM genel sekreteri Guterres Ramazan Bayramı’nın hatırına çatışmalara
derhal son verilmesi çağrısı yaptı.
ÇİN VE RUSYA
Çin ve Rusya, her iki tarafa gerginliği azaltma ve itidal çağrısında
bulunarak gerginliğin düşürülmesi gerektiğini belirttiler.
ABD VE AB
ABD başkanı Joe Biden “binlerce roket topraklarına düşerken İsrail’in kendini savunmaya hakkı vardır” dedi. Benzer bir yorumda Angela Merkel’den geldi. Avusturya başbakanı Serbastian Kurz İsrail’in yanında olduğunu belirtti. İsrail bayrağı federal başkanlık binasının çatısına çekildi.
ÜRDÜN
Ürdün, İsrail polisinin Mescid-i Aksa'da ibadet edenlere yönelik
saldırısını kınadı."Barış içinde ibadet edenlere yönelik saldırı, açık bir
ihlal ve barbarca bir davranış" denildi.
PAKİSTAN
Pakistan başbakanı İmran Han "Ben Pakistan Başbakanıyım ve biz, Gazze ve Filistin'in yanında duruyoruz." Diyerek Filistin’in yanında olduğunu belirtti.
SUUDİ ARABİSTAN, MISIR, KATAR
Suudi Arabistan, Filistin’de yaşanan olaylardan dolayı endişeli
olduklarını ve BM’nin bu duruma müdahil olması gerektiği belirtildi. Mısır,
İsrail’in Gazze’ye saldırılarını durdurmaması halinde ilişkilerini askıya
alacağını belirtti. Katar ise İsrail’in saldırılarına karşılık Filistin’in
yanında olduğunu ve her türlü yardımda bulunacağını belirtti.
HİZBULLAH
İsrail’in Gazze Şeridine olası bir kara operasyonu başlatması durumunda
İsrail’i vuracağını belirtti.
SONUÇ
İsrail’in Körfez ülkeleri ile Eski ABD başkanı Donald Trump sayesinde
arasını düzeltip, geliştirmesi ve Eskiden İsrail’i tehdit eden güçlü Arap
devletlerinin (Suriye, Irak, Libya ) teker teker iç savaşa sürüklenmeleri
Mısır’ın lideri Sisi’nin eski lider Muhammed Mursi’nin aksine kendi iktidarını
korumak için İsrail ile Doğu Akdeniz bağlamında işbirliği yapması bölgede
İsrail’in daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Bu durumdan en fazla
etkilenenler ise Filistin halkı oluyor. Toprakları işgal edilip yurtlarından
sürülüyorlar. 100 yıllık bu problemde Arap devletlerinin çoğu kendi çıkar ve
ideolojilerine dönüp, Filistin davasını terk ederek İsrail ile çıkarlarına
odaklanıyorlar. Türkiye ise diğer Arap devletlerinin aksine İsrail konusunda
etkin bir politika izleyerek Filistin – İsrail sorununa etkili bir çözüm bulmak
ve Ortadoğu’da daha etkin olmak istiyor. Özellikle Suudi Arabistan ve Mısırla
tekrardan ilişkileri düzeltmek için şu an İsrail meselesi güzel bir fırsat
Türkiye için. İsrail aleyhine aktif bir diplomasi yürütmenin Türkiye için
dezavantajı, Akdeniz’de Türkiye – İsrail işbirliğini engelleyebilir ve
normalleşme politikasını bitirebilir. Türkiye’nin Aktif diplomasi trafiğinin
ardından Dolar 8.30 dan 8.50 ye yükseldi. Bu gelişmenin Türkiye’nin İsrail konusunda
izlediği aktif politikadan kaynaklandığı iddia ediliyor. Bunun yanında
Amerika’da bulunan Ermeni ve Rum lobisi Türkiye aleyhtarı çalışmalarda
bulunurken Yahudi lobisinin Türkiye’nin izlediği aktif İsrail aleyhtarı
politika sonucu nasıl bir tutum sergileyeceği bir muamma. Türkiye’nin aktif bir
politika izlemesi Filistin davasının Türkiye kamuoyunda önemli bir yer tutması
da etkili ama bu destek geçen senelere göre azalma eğilimi göstermekte bunun
nedenlerinden birisi Arap olan Şerif Hüseyin’in İngiltere’nin desteği ile Osmanlı’yı arkasından vurup ihanet etmesi
diğer önemli neden ise Filistin kurtuluş örgütü başkanı Mahmut Abbas’ın Çin
devlet başkanı Şi Cinping ile yaptığı telefon görüşmesinde Filistin’den daha ağır
baskıya maruz kalan Müslüman Uygur Türklerine Çin’in uyguladığı politikanın
doğru ve yerinde olduğunu söylemesi oldu. Bu durum Türkiye’deki milliyetçi
kesim tarafından sert karşılandı. Karabağ savaşında İsrail’in Azerbaycan’ı
desteklemesi İsrail’e olan sempatiyi arttırdı. İsrail’in Batı Şeria üzerindeki
baskılarını ve Yahudi yerleşimleri arttırması 10 yıl sonra Batı Şeria’nın bir
Yahudi yurdu mu yoksa Arap yurdumu olacağı konusunda soru işaretlerini
arttırıyor. Filistin davasında ise tek gerçek dost her şeye rağmen Türkiye gibi
görünüyor. Mescid-i Aksa’da Türkiye için atılan sloganlar bunun en büyük
göstergesidir.
YAKUP ÇAKMAK
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
KAYNAKÇA
https://www.21yyte.org/assets/uploads/files/238-250%20suna.PDF
Yorumlar
Yorum Gönder