ERMENİSTAN’IN KARABAĞ ÇIKMAZI
Dr.
Serdar YILMAZ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi,
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
1990’lı yıllardan itibaren dünya siyasetinin gündemine
gelen Karabağ meselesi, Ermenistan ile Azerbaycan arasında 19.yüzyıldan
itibaren vuku bulan, 1992 ve 1993 yıllarında Ermenistan’ın Azerbaycan toprağı
olan Karabağ’ı tamamen işgal etmesiyle devam eden, Güney Kafkasya bölgesinin en
sıcak çatışma bölgesidir. 8 Mayıs’ta Şuşa’nın, 17 Mayıs 1992’de Laçin’in
Ermeniler tarafından işgal edilmesiyle psikolojik ve askeri avantajın
Ermenistan’a geçtiği bu bölge, 27 Eylül 2020 tarihinden itibaren Azerbaycan
ordusunun başlattığı harekat ile tekrar Azerbaycan topraklarına katılacağı günü
beklemektedir.
Azerbaycan ordusunun Fuzuli, Cebrayil, Zengilan,
Kubatlı gibi şehirleri geri almasından sonra yolu ve önü açılan Şuşa, 8 Kasım
2020’de Azerbaycan ordusunun kontrolüne geçmiştir. Topraklarını geri almak için
başlattığı ve Hilal Taktiği ile ismi zikredilen şehirleri geri alan Azerbaycan
ordusu, Şuşa’dan sonra hem Laçin hem de Hankendi’ye eş-zamanlı ilerlerken
Rusya’nın kontrolünde bir ateşkes antlaşması imzalanmış ve Ermenistan Dağlık
Karabağ bölgesinden çekileceğini teyit ederek ve antlaşmaya imza atmıştır. Bu antlaşmaya göre:
1. 10 Kasım 2020'de tam bir ateşkes sağlanacak
ve Dağlık Karabağ ihtilaf bölgesindeki tüm askeri operasyonlar Moskova saatiyle
00:00'dan itibaren durdurulacak. Bundan sonra, taraflar olarak adlandırılacak
olan Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti daha önceden sahip
oldukları mevkilerde duracak.
2.
Ermenistan tarafından işgal edilen Kelbecer 15 Kasım, Ağdam bölgesi ve Gazah
bölgesi toprakları 20 Kasım'a ve Laçin 1 Aralık’a kadar Azerbaycan tarafına
iade edilecek.
3.
Dağlık Karabağ ve Laçin koridorundaki temas hattı boyunca Rusya
Federasyonu'ndan 1.960 asker, 90 zırhlı personel taşıyıcı, 380 araç ve özel
teçhizattan oluşan barış gücü yerleştirilecek.
4.
Rusya Federasyonu barış gücü, Ermenistan güçlerinin çekilmesine paralel olarak
konuşlandırılacak. Rusya Federasyonu barış gücü kalış süresi, taraflardan
herhangi biri bu hükmü bu sürenin bitiminden 6 ay önce feshetme niyetinde
olmadıkça, önümüzdeki 5 yıl için otomatik uzatma ile devam edecek.
5.
Çatışmanın tarafları anlaşmaların uygulanmasının izlenmesinin etkinliğini
artırmak ve ateşkesi korumak amacıyla bir barış koruma merkezi kurulacak.
6.
Üç yıl içerisinde Şuşa şehrinden 5 km'den fazla yakın olmamak üzere Hankendi ve
Ermenistan'ı Laçin koridoru boyunca birbirine bağlayan yeni bir ulaşım yolu
inşa edilecek. Bu rotayı korumak için Rusya barış gücü yerleştirilecek.
Azerbaycan tarafı her iki yönde Laçin koridoru ile vatandaşların, araçların ve
yüklerin geçişinin güvenliğini sağlayacak.
7.
Göçmenler ve mülteciler, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği gözetiminde Dağlık
Karabağ'a ve çevre bölgelere dönecek.
8.
Savaş esirlerinin ve diğer tutukluların ve ölülerin cesetleri değiş tokuş
edilecek.
9.
Ermenistan Cumhuriyeti, vatandaşların, araçların ve malların her iki yönde
engelsiz hareketini organize etmek için Azerbaycan Cumhuriyeti'nin batı
bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında ulaşım bağlantıları
sağlayacak. Ulaşım bağlantıları, Rus Sınır Servisi tarafından kontrol edilecek.
Tarafların rızası ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ni Azerbaycan'ın batı bölgelerine
bağlayan yeni ulaşım koridoru inşa edilecek.
Aşağıda kaleme aldığı kısımları 9 Kasım’da saat15:30
sularında kalem almış ve 26 yıldır süre gelen ateşkes antlaşmalarının şimdiye
kadar hiçbir sonuç vermediğini yazmıştım. Çünkü her ateşkes antlaşmasının
sonucunda Ermenistan biraz daha cesaretlenerek Azerbaycan’a ait olan yerleşim
yerlerine saldırmıştır. Bu saldırılardan hemen önce ateşkes yolu ile Azerbaycan
ordusunun ilerleyişi durdurulmuştur. Bir oldubittiye getirilerek Azerbaycan
toprakları işgal edilmiştir. 8 Mayıs 1992’de Tahran’da süren ve imza atılan
ateşkes antlaşmasının daha mürekkebi bile kurumadan Ermenilerin 8 Mayıs’ta
Şuşa’yı işgal ettiğini hatırlatmakta fayda vardır. Bundan hemen önce yine 1992
yılının Şubat ayında her iki devlet arasında gerçekleşen ateşkes antlaşmasına
rağmen 26 Şubat 1992 tarihinde Rusya destekli Ermeni askerleri tarafından
Hocalı bölgesinde yüzlerce masum çocuk, kadın ve yaşlı Azerbaycan Türkünün
katledildiğini de hatırlatmakta fayda vardır. Ateşkes antlaşmaları sonrası Ermenistan’ın
sivilleri hedef almasının en güncel örneği ise 10 Ekim 2020 tarihinde Rusya’da
taraflar arasında imzalanan insani ateşkesten birkaç saat sonra Azerbaycan’ın
en büyük ikinci kenti olan Gence’nin Ermenistan tarafından füze atılmak
suretiyle bombalanmasıdır.
Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz gelirlerinin önemli
bir kısmını yıllar içinde ordusuna yatırım yapmak suretiyle harcaması ve
İsrail, Güney Kore ve Türkiye gibi ülkelerden satın aldığı İHA ve SİHA’lar ile
Kafkasya bölgesinde orta ve yüksek menzilli savaş tarihini değiştirebilecek
güce ulaşması bu ateşkes antlaşmasının diğerleri gibi olmayacağının bir işareti
olabilir. Bu antlaşmaya iki taraftan bakmak gerekir. Bir tarafta, yakında
bastıracak kış şartlarının zaten yüksek rakıma sahip olan bölgedeki savaş
koşullarını çok zorlaştıracağı ve Azerbaycan ordusunun ilerleyişinin çok
yavaşlayacağı belki de duracağı ihtimalini düşünmek gerekir. Bu ihtimale ayrıca
Azerbaycan askerlerinden çok sayıda şehit verilmesi ihtimalini de eklemek
gerekir. Sahada zor şartlarda rağmen devam eden bu çatışma masada imzalanan ve
Ermenistan Başbakan’ı Paşinyan tarafından “çok acı” olarak ifade edilen
antlaşma ile neticelenmiş ve Ermenistan ordusu yukarıda belirtilen tarihlere
kadar Ağdam, Laçin ve Kelbecer’i terk edeceğini kabul etmiştir. Yani Azerbaycan
her şey yolunda giderse ilk defa masada kazanmış olacaktır. Diplomasi son 26
yılda ilk defa işe yaramış olacaktır.
Diğer taraftan ise, bölgenin tarihsel süreçte abisi
olan Rusya’nın Karabağ çatışmalarında uzun süren pasif politikasının aslında
planlı bir stratejinin ürünü olduğu, Elçibey döneminde Azerbaycan’dan kovulan
Rus askerlerinin şimdi yine Azerbaycan topraklarında konuşlanacağı, her ne
kadar Türk barış gücünün de temas hattında olacağı söylense de hem antlaşma
metninde buna yer verilmemesi hem de Rus dışişleri bakanlığının Türkiye’nin
olmayacağına yönelik kesin açıklaması bölgede Rusya’nın da yine ciddi kazanan
bir ülke olduğunu göstermektedir.
Şimdi öldürücü soruyu soruyorum: Zaten De Facto olarak
Şuşa’nın alınmasıyla birlikte Azerbaycan ordusu Karabağ’daki bütün bölgeleri
almak üzereydi. Tükenmiş ve karşı koyamayan bir Ermenistan vardı. Bu doğrultuda
Rus ordusunun tekrardan Azerbaycan toprağına girmesi ne kadar doğru? Tek bir
cevabı olmayan bu soruya verilecek cevaplar zamanla netleşecek ve ayrıntılar
kısa sürede ortaya çıkmaya başlayacaktır. Hâlihazırda Rus askerleri Karabağ’a
hareket etmeye başlamışlardır.
Burada dikkat edilmesi gereken başka bir konu daha
vardır. O da Ermenistan’ın aslında bu antlaşmayla yeni bir politik, diplomatik
ve ekonomik sürece girdiğidir. Nitekim, Ermenistan’ın koşulsuz olarak
Karabağ’dan kendi doğal sınırlarına çekilmesi onun yararınadır. Ermenistan,
denize çıkışı olmayan karasal bir ülkedir. Bir yanında Türkiye diğer yanında
Azerbaycan ile sorunlu olması bu ülkeyi Rusya’ya giderek bağımlı hale
getirmektedir. Dünyaya açılamayan Ermenistan, büyük bir kalkınma hamlesi
yapamadığı gibi Karabağ’ı işgal etmesinden dolayı da uluslararası camiada büyük
bir güven kaybetmiş, işgalci ülke olarak adlandırılmıştır. Karabağ meselesinin
çözümü demek Türkiye’nin sınırlarını Ermenistan’a açmasına ve Ermenistan’ın
batılı pazarlar ile yoğun işbirliğine vesile olacaktır. Karabağ sorunun
çözülmesi, Hazar kaynaklı enerji projelerinin Ermenistan sınırları kullanılarak
batılı pazarlara ulaştırılması anlamına da gelmektedir. Böyle bir durumda,
Ermenistan doğal kaynak çeşitliliği yaratarak Rusya’ya olan yüzde yüz doğal
kaynak bağımlılığından bir miktar kurtulacaktır. Ayrıca projelerden transit
ülke geçiş ücreti de alacaktır.
Karabağ meselesinin çözümü ile Nahçıvan ve Laçin arasında
açılacak olası bir koridor ile Ermenistan toprakları üzerinde altyapı yatırımlarına
hız verilecek, insan ve mal taşımacılığı artacak, turizm gelirleri yükselecek
ve Ermenistan’ın izolasyonu böylece bitmiş olacaktır. 13 milyar dolarlık
Ermenistan GSMH çatışmanın bitmesi ve olası çatışmaların ortadan kalkmasının
sağladığı ekonomik çeşitlilik ile yükselecek ve Ermeni vatandaşlarının refah
seviyesi artacaktır. Ermenistan devletinin askeri bütçeye ayırdığı yaklaşık
yüzde onluk kısmın büyük bir bölümü ülkede iş kollarının çeşitlendirilmesi için
ayrılacak, doğal sınırları içinde büyük bir çatışmaya maruz kalınmayacağı için
savunma bütçesinden büyük bir tasarruf yapılacaktır.
Karabağ meselesinin çözümü sonrasında ABD, Avrupa Birliği ve Çin gibi üç önemli müttefik Kafkasya’daki yatırımlarına hız verecektir. Çin devletinin dünyayı bir örümcek gibi saran Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında Ermenistan’a yapacağı yatırımların artması bölgedeki bu çatışmanın sonlanmasına bağlıdır ve Çin devleti de bunu deklare etmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri ise bölgenin sıcak çatışma alanı içinde olması nedeniyle altyapı ve üstyapı yatırımlarına Avrupa’da yaşayan çok sayıdaki Ermeni diasporasına rağmen hassasiyet gösterememektedirler. Ancak Ermenistan’ın çıkış yolu Türkiye’den geçmektedir. Dolayısıyla Karabağ bölgesini hemen Azerbaycan’a teslim etmelidir. Bu çatışma Ermenistan içinde büyük bir infiale, korkuya ve siyasi değişime yol açmıştır. Bu siyasi değişim Paşinyan’ın Ermenistan siyasetinden tarihe karışmasına yol açacak büyüklükte, Ermeni tarih yazımı ve Ermeni diasporasının takındığı tavrın değişmesine neden olacaktır.
Son olarak bahsetmekte fayda gördüğüm önemli bir husus
daha vardır. Nahçıvan ve Laçin arasında oluşturulacak olan olası bir koridor
vesileyle Avrupa’dan Asya’ya kesintisiz bir Türk dünyası oluşacak, Türk
devletleri arasında 1991 yılından günümüze aşırı romantizmden dolayı bir türlü
istenilen seviyeye gelemeyen ve diplomatik ve ekonomik ilişkiler tesis
edilebilecektir. Türklerin bu yeni oluşan siyasi atmosfer sayesinde daha yakın
iletişim içinde olup birbirlerini tanıyacakları kültürel ve psikolojik bir devrimin
başlaması artık çok uzak bir ihtimal değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder