BELARUS SEÇİMLERİ VE DENGE POLİTİKASI

 Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Doğu Avrupa’da bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkan Belarus 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. 1994 yılında yapılan seçimlerde ülkeyi günümüze kadar 26 yıl boyunca yönetecek yolsuzlukla mücadele komitesi başkanı Aleksandr Lukaşenko seçilmiştir. 1996 yılında yapılan referandumla Lukaşenko yeni anayasa yapımına başlamış, bu anayasa ile yetkilerini genişletmiştir. 1994 yılından günümüze kadar yapılan 6 cumhurbaşkanlığı seçiminin hepsini yüksek oylarla kazanmıştır. 9 ağustos 2020 de yapılan 6. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ciddi bir muhalefet ortaya çıkmış. Lukaşenko muhalefet adaylarını ve bazı önemli isimleri hapse attırmıştır. Muhalif bir youtube blogcusu olan ve seçimlerde aday olmayı düşünen Sergei Tikhanovskaya hapse atılmasının ardından Svetlana Tikhanovskaya eşinin adına adaylığını koymuş, ve beklenen 100 bin imzaya ulaşarak beklenmedik bir çıkış yapmayı başarmıştır. Svetlana’nın hiçbir siyasi tecrübesi olmaması ve düzgün bir seçim programı olmaması onu Lukaşenko karşısında siyasi bir adaydan çok bir simge haline getirmiştir. En önemli vaadi ise seçildiği takdir de bütün siyasi suçluları serbest bırakacağını, yasaklı muhaliflerin önünü açarak daha adil bir seçim düzenleyip evine geri döneceğini belirtti. Bu vaadi ile muhalifleri ve pek çok önemli ismi arkasında toplamayı başarmış, 26 yıllık Lukaşenko iktidarından bunalan halkta yoğun şekilde mitinglere katılarak desteklerini belli etmiştir. 9 ağustosta yapılan seçimlerde beklenen olmamış Lukaşenko oyların %80’ini almış Svetlana Tikhanovskaya ise oyların %10 alabilmiştir. Ama oylamada yaşanan olaylar ülkede büyük karışıklıklara neden olmuştur. Kampanya ekibinin önde gelen üyelerinin oylamaya 24 saat kala gözaltına alınması üzerine Tikhanovskaya seçimden önceki geceyi saklanarak geçirdi. Oyların çalındığı yönünde ciddi derecede eleştireye açık görüntülerin ortaya çıkması ise ülkede fitili ateşledi.  Seçim gecesi Başkent Minsk ve birçok kentte seçim sonucuna güvenmeyen muhalifler sokaklara çıktı. Lukaşenko aleyhine sloganlar atan göstericiler “Artık git“ dediler. Litvanya’da ortaya çıkan Tikhanovskaya Avrupa devletlerinden seçimleri tanımamasını istedi. Ve AB desteğini aldı. Seçimlerden birkaç gün sonra grev kararı alan bir fabrikaya ziyarette bulunan Lukaşenko “ben ölsem de ülkede seçim olmayacak, bu olanlar Avrupalı ülkelerin ülkemize müdahalesidir.“ dedi. Göstericilerin başkanlık konutunda toplanmaya başlamasıyla elinde silahla başkanlık konutuna gelen Lukaşenko konutta incelemelerde bulundu. Gösterilerde 6 bin kişi gözaltına alınırken 2 kişi hayatını kaybetti. AB lukaşenko’nun insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle tepki gösterdi. Gösterilerin büyümesi üzerine Rusya devlet başkanı Putin ile telefonda görüşen Lukaşenko Rusya’nın davet edilmesi halinde Minsk gelerek gösterileri bastırabileceğini belirtti. Avrupa birliği ise seçimleri tanımayarak Lukaşenko’yu istenmeyen adam ilan etti. ve gerçek seçim sonuçlarının yayınlanmasını talep etti. ABD’de AB ile paralel bir yol izleyerek seçim sonuçlarının güvenilir olmadığını vurguladı.

Her ne kadar AB sert bir çıkış yapsa da bu aslında kısır bir döngüden fazlası değil. AB ile Belarus arasında yaşanan gerginlikler her seçimde bir gelenek haline gelmiştir. 5. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de AB Belarus’u insan haklarını ihlal etmek ve seçimlere hile karıştırmakla suçlamış, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını Belarus’un tanımaması üzerine AB-Belarus ilişkileri tekrardan normalleşmeye başlamıştır. Lukaşenko Batılı kurumlarla iletişimlerini kaybetmemiştir.  AB’nin Doğu İş birliği programına dâhil olmuştur. IMF’den para dahi almıştır.  Belarus ve Lukaşenko için en büyük tehdit Avrupa yerine Rusya’dan gelmektedir. Rusya ve Belarus 1996 dan sonra yeni bir federasyon kurmak için çalışmalara başlamışlardır. 8 Aralık 1999 tarihli Rusya ve Beyaz Rusya Birlik Devleti’nin Oluşturulması Antlaşmasını imzaladılar. Ama çok geçmeden Rusya’nın Belarus ile bir ortak bir devlet kurmak istemediği anlaşıldı. Rusya Belarus’u kendi topraklarına katma niyetindeydi. Bunun üzerine 2007 de bir politika değişikliği ile Lukaşenko Avrupa’ya yakınlaşmaya başlamıştır. Ve ince bir denge politikası yürütmeye başlamıştır. Belarus hem Avrupa’nın  hem de Rusya’nın  bir takım kurumlarına dahil olmuştur. hangi taraftan baskı görürse o taraftan uzaklaşmış diğer tarafa yakınlaşmıştır. Avrupa ve Rusya arasında bir tampon bölge olmasından dolayı bu bölgenin önemi daha da artmıştır. Her ne kadar muhalefet Avrupa yanlısı olsa da şu da bir gerçek ki kim başa geçerse geçsin Rusya güdümünden çıkması pek olası görülmüyor. Belarus ticaretinin yarısını Rusya ile gerçekleştiriyor. Enerji ihtiyacını da Rusya’dan temin ediyor. Aynı zamanda Belarus Rusya ve Avrupa arasındaki en önemli petrol boru hattı olan  Druzhba ev sahipliği yapıyor. Bu sebeplerden dolayı Belarus’u kim yönetirse yönetsin Rus güdümünü kabul etmesi gerekecektir. Kabul etmeyip, Avrupa birliğine yöneldiği taktirde Belarus tıpkı Ukrayna ve Gürcistan’ın yaşadığı akıbeti yaşaması olasıdır.

Sonuç olarak 9 ağustos 2020 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri kafalarda soru işaretleri bırakmış ve hem Dünya’yı hem de Belarus halkını pek tatmin etmemiştir.  Lukaşenko %80 oy almasına rağmen Düzenlenen gösterilerin büyüklüğü düşünüldüğünde %80 oy alan birine bu kadar sert muhalefetin olması zor görülüyor. Ama Lukaşenko denge politikasını takip ederek bunun da üstesinden gelecek gibi duruyor.

 

                                                                                   



                                                                   YAKUP ÇAKMAK    

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

 

KAYNAK

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53713085

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/belarusta-cumhurbaskanligi-seciminin-galibi-resmen-aleksandr-lukasenko-oldu/1942029

https://www.haberturk.com/belarus-devlet-baskani-lukasenko-elinde-silahla-baskanlik-konutuna-geldi-2781464

Yorumlar

Popüler Yayınlar