İstanbul Sözleşmesi Neden Yaşatır?
Geçtiğimiz
günlerde canice öldürülen aynı
üniversitede okuduğum,aynı sokakta karşılaştığım,aynı kaldırımda yürüdüğüm ve
belki aynı kafede oturduğum Pınar Gültekin anısına…
Her gün
belkide her dakika dünyada bir kadın şiddete maruz kalmaktadır.Bu şiddetin
sadece fiziksel değil,psikolojik,ekonomik ya da cinsel şiddet olduğunu
unutmamak gerekir.Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada her üç kadından
biri şiddete maruz kalmakta, yine aynı verilere göre cinsel istismar ve şiddete
maruz kalan kadınların yarısını 16 yaşından küçük kız çocukları
oluşturmaktadır. Yine dünyada her dört kadından birinin hamileliği boyunca
fiziksel ya da cinsel istismara uğruyor olması şiddetin sınır tanımazlığını da
ortaya koymaktadır.
Ülkemizde
de son yıllarda maalesef kadına karşı şiddet ve istismar olayları ciddi
oranda artış göstermektedir. Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformu raporunun verilerine göre, 2020 Ocak ve
Şubat aylarında 49, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 kadın erkekler
tarafından öldürülmüştür.’’
Yaşanılan
bu şiddet olaylarının ardından, bir kesimin uygulanmasını istediği, karşıt olan
tarafların ise aile yapısını bozuyor,aile kavramını yok ediyor bahanesi ile
karalamaya çalıştığı İstanbul Sözleşmesi adından sıkça söz ettirmektedir.
Bu
sözleşme 2011 Yılı’nın Mayıs ayında İstanbulda imzalanmış ve kısaca İstanbul
Sözleşmesi (‘’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve
Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’’) olarak anılmıştır.Sözleşme
maddelerini kabul eden ve imzalayan ilk ülke ise Türkiye’dir.Sözleşme 2014
yılında yürürlülüğe girmiş ve Temmuz 2020 itibariyle toplamda 46 ülke ve Avrupa
Birliği tarafından kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin en önemli özelliği ise bu
zamana kadar kadına şiddete karşı alınan devletlerarası
kararların,sözleşmelerin en kapsamlı içeriğe sahip olanı olmasıdır. Ayrıca
mağdurun haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin, "cinsel yönelim"
ve "toplumsal cinsiyet kimliği" ne olursa olsun ayrımcılık
gözetilmeden alınmasını garanti eden ilk uluslararası sözleşmedir.Bir diğer
önemli özelliği ise oluşturduğu denetim mekanizması ve bağımsız uzmanlar grubu
GREVIO("Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar
Grubu") sayesinde sözleşmeye taraf olan devletlerin alınan kararları
uygulayıp uygulamadığını kontrol etmektir.
Kadına şiddete karşı atılan en önemli
adımlardan birisi olan bu sözleşmenin amaçları ise şu şekilde sıralanabilir:
1-)Kadınları
her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti
önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,
2-) Kadına
karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve
kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında
önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak,
3-) Kadına
karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım
edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak,
4-)Kadına
karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası
işbirliğini yaygınlaştırmak,
5-) Kadına
karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir
yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri
birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve
yardım sağlamak.
Önleme,Koruma,Kovuşturma
ve Politika ilkelerine dayanan bu amaçların uygulanması sözleşmeye taraf olan
tüm ülkelere zorunlu kılınmıştır.Ayrıca taraf devletler; İstanbul Sözleşmesi
hükümlerinin uygulanmasında ve etkilerinin değerlendirilmesinde;toplumsal
cinsiyet bakış açısına yer vermeyi,kadın erkek eşitliği ve kadınların
güçlendirilmesine yönelik etkili politikalar geliştirmeyi ve uygulamayı taahhüt
etmişlerdir.(madde.6)
Bu madde
ile devlet kadına yönelik şiddete karşı her türlü imkanını kullanacağını ve hiç
bir kadını şiddete karşı mücadelede mağdur etmeyeceğinin teminatını
vermektedir.Ayrıca,taraf devletler;Kadının aşağılığı iddiasına veya kadın erkek
için kalıp rollere dayanan ön yargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve tüm
diğer uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla kadın ve erkeklere ilişkin
toplumsal ve kültürel davranış modellerinde değişim sağlamak için gerekli tedbirleri
alacaklardır. (Madde:12/1 )
Taraf devletlerin;
işbu sözleşme kapsamında yer alan herhangi bir şiddet eyleminin gerçekleşmesini
müteakiben başlatılan cezai işlemlerde kültür, gelenek, görenek, din veya “namus”un bu eylemlerin gerekçesi olarak görülmemesi
için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alma yükümlülüğü vardır. (madde: 42)
Fiziksel
şiddet,tecavüz dahil olmak üzere cinsel şiddet,zorla evlilik,zorla kürtaj,
zorla kısırlaştırma ve bu eylemlere yardım ve yataklık da suçtur.(madde: 33)
Tarihsel süreçten
gelen,örf ve adetlere mal edilen ve kadını aşağılayabilecek tüm yargılar bu
maddeler ile ortadan kaldırılmış,hiçbir kavramın şiddetin gerekçesi kabul
edilmeyeceği beyan edilmiş ve bu suçlara yardım edenlerinde suçu işleyen kişi
ile aynı gerekçelerle yargılanacağı bildirilmiştir.Bu maddeler Türkiye’deki kadın cinayetlerinin
gerekçelerinin sert bir şekilde reddedildiğini,namus gibi ataerkil kavramların
hiçbir bireyin haklarını ihlal etmek için gerekçe gösterilemeyeceği ve bu
kavram yüzünden hiçbir insanın öldürülemeyeceğini net bir şekilde ortaya
koymaktadır.
“Taraf
devletler; tehdit veya zorlama yoluyla kişinin psikolojik bütünlüğüne ciddi
biçimde zarar veren kasıtlı eylemlerin cezai suçlar olarak değerlendirilmesini
sağlamak üzere hukuki veya diğer tedbirleri almakla yükümlüdürler. (madde: 32 )
‘’Taraf
devletler; bir kişinin onurunu zedelemek amacıyla veya böyle bir etkiyle
istenmeyen sözlü veya fiziksel olarak cinsel nitelikte davranışta bulunmayı,
bunların özellikle de tahrik edici, düşmanca, küçük düşürücü, yüz kızartıcı ve
kırıcı bir çevre yaratarak yapılmasını cezai ve diğer yaptırımlara tabi kılmak
üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alacaklardır.” (madde: 40 )
Sözleşmede
şiddetin sadece fiziksel şiddet olarak ele alınmadığı,sözlü hakaretin,psikolojik,ekonomik
ve cinsel şiddetinde suç sayıldığı ve hiçbir sebeple bu suçlara imtiyaz
tanınmaması gerektiği de açıkca belirtilmiştir.Bu maddelerde yer alan suçlardan
birini işleyen kişi devletin yargı organları tarafından sözleşme maddelerine
bağlı olarak yargılanacak ve davacı sanığa karşı yönelttiği suçlamalardan
vazgeçse dahi devlet vazgeçmeyecektir.Toplumsal huzurun sağlanması,eşitlikçi
anlayışın yaygınlaşması,kişi hak ve onurunun korunması,adil bir yargı
mekanizmasının işlemesi ve hiçbir zorlayıcı hareketin dayatılmaması adına
önemli bir maddedir.
Taraf
devletler; zorla gerçekleştirilen evliliklerin mağdura mali veya idari bir yük
getirmeksizin feshini, iptalini ve sonlandırılmasını sağlamak üzere gerekli
hukuki ve diğer tedbirleri almakla yükümlüdür.” (madde: 32 )
Bu madde
ile özellikle çocuk yaşta zorla evlendirilen veya başlık parası gibi saçma
olguların karşılığı olarak evlendirilmek istenen kişilerin rızası olmadan
hiçbir evliliğe devletin hukuksal açıdan izin vermeyeceği,böyle bir durum yaşandığında
da devletin mağdur olan kişinin isteği üzerine yaşanılan evliliği iptal edeceği
ve tüm imkanları ile mağdur olan kişinin yanında yer alacağı beyan edilmiştir.
“Taraf
devletler; mağdurun güvenliğini de içerebilen, çocuğun yüksek yararının başka
hiçbir şekilde garanti altına alınamaması durumunda, ebeveyn hakkının elinden
alınması için gerekli yasal düzenleme ve tedbirleri almakla yükümlüdür.”(madde:
45 )
Sözleşmenin
en önemli özelliğinden birisi de sadece yetişkin bireyleri korumak adına
olmamasıdır.Şiddet gören veya cinsel istismara uğrayan çocukları
korumanın,gerekirse ebeveyn hakkı iptalinin ve çocukların tüm ihtiyaçlarının
devlet tarafından karşılanacağının beyan edildiği bu madde sözleşmenin yapı taşlarından birisidir.
Sonuç
olarak;
İstanbul
Sözleşmesi,toplum içinde yapılacak her türlü ayrımcılığın karşısında yer alan
bir sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır.Devletin etkin bir şekilde yer aldığı
bu sözleşmede haksızlığa,şiddete,tacize veya tecavüze uğrayan insanların devletin
tüm imkanları seferber edilerek hakkının aranması ve suçu işleyen kişinin yargı
gücü karşısında hiçbir gerekçe kabul edilmeden cezalandırılması
amaçlanmaktadır.Çocukların korunmasını,yetiştirilmesini ve zarar görmemesi için
gereken herşeyin yapılacağını beyan eden bu sözleşme geleceğimizi korumamız
açısından ciddi önem arz etmektedir.Ayrıca bu sözleşme zor kullanılarak
yaptırılan evliliklerin ve para karşılığı evlendirilen çocuk gelinlerin bitmesi
için atılan önemli bir adımdır.Kişi onurunu zedeleyecek,kişinin
sağlığına,psikolojisine zarar verecek her türlü istek dışı hareketinde
yasaklandığı bu sözleşme toplumsal huzuru korumak ve devamını sağlamak adına
önemlidir.Sözleşmeye ilk imzayı atan ülke olmamıza rağmen ne yazık ki ülkemizde
kadın cinayetleri her geçen gün artmaktadır.Bu durumda bizi bu sözleşmenin ne
kadar uygulanıp uygulanmadığı konusunda şüpheye düşürmektedir.Kadınlara ve
çocuklara uygulanan fiziksel,cinsel,psikolojik ve ekonomik şiddetin son bulması
için devletimizin daha aktif rol üstlenmesi gerekliliği su götürmez bir
gerçektir.Ayrıca bu konuyla ilgili yapılan araştırmaların azlığı da diğer bir
üzücü olaydır.Devletin gerek sivil toplum örgütleri gerekse kamu kurumları
aracılığıyla kadına karşı şiddet olaylarının araştırılmasını teşvik etmesi gerekmektedir.İstanbul
Sözleşmesi’nin hiçbir maddesinde aile kurumunu parçalayan veya zedeleyen hiçbir
öğe bulunmamaktadır ki bu da eleştirilmesinin ne kadar anlamsız olduğunu gözler
önüne sermektedir.Ailesinde şiddet gören,kadının ve çocuğun her hakkını korumak
adına yapılan bu sözleşmenin aileyi parçalayacağına inanmak trajikomik bir
olaydan öteye gidemeyecektir.
Unutulmamalıdır
ki,
caydırıcı
cezaların ve etkin koruma politikasının olmadığı,adil bir yargı sisteminin
işlemediği ve iyi hal indirimi gibi cezalarda indirim uygulandığı ülkelerde
toplumsal huzurdan söz etmek mümkün değildir.
Hacı
İbrahim Sancaktar
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi,Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi,Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Kaynakça
1-Türkiye’de
Kadına Karşı Şiddet(2.Baskı 2008,İstanbul)
3-Türkiye'de kadınlar İstanbul Sözleşmesi'ni istiyor, https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyede-kad%C4%B1nlar-istanbul-s%C3%B6zle%C5%9Fmesini-istiyor/a-50161166
4-İstanbul Barosu,Kadın Hakları Merkezi (Mart 2019,İstanbul)
5-Dünden Bugüne Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet ve Ulusal
Kadın Çalışmaları: Psikolojik Araştırmalara Davet(İnci Boyacıoğlu,Dokuz Eylül
Üniversitesi)
6-Kadınlar için Kadınlar: Kadına Karşı Şiddet Araştırması ve
Proje Raporu(Ocak 2015,İstanbul)
Yorumlar
Yorum Gönder