2.BÖLÜM GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BULGARLAR


I.DÜNYA SAVAŞINDA BULGARLAR
Balkan savaşlarının ardından Bulgarlar ilk başlarda topraklarını büyütse de sonrasında diğer balkan devletlerinden ele geçirdiği topraklar elinden alınmıştır.  Bulgarların yardım istediği Rusya ise Bulgarların yanında yer almamıştır. Bütün bu olanlar Bulgarları Rusya güdümünden çıkarmış ve Balkan coğrafyasından uzaklaştırmıştır. 28 Temmuz 1914 yılında I. Dünya Savaşının başlamasıyla Bulgar kralı I. Ferdinand Alman yanlısı bir tutum sergilemiştir. Ama savaşın başında Almanya’nın aldığı ufak çaptaki yenilgiler Bulgarların savaşa girmesini geciktirmiştir. Bulgarların savaşa girmesini sağlayan en büyük etken ise Almanların yanında savaşa giren Osmanlı Devleti’nin Çanakkale cephesinde itilaf devletlerine karşı çok büyük bir zafer kazanmasıyla oldu. 

Bulgarlar büyük Bulgaristan hayalini gerçekleştirmek ve açık denizlere inmek için ekim 1915 yılında Almanların yanında savaşa girmiştir. Bulgarların savaşa girmesiyle ittifak devletlerinin aralarındaki kara bağlantısı tamamlanmış oldu. Bulgaristan’ın savaşa girmesinin ardından Romanya’da itilaf devletlerinin yanında Rusya’ya güvenerek savaşa girmiş ama Rusya’daki Bolşevik ihtilalin ardından Rusya ile birlikte savaştan çekilmiştir. Bariz bir şekilde üstünlük İttifak devletlerine geçmişken 2 Nisan 1917’de ABD savaşa dahil oldu. Böylelikle dengeler tekrar değişti. Ekim 1917’de Yunanistan’ında savaşa girmesiyle Balkanlardaki dengeler İtilaf devletleri adına değişti. Bulgaristan’da işsizliğin artması, yüksek enflasyon ülkede büyük bir ekonomik bunalıma yol açtı. Bulgarların yenilgiler almaya başlamasıyla bir grup asker hesap sormak için Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya hareket etti. Vladaya ayaklanması patlak verdi. Ayaklanma sonunda I. Ferdinand tahtan çekilmek zorunda kaldı. Ve yerine oğlu Boris geçti. 27 Mayıs 1919 yılında İtilaf devletleri ve Bulgaristan Neuily Antlaşması imzalandı. Bulgaristan’ın toprakları daraltıldı. Ve Ege denizi ile olan bağlantısı tamamen kesildi.

İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEM 
İki savaş arası dönemde statükocu, revizyonist ülkeler rekabet halindedir. I. Dünya Savaşı’nın kazanan ülkeleri olan İngiltere ve Fransa uluslararası sistemde statükonun devamından yanayken yenilen ve ağır şartlar dayatılan Almanya, İtalya ve Bulgaristan düzenin değişmesinden yanadır. Statükocular 1930’larda düzeni kendi lehlerinde koruma yoluna gitmişlerdir. Neuily anlaşmasından sonra Aleksandar Stamboliyski’nin başında olduğu reformcu hükümet ülkedeki gücü ele geçirmiştir. Ve Cumhuriyeti ilan ettiler. I. Ferdinand’a baskı yaparak tahtan çekilmesini sağladı. Mart 2020 yapılan seçimlerde Bulgar halk çiftçi birliği partisi oyların çoğunu alarak iktidara geldi. Toprakların çoğunun kaybedilmesine rağmen Aleksandar Bulgaristan’ı ekonomik olarak kalkındırmaya çalışmış İtilaf devletleriyle yaptığı anlaşmaya titizlikle uymuştur. Halkın %80 köylülerden oluştuğu Bulgaristan’da bütün köylüye toprak dağıttı. Halkın yargıdan daha fazla yararlanabilmesi için bir dizi reformlar yaptı. Komünistlerin kızıl sendikasını karşı yeşil sendikayı kurmaya çalışsa da bunda başarılı olamadı. 1923 yılında yapılan seçimleri de kazanmasına rağmen savaşa karşı oluşu, İtilaf devletlerine yakınlığı orduda pek iyi karşılanmadı. 9 haziran 1923 yılında yapılan bir darbeyle iktidardan indirilerek idam edildi. Bu darbenin arkasında Kral Boris olduğu düşünülmektedir. Aleksandar’ın İktidardan indirilmesiyle, Kral Boris gücü ele geçirdi. Çok kısa bir zamanda ülkede diktatörlük kurdu. Önemli yerlere kendi adamlarını yerleştirdi. Bu dönem Bulgaristan giderek revizyonist politikalar izlemeye başlamıştır.

II. DÜNYA SAVAŞI BULGARLAR
2. dünya savaşı başladığında Bulgaristan tamamen monarşik bir yönetim altındaydı. Yönetimin başında Kral Boris vardı. Savaşın başlarında Bulgaristan her ne kadar tarafsız olmaya çalışsa da bu durum 2. Balkan savaşında Romanya’nın Bulgaristan’dan aldığı Dobruca topraklarını Almanların tekrardan Bulgaristan’a geri vermek istemesiyle değişti. Bu durum Bulgaristan’ın 2. Balkan ve I. Dünya savaşlarında kaybettiği toprakları tekrardan alma fırsatını yarattı. Özellikle Bulgar nüfusunun yoğun olduğu toprakların Bulgaristan’a vaat edilmesi ile Çar Boris’in önderliğinde Bulgaristan mihver devletlerin tarafında savaşa dahil oldu. I. Dünya savaşından farklı olarak Bu savaşta Bulgaristan pasif bir role izledi. Herhangi bir çatışmaya girmedi. Sadece Almanların işgal ettiği topraklarda asker bulundurdu. 1941 yılında Almanların Sovyetler birliğine karşı başlattığı Barbarossa harekatına hiçbir şekilde katılmadı. Büyük çatışmalara girişmeden 1943 yılına kadar bütün Bulgar ulusunu tek bir çatı altında topladı. 1943 yılında Çar Boris’in ölmesiyle onun yerine Alman yanlısı Dobri Bozhilov getirildi. Her ne kadar Bulgaristan Almanlar sayesinde tekrardan Bulgar ulusunu bir araya getirmeyi başarsa da 1944 yılına gelindiğinde durumlar tam olarak Almanların aleyhine dönmüştü. Barbarossa harekatı tam bir başarısızlıkla sonuçlanmış Sovyet orduları hızla Balkanlara doğru ilerliyordu. Dobri Bozhilov hükümeti hızlı bir şekilde devrilmiş yerine ılımlı ve her kesime yakın olan Konstantin Muraviev’in hükümeti kurulmuştu. Bulgaristan hızlı bir şekilde tarafsızlığını ilan etse de 5 eylülde Sovyetler birliği Bulgaristan’a savaş ilan etti. Sovyet birlikleri Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya girerek hükümeti dağıttı. 9 Eylül’de Sovyet yanlısı Kimon Georgiev cumhurbaşkanı ilan edildi. Yeni komünist Bulgar hükümeti kurularak Monarşik yapıya son verildi. 2. Dünya savaşından Bulgaristan karlı çıkmayı başardı. Güney Dobruca ve iç Makedonya kendi sınırlarına kattı.

BULGARİSTAN’DA KOMÜNİST DÖNEM
Bulgaristan’da Komünizmin ayak sesleri 1903 yılına dayanıyor. 1903 yılında sosyal demokrat partiden ayrılan bir grup insanın kurduğu Bulgaristan Sosyal Demokrat ve İşçi Partisi'ne dayanıyordu. Yapılan birleşmeler sonucu Bulgar komünist partisi doğdu. Bulgaristan Halk Cumhuriyeti'nin 1946-1990 yılları arasında iktidardaki partisiydi.  II. Dünya savaşında Bulgaristan’ın saf değiştirerek Sovyet tarafına geçmesiyle 9 eylül 1944 yılında büyük bir ayaklanma meydana geldi. Bu ayaklanmanın sonucunda Bulgar komünistleri hükümette etkin hale geldi. Bulgaristan Sovyetler birliğine tam bağlılık gösterdi. Varşova paktına ve Kominform’a katıldı. Sovyetlerle ortak bir Pazar ağı kuruldu. Çeşitli enerji anlaşmaları imzalandı. Sovyetler birliği Sanayi alanında Bulgaristan’a büyük yatırımlar yaptı. Ve Bulgaristan’ın gelişmesi için tam destek verdi. 1946-1990 yılları arasında Sovyetler Bulgaristan’a 16,7 milyar değerinde yardım yaptı. Yapılan yardımlar ve anlaşmalar Bulgaristan’ı tam anlamıyla Sovyetler birliği yörüngesine soktu. Hatta Yugoslavya Komünist Partisi Sovyetlerin yönetimindeki Kominform’dan ayrıldıktan sonra Bulgaristan’da Yugoslavya lideri Titoyu destekleyen bütün Komünist parti üyeleri ortadan kaldırıldı. Bulgar Komünist partisi liderleri ; Georgi Dimitrov (1946–1949), Vulko Çervenkov (1949–1954), Todor Jivkov (1954–1989), Petar Mladenov (1989–1990), Aleksandar Lilov (1990).  Bütün bu liderlerin en başında Todor jivkov vardır. Onu özel kılan şey Bulgaristan’da hiçbir liderin yakın olmadığı kadar Sovyetlere ve Sovyet liderlere yakın olmasıydı. Özellikle Sovyet lider Kruşçev ile yakınlık kurmuştur. Ama onu diğerlerinden ayıran şey sonunda Bulgaristan’daki tüm Komünist düzeni bitirecek ve ülkeyi ekonomik iflasa sürükleyecek olan Asimilasyon politikalarını başlatmış olmasıydı.

BULGARİSTAN ASİMİLASYON POLİTİKALARI
Todor jivkov 1954 yılında Bulgaristan Komünist partisinin başına geldiğinde Ülkede yaklaşık 2 milyon kadar Müslüman vardı. Bunların ana unsuru Türkler olmakla beraber Pomaklarda mevcuttu. Todor jivkov  Ülkede tek bir ırka ve dine dayalı bir sistem kurmak istiyordu. Ona göre Bulgarlar dışındaki diğer kesimler ülkenin geleceği için tehlike arz ediyorlardı. Ve acilen Bulgarlaştırılmaları gerekiyordu. Bu kapsamda ilk olarak 1959 yılında da Kültür devrimi adı altında kadınların başörtüsünün çıkartılması için baskılar yapıldı. Çocuklara sünnet yasağı getirildi. Türklerin ve Müslüman unsurların devlette ve askeriyede önemli pozisyonlara getirilmeleri engellendi. 1970-1974 yılları arasında Pomakların isimleri değiştirildi. 80'li yıllara geldiğimizde Romanların isimlerini de değiştirildi. Bu Asimilasyon politikalarına Dünya  kamuoyundan büyük bir tepkinin gelmemesi Bulgar Komünist partisini daha radikal adımlar atmaya itti. 

1982 yılında Türkiye başbakanı Kenan evren Bulgaristan’ı ziyaret etti. ve Jivkov’a açık bir mesaj verdi “Bu halk Müslüman kendi ibadetlerini yerine getiriyorlar. Kendi ibadetini yerine getirebilmesi için biz finanse ediyoruz. Hocaları var, camileri var, her şeyleri var ama bu halk Türk halkının bir parçası değil ve onların nasıl yaşayacağı ve ne yapacağı sizi ilgilendirmez. Bu halk Bulgaristan'ın bir parçası“ 1984 yılında en büyük azınlık grup olan Türklerin adları değiştirilmeye zorlandı. Ölen dedelerinin bile adları değiştirildi. Jivkov’un bu hamlesi Türklerde pek işe yaramadı. Pek çok Türk buna karşı çıktı. Durumla baş edemeyeceğini anlayan Jivkov 1989 yılında sınır kapılarını açarak Türkleri göçe zorladı. Bu dönemde Bulgar Türklerine kucak açan Türkiye oldu. 350 bin kadar Bulgar Türkü Türkiye’ye geldi. Bu 2. Dünya savaşından sonraki en büyük ikinci büyük göçtü.  Bulgar Komünist partisinin ülke içindeki diğer halklara karşı olan politikaları dünya kamuoyuna büyük tepkiye neden oldu. 
Özellikle NATO ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Bulgaristan’ı baskı altında bırakarak Bulgarlaştırma politikalarını azaltmıştır. Bu süreçte en büyük tepkiyi Türkiye verdi.  O zaman ki Türkiye başbakanı Turgut Özal Bulgaristan’a çok sert çıktı. Bulgaristan’a Nota verildi. Ve ambargo uygulanmaya başlandı. İstanbul’da büyük mitingler yapılmaya başlandı. Herkes Bulgaristan’a müdahale edilmesini istiyordu. Ama bu durum Bulgaristan’ı koruyan Sovyet devi yüzünden pek olası görülmüyordu. Her ne kadar Türkiye Bulgaristan’dan kat ve kat üstün bir konumda olsa da Sovyet tehdidi Türkiye’nin elini kolunu bağlıyordu. Ama yapılan dış baskılara ve ekonominin daha da kötüleşmesine dayanamayan Jivkov 1989 yılında görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Ayrılmasında Sovyetlerin içindeki reformcu harekette etkili oldu. 1990 yılında tutuklandı ve 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Jivkov’dan sonra Bulgar komünist partisi dağılma başladı. Bu dönemde parti daha ılımlı bir sürece girdi. Ve Marksizm ve leninizm’den uzaklaştı. Partinin adı Bulgar Sosyalist partisi oldu. Parti içindeki bir çok Komünist partiden ayrılarak yeni örgütlenmelere giriştiler. 3 nisan 1990 tarihinde Bulgaristan Komunist partisi kapatıldı. Asimilasyona uğrayan Halklara hakları geri verildi. Türkiye’ye zorunlu göç eden 150 bin kadar Bulgar Türkü Bulgaristan’a geri döndü.  Komünist dönem sonrası Bulgaristan Türkiye ve diğer devletlerle olan ilişkilerini belli bir düzene oturttu.

21. YÜZYILDA BULGARİSTAN
21. yüzyılda Bulgaristan’ın en büyük sorunu nüfus azalması olabilir. 1990 yılında nüfusu 9 milyon olan ülke günümüzde 7 milyonluk bir nüfusa sahip ve nüfusu hızla eriyor. 2050 yılında nüfusu 4 milyonunda altına düşmesi bekleniyor. Ülkede derin bir ekonomik kriz baş var. Bu kriz sonucunda Bulgaristan genç nüfusunu kaybediyor. Pek çok Bulgar genci yurtdışına çıkarak ülkeyi terk etti. 2007 yılında Bulgaristan’ın Avrupa birliğine üye olmasıyla genç nüfusta ikinci bir göç dalgası yaşandı. en sonunda önemli bir genç nüfusunu kaybetti. Her ne kadar nüfusu arttırma politikaları izlense de halk tarafından bir karşılık bulmuyor. Ülkeye göçmenlerin alınmasına ise hem halk hem yönetim karşı, Yönetimin asıl amacı yurtdışına göç eden Bulgar gençlerini eve döndürüp, nüfus politikalarının başarı seviyesini arttırmaktır. 21. Yüzyılda Bulgaristan komşularıyla iyi ilişkiler geliştirmiştir. Özellikle Türkiye ile yakınlaşan Bulgaristan en büyük ihracat ortağı Türkiye’dir.  Türkiye 2001 yılında Bulgar vatandaşlarına vize uygulamasını kaldırdı. Bulgaristan Avrupa birliğinin dış sınırı olması ve Türkiye gibi büyük bir göçmen kitlesine sahip bir ülkeyle sınırdaş olması nedeniyle mülteci akınlarına karşı ekstra önlemler almakta ve Avrupa ile koordineli hareket etmektedir. Bu kapsamda Bulgaristan Türkiye ile olan sınırına 260 kilometrelik bir tel örgü örerek mülteci akınlarını büyük oranda engellemeyi başarmıştır.  Ama Türkiye ile sınırı olan Yunanistan için durum daha ciddi bir hal almıştır. Özellikle Türkiye ile Yunanistan sınırının büyük orada  nehirlerden ve bataklıklardan oluşması mültecilerin işini daha da kolaylaştırmıştır. 28 şubat 2020 tarihinde  Türkiye’nin Mültecilere sınır kapılarını açmasıyla Bulgaristan zor durumda kalmış sınırına 1000 kadar asker sevk ederek sınırını güvence altına almaya çalışmış ve bunda Yunanistan’a göre daha başarılı olmuştur. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye mülteciler konusunda yardım etmesini istemiş, Türkiye’nin mültecilere tek başına bakmak zorunda olmadığını belirtmiştir. Avrupa Birliğini acil adım atmaya çağırmıştır. Aynı zamanda 21. yüzyılda Bulgaristan Rus etkisinden çıkarak 2004 yılında NATO ve 2007 yılında AB girerek Rusya’nın karşısında yer almıştır. Özellikle Rusya’nın kırımı ilhakına karşı çıkmış Ukrayna’nın iktidarsızlaştırılma çabalarının bırakılmasından bahsetmiştir.
Sonuç olarak, Bulgarlar geç bir tarihte Orta Asya’nın bozkırlarından Tuna deltasına gelmiş slavlaşarak kendi öz benliklerini kaybetmişlerdir. Ellerinde kalan tek şey adları da olsa da Balkan coğrafyasına iki kez hükmetmişlerdir. Sayısız büyük ulusa karşı var olma mücadelesi vermişlerdir. Büyük Bulgaristan’ı kurmak her zaman kalplerinin bir kenarında yatmıştır. Osmanlıdan sonra geleneklerini devam ettirmek yerine Avrupalı olmaya çalışmışlardır. 2. Dünya savaşından sonra Sovyetlerin en sadık devletlerinden biri olmuşlardır. Bulgaristan’ın Buzludzha dağı hala Sovyetlerin en büyük ve görkemli anıtına ev sahipliğine yapmaktadır.
                                                                                          


                                                                 YAKUP ÇAKMAK
KAYNAK
-BARBARA JELAVICH/BALKAN TARİHİ 2
-MEHMET UĞUR EKİNCİ /BULGARİSTAN SİYASETİNİ ANLAMA KILAVUZU





Yorumlar

Popüler Yayınlar