1. BÖLÜM GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BULGARLAR
GEÇMİŞTEN
GÜNÜMÜZE BULGARLAR
BULGARİSTAN
Balkanlardan
yer alan Bulgaristan’ın resmi adı Bulgaristan Cumhuriyetidir. Sınır komşuları
Kuzey Makedonya, Sırbistan, Yunanistan, Türkiye ve Romanya’dır. Nüfusu yaklaşık
olarak 7 milyondur. Bulgarlar (%83,9), Türkler(%9,4), Romanlar(%4,7) ve
diğerleri %2 kısmı oluşturur. Günümüzde Bulgaristan’ın Romanlara uyguladığı
ayrımcılık, üyesi olduğu Avrupa Birliğinde önemli bir sorundur. Ülkede
Bulgarcadan sonraki ikinci en önemli dil Türkçedir. Başkenti 1.2 milyon nüfusu
ile Sofya’dır. Dini yönelim olarak %76 Hristiyan, %12 Ateist, %10 Müslüman’dır.
Bulgaristan Başkanı asker asıllı olan Rumen Radev’dir kendisi Bulgar Sosyalist Partisi
tarafından destek alarak başa geldi.
BALKANLAR
ÖNCESİ BULGARLAR
Balkanların
yerli bir halkı olarak düşünülse de Bulgarlar Balkanlara Orta Asya’dan gelerek
geç bir tarihte yerleşmişlerdir. Bulgarların Hunlar ile birlikte Orta Asya’nın
bozkırlarından gelen Türk boylarından biri olduğu düşünülmektedir. İlk yerleşim
yerleri Kuzey Karadeniz kıyıları olmuştur. 5. yüzyılın 2. yarısında Avrupa Hun
devletin parçalanmasıyla Hunların büyük bir kısmı Asya’ya geri dönmüştür. Belli
bir süre Karadeniz’in kuzeyinde özgür bir şekilde yaşayan Bulgarlar diğer
kabilelerle de kaynaşarak Bulgarya Hanlığı ve Volga Bulgarya Devletini
kurmuşlardır. 651 yılında Kafkasya ve Kuzey Karadeniz’de etkili olmaya başlayan
Hazar kağanlığı Bulgarlara baskı yaparak topraklarını terk etmesine neden
olmuştur. ikiye bölünen Bulgarların bir kolu kuzeye giderek İdil Volga Bulgarlarını
oluşturmuştur. Ve 13. Yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Diğer kolu
Batıya yönelerek Tuna nehri civarlarına gelmişlerdir. Antik dönemden bu yana
Tuna nehri etrafında yaşayan Traklar ile kaynaşarak I. Bulgar İmparatorluğunu
kurmuşlardır.
I.BULGAR
İMPARATORLUĞU
Ms
650-680 tarihleri arasında Kağan Asparus önderliğinde kurulmuştur. Tuna
kıyılarına gelen Bulgarlar kısa sürede bölgede bulunan Yunanlar, Traklar ve
Slav topluluklarını da içine alarak Bulgar İmparatorluğunu kurdular.
Sınırlarını Bizans’a kadar genişleten Bulgarlar Bizans İmparatorluğu ile komşu
oldular. 681 yılında yapılan anlaşma ile Bulgarlar Bizans İmparatorluğu
tarafından resmen tanındı. Kağan Asparus’un ölümü üzerine yerine oğlu Tervel
Han geçti. Tervel Han döneminde Trakya Bizans’tan alınmıştır. Ve 716 yılında
Bizans ile sınır anlaşması yapılmıştır. Meriç nehri sınır kabul edilmiştir. Bu
anlaşmadan sonra Bizans ile Bulgar İmparatorluğu arasında uzun bir barış ve
dostluk dönemi başladı. Hatta Tervel Han, 717 yılında Arapların İstanbul’u
kuşatması üzerine Bizans’a yardım ederek Araplar karşı savaşmıştır. Savaşta
gösterdiği büyük başarılar sayesinde Avrupa’nın kurtarıcısı olarak anılmıştır.
Bulgarlar ile Bizans arasında süren Barış dönemi V. Konstantin’in başa
gelmesiyle bozuldu. Özellikle Konstantin’in Bulgar sınırında uyguladığı iskan
politikaları ve savunma önlemleri 756 yılında Bulgarların Bizans’a saldırmasına
neden olmuştur. Bunun üzerine Bulgar İmparatorluğu üzerine sefere çıkan
Konstantin 763 yılında Bulgarları büyük
bir bozguna uğratmıştır. Bu durum Bulgarları iç karışıklık dönemine sokmuştur.
Bu dönemde Bulgar İmparatorluğu Bizans etki alanına girmiştir. 770 yılında Telerig
Han’ın Başa geçmesiyle Bulgarlar tekrar güçlenmişlerdir. Ama eski güçlerine ulaşamamışlardır.
9. Yüzyılda başa geçen Krum Han Maceristan ve Romanya’yı ele geçirerek
tekrardan Bulgarları etkin bir güç haline getirdi. Edirne’yi alarak 814 yılında
İstanbul’u kuşattı. Kuşatma sırasında ölen Krum Han’ın yerine oğlu Omurtag Han geçti. Onun zamanında Bulgarlar
hızlı bir şekilde güçlenmeye devam etti. bu dönemde devam eden Slav göçleri
nedeniyle Bulgarlar Slavlaşmaya başladı. 852 yılında I. Boris’in tahta
geçmesiyle Tengri inancı terk edilerek 856 yılında Hristiyanlık kabul edildi.
Kril alfabesi kullanılmaya başladı. İstanbul fener Rum patrikhanesine bağlanıldı.
Zaman içerisinde han yerine çar, Bulgar hanlığı yerine Bulgar Knezliği veya
Bulgar Çarlığı ifadeleri kullanılmaya başlandı. Bulgar hanları adları Slav
olmaya başladı. feodal bir sisteme doğru evrilmeye başlandı. Bütün Bunlar
Bulgarların özlerini kaybederek Slavlaşmasına neden oldu.
10.
yüzyılın sonlarına kadar Bulgar İmparatorluğu Bizans’a karşı üstünlüğünü korusa
da Peçeneklerle, Ruslarla, Hırvatlar ve Macarlarla yapılan savaşlar sonunda
zayıflamaya başladı. 971 yılında Bizans İmparatorluğu Bulgarları ağır bir
yenilgiye uğratarak başkent Preslav’ı işgal etti. Ağır bir yenilgi alan
Bulgarlar Ruslarında baskısıyla topraklarını kaybetmeye başladı. 1014 yılında
yapılan Kleidion savaşında Bulgar ordusunu yenilgiye uğratan Bizans İmparatoru II. Basileios, 1018 yılında I. Bulgar
İmparatorluğuna son verdi.
II.
BULGAR İMPARATORLUĞU
1018
yılında I. Bulgar imparatorluğu Bizans İmparatorluğu tarafından yıkılıp
toprakları ele geçirildi. Bu dönemde pek çok Bulgarlar pek çok isyan girişimde
bulunmuştur. Bu isyan girişimleri bastırılmıştır. 1180 yılında ağır vergilerden
ve sürekli ezilme hissinden bıkan Bulgarlar bir Tırnovalı Asen ve Petır Asen
kardeşlerin önderliğinde bir kez daha ayaklandı kendilerine Ulahların (Romanın
eski kolonileri) ve Kumanların (karadenizin kuzeyindeki Türkler) destek
vermesiyle kısa sürede başarı sağlayarak 167 yıllık Bizans egemenliğini yıkmayı
başarmışlardır. Özellikle Bizans’ın Doğudan gelen bozkır savaşçılarına karşı
yürüttüğü savaşlar neticesinde zayıflamasını iyi değerlendiren Bulgarlar 1185
yılında kuzeyde bağımsız bir Bulgar devleti kurdular. Başlarındaki Asen
kardeşlerden biri Bulgarların çarı ilan edildi. Ve I. İvan Asen adını aldı.
Asenler Kuman kökenliydi. Bu yüzden kurulan II. Bulgar Devleti Kuman-Bulgar
devleti olarak adlandırıldı. I. İvan Asen’den sonra 1218 yılında başa gelen II.
İvan Asen dönemi Bulgarların en parlak dönemidir. Bu dönemde balkanların %90
dan fazlası Bulgarların eline geçmiştir. Ticaret ve sanat gelişmiştir. II.
Bulgar İmparatorluğunda merkezi otorite büyük oradan sağlanmıştır. 1280 yılında
Asenlerin son temsilcisinin ölmesiyle Asenler devri sona erdi. Asenlerden sonra
başa geçen Bulgar çarları başarılı ve sürekli bir yönetim oluşturamadılar. 1323
yılında başa geçen Mihail Şişman sürekli bir hanedanlık kurmayı başarmıştır.
Ülkenin feodal beyliklere ve despotluklara ayrılmaması için savaşsa da güçlenen
Sırplara karşı 1330 yılında yaptığı
savaşı kaybetmiş ve öldürülmüştür. Bu savaşın ardından Makedonya Sırpların
eline geçmiştir. 1340 Anadolu’dan
gelerek balkanlara geçen Osmanlı Devleti tüm Meriç Vadisine akınlar düzenlemeye
başladı. Osmanlılar 1362'de Plovdiv'i, 1382'de de Sofya'yı ele geçirdiler.
Bulgaristan'ın son çarı olan İvan Şişman, kendini 1371'de Osmanlı'nın hizmetkarı
olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Bulgarlar
bir süre özgür yaşasalar da 1389 yılında Sırp, Hırvat, Bosna kuvvetlerinin oluşturduğu
Haçlı gücünün Osmanlı Devleti karşısında
büyük bir bozguna uğramasıyla Balkanlar’da Osmanlı devletine kaşı koyabilecek
büyük bir güç kalmamış oldu. Savaştan sonra Bulgarların üzerine yürüyen Osmanlı
Devleti 1393’te Tırnova 1396’da Vidin’i ele geçirerek Bulgar Devleti’nin son
kalıntılarını da ortadan kaldırarak Bulgarların bütün topraklarını ele
geçirdiler.
OSMANLI
DÖNEMİ BULGARLAR
1396
yılında Vidin’in ele geçirilmesinden sonra Bulgarlar 500 yıl sürecek Osmanlı
egemenliğine girdiler. Osmanlıların bölgeye gelmesiyle Bulgar halkının bir
bölümü Tuna nehrinin kuzeyine kaçtı. Bulgarların kuzeydeki dağlara çekilip
orada yaşamaya başlamasıyla Osmanlı Anadolu’daki Türk aileleri Bulgar
topraklarının güneyindeki ovalara yerleştirmiştir. Osmanlı’nın batıya olan seferleri Bulgar
toprakları üzerinden olduğu için ekonomik anlamda Bulgar toprakları
gelişmiştir. Kervansaraylar,Camiler,Hamamlar gibi Osmanlı mimarisini yansıtan
eserler yapılmıştır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un
ele geçirilmesiyle Bulgarlar Fener Rum Patrikhanesine bağlandı. Patrikhaneden
atanan din adamları Bulgar kilisesini
ellerinde bulundurmuşlardır. Özellikle Rumların (Yunan) Bulgar kilisesini ele
geçirmesiyle Bulgar halkını Rumlaştırmaya çalışmışlardır. Bu dönemde bir kısım
Bulgar soylusu Osmanlı İmparatorluğu’nun etkisiyle Müslümanlığı seçerken diğer
Bulgar Soyluları kendi kimliklerini bırakarak Rumlar (Yunan) gibi yaşamaya
başlamışlardır. Bulgarlar, Arnavutlar,Rumlar (Yunanlar) gibi Osmanlı
yönetiminde pek etkili olamamışlar ve sadece yerel yönetimde kalmışlardır.
Bulgar toprakları Sofya,Vidin,
Silistre,Niğbolu,Çirmen, Vize ve Köstendil sancaklarından oluşmuştur. Bu
sancaklar Rumeli beylerbeyine bağlı kalmıştır. 17. yılın sonuna kadar herhangi
bir ciddi Bulgar ayaklanması görülmemiştir. 17. yüzyılın sonunda II. Viyana
kuşatmasının Osmanlı İmparatorluğu açısından tam bir bozgunla bitmesi
Balkanlarda büyük karışıklığa yol açtı. Bulgar topraklarında çeteler oluşmaya
başlamıştır. İlk başlarda bu çetelere Bulgar halkı destek vermese de Rum
Patrikhanesi’nin baskıları, Osmanlı kökenli yöneticilerin ve memurların Bulgar
halkını ezmeye başlaması 18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan Fransız ihtilali ile
yükselen milliyetçilik duyguları ve Rusların Slavlaşmış Bulgar halkı üzerindeki
panslavist politikaları neticesinde 19. Yüzyılda Bulgar topraklarında
bağımsızlık ayaklanmaları çıkmaya başlamıştır. 1839 yılında Tanzimant
fermanıyla Bulgarlar eşit derecede Osmanlı vatandaşı olması sağlanmaya
çalışılsa da Ferman başarılı uygulanamadığı için başarıya ulaşmamıştır. 1841,
1849, 1867, 1876 yıllarında Bulgar topraklarında Ruslarında etkisiyle büyük
ayaklanmalar yaşanmıştır. 1774 yılında Rusya ve Osmanlı arasında imzalanan
küçük kaynarca anlaşmasıyla Ruslar Balkanlardaki Ortodoks halkının
koruyuculuğunu alması Bul
garların
ve diğer balkan devletlerinin bağımsızlığına giden yolu açmasını sağlamıştır. 1877-1878
yılında Rusya ve Osmanlı arasında yapılan 93 harbi neticesinde Ruslar İstanbul
önlerine kadar gelmişler onlarla birlikte gelen Bulgarlar savaşta Osmanlılara
karşı büyük gayret gösterdikleri için Osmanlıya bağlı bir Bulgar Prensliği
kurulması konusunda anlaşılmıştır. 1878
yılında Niğbolu, Ziştovi, Rusçuk, Silistre, Varna, Şumnu, Lofça ve Tırnovo gibi
şehirleri içine alan özerk bir Bulgar Prensliği kurulmuştur.
BULGAR
PRENSLİĞİ
Berlin
Antlaşması ile 1878 yılında Osmanlıya bağlı bir Bulgar prensliği kurulsa da bu
bağlılık kağıt üstünde kalmıştır. Bulgar prensliğinin kendi
anayasası, bayrağı, marşı ve dış politikası vardı. Bunun en güzel örneği ise
1885 yılında özerk konumda olan Doğu Rumeli’de bir ihtilal yaşanması ve
ardından Bulgar prensliğine bağlanmasıdır. Bulgar prensliği ilk kurulduğunda
sınırları balkanların %50’sini kapsıyordu. Ama Rusların etkisi altında bir
Bulgar Prensliği Avrupalı devletlerin çıkarlarını etkileyeceği için
topraklarının bir kısmı Osmanlıya ve Sırplara bırakıldı. Bulgar prensliğinin
ilk prensi Aleksandr Berlin konferansında Avrupalı devletler tarafından
atanmıştır. Döneminde Doğu Rumeli’nin Bulgar prensliğine katılması dışında
büyük bir katkısı olmamıştır. Aleksandr 1886 yılında tahtan çekildikten sonra
yerine Fransa Kralı Louis philippe’nin torunu prens I. Ferdinand geçti.
Ferdinand dönemi oldukça aktif geçmiştir. Öncelikle yönetimdeki rakiplerini tek
tek eleyen Ferdinand 1894 yılında yönetimi tek başına ele geçirdi. Diğer büyük
devletler tarafından tanınmayan Bulgar prensliğini uluslararası ortamda bir
statü kazandırmak için Bourbon prensesi Parmalı Maria Louisa ile evlendi. Bu
evlilikten doğan çocukları veliaht prens Boris’i Rum Ortodoks klişesinde Rus
çarı II. Nikolay'ın vaftiz babalığıyla vaftiz ettirmesiyle özellikle Rusya’nın
dikkatini çekti. Gelecekteki Prensin bir Ortodoks olması Rusya’nın Bulgar
Prensliğine yakınlaşmasını sağladı. Böylelikle I. Ferdinand ülke içinde ve
dışında gücünü pekiştirmiş oldu. 1908 yılında Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu'nun Bosna-Hersek'i ilhakından yararlanarak Osmanlı Devleti'ne
karşı Bulgaristan'ın tam bağımsızlığını ilan etti. kendisini Bulgar Çarı ilan
eden I. Ferdinand Bulgar Krallığını kurdu.
BULGAR
KRALLIĞI
I.Ferdinand
tek taraflı bağımsızlık ilanından sonra hızlı bir şekilde silahlanmaya başladı.
Yayılmacı politikalar izleyeceğini belli etmiştir. Bu yayılmacı politikalarını
balkanlarda güçsüz kalan Osmanlı üzerine yoğunlaştırdı. Rusya’nın desteği ile
Sırplarla olan anlaşmazlıklarını gideren Bulgar Krallığı Osmanlı topraklarının
paylaşımı konusunda anlaşmışlardır. anlaşmaya daha sonradan Yunanistan ve
Karadağ’da katılmıştır. Özellikle bu dönemde Osmanlı devletinin yaptığı hatalar
Balkan devletlerini birleştirmede önemli rol oynamıştır.
BALKAN
SAVAŞLARI
8
Ekim 1912 tarihinde Karadağ’ın Osmanlıya Savaş ilan etmesiyle I. Balkan Savaşı
başlamıştır. Bulgarlar Trakya cephesinden saldırmışlar, hazırlıklı olmaları, sayı
üstünlüğü sayesinde Osmanlıları yenerek Çatalca’ya kadar gelmişler ve
İstanbul’u tehdit etmeye başlamışlardı. İngilizlerden yardım isteyen Osmanlı
devleti İstanbul yakınlarına gelen Bulgar ordusunu İngilizlerin yardımıyla
durdurabilmişti. 1913 yılı Mayıs ayında Londra Antlaşması imzalandı bu
anlaşmanın sonunda Balkanların en güçlü devleti Bulgar Krallığı oldu. kazandığı
toprak parçalarıyla sınırlarını Ege denizine kadar genişletti. Bulgaristan’ın
bu kadar güçlenmesi Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan’ı rahatsız etti. Üç ülke
birleşerek Bulgar Krallığına savaş ilan etti. Savaşa Osmanlı Devleti ve Romanya
Krallığı da katıldı. Aynı anda 5 cephede
savaşan Bulgarlar Barış istemek zorunda kaldı. 1913 yılında Bükreş Antlaşması yapıldı.
Bu antlaşma ile Bulgaristan Dobruca'yı Romanya'ya, Kavala'yı Yunanistan'a
verdi. Ve Makedonya'dan ufak bir toprak parçası almıştır. Özellikle I. Ferdinand uğradığı bu haksızlık
sonrasında Rus etkisinden çıkarak Alman etkisine girmeye başlamıştır. Balkan
Savaşlarından Sonra Bulgar Krallığının nüfus yapısı değişmiştir. Ülkeden Başta
Türk olmak üzere Müslümanlar Osmanlı topraklarına göç etmiştir.
(Bulgarların Balkan Savaşlarında küçük yerleşim yerlerinde
Türk azınlığa uyguladığı eziyet Ömer seyfettin’in Beyaz lalesin bütün
dehşetiyle anlatılmıştır.)
KAYNAKÇA
-
Tolga Uslubaş / Dünya
Tarihi
-Barbara
Jelavich / Balkan tarihi 1-2
-
Lev Troçki / Balkan
Savaşları
YAKUP ÇAKMAK
Yorumlar
Yorum Gönder