GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YUNANLILAR - 2.BÖLÜM
YUNAN KRALLIĞI (1829-1924)
İsyan
döneminde her bölgede konseyler kurulmuş ve bu konseylerde baştaki ulusal
meclise bağlanmıştı. Her ne kadar 1827 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve Mısır
valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından büyük çoğunluğu yok edilse de
Navarin’de Osmanlı Donanmasının yakılmasıyla tekrardan eski gücüne kavuşmuştur.
Osmanlı devletinin yarımadanın güneyinde gücünü kaybetmesiyle ulusal meclis
tarafından 1828 yılında vali olarak seçilen Loannis Kapodistrias Yunanistan'a
geldi. Maddi ve manevi olarak Yunanistan’ı
kalkındırmaya çalıştıysa da burjuva sınıfının engeline takıldı. Burjuva
sınıfıyla anlaşmazlıklar çözülemeyince 1831 yılında suikaste kurban gitti. Bu
sırada Osmanlı İmparatorluğu Navarin de donanmasının yakılmasına karşılık
Avrupa devletlerinden tazminat talep etti. Rusya buna savaş ile karşılık
vererek Osmanlı İmparatorluğunu çok büyük bir hezimete uğrattı. Başka çıkar
yolu kalmadığını gören İstanbul 1929 yılında Osmanlı İmparatorluğu Yunanistan’ın
bağımsızlığını da içeren birkaç ağır şartı kabul etmek durumunda kaldı. Yeni
kurulan Yunanistan cumhuriyeti ile Osmanlı İmparatorluğu arasında "Arta-Volo hattı" sınır kabul
edildi. 1932’ye gelindiğinde Yunanistan hala tam olarak iç karışıklıklarını
bastırabilmiş değildi. Ülkede çeşitli guruplar arasında çıkar çatışmaları baş
göstermişti. Bu yüzden bir istikrar ortamı kurulamamıştı. Bu durumdan Rahatsız
olan Avrupalı devletler (Birleşik Krallık, Fransa, Rusya) 1832’de Londra konferansında toplanarak
Yunanistan da bir krallık kurulmasına karar verdiler. Yunanistan Tahtı 17 yaşındaki Bavyeralı
Otto'ya (bir Alman prensi) verildi.
BAVYERALI
OTTO
Böylelikle Yunanlıların ilk cumhuriyet girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 17 yaşındaki Otto reşit sayılmadığı için bir süre ülkeyi onun adına naipler yönetti. Otto dönemi genel olarak Yunanistan için durgun bir dönemdi ülke sınırları genişlemedi. Ya da hali hazırda büyük bir atılım olmadı. 1843 yılında halkında zorlamasıyla Otto bir anayasa çıkardı 1863 te tahtan indirilinceye kadarda Yunanistan Tahtında ülkeyi yönetti. Ardından 13 ekim 1863 yılında Danimarka Prensi I. Georgios tahta geçti.
I.GEORGİOS
Bu dönem
Yunanistan için daha hareketli bir dönemdi. Osmanlı devleti’nin Rusya’yla
yaptığı 93 harbi Osmanlı için tam bir yıkım oldu. Savaşın sonunda Ayastefanos
Antlaşması yapılmış ama Avrupalı devletler bu anlaşmaların koşullarını fazla
ağır bulması üzerine Berlin Anlaşması yapılmıştır. Bu anlaşma sayesinde
Yunanistan hiç savaşmadan Teselya topraklarını kendi sınırları içine katmıştır.
Bu dönemde Yunanistan Osmanlıya yönelik yayılmacı politikalarını arttırmış
Osmanlıya bağlı Epir bölgesi ve Girit bölgesinde nüfusun çoğunluğunu oluşturan Yunanları
Osmanlı devletine karşı kendilerine katılmaları konusunda telkin ediyordu. Bununla
da yetinmeyen Kral I. Georgias Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun
yıkılmasından bu yana Yunanlıların ülküsü olan Megali İdea (Büyük Yunanistan)
hayalini bu dönemde daha aktif olarak kullanarak Yunan halklarını tekrardan bu
ülkü içinde birleştirmek istediğini açık bir şekilde belirtmiştir. Anadolu’daki
Yunanların (Rumlar) da desteğini aldı.
MEGALİ
İDEA (BÜYÜK YUNANİSTAN)
Bu dönemde Yunanların dörtte üçü hala Osmanlı
egemenliği altında yaşıyordu. Venizelos tıpkı Almanları tek bir çatı altında
birleştiren Almanya başbakanı Otto von Bismarck gibi Bütün Yunan ulusunu tek
bir çatı altında birleştirmek istiyordu. Ama Yunanistan’ın Osmanlı devletine tek
başına savaş açıp üstesinden gelmesinin imkanı yoktu. Bunun üzerine
Yunanistan’dan sonra bağımsızlıklarını ilan eden diğer balkan devletleriyle Bir
ittifak arayışına girdi. Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ’ın ittifaka cevap
vermesiyle Balkan ittifakı oluşturuldu. 8 ekim 1912 yılında Karadağ’ın Osmanlı
devletine savaş açmasıyla birinci balkan savaşı başladı. O dönemde Osmanlılar
içinde ortaya çıkan Jön Türkler anayasal bir monarşiyi savunuyorlardı. Ve o
dönemde padişah Abdülhamid ile çok büyük çatışmaların içine girmişlerdi. Bu
durum orduda ikilik yaratmış ve Almanlar tarafından düzenlenen ordu yapısı
bozulmuştur. 1911’de İtalya’nın Libya’yı ve 12 adaları işgal etmesiyle Osmanlı
büyük güç kaybına uğramıştı. Sonraki yıl Balkan savaşının patlak vermesi
Osmanlının en zayıf olduğu ana denk gelmişti. Yunanistan müttefikler arasında
en güçsüz orduya sahipti. Ama donanma
bakımnıda en güçlüsüydü. Teselya ve Epir
bölgesinde iki orta ölçekte ordusu bulunan Yunanistan, prens I. Konstantin’in
başında olduğu Teselya bölgesindeki ordusuyla saldırıya geçerek Makedonya’nın
çoğunu ve Selanik gibi önemli bir limanı ele geçirdi. 2. Orduyla birleşip Hızlı
bir şekilde Epir bölgesine giren Yunan güçleri Kuzey Epir(kuzey Arnavutluk)
haricinde bütün Epir bölgesini ele geçirdiler. Diğer Müttefik devlerinde büyük
alanlar ele geçirmesiyle Osmanlı devleti barış istemek zorunda kaldı. Londra
konferansında Edirne ve Kırklareli dahil
olmak Bulgaristan’a bıraktı. Osmanlı
devleti Balkanlardaki neredeyse bütün toprağını kaybetti.
Birinci
Balkan savaşının ardından Bulgaristan en büyük payı alan devlet olmuştu. Öyle
ki sınırlarını genişleterek Ege denizine kadar ulaşmıştı. Yunanistan bu
durumdan rahatsız olmuştu. Çünkü Ege denizinde Bulgaristan gibi büyük bir güç
istemiyordu. Sırbistan ise bu rahatsızlığını eyleme dökmüş, Bulgaristan’ın bazı
bölgelerini işgal etmiştir. Bunu fırsat bilen Yunanistan Sırbistan ile ittifak
kurarak Bulgaristan’a saldırmıştır. Savaşa sonradan Karadağ, Romanya ve Osmanlı
devleti de dahil olmuştur. 5 Devlet ile başa çıkamayacağını anlayan Bulgaristan
anlaşma talep eder. Ve Bükreş anlaşması yapılır. Her devlet Bulgaristan’dan
toprak alır. Yunanistan Kavala’yı alarak Bulgaristan’ın Ege deniziyle olan
bağını keser ve olası bir Ege’deki Bulgar varlığını engellemiş oldu. Osmanlı
devleti ise birinci balkan savaşında kaybettiği yerlerin birazını
(Dimetoka,Edine,Kırklareli) geri almayı başarır. Her balkan devletiyle anlaşma
yapan Osmanlı devleti Balkanlarda Kalan Türk-Müslüman haklarını garanti altına
almaya çalışır. İkinci Balkan savaşının ardından Yunanistan Yunan yarımadasının
hepsini ele geçirerek Balkanlardaki yunan birliğini sağlamıştı. İkinci
Balkan savaşları sırasında Yunan Kralı I. Georgios Selanik’te bir Suikaste
uğrayarak öldü. Bunun üzerine hali hazırda Teselya bölgesindeki ordunun başında
olan I. Konstantin Krallığın başına geçmişti. eğitimini Almanya’da alan I. Konstantin
Almanların disiplinine hayran kalmış ve Alman İmparatoru II. Wilhelm’in
eniştesi olmasından dolayı da her ne kadar tarafsız gibi görünmeye çalışsa da daha çok Alman yanlısı tutum sergilemiştir.
1914 yılında I. Dünya savaşının başlamasıyla Başkanlık görevindeki Venizelos itilaf
devletleri (Fransa, Britanya, Rusya) yanlısıyken, I. Konstantin ittifak
devletleri (Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Almanya) yanlısı olmuştur. aralarında
derin fikir ayrılıkları yaşanması üzerine itilaf devletlerinin de desteğini
alan Venizelos I. Konstantin’i tahtan indirmeye başararak yerine oğlu
Aleksandros’ı geçirdi.
I.ALEKSANDROS
Böylelikle
Yunanistan İttifak devletleri saflarında savaşa katıldı. Venizelos’un itilaf
devletlerinin yanında savaşmak istemesinin en önemli nedeni itilaf
devletlerinin savaşı kazanacağına kesin gözüyle bakmasıydı. eğer itilaf devletleri
kazanırsa Bulgaristan ve Osmanlı tehdidi sona erecek, Yunanistan Anadolu’yu ve
Kıbrıs’ı alarak Roma’nın yıkılmasından bu yana Hayal ettiği ülkü olan Megali
İdea (büyük Yunanistan) gerçekleştirebilecekti.
I. Dünya savaşını itilaf devletlerinin kazanmasıyla Yunanistan da
kazanmış oldu. 1918 yılında İstanbul’u
işgal eden İtilaf Kuvvetlerine sembolik olarak bir Yunan savaş gemisi de
katılmıştır. Sonrasında İngiltere’nin de desteğini alan Yunanistan Fransa ve
İtalya’nın karşı çıkmalarına rağmen Mayıs 1919 tarihin de Yunanlıların en güçlü
birlikleri olan Evzon askerleri İzmir’e ayak bastı.
İzmir’de
bulunan çok sayıda Osmanlı askeri teslim oldu. her ne kadar Yunanlıların en
güçlü birliği olsa da Evzon askerleri disiplinsizdi. Ve şehri işgal ettikleri
gün aralarında Osmanlı askerleri de dahil
400 kadar Türk’ü zevk için öldürdüler. Rum çeteler Türklerin mallarını
ve eşyalarını yağmalaya başladı. Sonraki günler de haneye tecavüz ve işkencenin
boyutları da arttı. Evzon askerlerinin disiplinsizliği ve zevk için Türkleri
öldürmeleri Anadolu’nun her yerinde çığ gibi büyüyen bir tepkiye yol açmıştı.
İstanbul’da tarihin en büyük siyasi mitingleri yapılmıştı. O sıralarda Mustafa
Kemal adında Tecrübeli bir komutan yanında bir gurup silah arkadaşıyla beraber
İstanbul’dan Samsuna geçerek Kurtuluş Savaşı olarak nitelendirilecek olan
Savaşı Yunanistan’a ve ülkesini İşgal eden tüm güçlere karşı başlattı.
MUSTAFA
KEMAL
İlk başlarda
bu durum Yunanlılar tarafından çok ciddiye alınmasa da İzmir’den ve Anadolu’nun
dört bir yanından Türklerin bu savaşa
katılmaya başlamasıyla 1920 yılında Yunan kuvvetleri İzmir’den yola çıkarak Manisa,
Uşak, Denizli, Balıkesir, Bursa şehirlerini de işgal etmiştir. Bölgeler daha
öncesinde İtalyanlara verilmiş olmasına rağmen Yunanistan işgal edince, İtalya
desteğini Anadolu’daki Türk ordusuna kaydırmıştır. Yunanların yanında en büyük
müttefik İngiltere’ydi. Bu yüzden Yunanistan kendisine güveniyordu. Savaşın tam
anlamıyla başlamasıyla Türk kuvvetleri birkaç kez Yunan ordusunu üstünlüğünü
ellerinden almak için ani Saldırılarda bulunsalar da bu Saldırılar büyük
başarısızlıklarla noktalanmıştır. Bunun en önemli nedeni Türk ordusunun
düzensiz olması ve içinde pek çok komutan ve milli mücadeleden önemli isimlerin
olması anlaşmazlıklara yol açıyordu.
Bu başarısız saldırıların ardından Komutan
Mustafa Kemal’in de girişimleriyle Ordu düzenli hale getirilmiş ordu içinde
isyan çıkaranlar uzaklaştırılmıştır. Bu arada Yunanistan Türk Birliklerini
iyice köşeye sıkıştırmıştı. Son darbeyi vurmaya hazırlanıyorken Yunan Kralı I.
Aleksander Atina’daki sarayının bahçesinde bir maymun ısırması sonucu mikrop
kaparak öldü. Ölümü üzerine eski kral I. Konstantin tekrar başa geçti. O sırada
Başbakan Venizelos seçimlere hazırlanıyordu. En büyük destekçisi olan kral
Aleksander’ı kaybetmesiyle gücünün büyük çoğunluğunu kaybeden Venizelos
seçimleri kaybederek ülkeyi terk etti. I. Konstantin bütün yetkileri elinde
toplayarak ülkeyi mutlak monarşiye döndürdü. I. Dünya savaşı sırasında kendisine
ihanet etmiş üst düzey komutanların hepsini görevden alarak yerlerine
yenilerini atadı. Anadolu içindeki yunan birlikleri de bundan nasibini aldı. I.
Konstantin’in bu hareketleri İngiltere’yi rahatsız etmiş. İngiltere içinde Türk
ordusunu ve hükümetini destekleyenlerin sayısı artmaya başlamıştı. Kralın ölmesi
ve Venizelos’un ülkeyi terk etmesiyle büyük bir moral kaybı yaşayan yunan
ordusu başlarına I. Konstantin taraftarı Komutanların gelmesiyle iyice huzursuz
olmaya başlamıştı. Yunan tarafında bu olanlar karşısında Türk tarafı çok büyük
moral bulmuştu. Düzenli ordunun kurulmasıyla da göğüs göğüse savaşacak duruma
gelmişlerdi. Ordunun başına Mustafa kemalin yakın arkadaşı olan İsmet paşa atandı.
Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesi ve Mart 1921'de İkinci İnönü
Muharebesi'nde Türk ordusu Yunan ordusuna karşı zaferler kazanarak yunan
birliklerini durdurmayı başardı. Bu
durum Anadolu’da Türk Sultanından bağımsız kurulan Türk hükümetinin gücünü ve
temsiliyetini daha da güçlendirdi. Bu yenilginin ardından Yunan ordusunun moralini
arttırmak için 12 Haziran 1921 de I.
Konstantin İzmir’e gelerek yunan ordusuna seslenmiştir. Türk tarafı zafer için umutları artmaya
başlamışken Temmuz 1921'de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde Türk ordusu büyük
bir yenilgi alarak yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Son anda
komutayı ele alan Mustafa Kemal ve Fevzi paşanın orduyu Sakarya nehir
kıyılarına çekmesiyle Türkler olası bir felaket senaryosundan kurtulmuş oldu. Bu
yenilgiden sonra Türk ordusu ve hükümeti halktan da çok büyük bir destek alarak
tekrardan toparlanma içine girmiştir. Bu dönemde Yunanistan içinde Savaş karşıtlığı gittikçe
güçlenmiş Venizelos’tan sonra başa gelen Başbakan Gunaris başkanlığındaki
hükümette Anadolu da süren savaşa büyük destek verince halk arasında büyük
protestolara neden olmuştu. Anadolu’daki Ordunun içine savaş karşıtlarının
sızmasıyla beraber olaylar iyice karışık bir hal almıştı. Ankara’yı bir an önce
ele geçirmek isteyen Yunan komutanlar 23 Ağustos 1921’de Türk ordusuna Taarruzu
başlattılar. Sakarya Meydan Muharebesi olarak adlandırılan savaşta Yunan
ordusu, savaşa hazır Türk ordusu karşısında çok büyük bir darbe aldı. 30
Ağustos 1922 deki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunan ordusunu büyük bir
yenilgi daha almasıyla Yunanistan Anadolu’da tutunamayacağını anlayarak geri
çekilme sürecine girdi. 9 eylülde Yunanlıların İzmir’den çekilmesiyle
Yunanistan’ın Anadolu’daki varlığı son buldu. Bu büyük yenilgi Yunanistan’da
küçük Asya felaketi olarak adlandırıldı. Sonuçları Yunanistan için çok acı
oldu. İzmir’in Türk ordusu tarafından alınmasından 5 gün sonra Atina’da kurmay
subaylar darbe yaparak yönetimi ele geçirdi.
Gunaris hükümeti ve Anadolu’daki Ordu komutanları idam edildi. I.
Konstantin tahtını bırakarak İtalya’ya kaçtı. Babasının yerine II. Georgios
tahta geçti.
II.GEORGİOS
Cumhuriyetçi
subayların hanedanı kaldırma girişimleri üzerine II. Georgios’da 13 aralık 1923’te ülkeden
ayrılmak zorunda kaldı. 28 mart 1924 toplanan Yunan Meclisi krallığın
kaldırılmasına karar verdi. Osmanlı devletinin yıkılmasıyla Mustafa Kemal
Atatürk önderliğinde kurulan yeni Türkiye cumhuriyeti Batı Anadolu da bulunan
Rum Ortodoks ağırlıklı halkın ilerleyen yıllarda tekrardan isyan çıkarma
tehlikesine karşılık Yunanistan ile nüfus mübadelesini başlatmış.
1.200.000
Ortodoks Rum Anadolu topraklarından zorunlu olarak Yunanistan topraklarına göç
etmiştir. 500.000 kadar Müslüman Türk’te Yunanistan’dan Türkiye’ye göç
etmiştir. Böylelikle Yunanistan’ın
Anadolu topraklarını da kapsayan Megali idea (Büyük Yunanistan) ülküsü büyük
oranda yok oldu.
Kaynakça
- Lev Troçki
/Balkan Savaşları
-Tolga Uslubaş
/ Dünya Tarihi
-Richard
Clogg / Modern Yunanistan Tarihi
YAKUP ÇAKMAK
güzel blog thanks
YanıtlaSilteşekkürler :)
Sil