GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YUNANLILAR - 1.BÖLÜM
YUNANİSTAN
Resmi adı
Helen Cumhuriyeti olarak bilinir. Balkan yarımadasının güneyinde bulunan bir Akdeniz
ülkesidir. Sınır komşuları Türkiye, Kuzey Makedonya, Bulgaristan,
Arnavutluktur. En kalabalık şehirleri
Atina (başkent) ve Selanik olan Yunanistan’ın
yaklaşık 10 milyon (2017 sayımı) nüfusu vardır. Nüfusun çoğunu Yunanlılar
oluştursa da bu nüfusun büyük çoğunluğu 1924 ve 1955 yılları arasında Türkiye
ve Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesinden gelir.
Bu mübadelelerin sonucunda yaklaşık 1.5 milyon Yunan (Anadolu Rum’u) Yunanistan’ın Tesalya ve Batı Anadolu topraklarına yerleştiler.Başlıca azınlıkları Makedonlar (250.000), Tosk Arnavutları (222.000), Ulahlar (209.000),Pontuslu Rumlar (202.000), Arvanitika Arnavutları (152.000) Türkler (150.000), Pomaklar ( 50,000), Saidi Araplar (30.000), Farslar (10.000), Afrikalılar (6.100)'dan oluşmaktadır.
ANTİK DÖNEM YUNANLILAR
Antik
dönemde altın çağını yaşayan Yunan uygarlığı adını ilk kez iki yunan milleti
olan Akalar ve Truvalılar arasında çıkan Truva savaşıyla duyurmuştur. Truva
savaşının ardından kurulan Miken uyarlığına kuzeyden gelen Dorlar son
vermiştir. Dorlar’dan kaçan bir kısım yunan halkı Batı Anadolu’ya gelmiş ve
burada şehir devletleri kurmuştur. Daha sonradan bu halk iyonlar olarak
adlandırılmışlardır. Anadolu Rumlarının atalarıdır. Çoğu ticaret yoluna hakim
olan Yunanlılar Akdeniz havzasının dört bir yanına koloniler kurarak Akdeniz’i
bir ağ gibi örmüşlerdir. Bu dönemde zenginliğin, bilimin ve sanatın merkezi yunan
şehir devletleri olmuştur.
Atina ve Sparta şehir devletlerinin (M.Ö 499-449)
yılları arasında perslerle yaptığı Maraton savaşlarıyla doğunun üstünlüğünün Batıya
geçmesini sağlamıştır. Büyük İskender devrinde büyük doğu seferiyle (M.Ö
356-323) Makedonya’dan kuzey Hindistan’a kadar Yunan kültürü yayılmış bu
dönemde yunan kültürünün doğu kültürleriyle kaynaşması sonucu Helen kültürü
doğmuştur. Büyük İskender imparatorluğunun yıkılmasından yaklaşık 1 asır sonra
yükseliş devrine giren Romalılar (Roma İmparatorluğu) tarafından Antik yunan
uygarlığına son verildi.
ROMA
İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE YUNANLILAR
M.Ö 146
yılında Roma İmparatorluğu tarafından bütün Yunanistan işgal edilmişti. M.Ö 133 yılında batı Anadolu’ya geçen Roma
orduları diğer Yunan şehir devletlerini de işgal ederek yunan ulusunu kontrol
altına almışlardır. 1 asır boyunca Yunanistan topraklarında çeşitli isyanlar
çıkmış. Bu isyanlar çok sert şekilde bastırılmıştır. Bu isyanların sonucunda
Yunanistan Achaea Eyaleti olarak tekrardan düzenlenmiş ve yapılandırılmıştır.
Her ne kadar Romalılar yunan kültürünü
kendilerinden aşağı barbar bir kültür olarak görseler de yunan kültürü tıp,
mutfak, tarım, felsefe ve sanat alanında Roma İmparatorluğunu hem etkilemiş hem
de İmparatorluk içinde büyük değişikliklere yol açmıştır. Pek çok nüfuslu İnsan
çocuklarını Atina’ya eğitim için göndermiştir. Bazı Roma İmparatorları
(özellikle İmparator Neron) yunan kültürüne karşı büyük bir ilgi ve hayranlık
duymuştur. Yunanistan da görkemli yapılar inşa ettirmişlerdir. Latinceden sonra
en önemli dil Yunanca olmuştur. Yunanistan Doğuda Roma imparatorluğunun en
önemli eyaleti olmuştur. Greek sözü o dönemde Latinlerin sadık hizmetkarı
olarak kullanılmıştır.
M.S 1
yüzyılda Hristiyanlığın doğuşunda Yunan dilinin ve uygarlığının etkisi çok
büyük olmuştu. Roma imparatorluğu döneminde Akdeniz’deki Yunan şehir
devletlerine gelen Yahudiler zamanla kendi dilleri olan İbraniceyi unutup
Yunancayı benimsemeye başladılar bunun üzerine Yahudi alimler tarafından
İbranice Dini metinler Yunancaya geçirilmeye başlandı. Ve yunanca yeni dini
eserler ortaya konmaya başlandı. Dini metinlerin Yunancaya geçirilmesiyle Yahudilik
Yunanlılar tarafından benimsenmeye başlandı. Ama Yahudiliğin sadece tek bir
halka gönderildiği fikri rahatsız edici bulunduğu için bu benimseme sadece
belirli alanlarla sınırlı kaldı. Hristiyanlığın gelişiyle beraber Yunanlılar
kitleler halinde Hristiyanlığa geçmeye başlamışlar. Hristiyanlığın yayılmasında
Yunanca kullanılmıştır. Elçi Pavlus Hristiyanlığın Yunanistan’da dağılmasında
etkili olmuştur.
DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE
YUNANLILAR
Hatta Doğu Romanın başkenti Konstantinopolis
bile Slavlar tarafından defalarca kez kuşatıldı. Ama en sonunda Doğu Roma üstesinden geldi. Doğu Roma, Batı Roma’ya göre kendini hızlı bir
şekilde toparladı. ve yeniden kendini şekillendirdi. Ana dil Latince yerine
Yunanca oldu. Başkent Konstantinopolis oldu. Doğu Roma İmparatorluğu
Hristiyanlığı yeniden yorumlayarak Ortodoks Hristiyanlığı benimsedi. Askeri
olarak yeniden yapılanan Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu ordularını Yunan yarımadası ve
küçük Asya’dan (Anadolu) toplamaya başladı. bu sayede Yunanlılar Doğu roma
imparatorluğunda yüksek konumlara geldiler. Bu değişim süreciyle beraber Latin
Batı yerine Grek doğu daha ön plana çıktı. Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunda
Yunanlılar İmparatorluğun çekirdeğini oluşturan halk oldu. M.S 6. Yüzyılda Doğu roma (Bizans)
imparatorluğu Altın devrini yaşadı. İtalya, Batı ve doğu Akdeniz ele geçirildi.
Kuzeyde, kavimlerin bozduğu merkezi otorite tekrardan sağlandı. Bu dönemde
Yunanistan Doğu Roma İmparatorluğunun en refah ve ekonomik olarak en aktif
yeriydi 1 asır süren refah devrinin sonunda Doğu roma – Sasani savaşı patlak
verdi. Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu M.S 7 yüzyılda İslam’ın doğup
yayılmasıyla beraber en önemli ekonomik kaynakları olan Suriye ve Mısırı
kaybetti. 2 önemli şehir olan İskenderiye ve Antakya’nın kaybedilmesiyle
Selanik Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun ikinci en büyük şehri oldu. Bu
dönemde büyük topraklar kaybedilmesiyle Yunanlılar önemi ve sayısı İmparatorluk
içinde giderek arttı. Hristiyanlığın en
güçlü yer olduğu Yunan yarımadası İmparatorluğun can damarını oluşturdu. Uzunca
bir süre Araplarla mücadele
eden Doğu Roma imparatorluğu zaman zaman ilerleyip geri çekilse de bir türlü Araplara
karşı mutlak bir üstünlük kuramadı. Doğu Roma, Emevi devletinin (ilk Arap-Müslüman
devleti) yıkılmasından sonra yerine kurulan Abbasi devleti döneminde büyük
başarılar göstererek Anadolu’nun neredeyse tamamı ve Suriye’nin bir bölümünü
Abbasi devletinden geri alsa da sonrasında İmparatorluk içindeki bozulmalar
giderek artmaya başlamıştır. 11. Yüzyılda Orta Asya taraflarında ortaya çıkan
Büyük Selçuklu Devleti Anadolu topraklarına akınlar düzenlemeye başlamış bu
nihayetinde 1071 Malazgirt’te Doğu Roma (Bizans) - Büyük Selçuklu Devleti savaşına neden
olmuştur. Her ne kadar Doğu Roma (Bizans) sayısal olarak üstün olsa da bunu iyi
kullanamamış ve ağır bir yenilgi almıştır. Bu yenilgiden sonra Türkler
Konstantinopolis’e 90 KM uzaklıkta olan
İznik’e kadar gelmişlerdir. Doğu Roma (Bizans) Papadan yardım istemiş bu
da haçlı seferlerine neden olmuştur. Haçlı seferleri Anadolu’da Türk
ilerlemesini yavaşlatsa da durduramamıştır. Doğu Roma imparatorluğu (Bizans)
Anadolu Topraklarının büyük bir bölümünü Türklere bırakmak zorunda kalmıştır.
Büyük Selçuklu devletinin Dağılmasıyla beraber bölge Anadolu Selçuklu
devletinin denetimine kalmıştır. Moğolların bölgeyi tamamen sindirmesiyle 1308
yılında Anadolu Selçuklu devleti yıkılmış bölge beylikler arasında
paylaştırılmıştır. Zayıflamış olan Doğu Roma imparatorluğu (Bizans) kısa bir
süre rahat nefes alsa da kurulan beyliklerden biri olan Osmanoğulları
beyliğinin saldırıları sonucu büyük güç kaybı yaşamıştır. Özellikle
Osmanoğulları beyliğinin Anadolu beylikleri arasında güçlenmesiyle Doğu Roma
imparatorluğu Anadolu Topraklarını tamamen bırakmak zorunda kalmıştır. 1352
yılında Osmanlı devleti Çimpe kalesini alarak Balkan coğrafyasına girdi. Ve 1 asır içinde yunan yarımadasının tamamını
ele geçirdi. Osmanlılar Bu dönem içinde Doğu Romanın son şehri olan
Konstantinopolis’i defalarca kuşatmalarına rağmen alamadı. 1453’te II. Mehmet (Fatih sultan Mehmet)
Konstantinopolis’i (İstanbul) alarak Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna Son
verdi.
OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE
YUNANLILAR(RUMLAR)
14. yüzyılın
başlarında Yunan yarımadası Sırp krallığı, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu, despotluklar
ve Latin prenslikleri arasında adeta parçalara ayrılmıştı. Sırp Kralı Stefan
Duşan kendisini Sırpların ve Yunanlıların kralı ilan etmişti. Mora’da Latin
prenslikler ve despotluklar adeta Ortodoks halka zulmediyordu. Bu dönemde
Osmanlı devleti Yunan Yarımadasındaki karşılıkları kullanarak sık sık
yarımadadaki despotluklara ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna iç karışıklıklarda
ve diğer devletler, prenslikler, despotluklarla olan savaşlarda yardım etti. Bu
mücadeleler yarımadanın güçsüzleşmesine ve dıştan gelen müdahalelere daha açık
bir hale gelmesine olanak tanıdı.
Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunda 1361 yılında
Osmanlı karşıtı yönetimin egemen olmasıyla, Osmanlı devleti aynı yıl, Evrenos Bey komutasındaki orduyla Dimetoka’ya
(Trakya bölgesine) saldırarak Yunan
yarımadasına girdi. 10 yıl içinde Trakya’nın tamamını Doğu Roma (Bizans)
İmparatorluğundan alarak kendi topraklarına kattı. Sonrasında Osmanlı devleti
güneye inerek Yunan topraklarını işgal eden Sırplarla savaştı. Selanik’te
Venediklilerle çetin mücadelelere girişti.
Mora’ya defalarca akınlar
düzenlendi bölgenin zenginlikleri Osmanlıya getirildi. 1453 yılında
Konstantinopolis alınarak Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu yıkıldı. Böylelikle
Yunan Yarımadası üzerindeki mutlak hakimiyet Osmanlı egemenliğine geçmiş oldu. Doğu
Roma (Bizans) İmparatorluğundan geride kalan Osmanlıya bağlı Mora despotlukları
ve prenslikleri 1460 tarihinde büyük bir seferle II. Mehmet tarafından alındı.
Ve böylelikle Yunan yarımadası tamamen Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine
geçmiş oldu.
Bu dönemde Osmanlı içerisinde bulunan Yunanlılara Rum
denmiş Balkanların büyük bir kısmı Rumeli olarak adlandırılmıştır. Osmanlı
devletinin Yunan yarımadasına egemen olmasıyla büyük bir imar çalışması başladı.
Yarımada tekrardan yapılandırıldı. En uzak köylere kadar Kiliseler yapıldı.
Osmanlının yönetimi altında Ortodoksların temsilcisi olan Rum Ortodoks
Patrikliğine özerklik verildi. Ve pek çok Ortodoks din adamı
yetiştirildi. Yarımada da Barış ve refah dönemi başladı. bu refah dönemiyle
Yunanlılar (Rumlar) Ticaretle tekrardan uğraşmaya başlamış Osmanlı’dan
Avrupa’ya ve Avrupa’dan Osmanlı’ya mal alıp satarak ayrıcalıklı konuma
gelmişlerdir. Osmanlı’nın içinde de Ticareti ellerinde bulundurmuşlardır. Osmanlı
İmparatorluğu içerisinde Yunanlıların (Rumlar) en fazla yaşadığı yerler Kıbrıs ,Trabzon,
Lübnan, Suriye, Batı Anadolu ve Yunan yarımadası olmuştu. Yunanlıların Osmanlı
halkları içerisindeki yerini anlamak için şu örneğe bakmak yeterli olacaktır.
1912 yılına gelindiğinde Batı Anadolu tarafında Yunanlar bereketli topraklarda
yaşayıp ticaretle uğraşırken Türkler (Yörükler) dağlarda yaşayıp hayvancılık
ile uğraşıyordu. Bugün bile Batı Anadolu taraflarında Türklerle Yunanların (Rumların)
yaşadığı yerlere bakarsak fark net bir
şekilde görülecektir. Rumlar mimarı yapı olarak daha estetik ve büyük evlerde
kalırken Türkler daha küçük ve mimarı yapıdan uzak gecekondu tarzında evlerde
kalmışlardır. Osmanlı’da Yönetim Padişah dışında, devşirme denen ve genelde Ortodoks doğup
küçüklükten itibaren Müslüman ailelerin yanında yaşayarak Müslümanlığı
benimseyen devşirme diye anılan yöneticilerin elindeydi. Askeriyenin kalbi
yeniçerilerde devşirmelerden oluşuyordu. Ve yöneticilerin büyük çoğu Yunan
yarımadasından geliyordu. Bunların en ünlüleri Yunan Yarımadasının küçük bir
şehri olan Parga’da doğan Pargalı İbrahim paşadır. Kanuni Sultan Süleyman
dönemine damgasını vurmuştur. Türkler ve Yunanların (Rumlar) ilişkileri
Osmanlıdan daha öncesine dayansa da en fazla etkileşim Osmanlı döneminde olmuştur.
Şehir isimlerinin pek çoğu, denizcilik terimleri, meyve-sebze adları ve bazı
hayvan isimleri doğrudan ya da dolaylı olarak Yunancadan Türkçeye geçmiştir.
Yunancadan Türkçeye yaklaşık 5.000 kelime geçtiği düşünülmektedir. Bu etkileşim
sadece bunlarla kalmamış zaman içerisinde yemek ve şarkı kültürü de birbiriyle
kaynaşıp iç içe geçmiştir. 300 yılı
aşkın bir süre Osmanlı egemenliğinde barış ve refah için yaşayan Yunan
yarımadası 1683 II. Viyana kuşatmasında Osmanlı ordusunun Viyana önlerinde
bozguna uğratılmasıyla sarsıldı. Ardından Osmanlı devletine karşı kurulan
Kutsal İttifak (Malta, Venedik, Rus Çarlığı, Lehistan, Avusturya) devletleriyle
16 yıl süren savaş sonunda Osmanlının Balkan hakimiyeti büyük darbe almış Mora Venediklilere bırakılmak zorunda
kalınmıştır. Osmanlı-Venedik savaşı Mora’dan Atina’ya kadar büyük tahribata yol
açmış pek çok tarihi yapı büyük zarar görmüştür. Karlofça Antlaşmasıyla Osmanlı
İmparatorluğu Mora’yı Venediklilere bırakmak zorunda kalmıştır. 1715 yılında
Osmanlı Mora’yı geri alıncaya kadar Venedikliler Mora’nın çeşitli yerlerini
yağmalamış, çeteler ortaya çıkmış Müslümanlar hatta Yunanlar (Rumlar) bile ege
adalarına göç etmek zorunda kalmıştır. Venedikliler Ortodoks Halkı Katolikliğe
bağlamak istemişler Yerli halk Osmanlıdan yardım istemiştir. Bununla da
yetinmeyen Venedik Akdeniz’de korsanlık faaliyetlerine başlayıp Osmanlı
gemilerine saldırmaya başladı. Avrupa’daki İspanya Veraset ve Büyük Kuzey
Savaşlarını fırsat bilen Osmanlı devleti
Venedik’e savaş açarak Mora’yı kendi topraklarına kattı ve böylelikle bir kez
daha Osmanlı Yunan yarımadasını tamamen egemenliğine almış oldu. Ama bu
Osmanlı’nın gerileme ve çöküş döneminin habercisi oldu. Mora’nın fethedilmesi
üzerine Avusturya Osmanlıya savaş açarak Macaristan’ın büyük çoğunluğunu ele
geçirdi. Bu olaylarla beraber Yunanların Osmanlı İmparatorluğundaki önemi
arttı. Özellikle İstanbul’da yaşayan Yunanlar (Rumlar) Müslümanlara göre daha
iyi derecede Latince, Fransızca, İtalyanca, Almanca bilmesinden dolayı ilk kez
Devşirme olmadan devlet işlerinde varlık göstermişlerdir. Hatta ilerleyen
dönemlerde Osmanlı İmparatorluğunun Dış işleri Bakanlığı bizzat Yunanlardan
(Rumlar) oluşmuştur. Ve pek çok Anlaşmada Osmanlı devleti adına müzakereci
olmuşlardır. Her ne kadar Yunanlar
(Rumlar) Osmanlı İmparatorluğunda ayrıcalıklı konumda olsa da Yunan
yarımadasında pek çok küçük çapta isyanlar yaşanmıştı. Ama 18. Yüzyılda
Osmanlının büyük güç kaybetmesiyle bu isyanların boyutları da artmaya
başlamıştı. İlk başlarda bu İsyanları büyük oranlarda Rusya destek olmuştur.
isyanlar bir yolu bulunarak bastırılmışsa da 1799 Fransız ihtilalinden sonra
işler farklı bir boyut almıştır. Osmanlı’da güçlü bir tabakaya sahip olan Yunanlar
(Rumlar) Avrupa’da Rigas Fereos ve Adamantios Korais gibi ünlü yunan aydınları
aracılığıyla Yunan milliyetçiliğini ve Antik Yunan kültürünü tekrardan
Avrupalılara tanıtmışlar ve Fikirleriyle Avrupa’nın desteğini kazanmışlardır.
Pek çok Avrupa ülkesi Yunanların bağımsız olması gerektiğini düşünmeye
başlamıştı. Bu dönemde Balkan topraklarında bulunan pek çok azınlık Osmanlı egemenliğine
baş kaldırmışlar özellikle Yarımadadaki Yunanlar geçmişteki tecrübelerini ve
Avrupa’dan aldıkları büyük yardımlarla 1821 de Mora’da büyük bir ayaklanma
başlatmış isyan ateşi yarımadanın ortasına ve Girit’e de sıçramıştı. Yunan
İsyancıların Tripolis şehrini ele geçirmesiyle
8.000-15.000 arasında Türk ve Yahudilerden oluşan nüfus katledilmiştir.
Aynı şekilde Navarin şehrinin düşmesiyle 3.000 Türk katledilmiştir. Bunun
üzerine Osmanlının karşı saldırıya geçti. Yarımadanın orta kesimi (Tesalya ve
Makedonya) tekrardan Osmanlı hakimiyetine geçti. Güneyde Yunan Liderler kendi
içerisinde anlaşmazlığa düşmesiyle Osmanlı Mısır valisi olan Kavalalı Mehmet
Ali paşadan yardım istedi. Kavalalı oğlu İbrahim paşayı büyük bir donanma ve
orduyla Mora’ya gönderdi. Osmanlı ordusunun da Mora’ya girmesiyle isyancıların
savaşı kaybedeceği belli oldu. Ama duruma müdahale eden İngiltere, Fransa ve
Rusya ekim 1827'de Navarin Deniz Muharebesi'nde Osmanlı-Mısır donanmasını yok
edince denge yeniden Yunan (Rum) İsyancıların lehine döndü. Yunan kuvvetleri
İngiliz ve Fransız askeri desteğiyle anakaranın iki yanında kuzeye doğru
yayılmaya başladı. Bu sırada Rusya’nın Osmanlı Devletine savaş açması ve hızlı
bir şekilde Edirne’ye kadar ilerlemesi üzerine Osmanlı devleti eylül 1829'da Edirne
Anlaşmasını İmzalamak zorunda kaldı. (II. Mahmut başta, yeniçeri ocağı yeni
kaldırıldı. Osmanlı’da büyük bir askeri varlık yok.) Bu anlaşmayla Bağımsız bir Yunan krallığı
kuruldu.
Kaynakça
-Tolga
Uslubaş / Dünya Tarihi
-Richard
Clogg / Modern Yunanistan Tarihi
YAKUP ÇAKMAK
Yorumlar
Yorum Gönder