HİNDİSTAN’DA MÜSLÜMANLARA YAPILAN HAKSIZLIK
2019 yılının
Mayıs ayında Hindistan’da genel seçimler yapıldı. Seçimlerin sonucunda Modi’nin
başkanlığında Hindistan Halk Partisi (BJP) ikinci kez iktidara geldi. İdeolojik
açıdan beslendiği Ulusal Gönüllüler Organizasyonunun (RSS) ana fikri
Hindistan’da yaşayan tek toplumun Hindular olacağına ve “Hindistan
Hindularındır”( Hindutva) fikir alt yapısıyla siyasette olduğu günden bu yana
özellikle Müslümanları kışkırtıcı bir politika izlemektedir.
BJP’nin
izlediği bu tutumun temeli, İngiltere ‘nin sömürge yıllarına denk gelir. O
dönemlerdeki milliyetçilik akımlarının etkisiyle dünyadaki imparatorlukların
dağılmasıyla oluşan güçsüz, sömürgeye hazır devletlerin kurulması hasebiyle bu
akım İngilizleri kışkırtmıştır. Ülkedeki farklı etnik yapıda farklı dini yapıda
olan insanların kültürüne müdahale ederek milliyetçilik adı altında ırkçı ve
kışkırtıcı faaliyetlerde bulunarak bir çok kişiyi etkisi altına bırakacak
özellikle Hindu ve Müslüman çatışmasına sebep olacak fikir akımlarını ortaya
atmıştır. Bunlardan biri Hindutva fikridir. Hindutva, din merkezli bir Hindu
milliyetçiliği demektir. Bu ismi ortaya atan kişi Savarkar; “ Hindutva’nın
Temelleri” isimli bir kitap yazarak bu fikrin görüş ve yaşayışının nasıl olması
gerektiğine dair temel ilkeleri ve hedeflerini yazdı ve bu fikrin en önemli
kaynağı haline geldi. Savarkar, Hinduları ortak kültür, coğrafya, kan bağı,
ülke ve tarihe sahip ulus olarak tanımlayarak bu kapsamda Hindistan'ın,
Hinduların hem anavatanı hem de kutsal toprakları olduğunu söylemektedir.
Ulusal
Gönüllüler Organizasyonu (RSS)’nin kurulması, Hindutva fikrini ülke ve geneline
yaymak amacıyla örgütlenen bir faaliyettir. Keshav Baliram Hedgewar tarafından
1925'te kurulan RSS, Hindutva fikrinin ve etnik Hindu milliyetçiliğinin
gelişmesinde kritik rol oynamıştır. Örgüt, yaklaşık 100 yıllık tarihi boyunca
gerek Mahatma Gandi'nin öldürülmesi gerekse Babri Camisi'nin yıkılması gibi
olaylarla ilişkilendirilerek birkaç defa Hint hükümeti tarafından
yasaklanmıştır.Bu örgütün siyasi ayağı ise, Hindistan Halk Partisi BJP’dir. RSS ile çocukluk çağlarından
itibaren bağlılığı bulunan Modi'nin siyasete atıldığından itibaren Müslüman
karşıtı bir tutum sergilediği açıktır.
MÜSLÜMANLARA
YÖNELİK POLİTİKALAR
2014’ten bu
yana genel seçimleri 2 kez kazanan Modi ve hükümetinin tutunduğu tavırlar ülke
ve genelini tehdit altına almakta, iktidarda olduğundan bu yana almış olduğu
kararlar ve yasaları Müslümanların ülkedeki hak ve özgürlüklerini
kısıtlamaktadır. Müslümanlar kendi vatan topraklarında, dinleri dolayısıyla
zulüm görmektedir. Öncelikle 2017’de ülkede kurban ibadeti için inek ve manda kesimi yasaklanmış ve bahane
olarak ise Hindular için kutsal kabul edildiğini öne sürdüler. Ancak şimdiye
kadar barış ve refah içinde yaşayan Hindistan’da Hindular ve Müslümanlar
arasında böyle bir münakaşa olmamıştır. Hindu ve Müslüman mahalleleri zaten
farklı muhitlerde olduğundan kimse kimsenin inancını kısıtlayacak tavırlarda
bulunmamıştır. Bu alınan kararı Anayasa Mahkemesi sonradan iptal etse de
Müslümanlar psikolojik açıdan tahrip edilmiştir.
2019’un
Eylül ayında alınan diğer bir karar ise %90’ının Müslüman olduğu Cammu
Keşmir’in 70 yıldır sahip olduğu özel statüyü kaldırması oldu.Keşmir’in
statüsünün değiştirildiği ilk günlerde uluslararası kamuoyunda Hindistan Yüksek
Mahkemesi’nin kararı feshedeceği yönünde bir beklenti bulunmaktaydı. Ancak
Yüksek Mahkeme kararı değil feshetme, insan haklarına aykırı anti-demokratik
uygulamalara bile müdahale etmeyerek Modi yönetimini destekleyen bir açıklamada
bulundu. H int askerleri bölgeye müdalede
bulundu baskı ve şidedet yoluyla halkın sesini çıkarmasını sağlayacak araçları(
elektirik, ulaşım , internet, telefon
gibi) kısıtlayarak bölgeyi açık hapishaneye çevirdi.Modi yönetimi
özellikle 15 Ağustos sonrası dönem için Keşmir’de her şeyin normale döneceğini
iddia etse de sert güvenlik önlemleri halen devam etmektedir. Yüksek
Mahkeme’nin Keşmir bölgesinde yakın zamanda yapılması gereken yerel seçimlerin
en erken Mart 2020’de yapılabileceğini açıklaması ise tabandan yükselebilecek
demokratik tepkinin önüne koyulan bir engel olarak değerlendirildi. Öyle ki
Keşmirlileri bugüne kadar Hindistan ile bir arada tutan şey, önceki
yönetimlerin altını çizmiş oldukları “Keşmiriyet, İnsaniyet ve Cumhuriyet” gibi
söylemlerdi. Tüm bu kavramların içlerinin boşaltıldığı Hindistan’da aslında
Hindistan fikrinin de bir kriz içerisinde olduğu iddia edilmektedir. Nitekim
Hindistan Bağımsızlık Günü’nde Keşmirlilerin yanında, Halistan ve Nagaland
bayraklarının açılması, Modi yönetiminin ülkeyi nasıl bir çıkmaz içerisine
soktuğunu ortaya koymuştur. ABD gibi diğer güçlü devletlerin de üstü kapalı bir
şekilde destek vermesiyle yapılan zulmü daha da perçinlenmektedir.
YENİ
VATANDAŞLIK YASASI
Hindistan'da 2019’un Aralık ayında Vatandaşlık
Yasası Değişikliğine gidildi. bu yasa:
Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'da dini baskıdan kaçan Budist, Sih,
Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlar, kimliklerini ve Hindistan'da 6 yıldan uzun
süredir yaşadıklarını kanıtlamaları halinde vatandaşlık elde edebilme
hakkıdır.Ancak aynı pozisyondaki Müslümanlar
ise kapsam dışında tutulacak böylelikle Müslüman ve Müslüman olmayan diyerek
Hindistan ve çevresi ikiye bölmek
isteniyor.Anayasal demokratik sistemin ve laik devlet anlayışının temelden
yıpratılmasına ve yozlaştırılmasına zemin hazırlayan bu yasa, ülke geneline
yayılan protesto gösterileriyle eleştiriliyor. Özellikle Assam ve Batı Bengal
eyaletlerinde şiddetli protestolar patlak verirken internet erişimi kısıtlandı
ve ordu kitlesel protestoları bastırmak üzere görevlendirildi. Yapılan bu
değişiklik ve baskılar Müslümanların ikinci sınıf vatandaş olduğunu,
Hindistan'ın vatandaşı olamayacaklarını, bu ülkenin tek sahibiinin Hindular
olacağının mesajını vererek gerek psikojik açıdan gerek fiziksel açıdan gerekse
yasal yollarla yıpratarak ülkeden göndermeyi hedeflemektedir.Kast sistemiyle
kategorize edilen bir nüfusa sahip Hindistan’da gerek kişi sayısının fazlalığı
gerekse okuma-yazma bilmeyenlerin, kırsal kesimlerde yaşayanların ve imkanları
oldukça kısıtlı olan insanların ağırlıkta olduğu dikkate alındığında, her bir
ferdin Hint vatandaşı olduğunu resmi kayıt ve belgelerle kanıtlaması çok zor.
Bunun bilincinde olan hükümetin,Müslümanları kapsam dışı bırakmasından ötürü,
benzer durumda kalacak olan Müslümanların vatandaşlıktan menedilme ihtimali ise
çok daha vahimdir.
Bu haksız karara karşı çıkan Delhi'de birkaç üniversiteli grup kampüste
eylem yaparak sesini duyurmak istemiş ve alınan bu kararın insan haklarına
aykırı olduğunu dile getirmek istemiştir. İçlerinde hem Hindu hem de Müslüman
olan bu gençlerin birlikte saf aldığını gören
aşırı Hindutva ideolojisinin partizanlığını yapan Hindu çeteleri
tarafından öfkeyle karşılanmış, kızdırmış ve onlar da birlik olup bu eyleme
karşıt olmak için sokağa çıkmıştır. Üniversiteli gençlerin yanında halk da bir
taraftan ayaklanmış ve ülke bir anda kaosun içine sürüklenmiştir. Hindu
çeteleri, dini sloganlar atarak
Müslümanları kıskaç altında bırakmış, eşyalarını yağmalamış, Müslümanların
evlerine saldırmışlar ve yakmıştır. olayların bir anda bu şekilde büyümesi çok
kısa zamanda ölümlere sebebiyet vermiştir. 5 günde 30 kişi hayatını kaybetmiş
ve ölümler toplamda 100'ü geçmişitir ölenlerin çoğu ise Müslüman'dır. Hindistan
polisi ise ilk dört gün olaylara hiç müdale etmemiş ve Hindu çetelerinin
organize bir şekilde Müslümanlara saldırılarını izlemiştir. Bu tutumun daha
önceden planlandığı öngörülebilir. olaylar 3 hafta boyunca sürmüş ve çıkan
eyaletlerde ekonomi durma noktasına gelmiştir. Esnafların camları kırılmış ve
dükkanlar yağmalanmıştır. Halk korkusundan dışarıya bile çıkamamış ve eğitim
öğretim durmuş ve çoğu Müslüman evini terk edip göçmek durumunda kalmıştır.
Müslüman vatandaşları yerde sürükleyip işkence ederek öldüren bu çeteler
yaptıkları çirkefliği övünerek sosyal medyayda dünyaya göstermiş ve bu vahşeti dünya sessizce izlemiştir.
Her ne kadar olayların bastırıldığı söylense de halen ülkede sıkı bir
yönetimle halk baskı altında tutuluyor.
Bu alınan yasaya her kim karşı çıkarsa sınır dışı edilme tehlikesi ile
karşı karşıya kalıyor. Bir Hindu'nun bu yasayı eleştirme hakkı olmamakla
birlikte eleştiri yapan kişiler sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya.
Şu an Hindistan’da bulunan vatandaşların telefonları dinlenilmekte, takip
edilmektedir. Özgürlüklerin bu kadar kısıtlandığı bir ülkede yaşamak mümkün olabilir
mi?
ANALİZ
Narende
Modi'nin sisyate atıldığı günden bu yana tutunduğu İslam karşıtı politikadan
görülüyor ki İslamafobi sadece Batı'da değil Güney Asya'da da bariz bir şekilde
etkisini gösteriyor. İslam'ı bir tehdit olarak algılayan Batı ve Hindistan
hükümeti İslamiyet'in var olduğu her yeri silip süpürmeyi hedeflemektedir. Bunu
Müslümanların haklarını ihlal ederek yapmaya başlayan Modi, halkı kışkırtarak
ve ölümüne sebep olarak İslamiyeti ve bu dinin mensuplarını dünyaya kötü lanse
ederek İslamiyetin itibarını zedelemek istiyor. Ancak bazı gerçekleri göz ardı
ediyor. Kendi halkı ile Müslümanların girdiği çatışmalarda Hindular da maddi ve
manevi açıdan zarar görüyor ve madur ediliyor.Bu tip eylemlerin slogan atmak ve
nefret tohumlarını saçmak dışında hiçbir hizmeti bulunmamaktadır. Hindutva
fikri henüz 90 yıllık bir görüştür ve sağlamlığı ciddi anlamda tartışılır. İlk
medeniyetlere ev sahipliği yapan Hindistan
gibi zengin toprak parçalarına sahip olmakla birlikte kültürel
farklılığı da bir o kadar da zengindir. Bu zenginliğe yıllar boyunca hiç kimse
karışmamış , saldırmamış ve refah bir şekilde herkes kendi inancını ve
kültürünü yaşamıştır.
Ekonomik açıdan dünyanın ilk sıralarında olan
Hindistan'ın bu tutumu ileride kendi ekonomisini tehdit altına almış olur. Son
zamanlarda bilgisayar teknolojisinin çok iyi bir seviyeye gelmesini sağlayan
temel faktör aldığı beyin göçleridir. Beyin göçü alan bir ülkeye gelen bilim
insanları öncelikle güvenli olan bir bölgeye gelmek ister bu açıdan ülkede
sürekli kaos olan bir yere değil bilim insanının gelmesi kendi halkının göç
edeceği bir ülke konumuna gelir. Bu da kendi ideolojisinin amacının
gerçekleşemeyeceğinin bir göstergesidir.
Bu
politikalarının yürütülmesine hiç ses çıkarmayan iki ülke vardır. Biri İsrail
diğeri ABD. İki ülkenin siyasi amaçları doğrultusunda Müslüman halkı ezen bir
politika sergilediği apaçık ortadadır. İsrail'in başbakanı Netenyahu, yıllardır
Kudüs, Gazze gibi Müslümanların olduğu bölgeyi ilhak ederek bölgeyi abluka
altına almış halka eziyet çektirmektedir. Hindistan'daki Müslümanlar Gazze'deki
gibi güçsüz değildir. Ülkenin en hareketli ve en çok gelir sağlayan sektörlerinden biri olan Bolyywood ( Hindistan sinema sekötürü)'a
en fazla hizmet eden ve dünyaya Hint kültürünü sevdiren oyuncuların üçü de
Müslümandır( Aamir Khan, Salman Khan ve Shahrukh Khan). Hal böyleyken
Netenyahu'nun izlediği politikaları Hindistan'da uygulamak öyle kolay değildir.
Başta ünlü oyuncuların tepkisini alacağı gibi turizm sektörünün bitmesiyle
beraber ülkeye ekonomoik açıdan büyük darbe vurması demektir.
Modi’nin
amacı sadece Müslümanları yok etmek değil aynı zamanda sözde milliyetçiliğini
yaptığı Hindu halkını da tehdit altına almaktadır. İç isyanların sürekli
çıktığı bir ülkede kimse yaşamak istemez. Modi eğer böyle devam ederse
geleceğin sinsi Hitler’i sayılabilir. Geçmişe baktığımız zaman Hindistan’da bin sene hüküm sürmüş ve kast
sisteminin büyük çoğunlukta bitmesini sağlayan Türk-İslam devletleridir. (
Gazneliler, Delhi Sultanlığı, Babürlüler
vs) Hint halkı şu an dinlerini ve
dillerini rahatça yaşayabiliyor ve rahatça konuşabiliyorlarsa bunlar Türkler
sayesindedir binlerce yıl bu topraklarda herkes kendi dinini rahatça
yaşabilmiş, kimse kimseye karışmamış barış ve refah içinde yaşayıp gitmiştir ta
ki İngilizler bölgeyi ilhak edene kadar. Son olarak Modi'nin her iktidara
çıkışında Red Fort( Kızıl Kale)'un ana kapısında Hindistan bayrağını asarak
ulusal konuşma yapmaktadır. Konuşma yaptığı kalenin tarihine görülüyor ki çok
yabancı kalmıştır. Bu kale Türk -İslam Devleti olan Babürlüler döneminde
yaptırılmış ve şu anda en çok turist çeken
müze konumundadır. Hindistan şu anki konumuna gelebildiyse Türklere çok
borçludur bundan ders çıkarması yerine
halkının huzurunu değil mutsuzluğunu perçinleyen adımlar attıkça Hindistan’da
kendi halkı dahil kimse ülkede yaşamak istemeyecektir.
Çiğdem ÖZTÜRK
KAYNAKÇA
https://www.star.com.tr/acik-gorus/derinlesen-kesmir-krizi-ve-hindistan-fikrinin-sonu-haber-1474768/
Harikasın çiğdem
YanıtlaSil