ENDÜSTRİYEL FELAKET 2.BÖLÜM: JEOTERMAL ÖRNEĞİ
Tüm dünyada toplum refahı ve iyileştirilmiş ekonomik koşullar ikilisinin ivme kazanmasıyla, ülkelerin sürdürülebilir kalkınma planlarının merkezine yerleştirdikleri büyüme hedefleri, sahip oldukları doğal kaynakların üretim ve tüketimden oluşan çift yönlü bir dönüşüm sürecine dâhil edilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Bu dönüşüm sürecinde üretim; doğal kaynakların miktarı, niteliği ve sürdürülebilirliği korunarak tekrar kullanımı sağlanacak şekilde tüketime sunulması olarak tanımlanabilir. Endüstriyel fayda güdülen bir faaliyette, sonraki üretim aşamalarında tekrar kullanılacak doğal kaynaktan elde edilen enerjimin, bu çift yönlü dönüşüm sürecinin tüketim aşamasını oluşturan oluşturan kullanım alanlarında sürdürülebilirliği korunmalıdır.
Endüstriyel faaliyet alanları dışında da artan enerji kullanımındaki talebe yönelik olarak sürekli artan enerji arzı; son yıllarda petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtların tükenebileceği konusunun tartışılabilir hale gelmesiyle devletleri çevreyle uyumlu, ucuz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneltmiş, avantajlı alternatifler aramaya zorlamıştır. Fosil yakıtlara oranla yenilenebilir enerji kaynaklarının üretim aşamalarında çevreye zarar verici etkilerinin daha az olması, bu kaynakların önderliğini ve önemini arttırmıştır. Türkiye birincil enerji tüketimi yenilenebilir enerji kaynakları payının genişletilmesine yönelik politikaların gündeme gelmesi, temiz ve yerkürede zararsız halde bulunan jeotermal gibi kaynakların araştırma ve üretim faaliyetlerini de arttırmıştır. Sahip olduğu jeolojik ve coğrafi konum, aktif tektonik kuşak üzerinde yer alan Türkiye’yi jeotermal enerji potansiyeli sıralamasında Avrupa birincisi, kurulu güç sıralamasındaysa dünya dördüncüsü yapmıştır. Türkiye’de Kurulu ve aktif faaliyet gösteren 53 jeotermal santralin 52’sinin bulunduğu Büyük Menderes ve Gediz Havzası’nın zengin jeotermal kaynakların yanında verimli tarım arazilerine de sahip bir bölge olması, kaynağı arama ve işleme aşamalarında hassas olunmasını zorunlu kılmıştır. Ancak uygulama sırasında ve sonrasında ortaya çıkan sorunlar, bu iki havzada yetiştirilen tarım ürünlerinde üretim miktarı ve ihracat sıralamasında dünya birincisi bölge ve üretici bölge halkı için jeotermali felakete çevirmiştir.
KİRLİLİK
Endüstriyel fayda amacı taşıyan bir faaliyetten elde edilen kullanım değeri yüksek ham madde veya enerji yok olmamakta, sadece niteliği değişerek kullanım değeri düşmüş şekilde tekrar doğana iadesi yapılmaktadır. Böylece yerin altında oluşan basınç farkı kapatılmakta, doğal döngü de tamamlanmaktadır. Ancak firmaların bilinçsiz ve doğanın kendi düzenine aykırı biçimde yaptıkları tüm girişimler, var olan düzenin tam tersi bir etkiye yol açmakta dolaya kendisine hızla zarar veren bu düzeni telafi etme görevi yüklemekte ve doğa bu zararı yeteri hızda ve şekilde telafi edemediğinde kirlilik tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Firmalar, havaya karıştığında ikinci bir tehlikeli gaz oluşturan ve solunum sisteminde ağır hasara yol açması olası kükürt ve kükürt dioksit gibi gazlarla havayı kirletmekte aynı zamanda bu gazların bitkiler için oldukça zararlı olan asit yağmurlarına neden olduğu bilinmektedir. Kansere yol açtığı bilinen arsenik, çinko gibi ağır metallerin firmalarca Büyük Menderes’e bırakılmasıysa akarsuyu adeta bir ölüm kapanına çevirmiş, balıkların ve beslenen diğer hayvanların toplu katline yol açmış aynı zamanda da Büyük Menderes’i Türkiye’nin en kirli akarsularından biri yapmıştır.
YAKIN TEMAS
Mevzuatın dışına çıkılarak incir ve zeytin ihracatında dünya birincisi bölgede, birinci sınıf tarım arazilerine kurulan jeotermal santraller ile mevzuatta yer alan tarım arazilerine ve yerleşim alanlarına gerekli sınır mesafesinin ihlal edildiği alanlarda yapılan kaynak arama çalışmaları, üretici bölge halkını ve yaşamı olumsuz etkilemektedir. Şehrin içinden, mezarlıklardan, okul çevresinden, evlerin üzerinden geçen aktarma boruları, yaşam kalitesini düşürmenin yanında ciddiye alınması gereken bir sağlık tehdidi oluşturmaktadır. Dünyanın başka hiçbir endüstri bölgesinde böylesine sorumsuz bir uygulama bulunmamaktadır.
DEŞARJ SORUNU
Reenkarnasyon, jeotermal rezervuarlarından alınıp ısısından faydalanırmış atık suyun geldiği yere ya da uygun yeraltı formasyonuna yeniden basılması işlemidir. Firmaların daha maliyetli ve zaman alan reenjeksiyon yöntemi yerine kullanım değeri düşmüş ve zararlı atık suları göllere, akarsulara bırakmaları ve sırf bu hatalı uygulamalar yüzünden bir dereden kaynar sular akması görmezden gelinemez bir sorundur.
PAY SORUNU
Jeotermal tesislerin firmalara dağılımında, bir jeotermal rezervuarının birden fazla firmaya pay edilmesi, yapılan her kazı sırasında aynı rezervuar payına sahip tesiste basıncı arttırıp dengeleri bozmakta ve kaynak için sağlıksız bir ortam yaratırken firmaların da birbirlerini tehdit olarak algılamalarına neden olup ilerde birbirlerine düşmelerine zemin hazırlamaktadır.
MEVZUAT VE DENETİM SORUNU
Mevzuat dışı uygulamalar için öngörülen cezaların caydırıcılığının olamaması, firmaları önlem almaktan daha da uzaklaştırmakta ve yaşamı tehdit eden faaliyetlerini durduramamaktadır. Gerçek anlamda bir denetimin olmayışı, firmaların başlarına buyruk bir tavırla sorumsuzca hareket etmelerine neden olmaktadır.
ÖZLEM ŞAHİN
Yorumlar
Yorum Gönder