ÇALINAN HAYATLAR-WOLFGANG BAUER / KİTAP TAHLİLİ
ÇALINAN HAYATLAR
BOKO HARAM VE AFRİKA’NIN KALBİNDEKİ TERÖR
Sambisa'nın
bataklarında saklı, gaddarlığıyla neredeyse eşsiz bir terör örgütünün ana
karargahı bulunuyor. Örgüt, ilkel olduğu kadar da modern. Tüm dünyada
"Boko Haram" (Batılı eğitim haram) olarak bilinen örgüt, kendisine
"Jamā'at Ahl as-Sunnah lid- Da'wah wal-Jihād", "İslam ve
Cihat'ın Yayılması Adına Sünnilerin Birliği" adını veriyor. Nijerya'da bir
halifelik kurulması için savaşıyor ve Mali ve Cezayir'deki El-Kaide ile
işbirliği yapıyor. Bu arada artık İslam Devleti'ne (IŞID) de bağlılık yemini
etmiş bulunuyor. 2014'ün yazında yalnızca birkaç ay içerisinde Nijerya'nın
beşte birlik kısmını ele geçirdi. Nijerya'da yaşanan dram Batı'nın ilgisini pek
çekmedi; ta ki 2014'te 14 Nisan'ı 15'ine bağlayan geceye kadar. O gece, küçük
bir kent olan Chibok'taki bir yatılı okuldan 276 kız öğrenci, bir Boko Haram timi
tarafından kaçırıldı. Onları zorla kamyonlara bindirerek, bugüne dek
kurtulamadıkları ormana götürdüler. Boko Haram'ın vahşeti şimdi tüm dünyada
manşetlere çıkmıştı. Dönemin ABD Başkanının eşi Michelle Obama gibi önde gelen
isimler birden, "Bring back our girls" (Kızlarımızı geri verin)
talebiyle bir kampanya başlattı. Chibok baskını, akıl almaz olanı ete kemiğe
büründürmüş, ona bir isim vermişti. Artık, binlerce kadının Boko Haram'ın
elinde esir olduğu tahmin ediliyor, çoğunun Sambisa Ormanı ve bataklıklarında
tutulduğu düşünülüyor. Nijerya'nın kuzeydoğusu,
dünyanın güç sahibi ülkelerinin çok uzağında kalıyor. Avrupa ve Amerika'nın
uzağındaki Boko Haram faciası kimseyi bugüne dek pek alakadar etmedi. Ancak
çoğu gözlemci, örgütün çeşitli saldırılarla Batı ülkelerine de musallat olacağı
günlerin geleceği konusunda hemfikir. Batıdakiler, Boko Haram terörünü
görmezden gelmemeli.
Nijerya
hükümetinin verilerine göre bugüne kadar 20 bin insan hayatını kaybetti; fakat
bu çatışmada, ölenlerin çoğunluğunun kaydı zaten tutulmuyor.
Boko Haram, tarih sahnesinde yerini aldığı kısa süre
içinde birçok kez değişime uğradı. Başlarda "Yusufçular" deniyordu
onlara. Karizmatik bir vaiz olan Muhammed Yusuf etrafında toplanmış, katı
inançları olan küçük, radikal bir gruptu. Muhammed Yusuf, eğitimli bir imam
değil, halkın içinden gelen, ender rastlanan yetenekte bir hatipti.
Eleştirilerinin odağında ahlaki çürüme ve yolsuzluk vardı. Boko Haram'ın
imparatorluğunu üzerine inşa etmeye çalıştığı temeli köleler oluşturur. Örgüt,
genç erkekleri silahaltına almakta, genç kadınları da evlendirmektedir. Yaşı
ilerlemiş kadınları ise iş köleleri olarak kullanmaktadır. Kitlesel tecavüzler
için lojistiği köylerde kurduğu toplama kampları ağından sağlar.
Bu kamplara sıklıkla
yüzlerce kadın tıkılmakta ve çoğu zaman bu toplama kampları, esirlerin kendi
yerleşim yerlerinde kurulur. Kamplar, kadınları ayrıştırmaya, itaatkâr hale
getirmeye ve onlara İslam eğitimi vermeye hizmet eder. İhtiyaca göre kadınlara
kamplar arasında yer değiştirtilir. İntihar eylemi gerçekleştirmeleri için
seçilen genç kızlar için de ayrı "eğitim merkezleri" vardır. Bir yerde
yenilgiye uğradı mı kadınları savaş konvoyuna katıp beraberinde götürür.
Toplama kampları boşaltılır ve kadınlar ormana kaçırılır. Kadınlar, Boko
Haram'ın liderlerinin, yandaşlarının onayını satın aldığı rüşvettir. Kimin
kimle üreyebileceğine emirler karar verir. Kadınlar onların gözünde genlerini
taşıyan birer kaptan ibarettir. Tümüyle hareketin zihniyetiyle yetişmiş
nesillerin oluşmasını istiyorlar.
Boko Haram'ın var oluşunun beşinci yılında, örgütün tam
olarak nasıl yapılandığına, kararların kimin tarafından alındığına ilişkin hâlâ
kesin bilgiler yok. Aşağıda aktarılan özet, Nijeryalı güvenlik uzmanlarının
varsayımlarına dayanıyor.
“Tarikat, altı alt gruba
ayrılmaktadır. Bu grupların bazılarının liderleri, Şekau'yu, kendi kabilesi olan
Kanurilere fazla yetki tanıdığı için eleştiriyor. Bu gruplardan en önemlisi
"Ansaru", daha doğrusu, "Jama'atu Ansaril Muslimina fi Biladis
Sudan" ismini almıştır; anlamı da aşağı yukarı, “Kara Kıta Müslümanlarını
Koruma Öncüleri” ne karşılık gelmektedir. Söylendiğine göre bu grup, 2012
yılında Boko Haram'dan ayrıldı. Ansaru fraksiyonu Şekau'yu, onun komutası altında
çok fazla sayıda masum Müslüman öldürüldüğü için eleştiriyor. Bu yeni yapı,
Sahel kuşağındaki terör gruplarıyla daha sıkı ilişkiler içinde ve daha çok
yabancıların kaçırılması konusunda uzmanlaşmış. 2012 yılında Alman inşaat
mühendisi Edgar Raupach'ın kaçırılmasını bu yapı üstlenmişti.
Gruplar arasındaki
ilişki kimi zaman yakınlaşıp kimi zaman gevşese de toplamda birbirlerine muhtaç
durumdalar; kimi zaman tartışmalara da sebep olan fidye paralarını aralarında
paylaşıyorlar. Şekau'nun liderlik konumu, genel olarak sadece sembolik bir
liderlik. Taşıdığı sıfat, "Emir ul-Aam'"dır (Baş emir). Kendisinin
altında iki vekili bulunur. Önerileri onunla tartışma hakkına sahip olan yalnızca
bu ikisidir. Daha alt kademelerdeki komutanlar doğrudan Şekau ile görüşemez. En
önemli kararların alındığı yer Şura'dır. Şura, her biri bir tür bakanlık olan
Lajna'ları yöneten komutanların katıldığı idari bir konseydir ve üye sayısı,
kaynaktan kaynağa göre, yedi ila otuz arasında değişir. Bu komutanlar "Haussa
Kwamandoji" adıyla anılır. Şura'nın, ayrışan grupların mensuplarını da
kapsadığı belirtiliyor. Kwamandoji temsilcileri, yani Munzirler, Boko Haram
bünyesindeki piyadeleri, yani Maaskar'ları yönetir.
İstihbarattan, finans
temininden, intihar bombacılarının planlanmasından, silah ve araç temininden ve
operasyonların düzenlenmesinden sorumlu ayrı bakanlıklar vardır. Bazı belirli
Şura üyeleri, savaşçıların maaşları, savaşta ölenlerin yakınlarına maddi destek
sağlanması ve bir tür sağlık sigortasının idaresiyle ilgilenmekle görevlidir.
Bahsi geçen sigorta, örgüt mensuplarını ücretsiz sağlık hizmetinden
faydalandırır. Dolayısıyla Boko Haram savaşçıları, Nijerya ordusundaki askerlerden
daha yüksek standartlara sahiptir. Bu yapılanma yerel düzeyde de tekrarlanır.
Ancak yerel hücrelerin ne denli birbirleriyle uyumlu olduğu, net değildir.”
Nijerya hükümeti Boko Haram'ı durdurmak için daha da çok
kan dökülmesine yol açacak bir ittifaka girişti. Kuzeye hep yeni takviyeler
sevk edilmesine rağmen ordu ve polis, cihatçılara karşı mücadelede başarı
kaydedemiyordu. Çad ve Kamerun'dan yollanan özel birlikler de gidişatı
değiştiremedi. Bu sebeple hükümet, tabiri caizse dinsizin hakkından imansız gelir
anlayışıyla, "Civilian Joint Task Forces" (Sivil Müşterek Görev
Kuvvetleri) kısaca CJTF adında bir milis teşkilatı kurdu. Nihayet Boko Haram'ın
panzehiri bulunmuş gibiydi. Dönemin başbakanı Goodluck Jonathan, milis
üyelerini "yeni ulusal kahramanlar" olarak nitelendirdi ve milisleri
ordunun komutası altına verdi. Milisler, numaralandırılmış bölgelere göre dağıtıldı
ve kendilerine kimlik ve tüfek verildi. Ancak milisler hızla halk için ikinci
bir zulüm kaynağına dönüştü. Keyfi cinayetlerle ve yağmalarla anılıyorlar.
Herhangi bir adli işlem yapmaksızın binlerce insanı öldürdükleri söyleniyor.
Haklarında çok sayıda tecavüz suçlaması var. Boko Haram'ın püskürtüldüğü çoğu
köyde yeni efendiler onlar. Ordu, büyük şehirlerin dışına nadiren operasyona
çıkıyor. Bu milisler birçok bölgede Boko Haram'ın görünürdeki yegâne
alternatifi durumunda. İçlerinden hangisinin daha gaddar olduğuna karar vermek
zor.
Alperen ÇATAMAK
Siyaset Bilimi ve
Uluslararası İlişkiler
Yorumlar
Yorum Gönder