Kazakistan Yaz Okulu Programı
Merhaba arkadaşlar. Kısa zaman önce Orta Asya’nın incilerinden olan Kazakistan ve Özbekistan’a yapmış olduğum seyehatimle ilgili bilgileri sizlerle paylaşacağım. Öncelikle Kazakistana nasıl gittiğimden bahsedeyim.
Kazakistan'a Uluslararası Türk- Kazak üniversitesi'nin Türk Dünyası gençleri için hazırlamış olduğu iki haftalık yaz okulu programına kabul edilmem sayesinde gittim. Her yıl Nisan- Mayıs aylarında başvuruları başlıyor program ise Haziran ayının üçüncü haftası başlıyor, başvuruların duyurusu üniversinizde yapılacaktır.
Adından da anlaşılacağı üzere Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetlerinin uluslararası, özerk statüye sahip, ortak devlet üniversitesidir.Üniversitenin temelleri, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in 6 Haziran 1991 tarihli kararıyla, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından kısa bir süre önce Türkistan Devlet Üniversitesi olarak atılmış ve üniversitenin temel görevi, “Orta Asya'nın tarihî ilim ve kültür merkezi olan Türkistan şehrini kalkındırmak” olarak belirlenmiştir.(1)
Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel arasında, 29 Nisan-1 Mayıs 1992 tarihinde gerçekleşen Almatı zirvesinde yayımlanan “Ortak Bildiri” ve 1 Mayıs 1992'de iki ülke arasında imzalanan “Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşması” ile, Türkistan Devlet Üniversitesinin iki ülkenin ortak üniversitesi hâline getirilmesi kararı alınmış ve konuyla ilgili Mutabakat Zaptı, 28 Eylül 1992'de Ankara'da imzalanmıştır.(2)
Her yıl binlerce öğrenci Türkiye'den Kazakistan'a lisans , yüksek lisans okumaya ve doktora yapmaya gidiyor. Yaklaşık 14 fakültesi var. Ana kampüsü Türkistan eyaletinde. Biz de ana kampüsün bulunduğu yere yani Türkistan Eyaletine gittik.
Üniversitede Türkiye’den gelen öğrencilere Kazakça ve Rusça hazırlık, Kazak öğrencilere ise Türkçe hazırlık programları bulunmaktadır. Dolayısıyla Türk dünyası arasında dil birliği sağlamak ve ekonomik ,eğitim, tarihsel ilişkileri artırılıp ortak paydada buluşmak amaç edinilmiştir.
Peki Yaz okulu programının içeriği nedir?
Önceden bir ay olan bu program bu sene iki haftaya düşürülmüş ve program da ona göre ayarlanmıştı.İki haftaya düşürülmesinin sebesi ise Güney Kazakistan'ın yani Türkistan'ın sıcaklığının çok fazla olmasından dolayı iki haftaya düşürülmüş. Ki gittikten sonra da bizzat o sıcaklığa şahit oldum. Yaklaşık 40-45 derece sıcaklık vardı.
Programda hafta içi her gün sabah 9.00'dan öğlen 12.00'ye kadar Kazakça ve Rusça dersleri veriliyor ve yanında Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesi, Hoca Ahmet Yesevi'nin hocası Arslan Bab 'ın türbesi ve Otrar gezileri vardı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi
Hoca Ahmet Yesevi kimdir?
Ahmet Yesevi Türklere İslamiyeti ilk yayan kişilerden biridir. Divan-ı Hikmet adlı kitabın yazarı tasavvuf kültürünün de kurucusudur. ilk mutasavvıftır. Kitaplarından en önemlisi olan Divan-ı Hikmet, dini tasavvufi ve öğretici bir eserdir. Dönemin din ve kültür dili olan Arapça ve Farsça yerine Türkçeyi kullanmış ve Türkçenin bir ilim dili olmasını sağlamıştır. Bugün geniş bir coğrafyada konuşulup yazılan edebi bir dilden bahsediliyorsa bu Ahmet Yesevi'nin sayesindedir. Hikmetlerini ana diliyle halka aktaran önemli bir şahsiyettir. Hikmetleri sadece bizi değil tüm dünyayı kapsayan evrensel nitelikte öğretilerdir.
Örneğin:
Sözü söyledim, her kim olsa cemale talip
Canı cana bağlayıp, damarı ekleyip,
Garip, yetim, fakirlerin gönlünû okşayıp
Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte.
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol
Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol
Mahşer günü dergahına yakın ol
Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.
Ahmet Yesevi ,Türkistan'a İslamiyet'i anlatmak için geldiğini gösteren tablo
Ahmet Yesevi halk tarafından çok sevilen bir ilim adamıdır. Onun ilmini ,kurduğu yolu ve yaydığı insani değerleri ilelebet yaşatmak için Emir Timur onun adına bir 14. yüzyılda bir türbe yaptırmıştır. Türbede Türk İslam mimarisinin nakış nakış işlenen detaylarını görmek mümkündür. O günden bu güne kadar korunan bu yapı Ahmet Yesevi ve Emir Timur’u ölümsüzleştirmiştir.
Güller bahçesinde Ahmet Yesevi
Tabii Türkistan’a gelmişken Türk- İslam medeniyetinin en güzel şahsiyetlerini ve eserlerini veren yere yani Özbekistan'a gitmesek olmazdı. Semerkand ,Buhara, Taşkent şehirlerini görmek için Özbekistan yolculuğu yapmak adına yola çıktık ancak sınır kapısına geldiğimizde Özbekistan'da vizesiz 3 gün kalma hakkımız olduğunu öğrenince üzüntüye kapıldık. Özbekistan'da mesafeler birbirine çok uzak aynı zamanda ülke sınırını girer girmez taksicilerle pazarlık yapmak zorunda kalıyorsunuz bu bizim bayağı vaktimizi öldürdü. Taşkent'e ayak basar basmaz pazarı dışında bir yeri görme şansı bulamadık çünkü bir an önce Semerkand'a geçmemiz gerekiyordu. Yaklaşık 4 saat süren yolcluğumuzun ardından internetten bulduğumuz hostelde o geceyi geçirdik. Bir günümüz bu şekilde gitti. İkinci gün ise Orta Asya Türk mimarlığının en güzel örneklerinden olan Uluğ Bey, Şirdor ve Tilla Kari Medreseleri ziyaret için yola çıktık. Yol boyunca tarihi eserlerle bezenmiş mimari yapıları tek tek gezmek çok keyif vericiydi. Nihayetinde Registan meydanına geldik. Uluğ Bey Medresesi,Şirdor (Aslanlı) Medresesi, Tilla Kari Medresesi'nin bulunduğu meydana verilen ad.
Bu medreselerde dünya çapında üst seviyede bir eğitim verildiği kaynaklarda yazıyor. Din ve fen ilimlerinin birlikte yürütüldüğü bu medresede dünyadaki ilk rasathane( gözlem evi) kurulmuş. Kitaplarda sürekli okuduğumuz tarihi mekanların içinde gezmek ve bunların atalarımız tarafından yapıldığını bilmek hem gurur verici hem de ilham vericiydi.
Registan'dan çıktıktan sonra ünlü Türk hakanı Emir Timur'un türbesine geldik.
Emir Timur , Türk tarihi açısından askeri, mimari, ilmi ,fenni ve edebiyat faaliyletlerin önderliğini yapmıştır. Çağatay Türkçesi ve Edebiyatının gelişmesini sağlamış ve en güzel örnekleri bu dönemde verilmiştir. Türkçeyi yüksek bir sanat ve debiyat dili haline getiren Ali Şir Nevai de, bu dönemde eserlerini yazmış ve Muhâkemetü'l-Lügateyn isimli Türkçe sözlüğü ,Dîvânü Lugâti't-Türk'ten sonra başvurulan ikincil kaynak olarak gösterilmektedir.
Registan'dan çıktıktan sonra ünlü Türk hakanı Emir Timur'un türbesine geldik.
Emir Timur , Türk tarihi açısından askeri, mimari, ilmi ,fenni ve edebiyat faaliyletlerin önderliğini yapmıştır. Çağatay Türkçesi ve Edebiyatının gelişmesini sağlamış ve en güzel örnekleri bu dönemde verilmiştir. Türkçeyi yüksek bir sanat ve debiyat dili haline getiren Ali Şir Nevai de, bu dönemde eserlerini yazmış ve Muhâkemetü'l-Lügateyn isimli Türkçe sözlüğü ,Dîvânü Lugâti't-Türk'ten sonra başvurulan ikincil kaynak olarak gösterilmektedir.
Semerkant’ta bulunan Bibi Hanım Camii’si ve Afrasiyab Müzesi Şahizinde Türbesi yine nakış, altın işlemeciliği seramik, mozaik süslemeleri ,oymacılık gibi sanatsal faaliyetlerin en güzel örnekleriyle ayakta duran yapılardır.
Özbekistan yolculuğumuz Semerkant’tan ibaretti. O muhteşem yapıları gezmek ,atalarımızın bastığı topraklarda basmak paha biçilemezdi. Özbekistan’da detaylı bir gezi yapmak için daha planlı ve programlı hareket etmek gerekiyor. Planımız eksik olduğundan dolayı biz Taşkent ve Buhara’yı gezemedik.
Özbekistan’da dikkat etmemiz gereken noktalardan biri iyi bir pazarlık yapmak zira ilk söylediği fiyattan alırsanız maalesef paranızın çoğunu kaptırmış olursunuz. Ancak şuna da dikkat çekmek isterim, orada her üç kişiden birisi Türkiye Türkçesi biliyor. Türkiye’ye okumaya gelen, çalışmaya gelen yahut merakı olup Türkiye’yi araştıran bir çok insan var. Dil konusunda hiç korkunuz olmasın hem Türkçe bilen birine rastlamanız mümkün hem de Özbekçe Türkiye Türkçesine yakın lehçelerden birisi bu yüzden ufak tefek ayrıntıları bilmeniz orada sağlıklı iletişim kurmanızı sağlayacaktır.
Kazakistan ‘a tekrardan döndükten sonra ilk işimiz Almatı’ya gitmek oldu. Almatı Kazakistan’ın eski başkentidir. Orta Asya’nın en kozmopolit şehridir. Doğal güzellikleri ile en çok turist alan bölge olarak da geçmektedir. Biz Almatı ‘ya tren yolculuğu yaparak gittik. Yolda, bozkırın güzelliklerini, gün batımını atların koşuşturmasını izleyerek gitmek istedik . Tren hem konforlu hem de ucuz. Tavsiyem arabayla gitmemeniz olacaktır zira araba sizi çok yoracaktır. Almatı’ya ilk ayak bastığımızda Türkistan’dan çok farklı bir yer olduğunu fark ettim. Türkistan tamamen bir Kazak şehri iken Almatı, Sovyet Rusya’nın izlerini taşıyan bir kentti. Orak ve çekiç işaretleri bir çok yerde vardı.
Almatı’da çok fazla gezilecek yer vardı öncelik olarak Kök-Tebe’ye teleferik ile çıkarak yukarıdan şehri seyretmek gidilecek yerlerin başında geliyordu. Ardından tarihi ve arkeolojik müzeleri, Zenkov Katedrali’ni gezdik ünlü Kök Pazara gittik. Ünlü Kazak yazarı Abay’ın Yolu kitabının yazarı olan Muhtar Avezov’un evini gezdik.
Abay’ın Yolu kitabıyla dünyaya ses getirmiş ve bir çok dile çevrilmiş olan bu kitap “Abay Yolu” romanı Avezov adının ebediyen yaşamasını sağlayan ve onu “sönmeyen yıldızlar”dan birisi yapan dünya çapında önemli bir eserdir. Bu eser dört cilttir ve destan-roman olarak nitelendirilir. Dört cildin birinci cildi 1942, ikinci cildi 1947, üçüncü cildi 1950 yılında “Akın (şair)”, dördüncü cildi ise 1952 yılında “Abay Jolı (Yolu)” adıyla yayımlanmıştır ve bütün ciltleri 1956 yılında “Abay Yolu” adıyla çıkartılmıştır.(3)
Avezov, uzun araştırmaları neticesinde yazdığı “Abay Yolu” romanında, Abay’ın yaşadığı dönemdeki feodal yapıyı, Kazak topraklarındaki keskin sınıf mücadelesini, sınıfsal çözülmeleri, Kazak halkının göçebe hayat tarzını, sosyal dengesizliği, bununla birlikte Batı medeniyetinin ileriye yönelik tesirlerini tam olarak ve açık bir şekilde göstermeyi başarmıştır.(4)
Almatı’da gezerken en çok dikkat ettiğim nokta herkesin Rusça konuşmasıydı. Kazakça ile çoğu kimseyle anlaşamadık hatta gelirken tren istasyonundaki restoranttaki garson bile Rus’du ve Kazakça bilmiyordu. İngilizce ile iletişim kurmaya çalıştık ancak İngilizce bilen kişi sayısı da oldukça azdı. Kazakça iletişim kuramamak moralimizi bozmadı çünkü Kazakçanın gittikçe önem kazandığını ve Muhtar Avezov’un da en değerli kitaplarını Kazakça yazarak dünya dillerine çevrildiğini gördüğümüz için mutlu ve umut dolu hissettik. Bağımsızlık sonrası Nazarbayev sayesinde önem kazanan Kazakça, araştırmalar ve Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin faaliyetleriyle daha çok kişiye ulaştı Tokayev döneminde ise daha fazla kişiye ulaşarak ülkenin en kalabalık şehirlerinden birisi olan Almatı’da da Kazakça konuşulacağı konusunda ümitvarız.
Kazakistan’a gitmek isteyen arkadaşlara en büyük tavsiyem bol bol orayla ilgili gezi yazısı ve araştırma yazıları okumanız olacaktır. Çünkü bilinçsiz giden bir insan için gezdiği yerler onun için bir anlam ifade etmez. Gittiğiniz yerlerin kıymetini anlamak için bilinçli birer okur ve birey olmanız gerekiyor. İyi birer okur olduğunuz sürece Kazakistan , Özbekistan eğer giderseniz Kırgısiztan size çok şey öğretecektir. İyi bir plan dahilinde iki haftanızı verimli geçirir ve Türkiye’ye döndüğünüz zaman pişmanlık yaşamazsınız.
KAYNAKÇA
(1) Ahmet Yesevi Üniversitesi,Üniversitemiz
(2 )Ahmet Yesevi Üniversitesi ,Üniversitemiz
(3) Avezov, M., Folklor Yazıları, s. 29
(4) Avezov, M., Folklor Yazıları, s. 33.
Yorumlar
Yorum Gönder