LEVİATHAN (LEVİAFAN)

Her şeyden önce filmin adını ve konusunun bütünsel zeminini oluşturan Leviathan kelimesinin anlamına ve çıkış kaynağına kısaca bakacak olursak; Leviathan, İncil’de denizlerdeki bir canavar olarak lanse edilen, Thomas Hobbes’un 1651’deki aynı adlı kitabındaysa bir devlet benzetmesi olarak ele alınmıştı. İlk başlarda insanları bir araya getirerek onları topluluk içerisine sokup hayatlarını koruyan ve düzenli bir sınıf sistemi oluşturmayı kendisine gaye edinmiş ama zamanla onları köleleştiren bir tür güç haline gelmiş, ki yer yer de saldırganlığa başvurabilen bir güç. Filmde Leviathan hem İncil’deki haliyle hem de Hobbes’un kitabındaki gibi tasvir edilmekte. Ama tüm bu çarpıcı metaforlar esasen anlatılan ana hikayenin bir tür alt metni. Sözün kısası, filmde kendi yaptığı ve yıllarının geçtiği ona artık yapışmış bir parçası gibi olmuş evi olan biri var. Bu evin bulunduğu arsaya belediye başkanı tarafından (dolaylı olarak devlet) el konulmak istenen bir adamın mücadelesini anlatan bir yapım.
Başrolümüzde yozlaşan sisteme savaş açmaya efor gösteren kendi halinde salt bir yaşamı olan evli barklı müzmin karakter Nikolai (Kolya). Onun durgun eşi Lilya.  Ve Kolyanın avukat arkadaşı Dmitri. Başka bir deyişle filmdeki kurban bu ailedir. Her şeyden önce filmin adını ve konusunun bütünsel zeminini oluşturan Leviathan kelimesinin anlamına ve çıkış kaynağına kısaca bakacak olursak; Leviathan, İncil’de denizlerdeki bir canavar olarak lanse edilen, Thomas Hobbes’un 1651’deki aynı adlı kitabındaysa bir devlet benzetmesi olarak ele alınmıştı. İlk başlarda insanları bir araya getirerek onları topluluk içerisine sokup hayatlarını koruyan ve düzenli bir sınıf sistemi oluşturmayı kendisine gaye edinmiş ama zamanla onları köleleştiren bir tür güç haline gelmiş, ki yer yer de saldırganlığa başvurabilen bir güç. Filmde Leviathan hem İncil’deki haliyle hem de Hobbes’un kitabındaki gibi tasvir edilmekte. Ama tüm bu çarpıcı metaforlar esasen anlatılan ana hikayenin bir tür alt metni. Sözün kısası, filmde kendi yaptığı ve yıllarının geçtiği ona artık yapışmış bir parçası gibi olmuş evi olan biri var. Bu evin bulunduğu arsaya belediye başkanı tarafından (dolaylı olarak devlet) el konulmak istenen bir adamın mücadelesini anlatan bir yapım.
Filmdeki bu ailemizin ekonomik anlamda hemen hemen hiçbir fonksiyonu bulunmamakta. Ancak ekonomik ve devlet ilişkileri güçlü karakterlerin baskısı ve kaba kuvvetinin, bu aile üzerine sirayet edişi her anlamda hissediliyor ve yankı buluyor. Mesela Belediye Başkanının avantür maçoluğuyla makam aracı ve  korumalarıyla beraber Nikolay’ın evinin önüne gelerek herkesin içerisinde onu aldırışsız bir minvalde tehdit edişi, Nikolay’ın yaşama hakkı hariç kesinkes hiçbir hakkı olmadığını ısrarla söylemesi, bence kaba kuvvet kullanımı için gayet sarsıcı bir örnek teşkil etmekte. Peki belediye başkanı yeri geldi mi insanların hayatlarını zindan edecek bu gücü bu özgüveni nereden alıyor?
İşte Andrey Zvyagintsev imzası taşıyan bu Rus filmimiz özellikle bürokrasi ve siyaset temalarını kıskacına alan sistemli bir hiciv içermekte.
Ailemiz bu baskınvari hareketten sonra aynı zamanda arkadaşları olan avukat ile beraber kanun nezdinde hareketin yanlışlığının ispatı için dilekçe yazıp ilgili kamu kuruma götürdüklerinde orda karşılaştıkları muamele de içler acısı. Mesela ailenin yaptığı başvuruyu hiç üzerlerine alınmayan bilgisayar başında Solitaire oynayan bir devlet memuru var.  Vatandaşın işini zerre umursamıyor. Dilekçenin kamu kurumunda işleme sokulmaması mevcut bürokrasinin masum vatandaşları nasıl ezdiğini gösteren bir başka delil olarak yorumlanabilir.
Tüm bu tarz baskılamalar mazlum ailemizi de kendi içerisinde birtakım yanlış yollara sokuyor.  Aile içerisinde yaşanan alevli çalkantılar yönetmen Zvyagintsev vermek istediği diğer mesajlara da taban hazırlıyor.
Öte yandan daha ilginç bir durum ile karşılaşıyoruz. Zvyagintsev Rus siyasetinde dinin bambaşka bir etken olarak kullandığı gözümüze sokuyor. Belediye Başkanımız kendi emelleri doğrultusunda kendisine müdahil olmaya çalışan bireyleri bir bir imha ederken günahlarının da alenen farkında olmaktadır. Ve filmde makam odasında sürekli rahip ağırlamaktadır. Hatta ilginçtir ki kendisinin her pazar günü aksatmadan kiliseye gidip günah çıkarttığını söylemektedir. Yoksa bu durum filmin yönetmeni Zvyagintsev göre postkomunist Rusya mı? (buradan bir tez konusu bile çıkabilir)
İşte bu alan da mevzuyu tam da kalbinden yakalamış yönetmenimiz. Devleti eleştirirken kiliseyi de eleştiriyor bunu da hayli açık ve sert yapıyor. Yoksa Rusya toplumunda kilise bozuk sistem çarkının yalancı bir temizleyicisi mi? Göz önünde bulunan görünen kısım bu. Ancak belki de Andrey Zvyagintsev bizlere başka bir şey anlatmaya çalışıyordur.
Leviathan adını Hz. Eyüp peygamberin eski ahitteki hikayesinde yer alan su canavarlarından alıyor. Bu su canavarı ‘şeytan’ temsillerinden yalnızca biri olmakla beraber en belirgin özelliği karayı değil suları mesken edinmesidir. Onun varlığı açıkça bilinir, adlandırılmış ve tanımlanmıştır. Ancak Leviathan hiçbir zaman görülmemiş bir yaratıktır.
Filmde bazı sahnelerde balinaların sanki Leviathanmış gibi gösterilmesi durumu var. Keza iskelet olarak da görünmesi bir başka dikkat çekici ve göze hoş gelen bir ayrıntı. Fakat maalesef görünen tek şey iskelet balinanın değil. Gemi ve yıkık kilise iskeletleri de görünmekte. Yoksa bu iskeletler çürümüş düzenin iskeletleri mi?
Filmi çekimlerine değinecek olursak ise oldukça güzel. Dağları ve gölleriyle kuzeyde Finlandiya sınırında yer alan sempatik mi sempatik Kirovsk şehrini görüyoruz. Zaman zaman estetik zevk ile görsel estetiğin doruğa eriştiği sahnelere rastlamaktayız. Sanırsınız ki ünlü ressam Rembrandt’ın elinden çıkmış tablolar gibi kareler var filmde.
Lakin sonlara geldiğimizde tüm bu güzellikler ve zarafet dolu anlar da her şey gibi bitmiş oluyor. Çünkü filmin başlarında ailesi ile beraber gördüğümüz Kolya sonlara doğru neyi var neyi yok kaybetmeye başlıyor. Avukat arkadaşı, eşi, işi, hayatı ve de evi. Bir başka deyişle filmde Kolya’ya tam bir eksizyon işlemi uygulanıyor. Yani sisteme karşı savaş başlatan birinin her şeyini kaybettiğine şahitlik ediyoruz. En sonunda ev ele geçiriliyor ve kamera evin içini gösterirken aniden dozerin evi yıkmasını hicapla izliyoruz. Ve karşımıza bir bambaşka çarpıcı bir metafor geliyor aslında, canavar Leviathan’ın kolları eve giriyor sanki.
Filmin sonlarında emellerine ulaşan belediye başkanı Kolya’yı sadece evden çıkarmayı bırakın güçlü kanıtlarla onu kodese bile gönderiyor. Kısacası başrolde evi için mücadele veren Kolya, Leviathan’ın çarkının dişlileri arasında yok olup gidiyor. Ve de Thomas Hobbes’un devlet metaforu olan Leviathan’a tam anlamıyla bir teslimiyet yaşanıyor.

Berkay KUZU

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Bölgesel Analiz Topluluğu 

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü

Yorumlar

Popüler Yayınlar