KİTAPLAR DEMOKRASİNİN KALESİDİR


 
 "KİTAPLARLA BESLENMEYEN MİLLETLER HÜSRANA MAHKUMDUR"
 Bilgi sınırlarını ve belirli bir kapasiteyi aşmanın en temel ve doğru yolu kitap okumakla gerçekleşmiştir. Kitaplar geçmişten bugüne her açıdan bilgi sahibi olmamızı sağlayan en büyük taşıyıcılardır. Öyle ki bize çağ atlatan ve devrimler yaptıran yine bu taşıyıcılardır. Kitap yazmanın temeli tabi ki önce yazıyı bulmakla gerçekleşmiştir.  Yazı insanlık tarihinin yerleşik hayattan sonra yaptığı en büyük devrim olmuştur.  Peki yazı kimler tarafından ne zaman ve nasıl ortaya çıkmıştır? Yazı hatırlamak ve bilgilenmek gibi ihtiyaçlar doğrultusunda M.Ö 3500 yılında Sümerler’in Ziggurat adını verdikleri tapınaklarında artı ürünlerini kaydetmek amacı ile ortaya çıkmıştır. Daha sonra Mezopotamya topraklarına, Asurlulara, Hititlere ve Babillere yayılmıştır. Yine de o zamanlarda gerçek anlamda yazının kitaplaşması söz konusu değildir. Dünya genelinde baktığımızda ilk kitap olarak gösterilen kitap Kuzeybatı Çin’de yazılmış olan ‘’Diamon Sutra’’dır. Kitap M.S 868 yılında yazılmış ve içinde Buda’nın istekleri yer almıştır. Daha sonra insanoğlu ilerlemeye başladıkça yazıya ve yazmaya olan eğilimde ilerlemeye başlamıştır. Her toplum gerek ırk gerek din gerek dil gerekse kültürlerini gelecek nesle aktarıp soyunu devam ettirebilmek ve yok olmamak için soluğu kitaplarda almıştır. Felsefeciler sonsuz düşüncelerini, din adamları dini bilgilerini, bilimciler müthiş gözlem ve deneylerini, aşıklar efsane aşklarını ve padişahlar tarih ve savaşlarını kitaplaştırmaktan çekinmemişlerdir. Bu yazıları daha sonra her millet kendi diline çevirerek mutlak hazineden faydalanmışlardır.  Yazılan yazıların önemini görmek için çok uzağa gitmemize gerek yok tarihte yapılan savaşlara baktığımız zaman bir millet başka bir milletin yok solmasını istediğinde yaptığı başlıca şey kütüphanelerini yağmalayıp yazılı belgelerini yok etmek olmuştur.  Öyle ki bir millettin yazılarını kitaplarını yok etmek onun dilini kesmekle eş değer sayılmıştı. En üzücü yok edilen kütüphanelere baktığımız zaman, İnsanlık bilim ve kültür tarihi, yüzyıllar önce üç ünlü kütüphanenin yok olması sonucunda bir daha yerine getirilmesi imkansız kayıplar olan Bağdat, Buhara ve İskenderiye kütüphaneleri olmuştur. Tabi ki kitabın değeri yadsınamaz bakalım geçmişte bu kadar önem taşıyan kitaplar bugün ne durumda? Ekonomik ve refah seviyesi en yüksek ülkelerin başında gelen Japonya’da 4 milyarın üzerinde kitap basılıyor. Türkiye’de bu rakam 23 milyon civarındadır. Türkiye’de bir kitap başına 12 bin 89 kişi düşerken, Japonya’da kişi başına düşen kitap sayısı 25, Fransa’da ise 7’dir. Amerika’da ders kitapları dışında basılan kitap sayısı 72.000, Almanya’da 65.000, İngiltere 48.000, Fransa 39.000, Brezilya 13.000 ve Türkiye’de ise 6.031. Kitap okumayı sevmeyen ülkeler arasında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. Sıradadır. The World Culture Score Index Conducted (Dünya Kültür Puanı), dünyadaki insanların haftalık okumaya ne kadar zaman harcadığını ölçmek için küresel bir çalışma yürütmüştür. İnternet haberlerinden sosyal medya yazılarına, dergilerden e- postalara kadar her şeyi içermektedir. Haftalık okumaya harcanan saatte Hindistan 10:42 saat ile ilk sırada yer almaktadır. Tayland 09:24 saat ile 2. Sırada, Çin 08:00 saat ile 3. Sırada yer alırken Türkiye 05:54 saat ile 18, Almanya 05:42 saat ile 21. , ABD 05:42 ile 22. Ve İngiltere 05:18 saat ile 25. Sırada yer almaktadır. Tabi bu bilgiler okunan bütün yazıları ele almaktadır Sadece kitap okuma ele alındığında Türkiye 83. Sırada yer almaktadır. TUİK’in istatisliklerine göre Türkiye’de kişi başına kitap okumaya düşen süre günde sadece bir dakika iken televizyon izlemeye 6 saat ve internette gezinmeye 3 saat olarak kaydedilmiştir.  Türkiye kitap okuma açısından dünyanın en yoksul ülkeleri olan Afrika ülkeleri ile aynı kategoride yer almaktadır. TUİK’e göre Türkiye’de kitap, ihtiyaç listesinin 235. Sırasında yer almaktadır. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolardır. Peki bu durum nasıl ortadan kaldırabilir? Kitap okuma alışkanlığı küçük yaşlardan itibaren hem ebeveynler hem de öğretmenler tarafından çocuklara aşılanmalıdır. Çocukların küçük yaştan itibaren ebeveynlerini rol model olarak aldığını ve onları taklit ettiklerini hepimiz biliyoruz bu yüzde Ebeveynler çocuklarına “kitap okumalısın, kitap okumak iyi bir şeydir.” demek yerine kendileri kitap okuyarak bunu göstermelidirler. Çocukların tablet, bilgisayar ve televizyon yerine kitapla vakit harcanması sağlanmalıdır. Onlara kitapların en iyi arkadaşlarımız olduğunu söylenmelidir.  Tabi bununla sınırlı değil okullarda çocuklara 1. Sınıftan itibaren kitap okutulmalı kitap okuma saatleri yaptırılmalı ve okuma saatlerine ayrıca önem verilmeli ve her geçen yıl bu saat arttırılmalıdır. Bu saatlerde çocukların ne tür kitaplara yatkın olduğu tespit edilmeli ve çocuk ona göre yönlendirilmelidir kitap okuma saatleri sayesinde çocuk kitap okuma alışkanlığı kazanacak, kitap okuma hızını arttıracak ve hayal gücünü geliştirecektir. Çocuklara kitabı nasıl sevdireceğimiz konusuna gelirsek: Çocuklar küçükken gördükleri ve etkilendikleri şeyleri kolay kolay unutmazlar onlara kitap okuyan ve okumayan toplumlar arasındaki farkı en çarpıcı ve anlamlı şekilde gösterip öğrettiğimiz takdirde onlar zaten kitapsız eğitilmeyeceklerini anlamış olacaklardır. Çocuklarını böyle büyüten bir toplumun genç nesli de yaşlı nesli de bu şekilde ilerleyecektir. Ve bu bir millettin kendine ve gelecek nesline yapacağı büyük iyiliktir. Georges Duhamel’in dediği gibi “yetişen zekaları, kitaplarla beslenmeyen milletler hüsrana mahkumdur.”

KAYNAKÇA;
https://urgan.org/dunyada-kitap-okuma-oranlari/
http://www.edebiyathaber.net/turkiye-kitap-okuma-oraninda-kacinci-sirada/


BÖLGESEL ANALİZ TOPLULUĞU

ZEHRA NUR AMİL

Yorumlar

Popüler Yayınlar